Son Gelişmeler ve Petrol Piyasası

Son Gelişmeler ve Petrol Piyasası
Dünyada hastalık gündemi dışında şeyler de olmaktadır. Önlemi aldıktan sonra şu kadar kişiye bulaştı bu kadar yayıldı durumlarını takip etmek magazin gündemini takip etmekten farklı değildir. Bizim meselemiz Dünya’da gerçekten önemli olan gündemi takip edip insanlara haber vermektir.
Dünya’da yaşanan pek çok olayın sebepleri bulunmaktadır. Bu virüs dalgası ile Çin ve Çin’in ekonomik koridoru hedef alınmıştır. İpek yolu ve Baharat yolu hedefleri biliniyordu. Bu en net görülen kısım.
Gelelim ikincil kısıma. Şangay Beşlisi ülkeleri’ni unutmadılar bu savaşta. Petrol piyasalarında yaşanan düşüşlerin ilk sebebi Corona olsa da ikincil sebebi de Suudi Arabistan’dır. Gündemi takip etmediğiniz kısımların birisinde şu haberler geçmekteydi oysa ki:
Suudi Arabistan petrol fiyatlarını yükseltmek için Rusya’nın petrol üretim miktarını azaltması talebinde bulundu. Tabi kendileri ve Amerika yeterince azaltmayıp daha çok kar sağlayıp Rusya gelirlerinden bir kısmını almak istiyorlardı.
Rusya bu durumu reddedince ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar?
Suudi Arabistan petrol üretim miktarını 1 milyon varil günlük kapasitede arttırdı. Sadece Corona değil kendileri de bu fiyatların düşmesine sebep olanların başında geliyor.
Tabi Suudi Arabistan için koymuyor. Ülkenin üretim maliyeti düşük. Amerika’nın kaya gazı (shale gas) haricinde de üretimi var ve Rusya üretim maliyetinden daha düşük miktarda oluyor.
Petrol fiyatları düştüğünde direkt olarak İran, Rusya, Venezuela gibi ülkeler hedef alındı. Virüs ile Avrupa özellikle Koridor’un uç kesimi İtalya hedef alındı. Amerika gördüğünüz gibi istediği gibi para basma ve yayma özgürlüğüne sahip olduğu için ekonomik olarak hiç fabrika üretimi yapmasa bile dünya’nın devletlerini satın alabileceğini düşünüyor.
Şu an büyük bir savaş var dünyada Amerika ve paralı köpekleri ile Özgür ulus dünya devletleri olma arasında bir savaş bu.
Avrupa’da dünya karşısında geçerli para birimi olsa da rezerv para birimi olup sınırsızca basma yetkisinde dahil talep olacağını bilse onlar da Amerika’ya bu kozu kullanabilirlerdi. Belki de kullanmaları gerekir. Ancak Amerikan Askerleri Almanya’yı işgal ettiği için baştan Almanya’da bu olasılığı düşünüp bağımsız olabilecek dirayeti gösterebilir mi bilmem.
İtalya zaten baştan hedef ülke olduğu için rahatlıkla dirayet gösterebilir. Çünkü kaybedeceği bir şey kalmadı. Nüfusu zaten olabildiğince çok miktarda saldırıyı yaptılar zaten.
Amerika’nın ulusal ittifakı olan örgütlere bakmıştım o dönem olayı tvlerde nasıl yayınladılar biliyor musunuz?
Sanki Arabistan ile Rusya antlaşmış Amerika’nın kaya gazını üretmesini engellemeye çalışıyorlar. Yalan propaganda işte böyle bir şey arkadaşlar. İsrail’i protesto edeyim diyerek cola’ları dökenler gibi hem kendilerini aklayıp hem de kazanç sağlamaları böyle propagandalarla oluyor.
Amerika zaten şu an bu krizi atlatana kadar normal petrol üretimini sürdürüp ardından Rusya ve diğer ülkelerin ellerine kelepçe taktığında tekel olma sebebiyle dünyanın en yüksek petrollerini kaya gazına bağlı olarak yükseltebilmeyi düşünüyor.
Tekel firmalar bazen ürünlerini çok indirimli satıp piyasayı ele geçirdikten sonra kazık atar ya piyasaya onun gibi düşünün. Gözlük firmaları mesela öyledir. Bir tekel üzerinde olan gözlük piyasasında kaç marka görürseniz görün hepsi tek holdingin satın aldığı ürünlerdir ve maliyetinden çok daha yüksek fiyata satabilmektedir.
Amerika’da şu an dünya’da ekonomik savaşı başkalarının üretimini engelleyerek kendilerinin üretmesini sağlayarak sürdürüyor.
Ayrıca ülkemizde İdlib’de birkaç kez şehit haberleri olsa da tvlerde fazla gösterilmedi. Hala bu durumlar bitmiş değil.
Ülkemizde Erdoğan’ın ekonomik program açıkladığında 15,5 Milyar Dolarlık (100 mil TL) paketin içeriğinin en büyük kârı kendi yandaşlarını doldurduğu firmalara sağladı. THY devlete ait olsa da vergi indirimlerinin en netini ona yaptı. Ardından Emlak piyasasında indirim yaptı. Bunların hepsi birkaç firmaya çalışan desteği sağlaması ve emekli minimum miktarını 1500 TL yapması ile kılıflanmış ajan desteklerdir.
Böyle kılıflı yapılan kanun değişikliklerini çok kez mecliste yapmış hatta bu konuda çalım attıkları ile övündüklerini de hatırlatırım.
Bilgili ve akıllı kimselerin düşmeyeceği tuzaklara ayık olmayanlar hep düştüğü için sıkıntı yaşanıyor ülkemizde genelde. İşte bunu yapanlar doğru yönden bakabildiğinde ülkemizde bir şeyler yerli yerine oturmaya başlar.
Gündemimde sezgisel olarak geçen Mayıs 2019 civarında bazı yerlerde biyolojik saldırı konusunda bir ihtimal olduğu düşüncesi vardı. Hatta Zombi istilası muhabbetlerine değinip bununla ilgili bazı salgınları Brezilya ve Çin gibi yerlerden başlatma muhabbetleri olduğundan bahsedecektim.
Sonbaharda da bu konuda birkaç kez daha gelen ihtimaller vardı. Bazen insanın erteleme hastalığı yüzünden bu ihtimalleri de söylemeyi unutuveriyor.
Özellikle Zombi istilasından şimdi bahsetmek istiyorum. Çünkü ikinci kısmı olarak bunu görüyorum. Bundan sonraki makalem de bu olacaktır.

Haberler Üzerinden Alınması Gereken Önlemler

Haberler Üzerinden Alınması Gereken Önlemler
1- tersine beyin göçü diye tüm fetöcüler yine mi getirilecek. Tüm masadakiler fetöcü
Resim bu
Haber bu;
Bülent arınç ın fetö ile son ana kadar görüştüğü bellidir. Özellikle melih gökçek ile de birbirine fetöcü suçlamaları yaptıklarını da unutmamak lazım.
2- fetö pkk ile işbirliği yapıyor muhabbeti başlatan akp lilere bakılırsa bu tersine beyin göçü değil darbe hazırlığı toplantısı beyler. Çünkü chp yi ne ile suçladılarsa o gün kendileri onu devlete karşı yapmışlardır. Kendi çamurlarını başkalarını suçlama taktiği ile temizleme yöntemidir.
Devlet organizmasındaki insanlar. Dikkatli olun yakında pkk ve fetö aracılığıyla ne olursa hepsinden akp sorumludur. Saray diye artık dayattıkları eskiden külliye diye durumu yumuşatma hamleleri yaptıkları o alanda yapıyorlar bunu.
Darbe darbe demeye başladıktan sonra bunları yapmaya başlaması da bunun en net kanıtıdır.
3- ıdlibden gelecek mültecileri rusya afrin ile bağı keserek biz yönlendirme yaparsa erdoğan ile birlikte çalışıyordur.
4- idlibden gelecek mültecileri afrinde çadırlarda yaşam için aktarmak gerekli. Zarurettir bu. Elazığ depremi mağdurları çadırda yaşarken el kaidesi, işidcisi ülkemizde evleri olan çalışanlar olmamalı.
5- erdoğanın idlibde asker ile vurup rusyaya savaş ilan etmesine engel olunmalı. Adamlar suriyede büyük savaş başlasın istiyorlar senelerdir alet olunmamalı
6- rusya sputnik hacet gazetesi haftalardır erdoğanın ve akp nin propagandasını bol yapıyor. Araları körü gibi gözükse de aynı işin ortakları olarak ile birlikte iş yaptıklarını söyleyebilirim.
Dikkatli olun türkiyenin bu zor durumdan kurtulması için bazı manevralarda önemli izinlerde kendi yetkimizi kullanmalıyız.
Adamlar ya çamur deryası yapacak teröristlerle ülkeyi yada çamura sokacak dünya savaşı çıkartıp.
Akp ve natö nün yaptığı en önemli hadise yaptığı şey ne ise ona karşıymış gibi gösterip onu rahat yapabilme alanı açma teşebbüsleridir.
En büyük kaçakçılar polis teşkilatını nasıl kullanıyorsa onlar da devletin içinde devlete karşı işler yapıyorlar.
Onların zihnine en büyük örnek şu adam. Konyada uyuşturucu ile mücadele derneği elemanı ama ofisinde uyuşturucu ile yakalanıyor.
Kendisi kurtulmak için kurmadığına göre demek ki rahat içmek için bu olayı yapmış gözüküyor.

Kürdistan Adı Altında Ortadoğu’da Kültür Emperyalizmi

Kürdistan Adı Altında Ortadoğu’da Kültür Emperyalizmi

Bölgede sınırları değiştirmek için çok uğraştılar. Sevr antlaşmasında ve daha öncesinde de yüzlerce kez denenen bu doğumuzda devlet kurma aşamalarının çok derin manaları var onlar için.

Bilale anlatır gibi anlatıyorum. Değerli halk iyice kulak kabartın sözlerime.

Yıl 1980 lerin başı. Irak Amerika’nın gazıyla İran’a saldırıp orayı ele geçireceğini düşünür. Fakat tek bir adım ileri atamaz. Savaş sonrası bir skandal patlak verir. Adı da Watergate’tir.

Watergate skandalını bilmeyenler vardır. İran – Irak savaşı sırasında Amerika’nın İran devrim ordusuna silah sattığı hakkında haberler çıkmıştır ortaya. Amerika hükumeti ise değişmiştir bu olay sonrasında.

