Son Gelişmeler ve Petrol Piyasası

Son Gelişmeler ve Petrol Piyasası
Dünyada hastalık gündemi dışında şeyler de olmaktadır. Önlemi aldıktan sonra şu kadar kişiye bulaştı bu kadar yayıldı durumlarını takip etmek magazin gündemini takip etmekten farklı değildir. Bizim meselemiz Dünya’da gerçekten önemli olan gündemi takip edip insanlara haber vermektir.
Dünya’da yaşanan pek çok olayın sebepleri bulunmaktadır. Bu virüs dalgası ile Çin ve Çin’in ekonomik koridoru hedef alınmıştır. İpek yolu ve Baharat yolu hedefleri biliniyordu. Bu en net görülen kısım.
Gelelim ikincil kısıma. Şangay Beşlisi ülkeleri’ni unutmadılar bu savaşta. Petrol piyasalarında yaşanan düşüşlerin ilk sebebi Corona olsa da ikincil sebebi de Suudi Arabistan’dır. Gündemi takip etmediğiniz kısımların birisinde şu haberler geçmekteydi oysa ki:
Suudi Arabistan petrol fiyatlarını yükseltmek için Rusya’nın petrol üretim miktarını azaltması talebinde bulundu. Tabi kendileri ve Amerika yeterince azaltmayıp daha çok kar sağlayıp Rusya gelirlerinden bir kısmını almak istiyorlardı.
Rusya bu durumu reddedince ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar?
Suudi Arabistan petrol üretim miktarını 1 milyon varil günlük kapasitede arttırdı. Sadece Corona değil kendileri de bu fiyatların düşmesine sebep olanların başında geliyor.
Tabi Suudi Arabistan için koymuyor. Ülkenin üretim maliyeti düşük. Amerika’nın kaya gazı (shale gas) haricinde de üretimi var ve Rusya üretim maliyetinden daha düşük miktarda oluyor.
Petrol fiyatları düştüğünde direkt olarak İran, Rusya, Venezuela gibi ülkeler hedef alındı. Virüs ile Avrupa özellikle Koridor’un uç kesimi İtalya hedef alındı. Amerika gördüğünüz gibi istediği gibi para basma ve yayma özgürlüğüne sahip olduğu için ekonomik olarak hiç fabrika üretimi yapmasa bile dünya’nın devletlerini satın alabileceğini düşünüyor.
Şu an büyük bir savaş var dünyada Amerika ve paralı köpekleri ile Özgür ulus dünya devletleri olma arasında bir savaş bu.
Avrupa’da dünya karşısında geçerli para birimi olsa da rezerv para birimi olup sınırsızca basma yetkisinde dahil talep olacağını bilse onlar da Amerika’ya bu kozu kullanabilirlerdi. Belki de kullanmaları gerekir. Ancak Amerikan Askerleri Almanya’yı işgal ettiği için baştan Almanya’da bu olasılığı düşünüp bağımsız olabilecek dirayeti gösterebilir mi bilmem.
İtalya zaten baştan hedef ülke olduğu için rahatlıkla dirayet gösterebilir. Çünkü kaybedeceği bir şey kalmadı. Nüfusu zaten olabildiğince çok miktarda saldırıyı yaptılar zaten.
Amerika’nın ulusal ittifakı olan örgütlere bakmıştım o dönem olayı tvlerde nasıl yayınladılar biliyor musunuz?
Sanki Arabistan ile Rusya antlaşmış Amerika’nın kaya gazını üretmesini engellemeye çalışıyorlar. Yalan propaganda işte böyle bir şey arkadaşlar. İsrail’i protesto edeyim diyerek cola’ları dökenler gibi hem kendilerini aklayıp hem de kazanç sağlamaları böyle propagandalarla oluyor.
Amerika zaten şu an bu krizi atlatana kadar normal petrol üretimini sürdürüp ardından Rusya ve diğer ülkelerin ellerine kelepçe taktığında tekel olma sebebiyle dünyanın en yüksek petrollerini kaya gazına bağlı olarak yükseltebilmeyi düşünüyor.
Tekel firmalar bazen ürünlerini çok indirimli satıp piyasayı ele geçirdikten sonra kazık atar ya piyasaya onun gibi düşünün. Gözlük firmaları mesela öyledir. Bir tekel üzerinde olan gözlük piyasasında kaç marka görürseniz görün hepsi tek holdingin satın aldığı ürünlerdir ve maliyetinden çok daha yüksek fiyata satabilmektedir.
Amerika’da şu an dünya’da ekonomik savaşı başkalarının üretimini engelleyerek kendilerinin üretmesini sağlayarak sürdürüyor.
Ayrıca ülkemizde İdlib’de birkaç kez şehit haberleri olsa da tvlerde fazla gösterilmedi. Hala bu durumlar bitmiş değil.
Ülkemizde Erdoğan’ın ekonomik program açıkladığında 15,5 Milyar Dolarlık (100 mil TL) paketin içeriğinin en büyük kârı kendi yandaşlarını doldurduğu firmalara sağladı. THY devlete ait olsa da vergi indirimlerinin en netini ona yaptı. Ardından Emlak piyasasında indirim yaptı. Bunların hepsi birkaç firmaya çalışan desteği sağlaması ve emekli minimum miktarını 1500 TL yapması ile kılıflanmış ajan desteklerdir.
Böyle kılıflı yapılan kanun değişikliklerini çok kez mecliste yapmış hatta bu konuda çalım attıkları ile övündüklerini de hatırlatırım.
Bilgili ve akıllı kimselerin düşmeyeceği tuzaklara ayık olmayanlar hep düştüğü için sıkıntı yaşanıyor ülkemizde genelde. İşte bunu yapanlar doğru yönden bakabildiğinde ülkemizde bir şeyler yerli yerine oturmaya başlar.
Gündemimde sezgisel olarak geçen Mayıs 2019 civarında bazı yerlerde biyolojik saldırı konusunda bir ihtimal olduğu düşüncesi vardı. Hatta Zombi istilası muhabbetlerine değinip bununla ilgili bazı salgınları Brezilya ve Çin gibi yerlerden başlatma muhabbetleri olduğundan bahsedecektim.
Sonbaharda da bu konuda birkaç kez daha gelen ihtimaller vardı. Bazen insanın erteleme hastalığı yüzünden bu ihtimalleri de söylemeyi unutuveriyor.
Özellikle Zombi istilasından şimdi bahsetmek istiyorum. Çünkü ikinci kısmı olarak bunu görüyorum. Bundan sonraki makalem de bu olacaktır.

