Nakşibendiler ve Fetö Bağlantısı

Nakşibendiler ve Fetö Bağlantısı

Geçmiş senelerde Sembol of Fettullahcıyans adlı bir yazı kaleme almıştım. Yastık üzerinde bulunan 10 köşeli yıldız koymuş ve onun üzerinden konuşma yapıyordu. Bunu kaleme alıp 10 emir mi 5 köşeli iki yıldız mı diye bahsederken sembolün nerelerde olduğunu araştırdığımda ortaya çıkan sonuç çok farklı bir gruba yönlendiriyordu beni.

Fetö 10 köşeli yıldız

Fetö 10 köşe yıldız

Araştırmalarımda gördüğüm sonuçta kesinlik kazanması için o kadar uzun süre bekledim. Emin olduğumda aslında çok farklı bir gerçek ile karşı karşıya kaldığımı fark ettim. Aslında görülen sembol bir tek tarikat grubu içerisinde bulunmaktadır. O da Nakş-i Bendi (Nakşibendi – Nakşiler) grubu ve alt gruplarında bulunan semboldür.

1- İskenderpaşa cemaati eskiden 10 köşeli yıldız kullanıyordu. Ben bu uyarıyı yapınca hemen benim yazılarıma da çok yakın oldukları için 5 köşeli yıldızlardan çıkan ışığı 8 köşeli yıldız sembolüne döndürdüler. Eski camî yapılarında halen daha mevcut durumdadır

a- Kavacık’a çıkan bir cami’nin içinde halılarda 10 köşeli yıldız mevcut

Cami halısı 10 köşeli yıldız

b- 4.Levent Sanayi Mahallesinde bulunan tam ana yol kenarından içte gizlenmiş gibi duran bir caminin minberinde

c- Lalegül TV’de Cübbeli Ahmet Efendi konuşmalarında arka fon 8 köşeli yıldız haline evrilmiş olarak görebilirsiniz.

nakşi sembolü

2- Ankara’da Nakşilerin elinde bulunan Hacı Bayram-ı Veli cami tuvaletlerinde bunu görebilirsiniz. 10 köşeli yıldızlarla süslenmiştir.

DSC_Hacı Bayram ı veli cami

3- Afyon Özgül Termal binalarında bulunan yer mermerleri, duvarlar ve süslemelerde bol miktarda bulabilirsiniz.

Afyon özgül termal

Grand-Özgül-Termal-Hamam

4- Mecidiyeköy’de bulunan Türk Tarih Kurumu içerisinde girişte tam karşıda da ışıklı sembol olarak bulunuyor.

Pek çok alternatif yerde vardır elbet ama benim net olarak görebildiğim yerler bunlar. Halılarda, Duvarlarda, Işıklarla hatta dergi kapaklarında ve internet sitesi arka planlarında da hep bu sembolü kendi tarikat simgesi olarak kullanmışlardır.

Sahilde bir cafede logo

Türk Makine Sanayi

Eskiden yine emin olamazdım bu durumlarda. Çünkü bir şekilde Fetö ile bağlantısı olan bu sembolün onlarla alakalı olduğunu gördüğüm halde belki tesadüf filan demiştim. Fakat net olarak direkt Nakşibendi grubuna ait olduğuna emin olarak söylüyorum bunu.

Barzani aşiretine baktığımızda da Nakşibendi kökenli olduğunu Turgut Özal’a da baktığımızda nakşi kökenli olduğunu görürsünüz. Hatta yazar Faik Bulut ve Akit -> Yeni Akit’in yazılarının da bu gruptan çıktığını rahatlıkla söyleyebilirim. Erdoğan’ın da Nakşibendi kökenli olduğunu unutmayın. Devlet erklerinin Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanı olarak Diyarbakır’ı onun emrine vermeye çalışma sebepleri de kendi tarikatlerinden olduğunu bilmelerinden kaynaklanan güvenle olmaktaydı.

Erdoğan, Barzani’ye bağımsızlık için zamanı değil derken de bu planımıza sadık kal demeye çalışıyordu. Barzani aşireti ile bağları olan bu örgüt aslında Yahudilerinin asırlar evvel Osmanlı içerisinde kurdukları bir sistem olarak onlara fayda sağlamaya çalıştığını söyleyip zarar veren bir örgüt olarak bunları sağlamaya çalışıyordu.