Şimdi Irak’ta İŞİD yaratıldığında Sünniler hedef alındı ve bölge sünnilerden arındırılmış bölgeye dönüştürüldü. Ardından da PKK / PYD milisleri ile Haşdi Şabi milisleri ile örgütsel olarak, Esad ve Irak şii hükumeti ile Rus amerikan ortaklığında ele geçirildi.

Buradan sözlerimi söylerken Su ve Petrol Buzağıları ve Yahudi muhabbetleri dışında bunları da görerek devlet başındakilerin zararına zannettiği sözleri söyledim. Esad ile nasıl anlaşılırmış?

Hahayt üç dört hamle sonra ne olacağını bilse bunları düşünür müydü acaba. Düşman gördüğü ile birlikte yok edilmeye çalışıldığını binlerce kez bahsettim.

Esad’da ileride topun ucunda olacak, Erdoğan’da. İran’da yıkılıyor Türkiye’yi de düşünüyorlar. Hatta el altında planları da hazır. Ben burada olacakları gördüğüm için artık bazı şeyleri söylüyorum.

İran nasıl bir devlet onu inceleyelim.

Hint Avrupa kültürüne sahip bir ad altında ellerinde bol miktarda etnik ve kültürel desen bulunan bir devlet. Bu devletin Amerika ve Rusya tarafından bu kadar desteklenmesinin sebebi de bu kültürel egemenliği.

Arapları Hint-Avrupalılara kışkırtarak cezalandırdılar çok kez. Irak savaşı sonrası da Şiileri egemen güç yapma ve şii hilali kurma sebepleri de öyle Şiilerin dinlerinden dolayı değil. Hint Avrupa egemenliğinde bir ortadoğu kültürel değişimi operasyonu.

Diyeceksiniz şimdi neden İran’ı yıkmaya çalışıyorlar.

Yıkacaklar tabi. Alternatifi daha Avrupa kültürü ile haşır neşir olmuş ve müslümanlığı yozlaştırmayı ve özgürlük altında din propagandası yapabilecekleri bir hint avrupa devleti temellerini atıyorlar.

Irak özerk bölgesi?

Tamam

Suriye özerk bölgesi?

Tamam

Türkiye özerk bölgesi?

El altında ambargo belgeleri hazır bekliyor

İran özerk bölgesi?

Ambargo başladı iç kışkırtmalar tamam iç savaşa geçilecek yakında.

Adamlar azıklarını garantiye aldıkları için haliyle İran’ı da satacaklar.

Avrupalıların, Rusların ( Rusya ) ve Yahudilerin birleştiği tek nokta bu bölgede bir Kürdistan kurulması. Bunu kaç kere iki tarafın da yayınlanmış propaganda youtube videolarını göstererek anlatmaya çalıştım.

İran her zaman el altından desteklendi ve müslüman da olsa Hint Avrupalı kültürüne egemen kıldılar. Şimdi ise Hint Avrupalı egemenliğinde İsrail ve Avrupa’nın kuklası partilerin olduğu bir Kürdistan ile Ermenileşme (Hristiyanlaşma) ve Hint Avrupalılaştırma operasyonlarına devam edecekler.

Eğer bu senaryo olursa da Yahudiler ile Ermenilerin hükumet kavgasını o bölgede çok rahat görebileceksiniz ileride. Unutmayın yahudiler de avrupa kültürüne aşina oldukları için o toplumların dillerini de bildiklerinden kendi yaşam alanlarına rahat yer açacaklarını biliyorlar.

Esad ile ortak olmamız ve sünni arap, alevi/şii arap, şii türk fark etmeksizin neden yabancı devletleri aramızdan çıkarmaya çalışmamız gerektiği umarım anlaşılmıştır. Arap – Türk ortaklığı ve Sünni – Şii birleşmesi günden güne önem kazanıyor. Farsilerin çoğu batılılar ile işbirliği yaptığı veya propagandalarından çok etkilendikleri için onları yahudiden farklı görmüyorum. İyi ve emperyalist düşüncede olmayanlar müstesna.

Rusya ile iletişim kurarak, Amerika ile işbirliği yaparak onların ekmeğine yağ sürüyoruz. İran’a da güvenmesek de ortak noktalarda hareket etmek zorundayız. İleride burada Müslümanlar kazanırsa yine batılıların desteklemesi ile farsilerin güçlendirilmeye çalışacağını da kesin ve kesin olarak söyleyebilirim.

Müslümanlık davasını öyle çok loş ve boş şekilde algılayarak ve küçümseyerek beni çok yanlış yapıyorsunuz. Çok söylemek istediğim şey olsa da artık herkesi kendi özgürlük alanlarına bırakıyorum. Devletler kendi menfaatleri uğruna benim isteklerimi ve dengeleme mekanizmalarımı yok ediyorlarsa hepsi kendi yaptıkları ile çetin imtihanlara tutulacaklardır.

Sonuçta ben gönülden başlayarak bu işi yaptım ve bir ricamı da yine çok derin sebepleri ve karşılıklı faydaları sağladığı için yapılmıyorsa o iş yaştır. Seneler sonra tekrar okuyun bu yazımı. Çevreyi ne kadar net analiz ettiğimi o zaman daha iyi anlayacaksınız.

Bunu halklara uyarı olarak yazdım. Devletlerinizi de bırakın kendi aranızda dayanışmaya başlayın. Hiçbir devletin başındakilerinin menfaatlerinden başka şey düşündüğüne inanmıyorum. Çünkü deneme yanılma yöntemim yine olayı net gösterdi.

Bu süreç böyle gittiğinde dediğim gibi ya birleşmemiz lazım gerekecek yada ben de dahil iyi insanlar şimdiden başka ülkelere biletlerimizi hazırlayalım. Menfaatçilerin kendi cehennemlerinde baş başa bırakalım. Sistemler sadık vatandaşları olmayınca kendi kendini eritecek bitirecektir nede olsa.

Biz kendi yağımızda kavrulup müslümanlığımızı da gideceğimiz ülkemize hizmet etmeyi iyi biliriz. En azından halk bizi görünce belki sahte İŞİD gibi olayların verdiği pislik imajların ne kadar da geçersiz olduğunu anlarlar.

Barış pınarı operasyonunda niye Rusya ve Amerika ortak olarak o bölgede devriye operasyonları ile Türkiye’yi durdurmak ve Kürt bölgesini oluşturmayı düşünüyor anladınız mı ?

Suriye’de gerekirse anayasada sadece Sünni Arap ve Şii Arap özerk bölgeleri olacak şekilde bir oluşum oluşturulacak ama etnik yapıya girilmeyecek bir durum olması lazım. Etnik girerse aynı zamanda planın devamı olur. Gerekirse Müslüman devletler topluca ambargo yesin birbirlerini besleyerek hayatta kalabilirler. Ama birbirlerini yediklerinde hayatta kalamazlar. Halklar bilinçlenin ve buna göre birleşin.

Suriye Politikası – İttifak Müzayedesi

Suriye Politikası – İttifak Müzayedesi

İlk başta yazıyorum bu yazının bedeli ülkemizin kazandığı menfaatin parasal değerinin %10’u kadarını ülke olarak bana vermeleri olacaktır. Allah’ta vekildir bu konuda. Zarar vermeye çalışırsa bu devletler zaten bir şey istemiyorumdur. Böyle durumda kendi güvensizliklerini özellikle dış basında bahsedip neden bu yolu izlediğimiz anlatılmalıdır. He olursa beni stratejist olarak işe almaları da mantıklı olacaktır devletin.

Suriye devletinde Türkiye ile Amerika ve Rusya arasında çetin bir diplomasi üzerinden menfaat savaşı yürüyor. Türkiye karşılıklı Amerika ve benzeri gruplar ile hafiften hafiften restleşme yolunda olup Rusya yanlısı politika izlese de belirli sınırlarda durması gerekmektedir. Rusya bazı noktalarda gelecekte olabilecek bazı şartlarda güven vermeyen bir yol üzerindedir.

Ülkemizin yolunun tam bağımsız Türkiye yolu olması gerektiği unutulmamalıdır. Rusya tarafı ile ortaklık yapabiliriz, dirsek temasında bulunabiliriz ama asla uydusu olmamamız gerekiyor. Şu an uçak alımı vb. şeyler ile bağlarımızı güçlendirsek de ortak olmamız ile uydu olmamızın farklarını anlamamız gerekiyor.

Statükoyu koruyalım ve bekleyelim dediğimde onların karşılıklı hamlelerini görmek ve bize karşı yapacağı hamleleri görmek içindi. Sonra da Suriye’nin gözlem nokta civarlarını vurmaya devam etmesi ile yaptıkları şeylerde uyarı vermeye çalışmaları da güvensizlik oluşturacak etmenler oldu.

Tarafsız olmamızı neden istediğimi anlamayanlar için tekrar bir noktayı daha söylemek istiyorum. İttifaklarda güvensiz hareketleri olan ülkeler bulunmakta bize karşı. Bunlar halledilmedikçe ve bize güven verecek şartları bize vermedikçe biz bir ittifak için değil kendimiz için iş yapacağımızı göstermemiz gerekiyor.

Elbette iki taraf ile ticari antlaşmalar, silah ticareti ve benzeri şekilde ülkemiz/milletimiz/topraklarımız menfaatine antlaşmalar yapabiliriz. Yalnız bu antlaşmalar başka ülkeye daha çok kazandıracak şekilde olmaması gerektiğini de önceden bahsetmiştim.

Suriye aracılığıyla Esad güçleriyle kazık atmaya çalışan bir ittifak varsa o zaman biz de karşı tarafı tanırız derken siz bazı anlatmaya çalıştığımı anlamadınız sanırım. Ülkemiz karşı taraf ile de onlar ile de bu güvensiz ortamı engelleyecek pazarlık yapmalı demeye getirdim.

Bilmeyenler için söylüyorum güvenilmez ülkelere karşı şartlar sunarsın ki güvenceyi kaybettikleri şeylerin bedel olarak fazla olması yüzünden korumak zorunda kalırlar. Ülkemiz olarak Suriye’de hangi taraf için bizim ülkemiz ve Suriye üzerinde olan planları önemliyse bize isteklerimizi ve eğer karşıda olan da aynısı kabul ederse daha fazlasını vermek durumundadır.

Biz de diğer ülkeler ile müzayede oyunu oynayacağız kısacası tarafsız kalarak.

Açıkça söyleyeyim ben Suriye’nin tek parça olmasından tarafım. Fakat bazı durumlar vardır ki bu şartlarda üç parça Suriye teklifini de makul seviye olarak ortaya koyar. Bize o şartları sunacak kadar değerliyse o planları versinler o zaman. Karşılığında bir devleti dönemsel ortak, tek askeri teknoloji alıcısı olma gibi faydaları olacaktır.