Paralel Devlet Yapılanması ve Tanımları

Paralel Devlet Yapılanması ve Tanımları
Paralel devlet yapılanması demek ne demektir biliyor musunuz arkadaşlar?
Bir devlet içerisinde sadece devlete has organlar gibi çalışan grupların türemesi ve bunların hepsinin bir şahsa veya bir gruba ait olması şeklinde tanımlanabilir.
Fetullahçı Örgüte baktığınızda gördüğünüz en net durum da budur. Askerin, Hukukun, Meclisin içine sızarak FBI güdümünde hareket ederek onlara bağlı bir devlet oluşturmasıydı. Tabi bu durum evelallah engellendi.
Devlet içerisinde yönetim dışında böyle paralel örgütler olduğu gibi yönetim ile gelen paralel örgütler de vardır. İran’a bakarsanız aynı durumu görürsünüz. İran devrim muhafızları denilen oluşum İran devletinin Askerine, Polisine paralel olarak kurulmuş bir örgüt olarak görülebilir. Devletin içerisinde hükumetin muhafızlığını yapan örgüttür bu grup. İllegal olması ve Humeyni ve destekçileri dışında kimseye fayda sağlamayan bir sistem olması da cumhuriyet içerisinde gizli krallık rejimi olarak tanımlanmasına da imkan vermektedir.
İran’da Afşar hanedanı devrilince İngilizler aracılığıyla ilk önce Pehlevi Hanedanı getirildi. Pehlevi hanedanı Türk değil Hint Avrupa kültürü olduğu için İngilizlerin işine geliyordu. İkinci aşamada da İran’da yaşayıp iran şahına isyan eden İmam Humeyni’nin Fransa’ya kaçıp sonra da batının desteğiyle gelmesi ile artık Din devleti olarak hüküm sürdürmeye başladı.
Din devleti Müslüman görünümlü ama Müslümanlığı İŞİD gibi iyice kendi anlamından uzaklaştıran bir istibdat rejimine götürdü. Orta Çağ İslamiyeti ile yakından uzaktan alakalı olmayan tamemen cahiliye devri rejimleri gibi bir zorlama ve zulüm dönemi başladı. İran – Irak savaşında Batının desteği ile Saddam’ı yendi ve Kuzey Irakta bölgesel yönetim kurulmasına fırsat tanıdı. Ardından o bölge hükumetini de 2000 sonlarına kadar göstere göstere destekledi PKK ile beraber. Ardından yine Gerçek Sünni devletlerinden birisi olan Saddam’ın Amerika tarafından devrilmesi sonucu Irak Batı tarafından ilk önce Kürt sonra Şii yönetime bırakılarak Hint Avrupa egemenliği için uğraşıldığını yine gösterdi. Şii Hilali ve Kürdistan tercihleri ile Şii veya Dinsizlik tercihleriyle Sünniler yavaş yavaş yok edilmek için çabalandı Amerika tarafından.
He İran’ın sınırlarının korunması gerektiği konusunda her zaman söylüyorum. Çünkü İran her ne kadar Amerika aracılığıyla parlatılsa da Kürdistan ve İsrail yönetimi için faydalı olabilecek toprakları ele geçirmek için elinden geleni yapıyor. İran her zaman İsraile saldıracağız der ama hiç adım atmaz. İŞİD aynı şekilde davrandı. Asıl mesele saldıracağız demesi değil uygulamada yapmasıdır. Müslüman devletleri kıstırılmak için böyle hareketlerde bulunuldu.
Neyse konumuza geri dönelim.
Paralel devlet örgütleri için hükumet ile yapılanlarda şu tanımlamayı da yapabiliriz.
1) Kısmi paralel devlet örgütü
2) Tümden egemen olma amaçlı paralel devlet örgütü
1) Kısmi Paralel Devlet Örgütü:
Kısmi paralel devlet olmak demek hükumetin içerisinde olan bölgelerde nüfuz sahibi olmak için yandaşları yerleştirip o sistemin içerisine egemen olmaya çalışan yöneticilerin olduğu sistemdir.
Torpil ile gelen bu kişilerin hepsi aynı zamanda devletin içerisinde nüfuzu kullanarak hükumetin devlet içerisinde sisteme sızma operasyonları olarak ele alabiliriz. FETÖ’nün tek farkı hükumette olmamasıydı. Her dönem Türkiye’de ve yurt dışında kısmi paralel devlet örgütleri işlerini yapmıştır. Ne kadar yüksek oy aldıysa ne kadar ilçeye egemen olduysa oraları yozlaştırmıştır.
2) Tümden Egemen Olma amaçlı Paralel Devlet Örgütü:
Devletin kadrolarını sahiplenmek dışında devletin kadrolarını kopyalaması ile olan paralel örgüt yapılaşmasıdır. Kısacası artık o kadar kendi egemenliğini sağlamak amacıyla yaklaşmıştır ki hukuku onun kılıfına uydurmuş veya tamamen hukuktan ayrılıp hükumet kendisini devlet olarak görmeye başlamıştır.
Devlet organları nelerdir?
Asker, Polis, Mahkeme, Hazine, Meclis gibi kamu kurumlarının tümüdür.
Askerde askeri okullar kapatılmış ve yerine askeri kültür başlarınının denetleme mekanizmalarına son verilmiştir. Soruların çalınıp rahatlıkla yerleştirilebileceği bir askeri üniversite ile kendi elemanlarını yerleştirme imkanı bulmuşlardır. Ayrıca 2002 den beri pek çok komutan zorla istifa ettirilip, rütbeleri düşürülerek ülkemizde Kendi görüşlerine yakın komutanları üst seviyelere çıkardılar.
Polis içinde Bekçiler de dahil çoğu grup sadece bazı gruplara ait kişilerden seçiliyor.
Mahkemede Erdoğan’ın istediği dışında hareket eden kimse kalmamış durumda. Mahkeme sürecinde Rahip Brunson olayında gerçekten de bir casus yakalandı ise nasıl salınabildi. Çünkü hukuk değil talimat devletine dönmüş durumdayız.
Merkez Bankası Berat Albayrak ile birlikte meclis çoğunluğu sayesinde de diğer yarısı ile Hazine tamamen yine o kitlenin ayağına geçmiş durumdadır.
Meclis yeni sahte cumhurbaşkanlığı (Başkanlık) sistemi ile beraber yarı yarıya tasfiye edilmiş ve Hükumet çoğu şeyi ayarlama yetkisine sahip olmştur.
Bunlar dışında Askeri olarak alternatif örgüt de kurulmuş olduğunu gördük senelerce. SADAT birlikleri. 2012 den beri söylenilen bu örgüt Libya iç savaşında iyice Ayyuka çıkmış durumdadır. Profesyonel ordu yetiştirme kurumu olarak geçse de Türkiye’de Askerin yerine Cumhurbaşkanlığı Gizli Ödenekleri ile yetiştirilen Devrim Muhafızları klasmanında olan bir örgüttür.
Seneler evvel Cumhurbaşkanlığı gizli ödeneklerine bakarsanız 2002 den beri katlanarak büyüdüğünü görürsünüz. Özellikle Suriye iç savaşı hazırlıkları için mayınlar kaldırıldığında ve iç savaş başladığında çok yüksek şekilde arttığını fark edersiniz. Aynı zamanda SADAT birlikleri haberi yapıldığında ise katlanma ile devletin bütçesinin çoğunu aldığını anlarsınız.
Paralel devlet yapılanması olarak SADAT birlikleri aynı zamanda suçlu olan değil suçsuz olan askerin boğazını kesmeleriyle ünlü o kişinin de yönettiği gruptur.
Devlet içerisinde Diyanet işleri bakanlığının bütçesine de bakarsanız çok yükseldiğini görürsünüz. Devlet imamları dışında örgütlere para aktarma ve onları da hükumet olarak istihbari ve askeri olarak kullanabilmek için bu paraları harcamaktadır.
Kanal İstanbulu çatlayın da patlayın da yaparız demesi de bu devlet içerisinde devlet olma argümanları sebebiyle yapmaktadırlar. Aynı zamanda Hükumetin kendine Devlet tanımlaması ile hareket etmesi de aslında aynı sebeptendir. Devlet birdir Hükumetler ise o devlet içerisinde değişebilir. Ama bunlar o kadar paralel devlet olmuşlardır ki artık hükumet kavramını kullanma ihtiyacı bile hissetmemektedir.
Geçen günlerde İstanbul’da bir toplantı yapıldı. “ASSAM İslam Birliği Kongresi”. Bu toplantıda SADAT başında olan kişi konuşma yaptı. Aynı zamanda orada o konferansta sadece Arapça dili ile olan İslam İmparatorluğundan bahsedildi. İşin garip yanı bunu bütçeleyen de kimdi biliyor musunuz? Diyanet gibi vakıflardı.
İmparatorluk sevdasına kapıldıkları bu durumda Devleti yıkma girişimleri de apaçık görülmektedir. Senelerdir 2023 sevdası ve projelerinden bahsederken de bunu yapmaktaydılar. Şimdi ise apaçık ve aşikar yapmaktalar artık. Müslümanlık bu mu derseniz bu değil. Müslümanlık demokrasi ve güçsüzü de savunan bir yönetimdir. Sadece güçlüleri ve İmparatorluk ile küçük bir çevreyi savunmaz.
Mazlumu koruyan yapılar ve halkını düşünen yapılar iyidir gelip sadece kendini düşünen yönetimler ile ilerleyen bir hükumet ise geçerli değildir egemenliğe darbe olarak görülebilir.
Paralel devlet muhabbetinde FETÖ kesinlikle paralel devlet eyleminde bulunmuştur. Ama Erdoğan’da şu an Devlet içerisinde paralel bir devlet kurmaktadır. Bu ikisi de birbiriyle çatışmasında sadece biri haklı değildi. İkisi de şu an haksız ve devleti içeriden çökertme projelerinde bulunan kişilerdir.
İsrail’in karşıtı gözüken Humeyni’de Erdoğan’da İsrail ile çok fazla derecede ortaklıklara sahiptir. Gerçek Sünni Müslüman olsa Mavi Marmara gittiğinde İsrail’e o yapmış demez gider ben gönderdim diyebilirdi. Aynı zamanda sünni Müslüman olsa onların özür parasını alıp kendisi yemezdi.
Gerçekten sünni olsaydı Avrupa Nato aracılığıyla Kaddafi’ye saldırdığında gizliden el altından onu destekler ve korurdu. Sırf kendi çıkarları ve Müslüman Kardeşler örgütü bir yere gelsin diye gerçekten Müslüman ve bir şekilde bölgesinde batıya karşı mücadele eden hatta Kıbrıs’ta bizi destekleyen Kaddafiye kazık çakmazdı.
Gördük ne olduğunu. Devletin içerisinde devlet olarak yaşarken Mısır’ı, Libya’yı ve Suriye’yi ele geçirmeye çalıştı. Her seferinde Avrupa ile ortak hareket ederken onların kazığını yedi. Elbette gerçek Müslüman olmanın ve Müslümanlığı baştan savunmanın derdinde olsaydı Ne Suriye’de 2011’den beri savaş olurdu ne Arap Baharı adı altında uzun süren savaşların ve fesatlıkların sahibi olmazdı.
Çıkarları için her şeyi yapan ve başkalarını yaralayan bu hükumetin tek faydası var Müslüman olanlara ve Türkiye gibi devletlerde olanlara gerçek değerlerini tekrar hatırlatması oldu. Parkları sevmeyenler sayesinde sevdi.
Öyle bir Paralel devlet ki haini sırf oy verme teşviki yaptığında kahraman ilan edebiliyor. Öcalanın kardeşi olayını hatırlayın. Öyle bir paralel devlet ki hırsıza komisyon verdiğinde patron olarak görüyor. Öyle bir paralel devlet ki kendisinin hukuku devletin hukukundan üstün.
Kanal İstanbul’u hukuk ve ÇED raporlarına göre kötü değerlendirmelere rağmen açma isteği de parklara AVM yapma isteğini de kanun dışı yapması da hep bundan kaynaklanıyor. Amerika piyadesi olarak devleti zarara uğratacak Çanakkale ve İstanbul Kanallarını açarak Çanakkale geçilmez sınırını da hükumet aracılığıyla batı devletlerine fayda sağlayacak şekilde yol açıyor.
Montrö antlaşmasının delinmesi hem Rusya’nın hem Avrupa’nın antlaşmada olan haklarımızdan hukuksal pay koparmalarına gider. Şu an Rusya’da savaş olsa da ticari gemileri geçirebilmek fırsatını bekliyor. Belki üs isteyecektir. Şu an Amerika da Karadeniz’e donanma çıkarmak için çabalıyor. Trakyada iki yarımada iki ada Gelibolu ve İstanbul adaları olmak üzere iki tane yeni savunma zorluğu yaşanan yer olacak yapılırsa.
Aynı zamanda Çanakkale’nin geçilmesini engelleyen o boğaz hattı var ya savunma olarak daha kısa Saros körfezi sayesinde çok rahat şekilde geçilebilir bir kontrol bölgesi olacak. İstanbul’da ise Yunanistan’ın Balkanları hemen alabileceği bir sınıra getirecektir.
Gerçek hükumet olsaydı ve Emperyalizm karşıtı olsaydı yerli kaynakların yerelleşmesini desteklerdi. Devlet yer altı kaynaklarını halk bulsa şirket olmadan açamıyor. Yer altı kaynaklarını yabancı firmalar talan ediyor ve bunların da devlet payı ise çok az. %70 ten fazlası yabancılara yani Emperyalist güçlerin ceplerine gidiyor.
Gerçekten anlamanız dileğiyle. Çünkü çok vahim bir tablo var karşımızda. Sırf rant ve yabancı ülkelerden gelecek birkaç menfaat için yurdunu satmak da saçmalık. Arabistan Amerika’nın en büyük ortağıdır. Katar ise Amerika’nın en büyük üssünün bulunduğu devlettir Ortadoğu’da. Arabistan bu bölgeden arazi satın almış ve düşman görünmesine rağmen satmamışsa zaten bir ortaklıkları devam ediyordur Erdoğan ile. Dostlar alışverişte görsün hesabı birbiriyle çatışması kısmi olarak Libya üzerinde devam etmesi demek dost oldukları gerçeğini değiştirmez.
İran’ın durumu da aynı şekildedir. Devlet olarak Amerika ile en çok kapışan gözükse de Amerika aracılığıyla en çok önü açılan devlette odur. Dostlar alışverişte görsün hesabı orada da geçerlidir.
Siz gerçek mü’min olsaydınız bu şahısların sözleri ve kısa vadeli yaptıklarına bakmazdınız. Uzun vadeli yaptıkları ve ilerledikleri yola bakıp ne olduğunu anlardınız.
Allah Türkiye’mizi ve erdemli insanları (Mü’minleri) korusun.
Gerçek Müslümanlar kimler derseniz şunu derim. Ahlakını koruyan ve iradesini özgür olarak tutabilen bireylerdir. Şahısların egemenlikleri geçicidir bireylerin hakları kalıcıdır. Onların 2023 planı varsa devletin asıl erkleri Selçuklulardan gelen ruhların da 2025 planları ve 2086 planları vardır. Allah’ın adaleti her daim vuku bulacaktır. Hukuksuzluklara karşı en ideal hukuku da sağlayacaktır. İyi günler dilerim.
Biri Paralel diye diğerleri de paralel yapı değildir diyemezsiniz. Hepsi de bal gibi paraleldir. İsteyen bilimsel tanımlamaları yapar veya araştırabilir.