Kendi seçtikleri yahudi imparatorlar aracılığıyla gizli bir tarikat devleti sistemi yapılanmasıyla İran İslam Devrimi gibi bir plan yapma içerisindeler. Kısacası dünyada belki de ilk defa Tarikat Devlet sistemini oluşturmaya çalışıyorlar. Bunu en son Haşhaşiler Alamut Kalesinde yapmaya çalışmıştı.

Nurculuk içerisinde Fetullahçılar değişik bir yapılanma ile karşınıza çıkıyordu. Onları ayıran en önemli nokta paralarının kaynaklarının nereden geldiği belli olmadan hizmet adı altında kendi hiyerarşik dengelerini kurmalarıydı. Sonra yakalanacağı Amerika istihbari birimlerince önceden haber alınınca ise ülkeden def olup gitti. Şimdi Rand raporu da Nakşilere kıyak olsun diye hazırlanmış sahte bir rapordur. Amerika’dan daha Amerikancı bir örgüt varsa onlar da Nakşilerdir.

Amerika’nın bir Yahudi devleti olduğunu hatırlamak lazımdır. İç örgütlerinde Hristiyan evanjelistler ile çatışma gözüküyor bile olsa aslında yönetimde ortak çıkarlar üzerinden hareket ediyorlar. Bunu en net Trump’tan görüyoruz. Hillary Kürt Koridoru ve Ortadoğu’ya saldıracağım dediği halde Trump kendi içimize çekileceğiz demişti ve kaznmıştı. Şimdi bakıyoruz İsrail’in en önemli yandaşı ve Doğu Suriye’de petrollerini tutarak en önemli yandaşları olduklarını gösteriyorlar.

Sadece çıkarlarında kim Türkiye imamı olacak tartışması yaşandığı ve Halep’i alma konusunda Amerika ile tartışma yaşandığı için olan bir karşıtlık vardı. Yolları bir ve amaçları aynı iktidara sahiplik olduğu için böyle bir durum yaşamışlardı.

Hatta o kadar derin bir bağları var ki Said-i Nursi aslında bir Nakşibendi şeyhi yanında öğretim almıştı. Fetullah’ın da ondan geldiğini hatırlatırım. Hatta Nursilerin bu kadar Nakşileri övmesi de aslında nasıl bir tezgahın içerisine çekilmeye çalışıldığımızı gösteriyor.

Birbirlerini seven iki örgüt.

https://www.risalehaber.com/bediuzzaman-said-nursinin-naksibendi-tarikati-hakkindaki-gorusleri-342626h.htm

Nakşibendilerin Doğu Türkistan’dan ordu toplayıp El-Kaide uzantısı olan Heyet-ül Tahrir üş Şam’a destek olarak göndermeleri de Orta Asya uzantılarından kaynaklanmaktadır. Bunu da bakmazdım ama bağlantıları araştırırken her türlü kaynağa baktığımdan gördüm.

Ben Fetullah Gülen’in de Nakşilere bağlı olduğunu ve asıl Amerika’nın anlaştığı kişilerin Nakşibendiler olduğunu söylüyorum. Yani oyun içerisinde olan oyunun içindeki oyunu size gerçekmiş gibi yutturuyorlar. Kanıtı da 10 köşeli yıldızlı yastıklarında gizli. 30 Temmuz 2016 yılında bahsettiğim durumu daha net açıklamış oluyorum böylece. Bektaşilerin öyle sembolü var sanmıştım ama doğudan kaynaklı ve daha ciddi bir olaymış bu durum.

İskenderpaşa cemaatinin AKP işbirliği ile ilgili link ise burada:

https://haber.sol.org.tr/toplum/turkiyeyi-akp-eliyle-kusatan-karanlik-ag-naksibendi-iktidari-203910

Büyük Ortadoğu Projesi halen daha canlı canlı sürmektedir. Erdoğan ve tarikat devleti kurmaya çalışan bu grup Türkiye’yi Araplaştırıp kültürünü düşürerek sadece kendilerine tabi bir toplum yapmaya çalışmaktadır. Bu planı yaparken Müslümanların ise ya demokratsın bilimi tutarsın yada Müslüman ayrımına tabi tutarak bu yollarını değiştirmeye çalıştıkları net olarak gözükmektedir. CHP’yi de nefretle anmalarının sebebi ülke içerisinde Müslüman olan grup veya milliyetçi grupları kendi yanında tutup onları savunmasız ve zayıf bırakmaya çalışmaktır.