Amerika kısmı için müzayede açılış bedeli şu olmalı:

1 – Membiç, ve SDF’nin sınırdan 35 km uzağına kadar tüm toprakları ÖSO ve Türk askerine bırakacak. PYD / SDF sınıra olan 35 km derinlik içerisinde bulunan Esad’a ile ortak olarak devriye gezdirdiği veya Esad’a verdiği toprakları alacak ve TSK ile ÖSO taburlarına terk edecek.

2 – ÖSO topraklarının bağımsızlığını SDF ile iki taraf ortak olarak tanıyacak

3 – O bölgelerin inşaası Türkler ile olacak.

4 – İran ile tek ticari imtiyazlı ülke biz Türkiye olarak olacağız.

5 –Uçaklar dahil iki tarafın bölgesine de Esad yönetimi saldırdığında ortak olarak karşı tarafa müdahele edeceğiz.

6 – F-35 ve benzeri askeri alımı sürecek savunma füzeleri kalıcı olarak Türkiye’ye hibe edilecek.

7 – PYD ve ÖSO birbirine saldırdığı taktirde askerler olarak bu saldırıları ortak olarak önleyeceğiz.

8 – Suriyeli gelen misafir göçmenlerden PYD / SDF tarafından Türkiye’ye gelenlerin hepsi o bölgeye geri yerleştirilecek. ÖSO güçleri altındaki topraklara ve Esad devrilirse geri kalan Suriye’liler o böglelere yerleştirilecek.

Suriye topraklarından sonra bizi bölme riski ve benzeri Türkiye üzerinde yapılacak oyunlar için verilen bedellerdir bunlar. İster kabul ederler isterse Rusya ile anlaşmamızı izlerler. He Rusya’ya da müzayede açılış şartları olarak şunları sunabiliriz:

1 – Esad yönetimi o bölgede olan saldırıları kesecek

2 – Esad yurtdışına giden Suriye’lileri şimdiden topraklarına kabul edecek ve tek suriye olana kadar her ele geçirdiği toprağa yerleşimlerine izin verecek

3 – Türkiye ve ÖSO toprakları Suriye tam olarak SDF / PYD’den arındırılana kadar Türkiye’nin korumasında olan Suriye toprakları ve ÖSO topraklarına dokunulmayacak.

4 – Suriye topraklarında inşaat ihalelerinin hepsi Türklere verilecek

5 – Suriye şimdiden Soçi Anlaşmasında olan hükümleri tam olarak kendi devleti içerisinde uygulayacak. Topraklarında Sünni hukuku vb. koruması yapılacak.

6 – ÖSO ve Esad topraklarına saldırı olduğunda birbirlerini koruyacaklar. Uçak saldırıları bitecek. SDF / PYD arazilerine ortak harekat düzenleyecekler

7 – Türkiye tam olarak Suriye topraklarında olan şartlar ve ihaleler süreci tamamlandığında yani tüm yaralar tamir edildiğinde işgal ettiği topraklardan çekilecek.

Bu 7. Maddeyi de isteyecekleri için şimdiden ekledim. O bölgede olan tek Suriye politikasının şartları olarak bu da gereklidir.

Maddelerde Amerika veya Rusya tarafı nereye yanaşır bilmem. İki tarafta birbirlerine karşı rekabet halinde olursa Sınır düzenlemeleri ve benzeri petrol imtiyazları istenebilir.

İşlerine gelirse… Bize uçak veya başka şeyleri tehtid ve şantaj ile sattırmaya satan ülkelerin bizim ortaklığımızda yol ayrımına geldiğimizi ve artık kendilerinin bunda ne kadar samimi olduğunu gösterme zamanı geldi.

Üç tarafın da okuduğunu bilerek yazıyorum bunları. Açık ve net olarak anlattığım bu durumlarda yapmayanlar da karşı tarafa avantaj verdiklerini daima hatırlamış olsunlar. Amerika ve Rusya bir değerlendirsin derim. He tabi Erdoğan’da akıllı adam ise bazı yanlış yollardan geri dönecektir. Uçak satın almaktan önce uydu olmadan ortak olmayı öğrensin.