Kürt Milliyetçiliği ve Kürdistan

Kürt Milliyetçiliği ve Kürdistan

Ülkemizde sürekli kaşınmaya çalışılan bir sorun var. Bu sorunun adı da Kürdistan. Devletin politikası Turgut Özel devrinde Irak’tan kaçanları almak olmuştur. Şimdi ise onların bazı yamuklarına göz yummak olmuştur.

Yapılan iyilik politikalarının ardında bile ülkemiz ile ilgili şu an bazı projelerin ürünü olarak teşvik ediliyorlar. Örneğin ülkemizde stratejik alanlara yayılmak ve nüfus dengesini değiştirmek, üreyerek halk üzerinde kültürü değiştirmek, toplumda Amerikan ve Rus ajanlığı yapmak ve her türlü oyunlarına alet olmak gibi dertleri var. Müslüman olanın bile normal gözükse bile akıllarını çeldikleri noktalar var batılıların.

Bu kadar çok üremeleri de normal değil mi? Hem bizim elektrik paralarımızın %30 una fabrikaları bile düzgünce yokken ortak oluyorlar hem de kaçakçılıkla yaptıkları konfor alanı ile paralarına para demiyorlar. %30 denilen miktarı boş görmeyin. Bizim ülkenin fabrikaları dahil hepsinin elektriğinden kesilen bu %30 kişi başı tüketim olarak biz 1 elektrik tüketirken onların 6 elektrik tüketmesine bedel. Her şeyde böyle yaptıkları halde hala bize nefret ile bakıp bizden toprak talep etmeleri de ayrıca bir ikiyüzlülük

Toplumda Türkiye’de yıllarca emek vermiş memur kişilerin bile memleket sevdasının düzgünce oluşmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Müslüman namazında niyazında başka etnik Kürtlerin hepsine baktığımda hepsinin kendi aralarında örgütlenip diğer Anadolu insanlarından ayrı sofralarda yemek yedikleri ve bazen başka yanına gelenler olursa misafir gibi karşıladıklarını görebilirsiniz. Aslında yabancı kültür gibi bakmaları bile aramıza sokulan nifaktan dolayı onların gönüllerinin bizim ile bağının kesildiğinin göstergesi olarak görülebilir.

Ben toplumumu düşünüyorum. Toplumumun refahı, huzuru ve mutluluğu için yapılması gerekenleri yazacağım.

Kürdistan kurulmak zorunda kalırsa eğer:

Kuzey Irak’ta Kürdistan kurulursa eğer tüm çevre toplumların hepsinin (Suriye, Irak, İran ve Türkiye) nüfus mübadelesi yapmasını ve o topraklarda olan kendi etniklerine de kürtlere huzur vermesini istiyorum.

Yer altı kaynakları bla bla edebiyatı yapmayın. Ben Doğu Anadolu’mu kazanmış olursam hakkari’ye kadar huzurla dolaşabilirsem gerisi önemli değil. Ben sırtımdan geçinen beleşçi kitle ve kaçakçı kitle ile yaşamak istemem.

Irak Musul ve Kerkük şehirlerini elinde tuttukça sıkıntı yok.

Tek sıkıntı baştan beri söylediğim gibi devlet oluşturulmamasına çalışma derdiydi. Gördüğünüz gibi Fırat Kalkanı hareketı öncesinde Halep Türkiye nüfuzuna gelecek kandırmaları ile bize ihanet ettiler. Çünkü onların derdi her zaman tüm bu topraklara hakim olma isteğiydi Hatay’dan itibaren. Alacaklarsa sadece Erbil ve Süleymaniye’nin hakimi olmak hakları olabilir. Bizi orta asya anavatan diyerek göndermeye çalışanlar da ancak kendi anavatanlarında olan topraklara sıkışma haklarına sahip olabilirler ancak.

Devlet oluşturduklarında İsrail gibi Batılıların yandaşlığını yapan toplum olma ihtimalleri yüksek. Savaş silahları, uçak ve tank gibi şeyleri Amerika’dan satın alma ve hibe edilme ihtimalleri yüksek. Devlet olamadıkları için Suriye’de şu an uçak uçuramıyorlar tankları yok. Nüfus mübadelesinde er kürt ile hain kürtte iyice anlaşılacak olur.

Bizim topraklarımızda yabancı nüfuzu olacağına kürdistan topraklarında Müslümanlar eliyle Türkiye nüfuzu olur. Belki ileride hükumeti kapışan AB ve İsrail’lere karşı Müslümanlığı hatırlayıp bizim elimizle destekleyeceğimiz bir hükumeti seçmeye destek olurlar.

Evli kürtlerde de yarı yarıya dominant olma ihtimali var. Gerçekten de Türkiye’ye sadık kitle olsa da onları da garanti olsun diye kürdistan vatandaşlığına hediye edelim. Bir de kürtlerin topraklarının da devletin olacağı olayını da eklersek al sana yeni evler iş yerleri ve huzur içinde çalışabilecekleri alanlar.

Ben kafam rahat olsun istiyorum. Artık sırtımızdaki kamburdan kurtulmak istiyorum. Devlet kurmasınlar istiyordum ama artık su havzalarımız ve topraklarımızın eminliğini istiyorum. Sürekli bunu şantaj malzemesi yaparak hem de bizim üzerimize kullanıp sürekli baskı altında tutmaları da büyük sıkıntı veriyor.

Bakalım o bölgede huzur olacak mı? Lüksemburg mu olacak yoksa Uganda mı? Ben devlet istemiyordum fakat riskleri çok yüksek olduğu için. Mutlu ve huzurlu olacaksak böylesi daha iyi değil mi? Tüm Ortadoğu topraklarında olan Musul Kerkük dahil haklarından vazgeçtikten sonra onlar o bölgede etnik olarak devletlerini yaşayabilirler.

Kıbrıs davasında bizim kültürümüze ve dinimize karşı savaşın bir ürünü olduğu için orayı elimizde tutmamız gerektiğinden bahsediyordum. Biliyorsunuz Mahabad bölgesinde yani Batı Azerbaycan’da da hak iddia ederek bizim kültürümüzle sınırımızı kesmeye çalışıyorlardı. En iyisi topluca bu sorunlara çözüm için böyle bir yol izlemek. Ya mübadele yada asla.

Onların yer altı kaynakları ve nüfusu olacak ama bizim de topraklarımız ve çalışkanlığımız olacak. Bakalım tembel tenekeler rahata alıştığı gibi devletlere karşı hedef göstermeye alıştığı gibi yaşayabilecekler mi? Bakalım kendi iç çatışmaları ve batı desteği ile nasıl bir devlet olabilecekler.

Tek bir şey istiyorum devletten. Kürdistan vatandaşlarına Türkiye’de tapu yasağı getirilmesini istiyorum. Hem de yandaş müteahhitlere de iş kapısı çıkar. Alın size milyonların evi inşaati ile kürdistanı inşaa etmek. Gazanız mübarek ola. He unutmadan. %10 komisyonumu isterim! Sizin tarifeden.

– Buradan sonrası sadece facebook kısmında var –

Ülkemizin cennet gibi bir yer olmasını istiyorum. İki yüzlü, kaypak, hırsız, yalancı, dolandırıcı insanları minimuma indirip, cesur, akıllı, dürüst, çalışkan ve azimli insanların arttırılması için çalışıyorum.

 

Toplumumuzun vergilerinin çoğunu emen bir vakum olarak doğuda her işimize engel çıkartıp hala daha ağalıkları ile yaşayan kültürün toplumsal normlara direnç göstermesi de bizi yaralayan ve ayak bağı olan en net göstergelerden birisidir.

 

 

Unutmayın benim sevdiğim kürt etnik yapısında arkadaşlarım da var. Ama onların da nadir olarak samimi olarak toplumla barışık kesimleri var. İstisnalar kaideyi bozmaz temasında onlara da aynı şartlar yapılmak zorunda maalesef.

 

 

İsrail gibi bir hayal ile kültürel zehirlenme yaşatıldı onlara. Batı desteği ile yaşayan mı kendi emeği ile yaşayan mı bir yere gelir bunu net göreceğiz. En azından biliyorum ki çalışanın her zaman kazanır. Deney sonucu belki şaşırtır ama görürüz elbet.

Ekstradan yazayım

Biz balkanları 1878 veya 1911 de kaybetmedik. 1809 – 1814 arasında sırp prensliği kurulduğunda kaybettik. Çünkü diğer hepsine milliyetçilik umudumu aşıladılar bunu örnek vererek.

Bizi tercih eden müslüman olanlar bile aleyhimize çalışır bu topraklarda kalırlarsa

Benim derdim milliyetçilik değil. Türk ve Arap kardeşliği ile beraber müslümanlığı yaşatmak. Milliyetçilik üstüdür bu olay. Farslarda pek ümit yok. Malezya ve hint kültüründen müslüman olanlar da samimi ise onlar da bizimledir.

Toplumda bir uyumsuzluk var. İnsanları nefret ile körükleyip aramızda kan davası yaratıp paralarına para katma amaçlarındalar. Onun yerine birbirimizi saygıyla anabileceğimiz noktaya çekmemiz lazım.

İran Irak Türkiye ve Suriye Konferans yapıp Lozan gibi özerk bölgeye bağımsızlık vermek suretiyle kendi egemenlik haklarımıza fayda sağlayacak bir antlaşma yapabilir. Amerika ve Rusya olmayacak. Müslümanların meselesi Müslümanların arasında olur. Araya kendi fayda sağlayacakları maddeler ve egemenlik haklarımızdan tavizler vermemiz için gelirseler ellerinden geleni yaparlar. Biz bu bölgenin egemen devletleriyiz bunları unutmayın.

Antlaşmada terkedecekleri gün alabilecekleri eşyaları alarak gitmelerine izin verilecek. Firma, tapu ve eşyalar devlete kalacak. Lozan’da bizim Balkanlardan vazgeçmemiz için elinden geleni yapanlar doğuda büyük Kürdistan hayallerinden vazgeçmesine karşılık nüfusuyla o bölgede bağımsız olacaklar. Biz güçlü olduğumuz dönemde kontrollü vazgeçiş ile o bölgeden vazgeçeceğiz ki geleceğimizi teminat altına alalım. Onlarda büyük ideallerinden vazgeçecekler ki istedikleri hayallerin nasıl olduğunu görecekler.