Amerika Nakşibendileri el-kaide altında güçlendirip sonra kendileri ile çatıştırıp onlarla iki kutup teorisiyle birbirlerini güçlendireceklerini biliyorlardı. Çin ve Rusya’da yaptıkları gibi dost ama kontrollü düşman olarak dini ve büyük coğrafyaları yönetmek için böyle yapıyorlar.

Amerika’nın hedefinde büyük devletler projesi bulunmaktadır. Birlik devletler birbiriyle savaşır gibi gözüküp aslında altyapıda Yahudilere ve Amerika’ya bağlı olması planlanıyor bu şemada. Bir Müslüman dünyası, Bir Rus dünyası, Bir Çin dünyası, Bir Avrupa dünyası, Bir Kuzey Amerika dünyası, Bir Latin Amerika dünyası, bir de İngiliz dünyası ve dünyanın geri kalanları olacak şekilde paramparça hükumetler bölgesi olarak düşünülüyordu. Bunu da net olarak kendi propaganda cihazlarından çıkan sonuçlarda rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Kaosu her ortama yaymak için içten ele geçirme operasyonları ve karşı gelenleri de güçsüzleştirmek ise halen daha sürmektedir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nu da oraya getirme sebepleri Deniz Baykal’ın siyaseten gücü ve etkilemesi yüksek olduğu için vasıfsız ve sadece Alevi etiketi yapıştırabilecekleri birisini oraya getirmektir.

Meral Akşener’in haberlerde ve basında seçim sırasında hiç çıkarılmaması veya az çıkarılması da bundandır. Karamollaoğlu’nun uyarılması ve bizden sizden muhabbeti açılıp sonradan ayrılmasına da laf edenler bunlardı. Davutoğlu’nun elinden tercihi değişince üniversiteleri almaları da bundan kaynaklanmıştır.

Devlet içerisinde Başkanlık sistemiyle yönetip Ferman sistemini getirenler aslında tarikatlerinin menfaatleri doğrultusunda bunları yapmaktadırlar.

Şu an yapılmaya çalışılan Paralel Tarikat Devleti için yaptıkları amaçları Müslüman devletlerine verdikleri zararlara gelelim.

Osmanlıyı dirilteceğiz diyerek Türkiye Cumhuriyeti’nin altyapısına dinamit’i yerleştirdiler. Kendi Tarikat devletlerini kurmak için gıdım gıdım ilerlediler.

İran bölgesinde Sünni grupları ele alarak isyanlar çıkartmak için kendi gruplarını ortaya koydular Amerika ile birlikte. Bkz. Khuzestan (Huzistan) ve Balucistan (Belucistan) olayları

Suriye’ye Amerika için Ortadoğu’dan el-kaide ve IŞID’e eleman toplayan elemanların geçişini sağlamak. Aynı zamanda da onların yok olacağını da bilerek kendi yandaşlarına sakın katılmayın uyarısında bulunmak

Arap Baharı’nın organizatör ekiplerinin Müslüman kesimini harekete geçirip kendileri ile bağlantıda olan Müslüman Kardeşler örgütünü oralarda yönetici kılmaya çalışmak.

Arap NATO’su fikri ve ardından gelen Türkiye Fabrikalarını, Firmalarını sadece kendi çıkarları ile ortak oldukları için Araplara satmak (Devlet çıkarları değil he, Tarikat çıkarları)

Amerika ile anlaşıp Arap liderlerini devirip kendi liderlerini geçirmeleri bile başlı başına Müslüman dünyasına yapılmış bir ihanettir. Görüyorsunuz Amerika ile iş yaptığı için kan gölüne döndü İslam Dünyası. Onlar sayesinde Libya, Suriye ve Irak’ta hem Müslümanlar birbirini doğradı hem de Sünniler kan kaybetti topraklarından oldu.

Şu an ÖSO ve HTŞ ile irtibat halinde olup da hareket eden grupta onları yönlendirmelerinden de net bir şekilde anlarsınız.