Batıda Techir Örnekleri

Batıda Techir Örnekleri
Devletler merkezi otoritesinin sürekliliğini sağlamak ve otoritenin gücü düştüğünde devleti korumak için bölünme veya başkası yararına faaliyet gösterme ihtimali olan güçleri topraklarında başka yerlere sürme hareketi yapmaktadır.
Hareketin ana sebebi çekirdek nüfusunun (öz kültür) olduğu topraklar yada kolay yeniden alabilir toprakların üzerine yerleştirilenlerin sonradan güç kazanılıncaya kadar büyük zarar vermesini engellemek.
Bakıyoruz dünyada yazılı 42 ana başlık olmak üzere 50 den fazla operasyon olmuştur. Bunlardan Almanya üzerinde olan art niyet ve şiddet barındıracak şekildedir. Almanların Namibya topraklarında yaptıkları da dahil hepsinde Ari ırk ve katliamları hedef alması da onların öz niyetlerinde bunun bulunduğunu göstermektedir.
Osmanlı topraklarında 1900’lere kadar geçen sürede o kadar az katliam veya asimilasyon olmuştur ki Balkanlar, Anadolu ve Afrika’da en az 300 sene elde kalmasına rağmen ortodoks kalmış ve toplum niteliklerini sürdürmüştür. Yunan, Sırp, Arap, Ermeni, Bulgar, Macar örneklerini istediğiniz gibi araştırıp görebilirsiniz.
Tekrar söylüyorum 1881’de sömürge yapılmış Cezayir 1950’lerde kurtulmuştur fakat Fransızca dili ile konuşmayan kalmamıştır. Aynı şekilde Hindistan’da İngilizce konuşmayan nadir kişi vardır.
densho_internmentcampmap_4294264a96e12319b3b8d6890a8664a4.fit-760w
Asimile ettiler bizi diyen veya katlettiler diyen tüm Hristiyan etmenler Osmanlı’ya pek temelsiz iddialarda bulunmaktadır. Arnavutlar sadece toplum olarak Müslümanlığı kabul etmiştir, etmeyene de bir şey yapılmış olsaydı emareleri görülürdü.
Celali isyanları gibi durumlarda İran etkisi, bozuk ekonomi veya Türkmen Alevilerin bağlantısı sebebiyle isyanlar olmuştur bu da zaten o bölgelerde bulunan Türkmenlerin yerine Sünni Türk, Sünni Kürt ve Sünni Arap yerleştirerek farklı bir yöne devşirmişlerdir. He tabi sonradan bu durum şimdi olan büyük sorunların da başlangıcını yapmıştır.
toplama-kampı-us-camps-for-japanese-maps-internment-camps-population
Gelelim yurt dışında bulunan techir muhabbetlerine. Fransızlar’ın sömürge olarak hakim olduğu Cezayir’de bağımsızlık savaşı sırasında ve İtalya’nın hakim olduğu Trablusgarp yani şimdi olan adıyla Libya’da 1930 yılında Müslüman ve yerel halka yapılan Toplama ve İmha kampları görmezden gelinmektedir.
Toplumların çoğu nüfusu o dönemde yok olmuştur veya dört tarafı çitler ile kapatıldığı açlıktan vefat etmiştir. Müslümanların bu batılı devletlerden büyük tazminat alma hakları vardır.
Amerika’lılar ise Amerika yerlilerine bu şekilde toplu imha kampları yapmışlardır. Şimdilerde reservoir diye belli bölgelerde özgürlüklerini tanıyor olsalar da adamlar kültürlerini asimile edecek kadar büyük zararlar verdiler o toplumlara.
japanese internment or concentration camp of America
Gelelim Osmanlı benzeri techir modellerine:
1939 yılından itibaren İngiltere, Amerika, Hindistan ve Kanada topraklarında İtalyan, Japon ve Almanları sınırlar veya önemli yerlerden alıp toplama kamplarında tutmuşlardır.
Bilenler bilir Amerika’nın %25’i Amerika’nın kuzeyinin ise %50 ye yakını Almandır. O dönemde bile o kadar çok olmasa da yine yakın bir etki altında olduğu açıktır. O yüzden adamlar içten işgal olur diye korkmuşlardır.
Camp Locations
Topraklarına düşman işgalinin bir gıdımı bile olmadığı halde bu kültürlerin insanlarını Amerika’nın iç kesimlere alması aslında önlemlerin daha şartlara yakınsamadan bile yapıldığında bile normal olduğunu düşündürtüyor İngiliz ve Amerikan kafasına göre.
Amerika örneğine baktığınızda California ve Washington Eyaletinde olan Japonları alıp Nebraska, Wyoming gibi çöl bölgelerine toplamışlar ve orada savaş bitimine kadar da tutmuşlardır. İşin garip yanı da tarafsız denildiği 1939 tarihinde bunu yapması aslında hangi tarafı seçtiğinin de göstergesi olmuş ama bu tarihi okuyamayanlar Pearl Harbor baskını sayesinde savaşa girdiklerini düşüneceklerdir.
Kuzeyde olan Almanları da almıştır güney tarafta bulunan Amerika Milliyetçileri olduğu topraklara yerleştirmiştir.
Internment-Map-Tashme-Project-11
Kanada’ya bakıyoruz aynı şekilde 1939 tarihinde British Columbia topraklarından aldıkları Japonları iç kesimlerde bulunan Alberta topraklarına yerleştirmişlerdir.
İngilizler ise Katolik olarak gördükleri İrlandalıları Protestan Almanlar ile savaşırken isyan ederler riski yüzünden alıp aynı şekilde kamplara tıkmışlardır.
İngiltere’de bulunan Hindistan sömürgesine baktığınızda da aynı şekilde Japon, alman ve İtalyanları 1939 yılından itibaren kamplara taşımışlardır.
Resimleri olmadığı için bunları linkler üzerinden göstermek istedim.
Sovyetlerin 1942 yılında yaptığı Kırım Türkleri dahil pek çok kişinin Orta Asya’da bulunan toplama kamplara yollanması ve 1990 yılında dağılma sırasında da aynı şekilde yapılmasını da es geçmemek gerekmektedir.
Osmanlı toplama veya içe göç (güvenli alana) götürme kamplarına o dönemde katliam veya genocide diye yaftalamalarının saçmalığı burada ortaya çıkmaktadır.
Devletin o dönemde savaşta olduğu ve bu zaaftan faydalandıkları belli olan toplumların güvenli bölgelere dağıtılması da çok normaldir. Nitekim bir sene sonra Doğu Anadolu’ya bakarsanız ne kadar doğru bir karar verildiği ve buna rağmen Rus eline düştüğünü göreceksinizdir.
internment_map
Ermenilerin dil yakınlığı nedeniyle bu topraklarda kalmak için Kürt gibi kendilerini tanıtmalar veya orada bulunan karşılıklı birbiri ile savaşan Müslüman ve Hristiyanların etkisi ile nüfusların karşılıklı azalmasının da normaldir.
Ermeni devleti bölgesinin gelişme endeksinin yavaş olması ve diğer Suriye ile Irak topraklarında bulunan Ermenilerin Kardashian’larda olduğu gibi batıya göç etmesi sonucu o bölgede o toplumların nüfus yüzdelerinin az olması da normaldir. 10 Milyon nüfuslu Türkiye’nin 90 senede 7 kat nüfusu artmıştır.
Bakıyoruz Ermeni nüfusu 1 Milyon civarı söylenmektedir. 1.161.169 Ermeni kayıtlardadır. Şimdi eğer hiç Kürtleşmemiş ve yurt dışına çıkmamış olsa toplamda devletlerinin de olmaması sebebiyle en fazla 6 milyon en fazla 7 milyon nüfusa sahip olacaklardı Türk topraklarında.
Şu an Dünya’da yaşayan 8 Milyon’a yakın Ermeni olması da aslında oranın pek de eksilmediğini göstermektedir. Özellikle savaş sonrası Fransa, Amerika, Rusya ve Ermenistan bölgelerine gitmeleri de çok normaldir. Oralarda da asimile olma oranlarının da çok yüksek olacağı belirgindir.
canada concentration camp map
Buna rağmen nüfuslarının hepsinin Türkler tarafından katledildiğini iddia etmek tamamen hainliğin ikinci bir yüzü olarak görüyorum.
Bizanslıların kilise farkları ve İran ile savaşları sırasında pek çok kez orada bulunan Ermenileri Batıya götürdükleri görülmektedir. İsteyenler oraya Bizans tarafından götürülen (800’lerin başında) Sparta Ermenilerinin isyanını ve sonradan Sicilya’ya gitmelerini okusunlar.
Aynı zamanda Balkanlara da pek çok kez Ermenileri yerleştirdiklerini de görebilirsiniz.
Burada olan şu kesit Bizanslıların Ermenilere karşı olan tavrını özetlemektedir.
“A transplantation on a vaster plan was conceived by Maurice and it was partially carried out. Maurice, who may have been of Armenian descent, though this is extremely doubtful (13), found the Armenians extremely troublesome in their own homeland. The plan which he conceived called for the cooperation of the Persian king in the removal from their homes of all Armenian chieftains and their followers. According to Sebeos, Maurice addressed the Persian king as follows: The Armenians are “a knavish and indocile nation. They are found between us and are a source of trouble. I am going to gather ‘mine and send them to Thrace; [15] send yours to the East. If they die there, it will be so many enemies that will die; if, on the contrary, they kill, it will be so many enemies that they will kill. As for us, we shall live in peace. But if they remain in their country, there will never be any quiet for us”. Sebeos further reports that the two rulers agreed to carry out this plan, but apparently the Persians failed to cooperate, for when the Byzantine emperor gave the necessary orders and pressed hard for their execution, many Armenians fled to Persia (14). The Byzantines, however, did carry out the deportation, though only in part. In ordering this removal, Maurice’s real motive was, no doubt, the fact that he needed the Armenians as soldiers in Thrace.”
Devamında da Ermenileri Deportation yani dışladıklarını görüyoruz.
İsteyen yazıyı topluca okuyarak sonradan neden Ermenilerin Bizanslıları sevmeyip Selçuklu tâbiyetine girdikleri ve millet-i sâdıka olduklarını anlarsınız.
İngilizlerin ve İngiliz ayakları (Amerika, Kanada, Hindistan) yaptıkları “Concentration Camp” yani “Toplama Kamplarına” diğer halklardan farklı olarak “Internment Camp” demeleri de aslında nasıl bir şekilde diğerlerinden farklı bir algı oluşturmaya çalıştıkları ve Toplama Kampı olmasına rağmen insanlara cici gözüktükleri görülmektedir.
Osmanlı’nın yaptıkları Techir kampları da bu kapsamda yer alırsa Internment Camp adı ile kabul edilmelidir bu duruma göre. Diğer türlü Batılıların tüm kamplarının adının da Concentration Camp olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Eğer birisi imha diğeri toplama kampı ise o zaman Osmanlı’nın Ermenilerinin karşılıklı toplumu İmha’dan kurtarma kampları olduğunu unutmamaları gerekmektedir.
Batılılar da aslında savaştan istifade ederek o topraklarda olan azınlıkların dağıtılması için uğraştıklarını görmektesiniz. Aslında o asimilasyon politikaları için zemin hazırlayan ve diğer toplumları yok olmalarını hazırlayan bir durum oldukları görülmektedir. Yoksa işgal bile edilmemiş veya tehlikesi çok düşük olmuş topraklarda böyle şeyler yapılması normal gözükmemektedir. Batılıların yaptıklarının bizim gibi sıkıntılı zamanlarda halkın refahını düşünmekten çok utanç verici bir asimilasyon politikası olarak değerlendiriyorum.
Eğer görmek isterseniz Yakın çağda o Toplama Kampı listesi:
1- Argentina
2- Australia
3- Austria-Hungary
4- Bosnia and Herzegovina
5- Cambodia
6- Canada
6.1- List of World War I prisoner-of-war camps in Canada
6.2- Ukrainian Canadian internment
6.3- List of World War II prisoner-of-war camps in Canada
6.4- Internment of Jewish refugees
6.5- German Canadian internment
6.6- Italian Canadian internment
6.7- Japanese internment and relocation centres
6.7.1- Camps and relocation centres in the West Kootenay and Boundary regions
6.7.2- Self-supporting centres in the Lillooet-Fraser Canyon region
6.7.3- Camps and relocation centres elsewhere in Canada
7- Channel Islands
8- Chile
9- China
9.1- Harry Wu
9.2- Falun Gong
9.3- Uyghurs
10- Croatia
10.1- World War II
10.2- Yugoslav wars
11- Cuba
12- Denmark
12.1- Before and during World War II
12.2- After World War II
13- Finland
13.1- Finnish Civil War
13.2- WWII (Continuation War)
14- France
14.1- Devil’s Island
14.2- Algeria
14.3- Spanish Republicans
14.4- Vichy France
15- Germany
15.1- German South West Africa, 1904–1908
15.2- World War I
15.3- The Third Reich
16- Hong Kong
17- British-India
17.1- World War I
17.2- World War II
18- Ireland
19- Italy
20- Japan
20.1- Japanese World War II camps in Asia
21- South Korea
22- Libya
23- Montenegro
24- Netherlands
25- New Zealand
26- Norway
27- North Korea
28- Ottoman Empire and Turkey
29- Paraguay
30- Poland
31- Russia and the Soviet Union
31.1- After 1990s
32- Serbia
33- Slovakia
34- South Africa
35- Spain
36- Sri Lanka
37- Sweden
38- Switzerland
39- United Kingdom
39.1- Bermuda
39.2- Cyprus
39.3- England
39.4- Ireland: pre-1922
39.5- Isle of Man
39.6- Kenya
39.7- Malaya
39.8- Northern Ireland
39.9- Scotland
39.10- South Africa
39.11- Wales
40- United States
40.1- Indigenous people
40.1.1- Cherokee
40.1.2- Dakota
40.1.3- Navajo
40.2- Philippines
40.3- German-Americans during World War I
40.4- Japanese-, German-, Italian-Americans and Native Alaskans during World War II
40.5- Political dissidents
40.6- Vietnam War
40.7- Afghan War and the occupation of Iraq
41- South and North Vietnam
42- Yugoslavia
42.1- Nazi camps
42.2- Communist camps
Gördüğünüz gibi Osmanlı’dan daha çok ve daha fazla sayıda kişi batılıların toplama kamplarında ya can vermiş yada açlıktan kırılmıştır. Osmanlı’da bir kez olmuş ve Yunanlıların Kıbrıs ve başka yerlerde yaptıkları sebebiyle denklik sebebiyle Türkiye’de de zararı denkleştirecek bazı hamleler olmuştur. 1954 – 1960 – 1974 arası Kıbrıs Türklerine yapılan baskılar hatırlanmalıdır onların sebepleri olarak.
Başka türlü Görüldüğü üzere Türklere dokunulmadıkça veya şiddet uygulanmadıkça bir şey yapılmadığı görülecektir. Ona göre ülkemize kötü ülke olarak gösterip toprak almaya çalışanların oyunlarına halkların düşmemesi ve bu durumu daha net ve objektif gözlerle görmeleri gerekmektedir. Uzun bir yazı oldu umarım anlaşılır olmuştur. İyi günler dilerim.

BM’de Suriye Ateşkesi

BM’de Suriye Ateşkesi
 
Saat 16:00 da toplanacak BMGK’da garip gelişmeler olacak.
 
Doğu Guta bildiğiniz üzere Rus bombardımanı altında bulunan bir bölge. Fakat Ateşkesi isteyen ve Evet diyecek olan yine Rusya.
 
Diyeceksiniz nasıl oluyor?
 
Söyleyeyim.
 
Suriye içerisinde iki çatışma alanı bulunmaktadır.
1) Esad’ın ve Rusya’nın bombaladığı SBK (Suriye Bağımsızlık / Özgürlük Kesimi) bölgeleri
2) Afrin’de TSK + SBK ile Zeytin dalı Operasyonu
 
İŞİD ile savaşıyoruz diyenler İŞİD’e göstermelik iki üç kişilik harekatlar dışında toplu olarak bir gram dahil operasyon yapmamaktadır şu anda.
 
Afrin bildiğiniz üzere İran, Suriye milis güçlerinin gittiği yer olarak biliniyor. Ve o bölgede olan çatışmaları sonlandırmak için de her kesimin isteyeceği bir ateşkes için haber salınması gerekmekte.
 
Batının ve Türkiye’nin en fazla sivil konusunda dikkat ettiği nokta SBK şehirleri.
 
Rusya’da bunlar üzerinden dikkati çekerek hem de kendi yaptıkları bombalamalarda kendilerini aklayarak Afrin’de ateşkesi sağlayacak bir taban yaratmaya çalışmış durumdadır.
 
Burada yapılması gereken en önemli noktalar şunlardır.
 