Oradaki halk da üzülmesin devlet bizi üzdü diye. Emin olsunlar oranın pasaportları Avrupa ve Amerikada veya Rusyada daha geçerli olacağı için o bölgelere yerleşirler ilerleyen zamanlarda. Gezebilecekleri için sevinsinler bence.

Böylelikle Amerika’nın Suriye’de olma sebeplerinden birisi daha kalkacak.

Sözde Kürdistan haritasında geçerli olan hedef alınan tüm kavimler esas alınmalı. Belki Luristan’ı tam sayılmayacağı için aradan çıkartılabilir.

Burada bir oyun oynuyorlarsa bizim de oyunlarımız olmalı. Devlet olarak geleceğimizi bize sadık her kesimle sağlayabiliriz. Aynı şekilde Kürtlere de istedikleri devletlerinde yaşama imkanını vermiş olduğumuz için belki bizim yönetim ile kendi yönetimleri arasında bağdaştırma kurup bize asıl saygı ve sevgilerini gösterirler.

Turgut özal aynı zamanda elektriği de getirmişti doğuya. Şu an kaçak elektriğin müsebbiblerinin asıl faili de Özal’ın kendisi olmuştur. İyilik et denize at demişler peşinden de adamlar yine nankörce elektriği aldıkları gibi o sistemler bağlandığı gibi hemen hırsızlıkla  oraları bize karşı kullansınlar.

Türkler ve başka ülkelerden gelen Arap, Afgan, Suriyeli ve yaşlı Libyalı dedeleri ve çocukları da yerleştirecek yer olarak burayı görebiliriz. En azından ülkemize gerçekten emek verecek sadakatte olanları. Gidip sahilde nargile içip devlete küfreden Araplar veya sizin yüzünüzden diyenler veya Ömer Halisdemir’in heykeline atar gider yapanlar ise sınırdışı edilir. Kendi hallerinde istedikleri boku yesinler ama iyi kötü de olsa süren durumda insanların değerlerine saygı duysunlar.

Başörtülülere de kısa etekliye de saygı duymak gerekir. Sonuçta saygı duyacaksınız ki karşılıklı iletişiminiz sürsün. Kürt kökenli vatandaşlar gibi veya bazı Suriyeden gelenler gibi saygı duymayanlar hak etmiyor ülkemizin merhametini.

Kürdistan Adı Altında Ortadoğu’da Kültür Emperyalizmi

Kürdistan Adı Altında Ortadoğu’da Kültür Emperyalizmi

Bölgede sınırları değiştirmek için çok uğraştılar. Sevr antlaşmasında ve daha öncesinde de yüzlerce kez denenen bu doğumuzda devlet kurma aşamalarının çok derin manaları var onlar için.

Bilale anlatır gibi anlatıyorum. Değerli halk iyice kulak kabartın sözlerime.

Yıl 1980 lerin başı. Irak Amerika’nın gazıyla İran’a saldırıp orayı ele geçireceğini düşünür. Fakat tek bir adım ileri atamaz. Savaş sonrası bir skandal patlak verir. Adı da Watergate’tir.

Watergate skandalını bilmeyenler vardır. İran – Irak savaşı sırasında Amerika’nın İran devrim ordusuna silah sattığı hakkında haberler çıkmıştır ortaya. Amerika hükumeti ise değişmiştir bu olay sonrasında.

Şimdi Irak’ta İŞİD yaratıldığında Sünniler hedef alındı ve bölge sünnilerden arındırılmış bölgeye dönüştürüldü. Ardından da PKK / PYD milisleri ile Haşdi Şabi milisleri ile örgütsel olarak, Esad ve Irak şii hükumeti ile Rus amerikan ortaklığında ele geçirildi.

Buradan sözlerimi söylerken Su ve Petrol Buzağıları ve Yahudi muhabbetleri dışında bunları da görerek devlet başındakilerin zararına zannettiği sözleri söyledim. Esad ile nasıl anlaşılırmış?

Hahayt üç dört hamle sonra ne olacağını bilse bunları düşünür müydü acaba. Düşman gördüğü ile birlikte yok edilmeye çalışıldığını binlerce kez bahsettim.

Esad’da ileride topun ucunda olacak, Erdoğan’da. İran’da yıkılıyor Türkiye’yi de düşünüyorlar. Hatta el altında planları da hazır. Ben burada olacakları gördüğüm için artık bazı şeyleri söylüyorum.

İran nasıl bir devlet onu inceleyelim.

Hint Avrupa kültürüne sahip bir ad altında ellerinde bol miktarda etnik ve kültürel desen bulunan bir devlet. Bu devletin Amerika ve Rusya tarafından bu kadar desteklenmesinin sebebi de bu kültürel egemenliği.

Arapları Hint-Avrupalılara kışkırtarak cezalandırdılar çok kez. Irak savaşı sonrası da Şiileri egemen güç yapma ve şii hilali kurma sebepleri de öyle Şiilerin dinlerinden dolayı değil. Hint Avrupa egemenliğinde bir ortadoğu kültürel değişimi operasyonu.

Diyeceksiniz şimdi neden İran’ı yıkmaya çalışıyorlar.

Yıkacaklar tabi. Alternatifi daha Avrupa kültürü ile haşır neşir olmuş ve müslümanlığı yozlaştırmayı ve özgürlük altında din propagandası yapabilecekleri bir hint avrupa devleti temellerini atıyorlar.

Irak özerk bölgesi?

Tamam

Suriye özerk bölgesi?

Tamam

Türkiye özerk bölgesi?

El altında ambargo belgeleri hazır bekliyor

İran özerk bölgesi?

Ambargo başladı iç kışkırtmalar tamam iç savaşa geçilecek yakında.

Adamlar azıklarını garantiye aldıkları için haliyle İran’ı da satacaklar.

Avrupalıların, Rusların ( Rusya ) ve Yahudilerin birleştiği tek nokta bu bölgede bir Kürdistan kurulması. Bunu kaç kere iki tarafın da yayınlanmış propaganda youtube videolarını göstererek anlatmaya çalıştım.

İran her zaman el altından desteklendi ve müslüman da olsa Hint Avrupalı kültürüne egemen kıldılar. Şimdi ise Hint Avrupalı egemenliğinde İsrail ve Avrupa’nın kuklası partilerin olduğu bir Kürdistan ile Ermenileşme (Hristiyanlaşma) ve Hint Avrupalılaştırma operasyonlarına devam edecekler.

Eğer bu senaryo olursa da Yahudiler ile Ermenilerin hükumet kavgasını o bölgede çok rahat görebileceksiniz ileride. Unutmayın yahudiler de avrupa kültürüne aşina oldukları için o toplumların dillerini de bildiklerinden kendi yaşam alanlarına rahat yer açacaklarını biliyorlar.

Esad ile ortak olmamız ve sünni arap, alevi/şii arap, şii türk fark etmeksizin neden yabancı devletleri aramızdan çıkarmaya çalışmamız gerektiği umarım anlaşılmıştır. Arap – Türk ortaklığı ve Sünni – Şii birleşmesi günden güne önem kazanıyor. Farsilerin çoğu batılılar ile işbirliği yaptığı veya propagandalarından çok etkilendikleri için onları yahudiden farklı görmüyorum. İyi ve emperyalist düşüncede olmayanlar müstesna.

Rusya ile iletişim kurarak, Amerika ile işbirliği yaparak onların ekmeğine yağ sürüyoruz. İran’a da güvenmesek de ortak noktalarda hareket etmek zorundayız. İleride burada Müslümanlar kazanırsa yine batılıların desteklemesi ile farsilerin güçlendirilmeye çalışacağını da kesin ve kesin olarak söyleyebilirim.

Müslümanlık davasını öyle çok loş ve boş şekilde algılayarak ve küçümseyerek beni çok yanlış yapıyorsunuz. Çok söylemek istediğim şey olsa da artık herkesi kendi özgürlük alanlarına bırakıyorum. Devletler kendi menfaatleri uğruna benim isteklerimi ve dengeleme mekanizmalarımı yok ediyorlarsa hepsi kendi yaptıkları ile çetin imtihanlara tutulacaklardır.

Sonuçta ben gönülden başlayarak bu işi yaptım ve bir ricamı da yine çok derin sebepleri ve karşılıklı faydaları sağladığı için yapılmıyorsa o iş yaştır. Seneler sonra tekrar okuyun bu yazımı. Çevreyi ne kadar net analiz ettiğimi o zaman daha iyi anlayacaksınız.

Bunu halklara uyarı olarak yazdım. Devletlerinizi de bırakın kendi aranızda dayanışmaya başlayın. Hiçbir devletin başındakilerinin menfaatlerinden başka şey düşündüğüne inanmıyorum. Çünkü deneme yanılma yöntemim yine olayı net gösterdi.

Bu süreç böyle gittiğinde dediğim gibi ya birleşmemiz lazım gerekecek yada ben de dahil iyi insanlar şimdiden başka ülkelere biletlerimizi hazırlayalım. Menfaatçilerin kendi cehennemlerinde baş başa bırakalım. Sistemler sadık vatandaşları olmayınca kendi kendini eritecek bitirecektir nede olsa.

Biz kendi yağımızda kavrulup müslümanlığımızı da gideceğimiz ülkemize hizmet etmeyi iyi biliriz. En azından halk bizi görünce belki sahte İŞİD gibi olayların verdiği pislik imajların ne kadar da geçersiz olduğunu anlarlar.

Barış pınarı operasyonunda niye Rusya ve Amerika ortak olarak o bölgede devriye operasyonları ile Türkiye’yi durdurmak ve Kürt bölgesini oluşturmayı düşünüyor anladınız mı ?

Suriye’de gerekirse anayasada sadece Sünni Arap ve Şii Arap özerk bölgeleri olacak şekilde bir oluşum oluşturulacak ama etnik yapıya girilmeyecek bir durum olması lazım. Etnik girerse aynı zamanda planın devamı olur. Gerekirse Müslüman devletler topluca ambargo yesin birbirlerini besleyerek hayatta kalabilirler. Ama birbirlerini yediklerinde hayatta kalamazlar. Halklar bilinçlenin ve buna göre birleşin.

İran Azerbaycan Halkına Tavsiyem

İran Azerbaycan Halkına Tavsiyem

Orhon ( Orhun ) Kitabeleri Anıtlarında bulunan yazıtlar gibi aklınızda tutun bu kelimelerimi.

Müslüman devletlerini böldürme hesapları ve Kürdistan kurma hayalleri içerisindeler. Bu hayaller Azeriler ile aramızda bulunan nüfusumuzun bütünlüğünü parçalama maiyeti de içermektedir.