Ülkemiz aydınlık bir gelecek hatta bir milenyum daha yaşayabilmek için bu örgüt ile mücadele etmek için uğraşmalıdır. Devlet erklerine de tarikat ile ilgili kısımlarını yerleştirdikleri için devlet içerisinde devlet gibi davranmaktadırlar.

2002’den beri başlayan bu süreç’te vergilerin kendi tarikatlerine harcanması, kefilsiz kredilerle milyonlar verilmesi ve benzeri süreçler hatta vergi affı, vergi kaçırmalarıyla bir yerlere getirmeler ile iyice kendilerini palazlandırmaya çalıştılar.

Ayrıca şunu da belirtmek isterim. Bir dönem bir Osmanlı prensini İngilizlerden ayrılan Filistin özerk bölgesine Yahudi ve Filistin Halkı yöneticisi olarak teklif etmişlerdir. Osmanlının da bir kısmının Yahudi aileden sayıldığı ve belli ki İsrail devletini Müslümanları kandırarak Osmanlı prensi altında yapmaya çalıştıklarını görmekteyiz.

Bu da aslında Arap toplumunu da Müslümanlığı da içten fethetme operasyonunun farklı bir versiyonu olarak gözükmektedir. 5. Murad Mason olduğu gerçeğine bakılırsa Yahudi teşkilatlarına arada sırada Osmanlı yöneticilerini de katmaya çalıştıklarını rahatlıkla görebiliriz.

Ben Yahudi düşmanlığı yapma niyetinde de değilim. Sadece planlarını söyleyip ne kadar organize hareket ettiklerini göstermek için bunları kaleme alıyorum. Nakşilik ile nasıl devletleri ve Müslümanlığı içten fethetmeye çalıştıklarını da rahatlıkla görebilirsiniz.

Aslında içten içten yapılan bu örgütlenmenin ne kadar kendi çıkarları için işler yaptığını ve hayır kurumları gibiymişler ve zararsızız der gibi göstererek çalıştıklarını göstermektedir. Öyle yada böyle şu an Fetö ile beraber yürümüş o yollarda olan Paralel Devlet yolunu da daha net görebilirsiniz.

Kendileri bu gerçekleri bildiği için kaç haftadır yazdıklarım üzerinden darbe muhabbeti yapmaya çalışıyorlar. Çünkü kendilerinin fikri neyse zikri de odur. Türkiye Cumhuriyetini devirmeye çalışanlar kendi tarikat paralel devletleri ortaya çıkınca olabilecek her türlü olaya karşı önlem olsun diye yalandan ortaya iddia atıyor ki olma ihtimali olsa bile önlensin diye.

Darbe olmayacak çok basit şekilde sizin takke düşecek ve keliniz gözükecek yada maske düşecek ve gerçek yüzünüz ortaya çıkacak başka bir şey yok. Sonrasında halk kendi tercihini kendi yapacak. Suriye’de Şam’da namaz kılma hayalleri uğruna köpek olan ve az kalsın güneyimizi YPG’ye kalmasını sağlayacak ferasetsiz Nakşilerin tarikat devletini mi tutuyorsunuz? Yoksa Türkiye Cumhuriyeti için Fırat Kalkanı Operasyonu yapılması gerektiğini yoksa koridor kurulacak diye önlem alınması gerektiğini söyleyen ve pek çok kez Türkiye’yi kurtarmak için çabalayanın tarafını mı tutuyorsunuz?

Müslüman dünyası birliği için diyerek ateşe atanlar Müslüman dünyası lideri olamaz. Amerika ile el birliği yapan Nakşiler gitmeden de Müslüman Dünyası huzura kavuşmaz arkadaşlar. Müslüman dünyasından duyan bilen varsa onlar da buna göre önlemlerini alsınlar. Çünkü İŞİD’i Ortadoğu’ya atan Amerika ve bunlardı. İstediğiniz gibi araştırdığınızda bu sonuca rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Din ile Ahlak bir aradadır. Din ile Demokrasi de bir aradadır. Din ile akıl bir aradadır. Din ile gerçekler bir aradadır. Bunların arasında durmaya çalışanlar ise iblisin ordusudur. Müslümanlık barış ve huzur ister, bunlar kendi uğurlarında kan ve gözyaşı ister. Gerçek Mü’minler ile onların aralarında en büyük fark burada yatmaktadır.