1) Bombalamaların Rusya tarafından olduğu
2) Afrin’in terörist organizasyonların böglesi olduğu için ateşkesin geçerli olmayacağı
3) Rusya’nın ateşkes anlaşması sonrası ateşkes olmayabileceği hakkında söylediklerinin üstünün basılması.
4) Ateşkes olacaksa kendi ordularından başlaması gerektiği
 
Çünkü bu ateşkes iddiaları gerçekleşirse Zeytin Dalı Harekatı durma noktasına getirilip orada Teröristlere destek verecek altyapıyı oluşturacaklardır. İnsani yardım adı altında silah götürmeleri de çok olasıdır.
 
Dün TSK’nin patlattığı konvoyda silah mühimmatının patlaması gözükürken YPG’lilerin TSK sivil yardım konvoyunu vuruyor iddiası da bu iddiamı güçlendirecek bir haberdir.
 
Dikkatli olmakta fayda var. Operasyonun devamı için… İyi günler dilerim.

Ortadoğu Analizi (Middle East Analyze)

Ortadoğu Analizi (Middle East Analyze)
 
Mısır, Suudi Arabistan, İran, Türkiye gibi ülkelerin ve desteklediği grupların karşılıklı pozisyonları hakkında bahsedeceğim.
 
İlk başta ingilizce olarak hangi grubu hangi devlet destekliyor yazayım:
 
Saudi Arabia -> ISIS / ISIL, Aden Yemen, (Possible Tobruk Libya)
Turkey -> FSA (Free Syrian army) + Muslim Brotherhood, Barzani
Qatar -> FSA + Muslim Brotherhood
Iran -> Houthi, Esad Syria, Iraq
Eygpt Opposition to -> ISIS / ISIL, Muslim Brotherhood
 
and oversea lords support to
USA -> Tobruk Libya, Israel, SDF (Syrian Democratic Front) + PYD + PJAK (Formerly PKK), ~Barzani
 
(Especially Saudi and USA established and support ISIS)
 
Russia -> Iran and Allies, Syria and SDF (mutual profits)
 
and Israel -> Turkey, Saudi Arabia, Tobruk Libya, Barzani, ISIL / ISIS (secret relation mutual profit about Destabilization to ISIL / ISIS),
 
Türkçesi de aşağıdaki gibidir:
 
Suudi -> İŞİD / DAEŞ / DEAŞ / DAİŞ (her ne haltsa), Aden Yemen, (Tahminen Tobruk Libya)
Türkiye -> ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) , Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin), Barzani
Katar -> ÖSO + Müslüman Kardeşler
İran -> Huti, Esad Suriyesi, Irak
Mısırın Karşıt oldukları -> İŞİD / DAEŞ / DEAŞ / DAİŞ ve Müslüman Kardeşler
 
ve denizaşırı destek veren ülkeler
Amerika -> Tobruk Libya, İsrail, PYD + PJAK (PKKlı), ~Barzani
 
(Özellikle Suudiler ve amerika İŞİD’i kurdu ve destekliyor)
 
Rusya -> İran ve Müttefikleri, Suriye ve (Suriye Demokratik Kesimi) SDK / PYD (ortak çıkar)
 
ve Israil -> Türkiye, Suudi Arabistan, Tobruk Libya, Barzani, İŞİD (Destabilizasyon için Suudiler ile gizli),
 
Mısır son günlerde Libya’da ve diğer yerlerde İŞİD saldırılarını engellemek için Libya Tobruk Hükumeti ve kendi içinde olan yerlerde operasyonlar düzenliyor.
 
Müslüman kardeşler de ondan önce hükumet sahibi olduğu için doğal düşmanları arasında gözüküyor.
 
Fakat;
 
Suudiler Irak yönetiminde olan boşlukta yeni lider olarak Amerikan hapishanelerinde üretilen işidli teröristler salındığında onlara liderlik etti. (BOP çerçevesinde Arap Irkçılığı)
 
Türkiye, Mısır’da ve Suriye gibi yerlerde (Fas, Tunus, Katar vb) ilk başta ÖSO ile birlikte hükumeti değiştirme adımları atmaya çalışıyordu Amerika ortaklığında. (BOP çerçevesinde Müslüman Kardeşler)
 
Mısır’da ve Tunus’ta Müslüman kardeşler hükumetleri tekrar el değiştirdi ve Bu büyük kitlelerden ayrı Amerika koruması altında varlıklarını sürdürmeye başladılar.
 
Katar ve Fas ise Türkiye liderliğinde Müslüman Kardeşler ile birlikte hareket ediyor.
 
Suudiler ise bu liderlik yarışında İŞİD ile birlikte Suriye’ye girerek ÖSO yani Erdoğan karşıtı olarak rekabete başladı.
 
ÖSO ve İŞİD’in birbiri ile diğerlerinden çok birbiriyle savaşmasının asıl nedeni de tahminen budur.
 
Rakip olmasına rağmen arada Suudiler ile ekonomik çıkarlar gereği Erdoğan ortaklıklar yapmak zorundadır. Erdoğan orada Suriye durumu kendi yararlarında olana (Esad düşene kadar) kadar onlara arada saldırmaması için veya hedef yardımcılığı bulunması için yardım etmiş olabilir tahminimce. (Bu bir iddiadır sadece. Gerçeği bilemem)
 
Türkiye’nin ÖSO ile bağı orada ordularına verilen isimlerinden ve Fırat Kalkan operasyonundan anlayabilirsiniz.
 
Suudilerin de işid’e desteği Amerika’nın silah anlaşmasından sonra Katar üzerinden İran’a laf etmesi ardından İran parlementosunda olan saldırılardan anlayabilrisiniz.
 
İran bu konuda iddialarında haklı fakat bu gibi intikam söylemleri nefret ateşini körükler ve bu coğrafyaya asla fayda sağlamaz.
 
Burada İran’a bir kaç sözüm olacak görme ihtimallerine karşılık.
 
İran en çok hatayı Sünni ve Şii barışına katkı sağlamamak ile yapıyor. Şu an kendi ellerinde olan topraklarda kendi menfaatlerinden farklı ortak bir çabaya fazla yanaşmıyor.
 
Sünni – Şii – Vahhabi ne olursa olsun bu çatışmaların durması gerekmektedir.
 
Sürekli bu ateş körükleniyor ve dengede tutularak sürecin uzatılması için uğraşılıyor İsrail uğruna. İsrailin ekmeğine yağ sürmek istemiyorsa barışı sağlamalı. Esad ve İranlı milisler sürekli ÖSO kuvvetlerine saldırı düzenliyorsa orada barış istenmediği bellidir. DURDURUN.
 
Şimdi barışın sonradan halkı yerleştirip halk oylaması hangi bölgeler kimin özerkliğinde olacağı belli olacağı ortak bir Suriye konfederasyonu veya tek bir yönetim sahibi Suriye alternatiflerini değerlendirirsiniz.
 
Geçiyorum konuya devam etmeye.
 
Müslüman kardeşler örgütü ile bağlantılı Katar yönetimi Suudiler ile yakınlıkları ve ortak amaçları sebebiyle Suudi ve yandaşlarına yardım sağlıyor olması da zamanında muhtemeldir.
 
Bu ambargo ile birlikte artık onlar arasında ortaklığın da zor oluğunu düşünüyorum.
 
Maldivlerin bu olaylarda Müslüman Kardeşlere karşı tavır alması Müslüman faktörleri arasında ben de bir yeri destekliyorum tarzında bir duruma benziyor.
 
İran Hutileri desteklerken Arabistan ise bunlar karşısında bir pozisyon alıyor ve Yemen’de egemenliği kendi yararına tesis etmek için uğraşıyor. Orası İran ile Suudi arasında Suriye sonrasında egemenlik savaşlarının en şiddetli yaşandığı yerlerden bir tanesidir.
 
Türkler şimdilik pozisyonu dar alanda olsa da bu seneden sonra büyük savaşlar ile birlikte özellikle 2019 sonrası güneye doğru büyük hareketler yapma ihtimaline sahiptir. Şu an en stabil konumda olsa da en avantajlı şartlarda bulunmaktadır. Birbirini yiyenler her geçen gün tükeniyorlar.
 
Suudi Arabistan ve İran böyle aptal bir şekilde menfaatleri uğrunda savaşmaya devam ederse Suriye ve Irak egemenliklerini hayallerinde görürler. Orta yolda anlaşmak en mantıklısıdır. Herkes uzlaşmazlığı bırakıp orta yolu bulmalıdır.
 
Rusya dostluğu konusunda Suriye ve İran ile sadık bir şekilde hareket etmektedir. Amerika ise İsrail ile gerçek ortaklığını her seferde göstermektedir.
 
Suudiler ise gözü kör biçimde savaşacağım ve silahlar ile hükmedeceğim hayallerine sarılmaktadır. Bu kadar büyük silah alımı ve terör eylemleri artışlarına sebep olması da bunun göstergesidir.
 
Belki İngiltere’de olan olaylar da Amerika talimatıyla Arabistan hükumeti ortaklığında yapılmıştır.
 
Çünkü İngiltere Seçim öncesinde iken böyle bir şey olması sadece Müslüman düşmanlarının işine yarar.
 
Amerika aynı zamanda Katar’ı sıkıştıırken hem SDF /SDK koridoru, Hem iran karşıtlığı hem de doğalgaz gibi pek çok meseleden yarar güdeceğini umarken farklı bir sonuç ile karşılaşabilir.
 
Amerika SDF/SDK aracılığı ile bölgesel bir kürt yönetimi açmaya çalışıyor. Aynı zamanda Barzani tarafında da bağımsızlık çalışmalarına bilgi konusunda yardımcı oluyor.
 
Suriye’de gerektiğinde Türkiye yardımı kullanıp sonradan İsrail ve Barzani yönetimine bırakılacak Suriye ve Irak oluşturma amaçlarını güdüyor olabilir.
 
Barzani ve Erdoğan ortaklığında bir bölge kurması muhtemel. Bu da Kuzey Irak’ta bulunan Türk ve Amerika işbirliğinin göstergesi sonucu ortaya çıkanlardır. Yada tamamen Barzani’ye bırakacak da olabilirler.
 
Daha da uzun yazmak isterdim fakat şu an yoğunluktan bu kadar yazabildim. İyi günler.