İran yönetimi şu an Amerika Ambargosu nedeniyle yokluk çekmekte. Evet belki yönetimini beğenmediniz, belki de hiç umursamadınız. Beluciler dahil sizleri kışkırtarak toplu isyan içerisinde tutabilirler inanmayınız.

Farsi toplumlar birbirlerini yesinler. Siz barışın temsilcisi olunuz.

Onlar azalırken siz devlet ile bir şekilde iyi geçinin. Devlet olmayınca neler olduklarını Libya, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde gördünüz.

Eğer devlet Failed State (Düşkün Devlet) haline gelirse ve farslar birbirini boğazlarsa o zaman geçici hükümetinizi kurun ve strateji uygulayın.

Aranızda işid ve el kaide gibi unsurlar barındırmayın. İtibar etmeyin. Varsa da hemen toplumdan dışlayın. Başka zaman Amerika’nın Pjak ile birlikte kafanıza bombalar yağdırmaya çalışacağını unutmayın.

Amerika’nın özellikle Doğu Türkistanlı Türkleri Suriye’ye getirdiğini ve orada nasıl bir şekilde yapılanma kurduğunu hepiniz gördünüz. Şimdi de Suriye’de asıl muhalif kanadı da bunlar yüzünden bombalıyorlar.

Ekonomik kriz olduğu dönemde çok az paraya çok kişi ruhunu satacak durumda olabilir. Siz onlardan olmayın. Gerekirse akrabalarınız ile dayanışma yapın ve bir şekilde birbiriniz ile olan küslüklerinizi bitirip nasıl bu dönemi atlatırız onları düşünün.

Casuslar sürekli size rejimi kötüleyecek hareketlerde bulunacaktır, bazen de direkt sanki kendileri ekonomik krizin sebebiymiş gibi davranabilirler. Bunlara itibar etmeyin.

Sünni ve Şii gibi kavgalar ile de özellikle ayrıştırmaya çalışabilirler. Az da olsa sınır bölgelerde Sünni kesimleriniz var. Siz Müslümansınız unutmayın. Horasan Ehli olmaya uygun davranın. Adab ve hareketinizi bu dönemde koruyun.

İran iç savaşı olur ve bölünmeye başlarsa muhalif kesimi de asıl grubu da tutmayın. Orada ilk önce birbirini yemesini bekleyin. Amerika ve Rusya’nın kapışmasında PYD gibi iki taraftan da kazanç elde edecek gibi davranabilirsiniz. Hem İran’a saldırmayıp hem de Türkiye ile yardımlaşıp orada İşid veya El kaide hortlatılırsa onlara Pjak milislerinden önce saldırıp sınırlarınızı geliştirebilirsiniz. Pjak ve Amerika yandaşı bölücü grupların sizin düşmanınız olduğunu unutmayın. Tebriz’i de hedefe aldıklarını BOP haritalarından göreceksinizdir.

Eğer belirli süre sonra 5 belki 10 sene sonra Amerika bu savaşın uzamasını sağlarsa Fars güçleri kuvvetten düşeceği için yine nüfusunuzun İran’da olan yoğunluğu artacağından hükumeti alacak güce rahatlıkla erişirsiniz.

Yazıda olan amacımı anlamışsınızdır umarım.

İlk olarak İran’ı bölenleri engellemeye çalışmak.

İkinci olarak İran bölünür ve iç savaş kesinleşirse de burada en uzlaşmacı tutumda durup Müslüman olan siz olun.

Üçüncü olarak da sizin nüfuzunuzu ve saygınlığınızı arttırmak.

Bunları her türlü İran devletini koruduğunuzda da İran sınırları bölünürse bile tek devlet yapmaya çalışın. Bölünmek en mantıksız olay ve siz de bu oyuna düşmeyin.

Biliyorum çok zor bir dönemden geçiyorsunuz. Hatırlayın bu sözümü.

“Vaktinde sabreden, sabrın karşılığına muvaffak olacaktır.”

Sünniliği yok etmek için Irak ve Suriye’de operasyon yaptılar şimdi de Müslümanlığı. Zamanında Adam kayırma yüzünden olan gruplaşma sonucu Sünni’lik ve Şiilik oluştu. Bu durum geçti gitti hala daha ben Ali’ciyim ben Muaviye’ciyim tartışmasının da gereksiz olduğunu düşünüyorum.

Öpüşüp koklaşın ve Müslümanlar olarak barışın. Devir birbirine küfretme devri değil, devir birlik olma devridir.

Başka türlü kimse başını kaldıramaz bu tür baskılar yüzünden. Hatırlatayım eğer Müslümanlar bir devlet olsa Dünyanın İkinci büyük devleti olur. Siz bu kadar güçlü bir nüfusumuz varken neden hala daha devletlerin en hakiki Müslüman benim oyunlarına da düşüyorsunuz bilmem.

Devletinizi dahi ikna edin bence. Müslümanlık birleşmeli. Oyunu parça parça Arap Baharı başından itibaren araştırın ve anlatın. Bir kişi bile bu olayın tüm Müslümanların birleşmesi gerektiği şeklinde anlarsa kazançtır. İyi günler dilerim sizlere.

Siyasi figür olmadığım için size tavsiyeler verebiliyorum ancak. Sizde bulunan siyasi figürler bunları başaracaktır. İnanıyorum.

Sistemsel Evrim Hipotezi

Sistemsel Evrim Hipotezi
Dönemin yenilikçi sistemleri büyük bir hızla gelişmeye başlar ve çevresinde dominant güç olarak egemen olurlar. Ardından gelen bu dominantlık dönemi bitince içte bulunan yeni en güçlü olan akıllı olanı yenmeye çalışır. Bu güç birikimi hızlıca büyümesine sebep olur fakat o bölgenin yıkımıyla sonuçlanır. Ardından akıllı olan güç tekrar etkin olur ve uzun bir müddet o sistem değişene kadar hüküm sürer. Dünyada yeni sisteme adapte olanlar olur olmayanlar da onun hükmü altına girer. Girmeyen bazı kesimler de düşman gibi olarak sonraki sistemin altyapısını oluşturacak bilgi, sermaye, güç birikimini oluşturmaya başlar.
Hipotezimi bu şekilde neden hazırladığımı soracaksınız. Bu iki sistemi de o dönemlerin yenilikçi ve dominant sistemleri üzerinden açıklamalar yapacağım.
1) Askeri güç olarak güçlüler dönemi barut devri imparatorluklarından bahsedeceğim. Osmanlı ve Timur’u iki güç olarak ele alırsak Müslüman ve Türk kültürünün liderleri olarak ele alınabilir. Bu iki gruptan Osmanlı akıllı ve sistemleştirerek hareket eden bir devlet Timur ise güç hakim olduğu, ana Türk topraklarında bulunan daha az sistemleşen bir devlet olarak gözükmektedir.
Timur Moğol imparatorluğu sevdasıyla çıktığı yola çevrede bulunan tüm Müslüman devletlerin güçlerinin sarsılmasını sağlayarak dağılmasına ortam hazırlamış ve Hristiyanların nefes alıp güçlenmesine sebep olmuştur.
Timur 100 senede devleti yıkılmış ve onlardan arta kalan bir hanedan çok daha farklı topraklar olan Hindistan’da yaşam sürmeye başlamıştır. O bölgede bulunan en uzun süreli Müslüman devletinin yerine geçip Delhi İmparatorluğunu da yıkarak aslında Hindistan’da kültürleşmiş Müslümanlığın egemenleşme hızını azaltmıştır.
Görüldüğü üzere Timur’un devleti nereye adımını atmışsa sistemi bozmuş ve başka sisteme yer hazırlamıştır. Osmanlı ise oradan kurtulmuş ve yeni sistemin egemeni olarak 1700 lere kadar Dünya’nın egemen gücü olarak sistemini yürütmüştür. Ekonomik devir yani Kapitalizm devri başlayana kadar da sürdürmüştür egemenliğini.
2) Ekonomik güç olarak güçlüler dönemi kapitalizm devrinden bahsedeceğim burada da. İngiltere ve Almanya iki güç olarak ele alırsak iki Anglo-Sakson ve Protestan kültürleri liderleri olarak ele alınabilir. Bu iki gruptan İngiltere akıllı ve sistemleştirerek hareket eden Almanya ise güç hakim olduğu orijinal Alman topraklarına sahip devlet olarak gözükmektedir.
Sanayi devrimi ilk İngilterede olmuş ve Avrupa büyük bir sistemsel dönüşüm ile tüm Dünyayı sömürmeye başlamıştır. Burada orijini Kutsal – Roma Germen imparatorluğu ile Roma gibi birleşik Avrupaya gitmeye çalışan Almanya da Avrupa mirasına sahip olmak için adımlar atmıştır.
Almanya birleşik Avrupa sevdasıyla çıktığı yolda çevrede bulunan devletleri iki defa büyük dünya savaşı çıkararak Avrupa’nın içerisinde büyük yıkımlara yol açmıştır. Bu yıkımların neticesinde büyük bir sistemsel çöküş yaşanmış ve Avrupa bütün sömürgelerinden uzaklaşmak zorunda kalmış ve hepsini gizli elleri ile yönetmek zorunda kalmıştır.
Almanya şimdi de AB üzerinden aynısını Hindistan’da yerleşen Timurlar gibi yapmaktadır ama Babür şah gibi Avrupa’nın özünü kaybetmesi ve kültürleşme ve sistemleşmesine ket vuracak hamlelere yol açacaktır bu da ileride.
Yeni sistemde ise İngiltere artığı Amerika, Avrupa ve Rusya üstün güçler olarak gözükmüş olup Osmanlı, İran ve Hindistan gibi Kapitalist rejim üçlüsünü ortaya koymuşlardır.
Çin ve Müslüman dünyası iki büyük rakip olarak gözükmektedir bu yeni sisteme. Çin özellikle dominasyon konusunda daha tecrübeli olduğu için pasifist sistemleri dışında ileride büyük güç olma imkanına sahip. Girdiği yerleri sistemsel olarak dönüştürme ve zorlamalar yapmaktadır. Aktif ve hareketli olan Türkler, Batı dünyasını da Çin’i de binlerce yıldız saldırarak sömürge ede ede durdurmuşlardır.
Ayrıca Roma dönemi Roma sistemini almaya çalışan güç iktidarı Attila da aynı şekilde Roma ile savaşarak her gittiği bölgeyi yıkıma uğratmıştır. Macaristan’ın sistemleşmesini sağlayan ve Türklerin kalıcılığını sağlayan da Roma kanunlarının alınması olmuştur. Aynı zamanda Türklerin geçici yıkıcılıkları da o dönem farklı sisteme geçerken olan hata nedeniyle etkisi azalmıştır.
Roma devrine de baktığımızda Batı kültürünün egemenliği alma devresinin İskender döneminde Persler ile savaşları sonrası böyle bir yıkım ile başladığını göreceksiniz. Yunan ve İran savaşları iki benzer kültürün birbirine savaşıdır. Fakat ikisinin yıkımı sonrası çok uzak diyarlarda bir italyanın ücra kolonisinde başlayan yeni güç ise bu iki gücün yıkımından yeni güç olmuştur. Kalkanlı piyade askerler ve roma dönemi de buradan itibaren başlamıştır.
Baktığınız üzere sistemler devri daim içerisinde gibidir. Liderlik İlk önce Roma’da sonra Türklerde ardından Avrupalılarda olmuştur. Bu kutsal emanetler gibi birine geçtiğinde avantaj sağlayan dönemler diğerlerinin gücü ele almasına kadar sürmüştür. Müslümanlık güneyde başlattığı ivme ile Türklerin etkisiyle birleşince de İran üzerinde rezone etki yaparak yeni kültürün oluşmasını sağlamıştır. Nasıl ki Avrupa’da Protestanlığın Almanya’da rezone olması gibi bu da sistemsel güç odağı bölgeyi oluşturmuştur.
Sistem olarak evrim geçiren büyük değişimler yapanlar hep aynı istikamette ilerlemişlerdir. Bu ilerlemeler sonucu sistem büyümüş gelişmiş, kendi içinde engellenip sonraki sisteme kadar gücünü kaybede kaybede ilerlemiş ve yeni sistem gelişince de yerini ona bırakmıştır. Neden dünyada tek sistemin olmadığı ve bu tekelleşme olmadığı da garip bir evrimsel denge olarak görebiliriz. Hayat herkese bir defa söz hakkı veriyorum yada gelişimi çok yönlü yapıyorum ki herkes nasiplensin gibilerinden bir etkide olmuş gibi düşündürtüyor.
Ne bileyim bu sistem kurulurken herhalde insanlar önceden sözleşmişler birbirimizi seviyoruz ama her birimizin özelliklerini gösterip egemen olduğumuz devir olsun diye düşünüyorum. Öyle bir izlenim elde ettiriyor bana bu sistem dönüşümleri.