Müslümanlar siz de hayatınızda huzur kalmadığını hissediyorsanız sebebi işte tam da bu hükumet sebebiyledir.

Eğer gerçekten bir düşman arıyorsanız o düşman içeride Amerika ortakları olarak iş yapan Müslümanım deyip Müslümanları kandırmaya çalışan paralarını bağış adı altında kendi sistemlerine kullanan ve müritlerini ise ayak işlerinde kullanıp beleşe çalışanlar ile büyüyen bu örgütlerdir. Eğer bakarsanız bu sistemde sadece sistemi bozmak için başkalarının yerine kayırma ile torpil ile yandaşlarını da aktarmaktadırlar.

Gerçekleri gören yolunu daha net kestirebilir. Feraset sahibi tüm devlet erklerini göreve çağırıyorum. Söylediklerimi araştırdığınızda daha net göreceksiniz demek istediğimi.

Beraber yürüdüler bu yollarda, beraber yıkmaya çalıştılar Türkiye Cumhuriyetini yıkma girişimlerine. Darbe yapmayı 2023 planlarında hazırlıyorlar. Onların 10 yıllık planları varsa bizim de vardır. Devlet erkleri, Milliyetçiler, Cumhuriyetçiler ve Gerçek Müslümanlar hepinizin görevi devleti ve adaletli paylaşımı sağlamaktır.

İç Savaş çıkartmaya çalışıyorlar dediğimde de Fetullah Gülen ve Erdoğan baş başa bunları yapmaya çalıştıklarını söylemeye çalışıyordum.

Uyuşturucu ve devletin içine fitne tohumları ekmekte üstlerine yok bu arada. İnsanların algıları ile oynayanlar bunlar. Devletin vatandaşlarını devlete karşı nasıl zehirlediklerini seneler boyunca net olarak gördüm. Teşhiste tam olarak hangi grubun yaptığını ise gördüğünüz gibi sizlere net bir şekilde söylüyorum. Alamut’un ellameleri gelmiş Selçuklu neslinin aynen başına bela olmaya çalıştı.

Siz siz olun Haşhaşi diye Fetö ile ortak hareket eden 10 köşeli yıldız barındıran Haşhaşileri barındırmayın.

Açıkçası söyleyeyim eğer Susurluk davası hala çıkmadıysa sebebi devlet içine sızan fetöcülerden çok Nakşilerin etkisindendir. Çünkü fetö asla Turgut Özal kadar yüksek seviye içten sisteme sızamadı.

Necip Hablemitoğlu, Muhsin Yazıcıoğlu, Uğur Mumcu, Recep Yazıcıoğlu, Kaşif Kozinoğlu, Eşref Bitlis, Ispartada olan bilim şehitlerimiz gibi nice şehitlerimiz sırf bu FETÖ ve NATÖ (Nakşi tarikat örgütü) aracılığıyla yapıldı. Hepsi de din yapılanması adı altında teşkilatlanıp gizlice casuslar ordusu olarak ilerleyip devletin siyasi erklerini ele geçirme operasyonu yapıyorlar.

Isparta uçak kazası bilim şehitleri

Nakşibendi tarikati içinde olanlara ve Fetullah Gülen’in örgütü içerisinde olanlara sesleniyorum. Eğer gerçek Müslümansanız Allah’ın uyarılarını dinleyin. Bakara Suresinde Allah’ın yolundan saptırmak ve alıkoymak için yoluna oturanlar kim derseniz bunlardır. Sizler onlara alet olursanız onlar gibi hüsrana uğrayanlardan olursunuz.

Gerçekten Devletinizi veya Dininizi seviyorsanız bunu yayın. Gerekirse Kopyala yapıştır yapın gerekirse sesli veya sözlü olarak çevrenize aktarın. Çünkü bu Beka Meselesi muhabbeti de benden çıkmıştı. Gerçekten insanlara bunu uyarmak gerçekten BEKA MESELESİDİR.

İşin kötü yanı ne biliyor musunuz? Gerçekten Müslümanları ikna etmek için planlarını sanki kehanetmiş gibi aktarıyorlar ardından da gerçekleşince de sanki ermiş gibi bakılmalarını sağlıyorlar. Sosyolojik olarak casusları ile rahatlıkla yapabilecekleri birkaç sihirbazlık yani illüzyon gösterisi ile bunları yapmaları da çok rahat oluyor. İnsanlar ardını düşünmediği için de kendilerine hayranlıkla bakıyorlar. Kanmayın. İnanmayın. Hepsi plan ve kurgu emin olun.