Kimyasal Silah Kullanımı

Geçenlerde Türkiye Kimyasal Silah Kullanıyor iddiaları vardı. Aynı şekilde Suriye için de geçerli bir söz vardı. Hatta Suriye’de olan örgütlerde de bunlardan olduğundan bahsedildi. Ardından bu konu hakkında araştırma yapmaya karar verdim.
Chemical_Weapons_Convention_2007 kimyasal sahibi olan açık mavi yasaklanan koyu mavi
 
Gördüklerim şaşırtıcıydı. Çünkü Kimyasal silah üretimine karşı konvensiyonu (convention) çoğu ülke imzalamış ama asıl bu kampanyayı etrafa yayan ve imzalatmaya çalışan hiç bir devlet imzalamamış.
 
Rusya, Çin, Japonya, Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa, Suriye, İran devletleri imzalamadığı için bunlar ile ilgili yok kimyasal silah kullanıldı yok bilmemne yapıldı denildiğinde açık açık imzalamadık diyebilecek konumdalar.
 
Chemical_Weapons_Convention_2007 kimyasal sahibi olan açık mavi yasaklanan koyu mavi 1
İşin garip yanı Halepçe’de Kimyasal Silah kullanıldı diye Irak’a giren pislik Amerika kendisi bu antlaşmayı imzalamamış!
 
Arkadaşlar açık bir şekilde söylüyorum bu Büyük devletler bu anlaşmayı imzalamadıkça gerçekten diğer devletlerin imzalamasının bir manası yok.
 
Suriye’de yaşanan kimyasal silah durumu da bu şekilde açıklık kazandı. Çünkü imzalamadığı için orada karşılıklı kimyasal silah savaşı yapılması da doğal oluyor.
 
Arkadaşlar biz ülke olarak bu antlaşmaya imza attığımız için kural tanımayan Tayyip Erdoğan bile bu konuda kural tanımamazlık edemez. Çünkü bunu ederse sonuçları çok ağır olacağından yapmaya cesaret edemez.
 
Ayrıca ben şu an sıradan bir ülke vatandaşı olarak bunu gördüğümde eğer bir devlet sahibi olsaydım şunu yapardım. “Eyyyy Amerika Eyyy Rusya sen imzalamazsan ben de imzalamıyorum” derdim. Tabi bunu bilen kaç kişi vardır ben de bilmiyorum.
 
Bu antlaşma sadece küçük devletlerin büyüğe karşı isyana kalkmaması için hazırlanmış tuzak bir antlaşma gibi. Düşünsenize. Size karşı silah avantajları olan bir devlet size tahakküm kurma şansına sahiptir.
 
Ben küresel oyunlarda sadece İkinci Dünya Savaşının Kahramanları ile Amerika uydusu Japonya gibi devletlerin imzalamadığı antlaşmayı tanımıyorum. Çünkü Baş nereye giderse diğerleri de onu takip edebilir.
 
Örnek olmaları ve ilk imzalamaları gerekirken tam tersi imzalamayan tek onların kalması hiç de olması gereken bir davranış değil.
 
Eğer öyle imzalamıyorsanız da o zaman bilin ki kimyasal silah hakkında bir kamuoyu yapıyorsanız ve insan algıları ve duyguları ile oynuyorsanız da ben karşı çıkarım. O zaman ilk önce iğneyi kendinize batırın o antlaşmayı ilk siz imzalayın. Siz zaten kabul ediyorsunuz kimyasal silahın dünya gerçeği olduğunu.
 
Ayrıca İsrail Gri renkte onun durumu da bilinmiyor adı altında yasallaşma imkanı sunulmuş. O yüzden Amerika = İsrail mantığı onun da kabul edeceği açık bir şekilde bellidir.

 

Elder Scrolls Dünyası ve Gerçek Dünya

Elder Scrolls oyunu büyü barındıran FRP (Fantastic Role Playing) oyunları içerisine girmektedir. Genelde bir şeyler peşinde koşar ve görevleri yerine getirerek en yüksek deneyimi kazanarak oyunu bitirmeye çalışırsın. Elder Scrolls demek Kadim Yazıtlar manasına gelmekte ve pek çok bölgeye ayrılmaktadır.

Oyun parçalar halinde 1994 yılından beri oyunculara sunulmakta ve her bir oyunda farklı devlet parçacıkları üzerinde gizli yazıt parçalarını arıyorsunuz.

Peki neden bu dünya’yı inceleme kararı aldım?

  1. Skyrim dünyasına baktığımda bir şey dikkatimi çekti. Burası Polonya topraklarına çok benziyordu.
  2. WarHammer içerisinde bulunan göl bulunan ada (kral adası) burada da aynı şekilde bulunmaktaydı
  3. High Rock toprakları ise İskoçyanın Highland Topraklarına çok benziyordu.

51tL77XBVYL._SX331_BO1,204,203,200_

Geçen yazılarımın birisinde İskoçyada olan Yahudiler’den bahsetmiştim. Polonya da Orta Çağ döneminde en çok yahudinin toplandığı bölgelerden birisi olarak yer alıyor.

Özellikle oyun içerisinde Alduin adlı karakterin beklenilmesi (Arap eski bilim adamı El-Cebir batılılarca Algebra diye yazılır) ve Güneşin İmparatorluğunu kurmaya çalışması da bu Mesih’in çıkışı ile Tek dünya devletini kurma hayalleri olarak karşımıza çıkıyor.

Şimdi gelelim bu iki dünyanın birbirisine benzeme olayına.

Harita Bölümleri ve Benzerleri şu şekilde:

  1. High Rock – Highland
  2. Skyrim – Polonya
  3. Morrowind – Sibirya
  4. Black Marsh – Çin
  5. HammerFell – Hindistan
  6. ValenWood – Brezilya
  7. Elsweyr – İstanbul
  8. SummerSet İsland – Okyanusya
  9. Cyrodiil – Kanada Göller Yöresi yada Bermuda

tamriel imparatorluğu sarı yazılı

En Kolaydan başlayacağım. Summerset İsle ve Valenwood

Haritaya bakarak rahatlıkla fark edebileceğiniz benzerliklere sahip bu iki devlet bölgesini siz de fark edeceksiniz. Okyanusya’yı Yahudilerin deyimiyle yaz tatili için gidilen bölgeler olarak görüyorlar. Brezilya topraklarını ise kıtaya eklemek için aynalama yöntemiyle çevirip Ağaç Vadisi olarak Tasvir etmişler kendi gözlerinden.

gerçek sanal

İkinci en kolay bulunan bölgeler ise Rusya ve Çin bölgesi. Dikkat ederseniz kıvrımları, dağ ve göl konumları birbirinin aynısı.

rusya

Ayrıca Tüm Elder Scroll Haritasına bakarsanız üç parçaya ayrılmaktadır. Bu haritada Kırmızılar Batılı Egemenliğinde olan topraklar, Yeşil olanlar Rusya ve Çin gibi rakipler, Sarı ise Batıya bağlı bir ülke olmak üzere Mavi kısım ise Batıdan kopuk ama Müttefik toprakları gösteriyor.

53UT8l

Daha Detaylıca bakmak istiyrosanız Rusça hazırlanmış bu haritadan da bakabilirsiniz. Burada Elsweyr toprakları batılı egemenliğinde ama değil gibi gözüküyor. Doğuda Turkuaz olan Skyrim topraklarının bir yarısı bağımsızlığa kavuşmuş gibi.

3092760

Gelelim İskoçya Hindistan ve Trakya’ya. Bölgeler biraz bozulmuş olsa da çoğu özelliğini korumaktadır. Özellikle bazı dereleri ve kıvrımları görünce hazine haritalarını beceriksizce çizmiz bir toplama harita tedarikçisi gibi gözüküyor. Burada iskoçya en üst sol köşeye yerleştirilmiş ve Hindistan da biraz bozulma ile güney yönü batıya doğru kaydırılmıştır. Elsweyr siluetinde en ilginç nokta ise açık bir şekilde Topal Bay (Aksak Körfezi) adlı türkçe kelime barındırması ve bu körfez aynı Fatih-Eminönü bölgesine benziyor olmasıdır. İsteyen gidip Haritayı açıp bakarak bu burnun Sarayburnu ile aynı olacağını görecektir.

gerçek sanal 1

Gelelim diğer enteresan benzerliğe. Bu benzerlik Hem WarHammer oyununda hem de bu diyarda bulunan ada ve göl topraklarında. Göreceksiniz Hem Kanada’da olan St.Joseph Adasına hem de  Bermuda şehrine benziyor. Her birisi de deniz içinde ada içinde göç içinde kara parçasına sahip.bermuda skyrim oblivion warhammer

Gel gelelim en önemli benzerliğe Polonya ile Skyrim dünyası. İlk bakışta bile Skyrim Harita sınırları Polonya ile aynı şekilde. İkinci en çok benzeyen tarafı ise Skyrim dünyasında bulunan dağların polonyada girilmesi zor ormanlık arazileri göstermesi. Özellikle 1600 lü yılların haritasını bilen birisi olsa aşağıda görülen Polonya eyaletleri ile benzerliklerini de fark edecektir.

skyrim-map-poland

Özellikle skyrim hartası içerisinde gizli bölgeler vardır. Bu bölgelerde gizli büyüler bularak kendine yeni yollar açmayı sunuyor. Gizli ve vahşi olan büyülerin olduğu bölgeleri haritada hazırlayan birisi var. Görselin sağ altında göreceğiniz üzere o bölgeler Aşağı yönlü Pentagram biçiminde sıralanmış. Bu ise bildiğiniz üzere büyücülerin kötü amaçlar ile kullandığı bir şekil olmaktadır.

Ayrıca isteyen viki sayfalarından herhangi birisine bakarak oyun özelliğine bakabilir. Sizin anlayabileceğiniz şekilde olsun diye özellikle Türkçe olanını buraya koydum.elder scrolls oyunu

Gördüğünüz üzere Gerçek Dünya haritasından esinlenerek bir Yahudi topluluğu gözünden en çok değer verdikleri alanları görüyorsunuz. Dostlar, Düşmanlar ve yaşadıkları topraklar burada açık bir şekilde belli oluyor. Özellikle İngiliz Kolonilerine yayılmış bu grubun en büyük düşmanı olarak ise sadece Rusya ve Çin gözüküyor. Anlaşıldığı kadarıyla Rusya tarafını deccal kesim olarak görüyorlar. İslam ile ilgili bir işlenilmiş bilgi olmamakla birlikte sadece Trakya bölgesi Yunan isimleriyle adlandırılmış olarak bulunuyor. Bundan sonrasında yorum sizin.

Bizans ve Sonrası Anadolu’da Kültürel Etkileşimler

Roma Kültürü eski Büyük Batı Asya kültürün izlerini taşıyan bir imparatorluk olarak doğdu. Medeniyeti başkalarını yönetme olarak sürdürdü ve büyük bir imparatorluk olduğu sırada bir kavimler göçüyle ikiye ayrıldı. Batısı yok oldu ve doğusunda Bizans yaşamını sürdürdü.