Suriye Politikası – İttifak Müzayedesi

Suriye Politikası – İttifak Müzayedesi

İlk başta yazıyorum bu yazının bedeli ülkemizin kazandığı menfaatin parasal değerinin %10’u kadarını ülke olarak bana vermeleri olacaktır. Allah’ta vekildir bu konuda. Zarar vermeye çalışırsa bu devletler zaten bir şey istemiyorumdur. Böyle durumda kendi güvensizliklerini özellikle dış basında bahsedip neden bu yolu izlediğimiz anlatılmalıdır. He olursa beni stratejist olarak işe almaları da mantıklı olacaktır devletin.

Suriye devletinde Türkiye ile Amerika ve Rusya arasında çetin bir diplomasi üzerinden menfaat savaşı yürüyor. Türkiye karşılıklı Amerika ve benzeri gruplar ile hafiften hafiften restleşme yolunda olup Rusya yanlısı politika izlese de belirli sınırlarda durması gerekmektedir. Rusya bazı noktalarda gelecekte olabilecek bazı şartlarda güven vermeyen bir yol üzerindedir.

Ülkemizin yolunun tam bağımsız Türkiye yolu olması gerektiği unutulmamalıdır. Rusya tarafı ile ortaklık yapabiliriz, dirsek temasında bulunabiliriz ama asla uydusu olmamamız gerekiyor. Şu an uçak alımı vb. şeyler ile bağlarımızı güçlendirsek de ortak olmamız ile uydu olmamızın farklarını anlamamız gerekiyor.

Statükoyu koruyalım ve bekleyelim dediğimde onların karşılıklı hamlelerini görmek ve bize karşı yapacağı hamleleri görmek içindi. Sonra da Suriye’nin gözlem nokta civarlarını vurmaya devam etmesi ile yaptıkları şeylerde uyarı vermeye çalışmaları da güvensizlik oluşturacak etmenler oldu.

Tarafsız olmamızı neden istediğimi anlamayanlar için tekrar bir noktayı daha söylemek istiyorum. İttifaklarda güvensiz hareketleri olan ülkeler bulunmakta bize karşı. Bunlar halledilmedikçe ve bize güven verecek şartları bize vermedikçe biz bir ittifak için değil kendimiz için iş yapacağımızı göstermemiz gerekiyor.

Elbette iki taraf ile ticari antlaşmalar, silah ticareti ve benzeri şekilde ülkemiz/milletimiz/topraklarımız menfaatine antlaşmalar yapabiliriz. Yalnız bu antlaşmalar başka ülkeye daha çok kazandıracak şekilde olmaması gerektiğini de önceden bahsetmiştim.

Suriye aracılığıyla Esad güçleriyle kazık atmaya çalışan bir ittifak varsa o zaman biz de karşı tarafı tanırız derken siz bazı anlatmaya çalıştığımı anlamadınız sanırım. Ülkemiz karşı taraf ile de onlar ile de bu güvensiz ortamı engelleyecek pazarlık yapmalı demeye getirdim.

Bilmeyenler için söylüyorum güvenilmez ülkelere karşı şartlar sunarsın ki güvenceyi kaybettikleri şeylerin bedel olarak fazla olması yüzünden korumak zorunda kalırlar. Ülkemiz olarak Suriye’de hangi taraf için bizim ülkemiz ve Suriye üzerinde olan planları önemliyse bize isteklerimizi ve eğer karşıda olan da aynısı kabul ederse daha fazlasını vermek durumundadır.

Biz de diğer ülkeler ile müzayede oyunu oynayacağız kısacası tarafsız kalarak.

Açıkça söyleyeyim ben Suriye’nin tek parça olmasından tarafım. Fakat bazı durumlar vardır ki bu şartlarda üç parça Suriye teklifini de makul seviye olarak ortaya koyar. Bize o şartları sunacak kadar değerliyse o planları versinler o zaman. Karşılığında bir devleti dönemsel ortak, tek askeri teknoloji alıcısı olma gibi faydaları olacaktır.

Amerika kısmı için müzayede açılış bedeli şu olmalı:

1 – Membiç, ve SDF’nin sınırdan 35 km uzağına kadar tüm toprakları ÖSO ve Türk askerine bırakacak. PYD / SDF sınıra olan 35 km derinlik içerisinde bulunan Esad’a ile ortak olarak devriye gezdirdiği veya Esad’a verdiği toprakları alacak ve TSK ile ÖSO taburlarına terk edecek.

2 – ÖSO topraklarının bağımsızlığını SDF ile iki taraf ortak olarak tanıyacak

3 – O bölgelerin inşaası Türkler ile olacak.

4 – İran ile tek ticari imtiyazlı ülke biz Türkiye olarak olacağız.

5 –Uçaklar dahil iki tarafın bölgesine de Esad yönetimi saldırdığında ortak olarak karşı tarafa müdahele edeceğiz.

6 – F-35 ve benzeri askeri alımı sürecek savunma füzeleri kalıcı olarak Türkiye’ye hibe edilecek.

7 – PYD ve ÖSO birbirine saldırdığı taktirde askerler olarak bu saldırıları ortak olarak önleyeceğiz.

8 – Suriyeli gelen misafir göçmenlerden PYD / SDF tarafından Türkiye’ye gelenlerin hepsi o bölgeye geri yerleştirilecek. ÖSO güçleri altındaki topraklara ve Esad devrilirse geri kalan Suriye’liler o böglelere yerleştirilecek.

Suriye topraklarından sonra bizi bölme riski ve benzeri Türkiye üzerinde yapılacak oyunlar için verilen bedellerdir bunlar. İster kabul ederler isterse Rusya ile anlaşmamızı izlerler. He Rusya’ya da müzayede açılış şartları olarak şunları sunabiliriz:

1 – Esad yönetimi o bölgede olan saldırıları kesecek

2 – Esad yurtdışına giden Suriye’lileri şimdiden topraklarına kabul edecek ve tek suriye olana kadar her ele geçirdiği toprağa yerleşimlerine izin verecek

3 – Türkiye ve ÖSO toprakları Suriye tam olarak SDF / PYD’den arındırılana kadar Türkiye’nin korumasında olan Suriye toprakları ve ÖSO topraklarına dokunulmayacak.

4 – Suriye topraklarında inşaat ihalelerinin hepsi Türklere verilecek

5 – Suriye şimdiden Soçi Anlaşmasında olan hükümleri tam olarak kendi devleti içerisinde uygulayacak. Topraklarında Sünni hukuku vb. koruması yapılacak.

6 – ÖSO ve Esad topraklarına saldırı olduğunda birbirlerini koruyacaklar. Uçak saldırıları bitecek. SDF / PYD arazilerine ortak harekat düzenleyecekler

7 – Türkiye tam olarak Suriye topraklarında olan şartlar ve ihaleler süreci tamamlandığında yani tüm yaralar tamir edildiğinde işgal ettiği topraklardan çekilecek.

Bu 7. Maddeyi de isteyecekleri için şimdiden ekledim. O bölgede olan tek Suriye politikasının şartları olarak bu da gereklidir.

Maddelerde Amerika veya Rusya tarafı nereye yanaşır bilmem. İki tarafta birbirlerine karşı rekabet halinde olursa Sınır düzenlemeleri ve benzeri petrol imtiyazları istenebilir.

İşlerine gelirse… Bize uçak veya başka şeyleri tehtid ve şantaj ile sattırmaya satan ülkelerin bizim ortaklığımızda yol ayrımına geldiğimizi ve artık kendilerinin bunda ne kadar samimi olduğunu gösterme zamanı geldi.

Üç tarafın da okuduğunu bilerek yazıyorum bunları. Açık ve net olarak anlattığım bu durumlarda yapmayanlar da karşı tarafa avantaj verdiklerini daima hatırlamış olsunlar. Amerika ve Rusya bir değerlendirsin derim. He tabi Erdoğan’da akıllı adam ise bazı yanlış yollardan geri dönecektir. Uçak satın almaktan önce uydu olmadan ortak olmayı öğrensin.