Devletini ve Dinini seven defansa gelsin. Jamiryo.

Batıda Techir Örnekleri

Batıda Techir Örnekleri
Devletler merkezi otoritesinin sürekliliğini sağlamak ve otoritenin gücü düştüğünde devleti korumak için bölünme veya başkası yararına faaliyet gösterme ihtimali olan güçleri topraklarında başka yerlere sürme hareketi yapmaktadır.
Hareketin ana sebebi çekirdek nüfusunun (öz kültür) olduğu topraklar yada kolay yeniden alabilir toprakların üzerine yerleştirilenlerin sonradan güç kazanılıncaya kadar büyük zarar vermesini engellemek.
Bakıyoruz dünyada yazılı 42 ana başlık olmak üzere 50 den fazla operasyon olmuştur. Bunlardan Almanya üzerinde olan art niyet ve şiddet barındıracak şekildedir. Almanların Namibya topraklarında yaptıkları da dahil hepsinde Ari ırk ve katliamları hedef alması da onların öz niyetlerinde bunun bulunduğunu göstermektedir.
Osmanlı topraklarında 1900’lere kadar geçen sürede o kadar az katliam veya asimilasyon olmuştur ki Balkanlar, Anadolu ve Afrika’da en az 300 sene elde kalmasına rağmen ortodoks kalmış ve toplum niteliklerini sürdürmüştür. Yunan, Sırp, Arap, Ermeni, Bulgar, Macar örneklerini istediğiniz gibi araştırıp görebilirsiniz.
Tekrar söylüyorum 1881’de sömürge yapılmış Cezayir 1950’lerde kurtulmuştur fakat Fransızca dili ile konuşmayan kalmamıştır. Aynı şekilde Hindistan’da İngilizce konuşmayan nadir kişi vardır.
densho_internmentcampmap_4294264a96e12319b3b8d6890a8664a4.fit-760w
Asimile ettiler bizi diyen veya katlettiler diyen tüm Hristiyan etmenler Osmanlı’ya pek temelsiz iddialarda bulunmaktadır. Arnavutlar sadece toplum olarak Müslümanlığı kabul etmiştir, etmeyene de bir şey yapılmış olsaydı emareleri görülürdü.
Celali isyanları gibi durumlarda İran etkisi, bozuk ekonomi veya Türkmen Alevilerin bağlantısı sebebiyle isyanlar olmuştur bu da zaten o bölgelerde bulunan Türkmenlerin yerine Sünni Türk, Sünni Kürt ve Sünni Arap yerleştirerek farklı bir yöne devşirmişlerdir. He tabi sonradan bu durum şimdi olan büyük sorunların da başlangıcını yapmıştır.
toplama-kampı-us-camps-for-japanese-maps-internment-camps-population
Gelelim yurt dışında bulunan techir muhabbetlerine. Fransızlar’ın sömürge olarak hakim olduğu Cezayir’de bağımsızlık savaşı sırasında ve İtalya’nın hakim olduğu Trablusgarp yani şimdi olan adıyla Libya’da 1930 yılında Müslüman ve yerel halka yapılan Toplama ve İmha kampları görmezden gelinmektedir.
Toplumların çoğu nüfusu o dönemde yok olmuştur veya dört tarafı çitler ile kapatıldığı açlıktan vefat etmiştir. Müslümanların bu batılı devletlerden büyük tazminat alma hakları vardır.
Amerika’lılar ise Amerika yerlilerine bu şekilde toplu imha kampları yapmışlardır. Şimdilerde reservoir diye belli bölgelerde özgürlüklerini tanıyor olsalar da adamlar kültürlerini asimile edecek kadar büyük zararlar verdiler o toplumlara.
japanese internment or concentration camp of America
Gelelim Osmanlı benzeri techir modellerine:
1939 yılından itibaren İngiltere, Amerika, Hindistan ve Kanada topraklarında İtalyan, Japon ve Almanları sınırlar veya önemli yerlerden alıp toplama kamplarında tutmuşlardır.