Konu ile alakasız olsa da Romada dikkat çeken bir kanun hakkında bahsedeceğim. Batı Avrupa ve Roma’nın kanunlarında virgin (Bakir/Bakire) olan birisinin öldürülme hakkı yoktu. Bunu bozmak için askerler onu öldürmeden evvel aşağılık bir hareket yaparak bu kanunu geçersiz kılmak için uğraşırlardı. Bunu pek çok eski/yeni roma kültürü ile ilgili filmde göreceksinizdir.

Masumiyet ve virgin olanı öldürmeme kanunu olarak adlandırılabilir bu.  Her insanın küçüklüğünde masum olduğunu ve neslini devam ettirme hakkının olduğunu gösteren Roma öncesi kültür kanunundan geçmiştir. Bu da eskiden güçlü bir toplumsal hak/kanunların olduğunu göstermektedir. Virgin birisi değil kanunda çocuk doğurmamış /denememiş insanların öldürülme hakkının olmadığını göstermektedir. Gerçekte neslini devam ettirmenin ve evliliğe kadar herkesin masum olduğunun ne kadar büyük bir önemi olduğunu göstermektedir.

Şimdi geçelim konumuza. Anadolu’ya. Bir dönem Anadolu Bizans kültürü içerisinde farklı kültürleri barındıran bir toplum olarak varlığını sürdürmekteydi. Fırat nehrine kadar kısmı tam Sonrasında olan bölgede ise yarım zaman zaman tam olarak egemen olarak sürdürmüştür. İran ile o topraklar ve Mezopotamya konusunda büyük çekişmelere sahiptir.

Müslümanlık ortaya çıkınca savaşan iki devlet İran ve Bizans bir anda Müslümanlara karşı birlik olmuştur. Kısa süre içerisinde Anadolunun doğusu Müslüman egemenliğine girmiş ve İran dağılmıştır. Bizans ise Anadolu’nun batısına sıkışmıştır. Bu durum 1000 li yıllara kadar devam etmiştir.

Müslüman dünyası kendi içinde çekişmeye başladığı anda Bizans yine doğu Anadolu bölgesine egemen olmaya başlamıştır. Bu egemenlik Ani topraklarına kadar genişlemiş ve Ermeni bölgeleri de Bizans topraklarına katılmıştır. Bu egemenlik aynı zamanda kendi Ortodoks inançlarına uymayan Ermeni Kilisesini de kendi egemenliklerine almak için Anadolu içlerine Ermenileri sürmüş ve o bölgede Bizans ve Rum nüfusunu arttırmıştır.

Baskılar ile geçen bu Anadolu döneminde Doğu Hazar bölgesinde ağır vergilerden isyan eden Selçuklular Batıya doğru yönelmiş ve tüm ağır vergilerden bıkmış usanmış olan küçük Müslüman dünyasında bulunan devletlerin egemen olduğu halkları bir araya toplamıştır. 1050 ile 1071 arasında tüm Ortadoğuyu egemenliğine alması da bu yüzdendir.

1071 civarında Malazgirt savaşında Türk Oğuz atlı birliklerin taraf değiştirmesi sonucu savaş kaybedildi denilmesinin doğruluğu ihtimal dahilindedir. Yakın süreçte Ermenileri süren Bizanslılar aslında doğuda stepne ve koruyucu kalkan görevi gören Ermenileri karşılarına aldıkları için Bizanslılar o gün Türklerin Anadolu’ya geçişlerinde bir nevi yardımcı olmuşlardır.

Selçuklular Anadolu bölgesini aldığında bu kadar kısa sürede egemenliğine alması aslında Ermenilerin ve Bizans’tan usanmış diğer halkların da destekleriyle olmuştur. O dönemde Arap Müslümanlar 400-500 sene Hristiyan olan bölge halkı ile savaşmaya kalktığında Adana bölgesinden ileriye yerleşim kurup kendilerinin yapamamıştır.

Ermeniler ile olan bu ortak girişim sonucu Anadolu Türk-Arap-Kürt-Ermeni ortaklığıyla Yunanlılara karşı savaş vermeye başlamıştır. Bizanslılar Bulgaristana öncelik verip Balkanları almaya çalıştıktan sonra Anadoluyla ilgilenirim derken iyice kaybetmişlerdir Anadolu’yu. Ardından Bu işi çözemeyeceğini ve çok güçsüz kaldığını anlayan Bizans Avrupalılara yaranıp Haçlı seferi başlatmıştır. Bu sefer ile ortak özgürlük ve adalet (az vergi ve yasal hak) savaşının karşısına Emperyalist Dominant Kilise ve Bizans’ın Yunan kültürü savaşında biraz güç dengesi sağlanmış oldu.

Osmanlılarda Ermeni Katliamı yapıldığını iddia edenler bu tarihsel gerçekleri ya unutmuş yada öğretilmeyecek şekilde tarihlerinden silinmiş olduğu için küstah bir şekilde Osmanlıyı karalıyorlar. Ermeniler Osmanlı devleti tarihi içerisinde Anadolu’nun ortak fetih ve özgürlüklerini garantiye almaları sonucu Sadık millet olarak anılmışlardır.

Anadolu halkının göçler öncesi %30’unun Ermeni olduğunu iddia edenler de bu konuda yanılıyorlar. Eskiden %10 gibi azınlık yaşamakta ve onlar da dağlardaydı. Ardından Selçuklular geldiğinde Yunanlılar yerine Araplar, Türkler, Kürtler birlikte yerleştikleri gibi Ermeniler de nüfusunu arttırmış ve yerleşim yerlerini kurmuşlardır. Bu da Yunan nüfusunun giden çoğunluğu hariç hepsinin nüfusunun artmasına sebep olmuştur.

Milliyetçilik akımları başlayana kadar Ermeniler mimari, ticari ve benzeri hayatlarda Yahudiler ile birlikte egemenlik sağlamaktaydı. Savaşlara girmemeleri ve benzeri durumlar da söz konusu olduğu için nüfuslarını arttırma şansları daha da bir yüksek olmuştur. Müslüman halklar hep batıya doğru cihad eğilimi içerisinde olduğu için asker olmuş ve savaşmak üzere çalışmıştır. Bir kısmı ise usta-çırak ilişkisi ile esnaf olarak yaşamıştır.

Milliyetçilik ve Ulus Kavramının Anadolu Dışı Etkileri

Milliyetçi akımlarda Fransızlar sonrası ülkeler kendi milletlerini (uluslarını) oluşturmayı amaçladılar. Bu akım sonrası din savaşı yanında kültür savaşı da başlamış oldu. Burada dikkat edilecek nokta Batılı devletler kendi ulusları içerisinde olan hiçbir ayrılıkçı karşısında hakları vermemek için uğraşmıştır. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı sadece kendi dışında olan multi-etnik devletler için kullandıkları koz olmuştur. Bu da kendi dinlerinde çok siyasi toplum bulunan yabancı etnik devlet Osmanlının kısa sürede çökmesinde sebep olacak olay zincirinin bir parçasını oluşturmuş ve bunu da son anına kadar kullanmışlardır.

Milliyetçilik tarihlerine bakıldığında İngilizler Birinci Dünya Savaşı sonrası zorunluluktan İrlandanın güneyini bağımsız ilan etmek durumunda kalmıştır. Kuzey bölgesini de stratejik olması ve gerektiğinde yeniden İrlanda’ya girebilmek amacıyla hala daha ellerinde tutmak istiyorlar. Ellerinden geldiği kadar da İRA örgütü kurulup kendi hakları tayin istekleri olsa da izin vermiyorlar.

Fransızlar Cezayir’e girdiklerinde o bölgede kendi etnik unsurları olmayan devletleri aldıklarında pek çok Müslüman Arap ve Berber’i öldürüp yerlerine kendi vatandaşlarını yerleştirmiştir. Oralarda kaç kere isyan edilmiş olsa da onlara kendi kaderini tayin hakkı son İkinci Dünya Savaşı sonrası olan büyük bağımsızlık dalgasından sonra vermek zorunda kalmışlardır.

İspanyollar ve Amerikalılar aynı şekilde Fransız devrimi dönemi sonrası olan dönemde katliam yapmaktan çekinmemiştir. Amerikalılar önce Kızılderilileri öldürmüş ve bu halkın yeniden beli doğrulamayacak kadar azaldığında onlara haklar ve belirli çoğalmasına doğal engeller sağlayacak bölgeler vermişlerdir. Bazılarını ise çok fazla paraya boğup kendi kültürlerini unutacak kadar özgürlükler ile kendi kültür etkileri altına almıştır.

Ruslar ha keza görüldüğü üzere Uluslara bağımsızlık hakkını istediği zaman kullanmış istediği zaman görmezden gelmiştir. Dağıstan ve Çeçenistan’da kendi toprağı olarak görmüş ve uluslara kendi haklarını tayin hakları vermediği gibi Gürcistan üzerinde yaşayan Abhazya toplumları ve Osetya toplumlarına bağımsızlık verilmesi için uğraşmış ve işgal edip statüko olarak kendi topraklarına katmıştır.

Türkiye hakkında Yunanlılara Ermenilere ve Yahudilere yapılan eziyetler hakkında laf eden bir kesim var. Sürekli deportation (sürgün) edilmişler diye söylüyorlar. Fransız devrimi sonrasında olan Milliyetçilik akımları ile ilgili değişiklikler sonucu olan yeni durumda diğer devletlerin tercihlerinden çok da farklı şeyler yapmamışlardır.

Bulgaristan’da yaşayan bir Türk nasıl Sürgün edilmek zorunda kaldıysa veya Bir Ermenistan’da nasıl bir Türk yaşayamıyorsa Türkiye’de yaşayamayan Ermeni, Yahudi ve benzeri halkların durumu da aynıdır. Çünkü Devletler her zaman ulus devlet kavramına göre hareket ederken o bölgede insanları tek halk yapmaya çalışmıştır. Gelelim Milliyetçilik Sonrası Osmanlı ve Anadolu Halkına

Milliyetçilik Sonrası Anadolu

Milliyetçilik akımları Osmanlıya vardığında Ruslar Pan-Slavist Avrupalılar Pan-Christianist hareketler ile bölgede bağımsızlık ve toprakları nüfuzuna geçirme ardından egemenliğine alma savaşını vermeye başlamıştır. Osmanlı’nın çevresinde kendi kültüründen çok kişi olmadığı ve Din odaklı devlet olarak ilerlediği için Arap-Kürt-Türk milletleri hep tek kültür olarak görülmüştür. Hatta diğer azınlık Müslüman kesimler de bunlara dahil edilmiştir. Pan-Turan hakları sağlamak istediği devletler ise Ya Çin işgaline girmiş yada Rus işgaline girmiştir.