Suudi – İran savaşı ve Türkiye

Suudi – İran savaşı ve Türkiye
middle-east-sectarian-map-annual2018_0.png
Dünyada şu an hazırlıkları süren bir savaş var. Adı da Suudi – İran Savaşı. Batılılar altyapıyı hazırladılar ve verdiler Arabistan’a gazı verdiler silahı İran’a saldırtmak üzere hazırlıklar yapıyorlar.
Bir yanda Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE vb oluşumlar, Diğer yanda Suriye, İran vb oluşumlar olarak hesaplıyorlar.
Diyeceksiniz saldırsınlar birbirine ne olacak. Yada diyeceksiniz vursunlar sünniler hak şiiler batıl diye…
Vursunlar vursunlar sonra da bize vursunlar demenin eş anlamlısıdır bu beyler.
İlk olarak birbirini kırdırıp sonra da bize saldırtıp bizleri de İsrail ve İsrail menşeili Kürdistan’a yer açmak için güzel bir ortam hazırlatmış olursunuz. Sarı öküz yada sarı inek her ne ise giderse Müslümanlık gider.
Allah Allah diye diye Allah lafzını ortadan kaldıranlara da yazıklar olsun. Müslümanım diye geçiniyorlar bir de. Müslüman mı? Böyle olmaz. Müslüman dediğin barış için çalışmalı. Böyle sırf kendi görüşleri sadece tek doğru diye diye birbirini vurup kırmamalı.
Müslüman dünya nüfuzları
İran – Irak savaşından hiç mi ders almadınız?
Amerika ilk önce İran’a verdi kendi silahlarını ardından baktı İran sonra Irak’a karşı güçlü olmaya başladı bu sefer o tarafa verdi silahları birbirine kırdırdı. Aynı zamanda öyle bir silah miktarı hesaplamışlar ki savaşlarda karşı tarafa üstünlük kurmalarını engelleyecek miktarda. Hem savaşta para kazanıyor hem de silah tanıtımı yapıyorlar bu Müslümanım diyen kafirler yüzünden.
Suriye iç savaşından ders almadılar mı?
Savaşta destek oldukları birimleri ilk önce birbirine kırdırdılar. ÖSO, IŞID, El-Kaide filan hepsi bunlar içerisinde sayılabilir. Cihadçı adı altında hepsi Allah Allah diyerek öldüler. Sonra da SDF adında bir birim oluşturarak PYD Kürt bölgesini geliştirmeye başladılar. Eğer Esad ile savaş yerine IŞID’e dönmeseydik o zaman tüm bu İdlib dahil hiç bir yer kalmayacaktı.
Adamlar sırf kendi oluşumları güçlensin diye diğerlerini güçsüzleştirip aşı yapar gibi dost güçlerinin önüne atıyorlar. Ne zaman akıllanacak bu Araplar.
Akıllı olsalardı gerçekten Allah lafzı için savaşırlardı. Neredeee… Kendileri Müslümanlığı yok etmeye memur oldukları ne zaman kafalarına dank edecek.
Gelelim savaş için yapılanlara. 
Suudi Arabistan şu an Yemen üzerinde iyice savaş pozisyonlarına bürünüyor. Burada Koalisyon olarak İran taraftarlarına yükleniyorlar. İsraillilerin amacı bu ateşi tüm Müslüman dünyasına yaymak. Yemenden başlayan savaşı tüm Müslümanlar arasına yaymaya çalışıyorlar.
Müslüman dünya nüfuzları1
Eğer müslüman iseler durdururlar. Eğer halkları da müslüman ise gerekirse bu savaş başlatacak olanlara protesto gösterileri gerekirse direniş ile karşı koyarlar. Hükumetleri satılmışların orada diğer Allah diyenlere karşı savaşıldığında sessiz kalması ihanettir.
Her ne kadar Şia ve Sünni fırkası ayrılmıştır fakat ikisi de birbirini yerse Müslümanlık kalmaz ortada. Özellikle bu üretimde Amerika ve Rusya egemenliği varken ortamlarda.
Siz ne ürettik ne geliştirdik diyeceğinize başkalarının malları ile savaşa giriyorsunuz.
Yazık çok yazık…
Müslümanlığı harcayacaklar matmazel.
Fark etmez diyemiyorum. Çünkü o savaşta hadi diyelim şansa İran galip geldi. Bu sefer Amerika dünya savaşı çıkartır. Hadi diyelim Arabistan galip geldi bu sefer de Türkiye gelecekte iç karışıklıklara gebe bir ortama sürüklenir.
Biliyorum Amerika karıştırmadan durmaz. Hem de bunu kendi yan sanayi devletlerinin menfaatlerine uydurarak onları birbirine kırdırarak yapar.
Ne demiş atalarımız:
“Akılsız başın cezasını ayaklar çeker”
Demek Suudi terör örgütünün Amerika’nın taşeronluğunu yani köpekliğini yapmak uğruna kendini harcamak istiyor. Ne diyelim. Ha gayret. Yok et kendini ne duruyorsun…
Ayrıca İsrail’in İran’dan sonra olan hedefi biziz unutmayın. Dış çemberi engelleyemezsek biz yüzleşeceğiz bu dertler ile.
Çünkü adamların tek derdi var.
Dünyadan Allah lafzını silmek ve sadece kendi dinlerinden yani kendilerine köle olan insanlar üretmek. Ne diyelim şimdiden köle tüccarları harekete geçmişse belki gözleri ayılır Müslümanların. Diyorum da nereye kadar. Adamlar dinin içine fitneler ve sözler karıştırarak bizi bu hale getirmiş.
Düşünemeyen her varlık da zaten şimdiden köle gibi yaşıyor farkında değil. Daha ne yapalım. Müslümanlığı içten içe oya oya değiştirdiler. Yazık… Üzülüyorum gerçekten müslüman olanların haline. Arada kaynayıp gidiyorlar.
Ayrıca eğer Suudiler başarırsa planları bölünmüş Türkiye. Ki biliyorsunuz halk bunu yapmayacağı için her türlü İsrail ve Suudiler ile kapışacağımız belirgin.
He dünden satmaya razı olan varsa çıksın gitsin ülkeden. Onların gözü baştan ülkenin Orta Asya’ya sürülmesinden veya Anadolu’da yok edilmesinden yana.
Barzani destekçisi olan bazılarını hatırlatırım. Zaten haritada da gösterdim kim nereyi destekliyor.
Yunan, Asuri ve Ermenilerin de hikayelerini bilenler bilir. Ülkemiz ile hatta Milletimiz ile alıp veremediği olan çok toplum var. 3000 sene evvelin topraklarına dönmek istiyorlar sözüm ona.
İyi o zaman Amerikayı Türkiye’ye tüm Amerika kıtasını vermesi gerekiyor buna göre. hepsi Altay dillerinin torunları olarak orada yaşıyorlardı. He tabi kendi toprakları olunca yer mi yemez. Çünkü onların niyeti bağı paylaşımı değil her bağı bir şekilde kendine almak.
Amerika bir de Suudileri de şimdiden aşağılama çalışmalarına da başlamış. Jamal Khasoggi ( Cemal Kaşıkçı ) olayında hem Türkiye tarafında yapılması hem de Arabistan’ın böyle cani bir şeye imza atması iki ülkeyi de sorgular hale getirecektir.
Biz neyse bir şekilde demokrasi görünümlü çakma demokrasimsi şekilde yönetildiğimiz için sıkıntı az olur. Ama Arabistan hem cani hem monarşi sözüyle üzerine saldırılınca hayır diyemeyecektir.
Salaklar anlamıyorlar yada anlamamazlıktan geliyorlar. Monarşi olarak hareket edip hem de böyle hareketler yaptığında petrol paraları ile ileride Amerika’nın ileri karakolu olmaya devam ettiği sürece yaşayacaklarını düşünüyorlar.
İşleri bitince fişi çekmeyi de unutmaz bu Amerikalılar. O yüzden Arap çöllerinde petrol bitince öyle Afrika ülkeleri gibi umursanmayan ve gereksiz bir çöp gibi davranılacaktır onlara.
Neyse ya çok da umrumda diyeyim. Olmadı belki gerçek müslümanlığın değerini daha çok anlarlar böyle. Her neyse. saldım gitti ne yaparlarsa yapsınlar… Biz de o arada ilk önce sakin durur sonra da herkes savaşırken topladığımız güç ile etrafımızdaki toplumları yönetiriz.

Tutulmalar, Persler ve Peygamberlerin Tarihi

Tutulmalar, Persler ve Peygamberlerin Tarihi

Seneler evvel (2012 civarı) başladığım sürecin olgunlaşma evresine geldim. Geçmiş defterleri karıştırdım ve tamamlanmamış olan Ay ve Güneş tutulmaları çarklarının nasıl döndüğünü tekrar incelemeye karar verdim.

İlk başta bilimsel olarak döngülerin ve sarosların nasıl etkilediğini tutulmaların birbiriyle etkileşimlerini araştırdım. O arada bir güneş tutulması ile bir ay tutulmasının yaklaşık 7 gün arayla olduklarını öğrendim. Çoğu ay tutulmalarının 6 Ayda bir bu tutulmalar gerçekleştiği ise ekstra olarak söyleyebilirim.

Saros denilen durum bir ay güneş tutulma ekseninin güney kutbundan başlayıp kuzey kutbunda sona ermesine kadar geçen eklemlenmiş kümülatif tutulmalar ailesi olarak diyebiliriz. 18 yıllık eklemlemeler ile ilerleyen 1298-1299 sene süren tutulma serisi olarak bahsedebiliriz. Mesela 11 Ağustos 1999 tutulmasının devamı 11 ağustos 2018 güneş tutulmasında devam etmiştir.

Tutulmalar çok yavaş bir ilerleme döngüsünde ilerliyorlar. Bu dönemde Temmuz-Ocak ve Kasım-Nisan arası tutulmalar olmaktadır. Senede 4 tutulma tüm dünya üzerinde her yeri parça parça geziyor. Genelde 2 senelik süreçlerde tüm dünya üzerinde ay tutulması görülmemiş yer kalmıyor. Güneş tutulması da çok değişik eksen rotası olduğu için 30-40 senede bir bir yerlere uğradığını gördüm.

Bazen parçalı bazen tam olan tutulmalarda ay tutulması güçlü veya tam olursa güneş tutulması parçalı hale düşüyor yada kısa süreli olduğunu gördüm.

Hadislerde geçen ifadede iki ay tutulması, iki güneş tutulması veya bir ay bir güneş tutulması ramazanda olur ifadesi de netliğe kavuşmuş oluyor böylelikle. Ramazan içerisinde bir ay tutulması bir güneş tutulması olursa anlayın ki gelecek tarzı bakabilirsiniz duruma.

Bilimsel başlayan konu Dini konular ile ilgili tekrar incelemeye gelince Peygamber’imizin dönemi tutulmaları ve etkilerini incelemeye karar verdim.

Enteresan bilgilere ulaştım. Şimdi sizlere anlatacağım.

 

Peygamberler döngüsü Ay Tutulmaları, Devletler döngüsü Güneş Tutulmaları

 

Devlet dediğiniz en uzun müddetli olan bile 1500 seneyi aşmamıştır. En uzun ve geniş eski dönem imparatorluklarına yani Çin ve Roma tarihlerine baktığınızda bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Doğu Roma (Bizans) yeni bir güneş sayılır. Bir güneş doğuyor veya İmparatorluk güneşi muhabbetleri gibi bir durum söz konusu diyebiliriz.