Anadolu’da yaşanan sadık milletler ve halkların kardeşliği demeci bu dönem sonrası bitmiştir. İlk önce Sırplar özerklik ilan etmiş ve Batılılar ilk olarak Yunanlıları Özgür bırakmayı amaçlayacak kadar diğerlerini aşağılık görüp onları önemsemiştir. Ardından Osmanlı Balkanlarda eskiden yerleştirdiği Müslümanlar sayesinde bir nebze hayatta kalmıştır.

Doğu bölgelerinde ise Rusya Ermenilere özgürlük fikirlerini aşılamaya başlamıştır. O bölgede kendilerine en yakın gördüğü halk onlar olduğu için kolaylıkla bu sayede Doğu Anadolu dağlarını aşacaklarını ümit etmiştir. Rusların bu fişeklemeleri sonucu sadık halk bir anda özgürlük isteyen vahşi halka dönüşmüştür. O dönem Doğu Anadolu’da bulunan çoğunluk Müslüman nüfusu nedeniyle de ani hareketler yapamamış olsalar dahi Ruslar savaşırken onların yanında ordulara katılmalar başlamıştır.

Anadolu’nun batısı ne kadar Osmanlı ile Yunan kültürü harmanlanmış olsa da Yunanlılar bağımsızlık istemekte fakat bu kadar merkeze yakın oldukları için başaramayacaklarını bilmektedir. O yüzden kendi devletleri gelip de ele geçirene kadar harekete geçmeyen uyuyan hücreler gibi davranmışlardır.

Osmanlı içerisinde Batıda eğitim gören komutanlar Ulus devlet bilinciyle bu sorunu aşacaklarını düşünmüşler ve Türkçülük akımlarına başlamışlardır. Bu Türkçülük akımları ilk başta Türk ırkçılığı olarak anlaşılsa da bir Ermeninin yazdığına göre öyle değildir. Anadolu halkı arasında ayrım gören halklar Yahudiler’dir Ermeniler’dir ve Yunanlılar’dır. Kürtler ise Türkçe Konuşmayan Türkler olarak bahsedilmiş ve Türk Tebaası olarak adlandırılan kesim Türkiye içerisinde ise Müslümanların hepsini kapsamıştır.

Türk Milliyetçiliğinde Laik kesim Müslümanları ve Milliyetçi kesimde ise dil değişimini sağlamak için uğraştığı için halk içerisinde ilk başta etnik bir unsurlar sonraları bazen zorluklar ile karşılaşmıştır.

Türk toprakları II. Abdulhamit dönemi sonrası bir anda Balkan savaşları, Trablusgarp savaşı ve Birinci Dünya savaşı olduğundan dolayı halk ve hükumet bir anda Avrupa devletlerinin Müslüman ve diğer etnik unsurlara karşı yaptığı mücadeleyi kendileri başlatmış ve tek kültür üzere bir bilinç yerleşmiştir. Devlet içerisinde bir anda küçülme travması ve yoğun nüfus göç hareketliliği ve ölümler sebebiyle egemen oldukları topraklarda hakim olma güdüsüne sahip olmuştur.

Savaş ortasında Ruslar ile ortak hareket edip isyan Ermeniler doğuda karmaşa çıkarmış ve Kürt-Türk bölgesel güçleri oralarda savaş arkasında kalan güvenlik orduları olarak karşı çıkmaya çalışmıştır. Bu durum çok zor hal alınca Ermeniler Suriye ve civarına göç ettirilmiştir. Ardından zaten o bölgeleri Ruslar işgal etmiştir. Savaş sonrasına yakın Rus devleti göçünce Türkler Ermeni ve Azeri bölgelerini Almanlar ise Gürcü bölgelerini ele geçirmişlerdir.

Türkiye devleti oluşturulmaya başlandığında Anadolu Yunan isyanları Ermeni isyanları ve Yunan devletinin saldırıları karşısında parçalanmış birlikler ile bir örgütlenme arası gidip gelen bir savaş içerisine girmiştir. Bu savaş sonrası Kafkas halkları ile arada düzen oturtturulduğunda Batı’ya yönelmiş ve Anadolu’da nüfusu çoğunluk olan Bizans iddiaları bulunan Yunanlılar ile halk değiş tokuşu yapmışlardır.

Ermeniler doğu bölgelerinde kalmış ve toprak iddia etme güdüleri hala devam etmekteydi. O yüzden Türkiye kurulduğunda ilk işi stabiliteyi arttırmak oldu. İsyan etme potansiyeli olan halk grupları olan Ermeni, Yunan (sadece İstanbul Civarında Kalmış) ve Filistin’de olan Yahudi yerleşkeleri ile bağımsızlık elde etme çabalarına girişimini öğrenilmesi sonucu Yahudiler’de bu sınıfa katıldı.

Devlet içerisinde Otorite olacak diğer sistemler devlete bağlandı. Rum Patrikhanesi ekümenik mi değil mi tartışmaları bundan sonra ortaya çıktı. Çünkü Osmanlı’da 1910 civarında tüm Ortodoks ve Katolik kiliselerini birleştiren bir yasa çıkmıştır. Bulgar, Sırp, Rus ve Yunan kiliseleri bir araya geldi tartışmaları da sonrasında devletten önce din adamlarını koruyan halkı görünce buna karşı önlem olarak verdikleri İttihat ve Terakki’nin kendi verdiği hakları Cumhuriyet Halk Fırkası döneminde geri almışlardır.

Bu sırada Kürt halkını da Türkçe konuşmayan Türkler diyerek benimseyerek aslında Türk = Müslüman olarak görmüşlerdir. Yapılan davranışlar da Gayri Müslimleri güçten düşürmekti. O dönemde Kürtler de bu durum sonrası etnik karışıklığa sokulmak üzere İngilizler tarafından kışkırtılmış ve Musul’dan Fırat’a kadar bölgeyi talep etmelerine sebep olmuştu.

İsyanlar bastırılınca talep edilen bölge İngiliz ve Türk idaresi olarak ikiye ayrılmıştır. Ardından Oyunlar oynayıp Kürtlere bölge vereceğini söyleyen İngilizler ise Süleymaniye yakınlarında kurdukları geçici Kürt devletini fesh edip Kerkük Petrollerine konmuştur.

Milliyetçilik akımları sonrası oluşan destabilizasyon (karışıklık dolu) Osmanlı bölgesi içerisinde büyük travmalara yol açmıştır. Bu travmalar müslim ve gayri müslim olarak adlandırılan iki kesiminin de birbirini düşman görmeleri ve birbirini yok etmelerine sebep olduğu için toplumsal ayrışma süreci oluşmuştur.

Süreç sırasında Devletleşme emareleri gösteren bazı yerel iktidar sahipleri özellikle geçmişte olan birlik duygularını unutturmuş ve sadece menfaatlerine gelen düşmanlık tohumları eken bir yapı içerisinde tarih bilinci kazandırmak için uğraşmıştır.

Kürt dili grubunda olan kişiler devletin içerisinde asli unsurlardan olsa da milliyetçilik akımlarında kendi dillerini koruma güdüsüyle biraz tepkisel olarak davranmıştır. Aynı zamanda Ermeniden dönme Kürtler de bu konuda kışkırtmaktan geri kalmamıştır. O bölgede bağımsız bir oluşumu desteklemek için Batılı devletler her ulusun kendi kaderini tayin etme hakkı verilmesi gerektiğini bahsederek bu olayı tahrik etmektedir. Aynı zamanda Ezidi ve birkaç Yahudi kökenli olduğunu düşünen ırklar ise kendi yönetimlerinde Kürdistan kurmak için çalışmaktaydı.

Anadolu içerisinde olan karışıklıklar bölge halkında bulunan travmalar sonrası dönemin ulus devlet kavramından dolayı oluşan bazal sorunlar yüzünden oluşan sıkıntılar yüzünden isyana sebep olmuştur. Doğu halkı ASALA ile başlayan isyan dönemine kadar Yahudi, Yunan ve Ermeni toplumları gibi yönetimde zor gelme durumları ile uğraştırmamışlardır. Bu durum o bölgede bulunan karışıklıkları durdurmak için sonradan başlatılmıştır.

Ermeniler geçmişini unutarak düşman kesilince, Kürtler de ulus sahibi olmak üzere çabalara girince, Yahudiler İsraili kurup katliamları da yapmaya başlayınca Yunanlılar da Kıbrıs’ta egemenlik sağlamak için saldırılara geçince hepsine karşı savunma hakkı gibi ulusta hak tanımama eğilimlerine girmesi diğer devletlerde Türklere yapılanlar gibi karşılanabilir.

Fransızların Korsika’ya bağımsızlık vermemesi gibi Türkiye’nin Anadolu’da özerk bölgeler kurmaması çok doğaldır. Nasıl ki İspanya Katalonya’nın her talebinin bağımsızlığa gideceğini bilerek karşı çıkıyorsa Türkler de buna göre davranmaktadır. Tarihi tek taraflı olarak değerlendirip ona göre yargılayan kişilerin bu konularda biraz daha düzgün bir bakış açısıyla bakmasını değerlendirmesini tavsiye ederim.

Son dönemde Türkiye civarında olan olayları genel bakış açısıyla bakarak değerlendirmek en doğru sonuca ulaşmamıza sebep olur. İktidar sahibi olmak isteyen azınlıkların isyanlarını bağımsızlık savaşçıları olarak anmak bir anda Avrupa civarına geçince tam tersi olarak pis isyancılar moduna bürünmesini sağlamak sadece Avrupa ve bu kültür sahiplerinin ikiyüzlülüğünün göstergesi olarak gözükmektedir.

Ya kendi içindeki tüm yönetimlere bağımsızlık vermen gerekli yada başka ülkelerin büyük olmalarına karşı gelmemelisin. Amerika’yı düşünüyorum da şu an diğer toplumlara özerklik verse Güney Batı Amerika Zenci devleti, Doğu Amerika Hispanic Devleti, Orta Amerika Kızılderili Devleti, Kuzey Amerika Alman Cumhuriyeti, Pennsylvania Yahudi Yönetimi ve Batı Amerika Küçük İngiliz Cumhuriyeti olarak en az 6 ya bölünmesi gerekir. Bunu kabul ediyorlarsa gelsinler Kürdistan denilen meret hakkında da onlar ile tartışmaya başlayalım.