Peygamberimizin hicret ettiği dönemde olan tutulmalara baktım. 622 tarihini seçerek tutulmaları seçtim ve aradım. Muharrem’in 13 ü ve 28’inde en yakın olan bir güneş bir ay tutulması olmuş gözüküyor.

peygamberimizin çıkışı sırasında Ay ve Güneş tutulması

İşin garip yanı o dönemde muharremde olan tutulmalar şimdilerde safer ve rebi-ül evvel ayları arasında gerçekleşiyor. Ramazana gelmesine daha çok var gözüküyor.

Nasa bilgilerine göre bahsedeceğim.

Muharrem tutulmasında ay 87. saros serisinde gözüküyor güneş ise 75. saros ailesinde gözüküyor.

Tutulmaların en uzun, en kısa, başlangıç ve bitiş tarihlerine bakayım dediğimde ilginç bir sonuç ile karşılaştım.

Saros 87 – Ay tutulması

peygamberimizin çıkışı öncesi ay tutulması - LE0622-07-28T

İlk Tutulma = 6 Ağustos 27 05:04:30 TD
Son Tutulma = 23 Eylül 1325 02:08:36 TD

Saros 87 Süreci = 1298.17 Yıl

“En uzun tam tutulma 28 Temmuz 622 tarihinde yani hicret vaktinde olmuştur”

En Uzun Tam Ay Tutulması: 28 Temmuz 622 Süreç = 1 saat 44 dakika 06 saniye
En Kısa Tam Ay Tutulması: 2 Mart 983 Süreç = 37 dakika 36 saniye

En Uzun Parçalı Ay Tutulması: 24 Mayıs 514 Süreç = 3 saat 20 dakika 17 saniye
En Kısa Parçalı Ay Tutulması: 18 Haziran 1163 Süreç = 10 dakika 37 saniye

En Uzun Penumbral (Ters Perde) Ay Tutulması: 9 Mart 388 Süreç = 4 saat 47 dakika 33 saniye
En Kısa Penumbral (Ters Perde) Ay Tutulması: 23 Eylül 1325 Süreç = 45 dakika 04 saniye

Pen-Umbral tutulma tutulma odağının Dünya ile Ay arasında olduğu Ay’ın en uzak olduğu tam tutulma çeşididir.

Saros 75 – Güneş Tutulması

İlk Tutulma = (MÖ) 7 Temmuz -604 17:02:10 TD
Son Tutulma = (MS) 26 Ağustos 694 12:15:04 TD

Saros Süreci = 1298.17 Yıl

En Uzun Tam Güneş Tutulması 22 Temmuz 27 Süreç = 6 dakika 31 saniye
En Kısa Tam Güneş Tutulması (MÖ) 20 Şubat -0225 Süreç = 01 dakika 6 saniye
En Uzun Parçalı Güneş Tutulması 11 Haziran 568 Gücü = 0.98672
En Kısa Parçalı Güneş Tutulması (MÖ) 7 Temmuz 604  Gücü = 0.00665

Bu iki tutulmaya bakınca ilginç bir bağlantı keşfettim.

Ay tutulmasının Başlangıcı 27 tarihinde ve en güçlü olduğu dönem 622 tarihinde. Bitişi ise 1325 tarihinde gözükmektedir. MS 27 tarihi bildiğiniz üzere Hz. İsa ile bağdaştırılmış bir tarihtir. 622 Peygamberimizin hicreti ile alakalı olmaktadır. 1325 tarihine baktığımda Türk ve Moğol’ların doğudan, Berberi Emirliklerin batıdan tamamen Müslüman alemine hüküm sürdüğü gözükmektedir ve kısa süreli İran tarafında Muzafferi devleti kurulmuştur. Bu da belki bir sonraki saros etkileşimlerini başlatmış devlet olabilir.

Güneş tutulması tarihlerine baktığımızda da ilk tutulma  Milattan Önce 604 tarihinde ve son tutulma da 694 tarihinde gözükmektedir. İşin ilginç yanı ay tutulmasının başlangıç tarihi olan MS 27 tarihinde en uzun güneş tutulmasını yaşamıştır.

Tarihi haritaları incelediğimde ilginç bir olay ile karşılaştım. MÖ 604 yılında Ahameni imparatorluğu (Achaemenid – Akhameniş) bir anda parlamış gözüküyor. 694 yılında ise Müslüman etkisine girmeyen son İran kalesi de düşmüş gözüküyor.

Aslında bu Güneş Sarosunun da İran devleti ile ilgili ve Ay sarosunun ise Müslümanlığı ilgilendirdiği tarihi çakışmalardan da görülmektedir. Ayrıca ay sarosunun da İran’da bittiği dikkate alınırsa aslında yine İran’da başlamış olması da düşündürücü olabilir.

Yani Hz. İsa dediğimiz şahsiyeti tarihte Roma arşivlerinde bulamamalarının sebebi belki de Pers (İran) tarafında doğmuş olması veya Babil (Irak) tarafında doğmuş olması ihtimalini güçlendirmektedir. Ayrıca 27 tarihinin de 33 yaş olarak hesaplandığında MÖ 6 yılında Hz. İsa’nın doğmuş olması gerekmektedir. Seneler evvel papalığın hz isa takvim miladından 6 yıl evvel doğmuştur diye bir açıklama yapmış olması da bununla daha iyi bir tutarlılıkta bulunmasına sebep olmuştur.

Bu döngüler ışığında incelendiğinde belki daha doğru sonuçlar ile karşılaşabiliriz.

Özellikle Hristiyanlık öncesi dönemde dahi İran Avrupa tarafında büyük kültürel etkinliklere sahip olduğu düşünülürse Hristiyanlığın da oradan yayıldığını düşünmek çok mantıklı görülmektedir.

Araştırmak isteyen olursa Mithra-izm yani Mısracılık inancının Roma içerisinde olan etkisini okuyabilir. Mısra kelimesinin neden şiirlerde her paragrafın mısra olarak anıldığını da anlamış olursunuz belki de. Ateşe tapan Zoroastrian inancının değişik bir türü olmuştur Mithracılık.

Neyse konumuza dönelim.

Peygamberimizin yükselme (zuhur) döneminde olan ay ve güneş sarosları (tutulma aileleri) İran süreçlerinin tutulmaları olarak adlandırabiliriz. Ay tutulmalarının da güneş tutulmalarının da çok enteresan bir dinamiklerinin olması gerçekten harikulade düzenin bir göstergesi olarak ele alınabilir.

1298 yıllık periyotlar ile devletlerin ve inançların maksimum yenilenme ve yaşama süreci yaşadıklarını da göstermektedir. Aynı zamanda pek çok saros serisinin olması da Dünya’da her zaman farklı devletlerin ve inançların etkin olarak güç döngüsünde hikayelerinin olacağını göstermektedir.

Özellikle 2016 ile 2018 dönemi Kanlı ay tutulmaları ile İsrail’in Hannukah (Hanuka – Işık) ve Passover (Hamursuz) bayramlarında olması hakkında yazılar göstererek insanlara kendilerince mesaj verdiklerini söyleyebilirim. Bazen de büyük olayların etkilenmesinde sebep olduğu da vardır. Örneğin İstanbul’un fethi sırasında kanlı ayı gören Bizanslılar kötü olay diye görerek morallerini bozmuşlardır. İstanbul ise o dönemden sonra Osmanlı’nın olmuştur.

Aslında değişik bir düzenin değişik bir parçası gibiyiz. Kader de belki bu bahsettiğim kelimelerin rastsal zannettiğimiz düzenli doğasını keşfederek ortaya çıkarabiliriz. Normalde insanlar için son dönemde astrologların dönüştürme ve yorumlama işlemlerini görüp laf ediyordum fakat bu olayı incelediğimde eskiden de tarihte tüm devletler buna göre hareket edebilecek kadar hepsinin astrolojiye inandığını da düşünmüyorum. Belki de inanıp bugünkü kehanetler gibi onların ardına sığınıp beni yanlışlayabilirler. Fakat hiç bir resmi tarihte böyle yazdığını görmedim. Araştırılması lazım bunun.

Bilgilendirme amacıyla eski günlerin yazısının tamlaması için bunu yazdım. İyi günler dilerim.

BM’de Suriye Ateşkesi

BM’de Suriye Ateşkesi
 
Saat 16:00 da toplanacak BMGK’da garip gelişmeler olacak.
 
Doğu Guta bildiğiniz üzere Rus bombardımanı altında bulunan bir bölge. Fakat Ateşkesi isteyen ve Evet diyecek olan yine Rusya.
 
Diyeceksiniz nasıl oluyor?
 
Söyleyeyim.
 
Suriye içerisinde iki çatışma alanı bulunmaktadır.
1) Esad’ın ve Rusya’nın bombaladığı SBK (Suriye Bağımsızlık / Özgürlük Kesimi) bölgeleri
2) Afrin’de TSK + SBK ile Zeytin dalı Operasyonu
 
İŞİD ile savaşıyoruz diyenler İŞİD’e göstermelik iki üç kişilik harekatlar dışında toplu olarak bir gram dahil operasyon yapmamaktadır şu anda.
 
Afrin bildiğiniz üzere İran, Suriye milis güçlerinin gittiği yer olarak biliniyor. Ve o bölgede olan çatışmaları sonlandırmak için de her kesimin isteyeceği bir ateşkes için haber salınması gerekmekte.
 
Batının ve Türkiye’nin en fazla sivil konusunda dikkat ettiği nokta SBK şehirleri.
 
Rusya’da bunlar üzerinden dikkati çekerek hem de kendi yaptıkları bombalamalarda kendilerini aklayarak Afrin’de ateşkesi sağlayacak bir taban yaratmaya çalışmış durumdadır.
 
Burada yapılması gereken en önemli noktalar şunlardır.
 
1) Bombalamaların Rusya tarafından olduğu
2) Afrin’in terörist organizasyonların böglesi olduğu için ateşkesin geçerli olmayacağı
3) Rusya’nın ateşkes anlaşması sonrası ateşkes olmayabileceği hakkında söylediklerinin üstünün basılması.
4) Ateşkes olacaksa kendi ordularından başlaması gerektiği
 
Çünkü bu ateşkes iddiaları gerçekleşirse Zeytin Dalı Harekatı durma noktasına getirilip orada Teröristlere destek verecek altyapıyı oluşturacaklardır. İnsani yardım adı altında silah götürmeleri de çok olasıdır.
 
Dün TSK’nin patlattığı konvoyda silah mühimmatının patlaması gözükürken YPG’lilerin TSK sivil yardım konvoyunu vuruyor iddiası da bu iddiamı güçlendirecek bir haberdir.
 
Dikkatli olmakta fayda var. Operasyonun devamı için… İyi günler dilerim.