Bilenler bilir Amerika’nın %25’i Amerika’nın kuzeyinin ise %50 ye yakını Almandır. O dönemde bile o kadar çok olmasa da yine yakın bir etki altında olduğu açıktır. O yüzden adamlar içten işgal olur diye korkmuşlardır.
Camp Locations
Topraklarına düşman işgalinin bir gıdımı bile olmadığı halde bu kültürlerin insanlarını Amerika’nın iç kesimlere alması aslında önlemlerin daha şartlara yakınsamadan bile yapıldığında bile normal olduğunu düşündürtüyor İngiliz ve Amerikan kafasına göre.
Amerika örneğine baktığınızda California ve Washington Eyaletinde olan Japonları alıp Nebraska, Wyoming gibi çöl bölgelerine toplamışlar ve orada savaş bitimine kadar da tutmuşlardır. İşin garip yanı da tarafsız denildiği 1939 tarihinde bunu yapması aslında hangi tarafı seçtiğinin de göstergesi olmuş ama bu tarihi okuyamayanlar Pearl Harbor baskını sayesinde savaşa girdiklerini düşüneceklerdir.
Kuzeyde olan Almanları da almıştır güney tarafta bulunan Amerika Milliyetçileri olduğu topraklara yerleştirmiştir.
Internment-Map-Tashme-Project-11
Kanada’ya bakıyoruz aynı şekilde 1939 tarihinde British Columbia topraklarından aldıkları Japonları iç kesimlerde bulunan Alberta topraklarına yerleştirmişlerdir.
İngilizler ise Katolik olarak gördükleri İrlandalıları Protestan Almanlar ile savaşırken isyan ederler riski yüzünden alıp aynı şekilde kamplara tıkmışlardır.
İngiltere’de bulunan Hindistan sömürgesine baktığınızda da aynı şekilde Japon, alman ve İtalyanları 1939 yılından itibaren kamplara taşımışlardır.
Resimleri olmadığı için bunları linkler üzerinden göstermek istedim.
Sovyetlerin 1942 yılında yaptığı Kırım Türkleri dahil pek çok kişinin Orta Asya’da bulunan toplama kamplara yollanması ve 1990 yılında dağılma sırasında da aynı şekilde yapılmasını da es geçmemek gerekmektedir.
Osmanlı toplama veya içe göç (güvenli alana) götürme kamplarına o dönemde katliam veya genocide diye yaftalamalarının saçmalığı burada ortaya çıkmaktadır.
Devletin o dönemde savaşta olduğu ve bu zaaftan faydalandıkları belli olan toplumların güvenli bölgelere dağıtılması da çok normaldir. Nitekim bir sene sonra Doğu Anadolu’ya bakarsanız ne kadar doğru bir karar verildiği ve buna rağmen Rus eline düştüğünü göreceksinizdir.
internment_map
Ermenilerin dil yakınlığı nedeniyle bu topraklarda kalmak için Kürt gibi kendilerini tanıtmalar veya orada bulunan karşılıklı birbiri ile savaşan Müslüman ve Hristiyanların etkisi ile nüfusların karşılıklı azalmasının da normaldir.
Ermeni devleti bölgesinin gelişme endeksinin yavaş olması ve diğer Suriye ile Irak topraklarında bulunan Ermenilerin Kardashian’larda olduğu gibi batıya göç etmesi sonucu o bölgede o toplumların nüfus yüzdelerinin az olması da normaldir. 10 Milyon nüfuslu Türkiye’nin 90 senede 7 kat nüfusu artmıştır.
Bakıyoruz Ermeni nüfusu 1 Milyon civarı söylenmektedir. 1.161.169 Ermeni kayıtlardadır. Şimdi eğer hiç Kürtleşmemiş ve yurt dışına çıkmamış olsa toplamda devletlerinin de olmaması sebebiyle en fazla 6 milyon en fazla 7 milyon nüfusa sahip olacaklardı Türk topraklarında.
Şu an Dünya’da yaşayan 8 Milyon’a yakın Ermeni olması da aslında oranın pek de eksilmediğini göstermektedir. Özellikle savaş sonrası Fransa, Amerika, Rusya ve Ermenistan bölgelerine gitmeleri de çok normaldir. Oralarda da asimile olma oranlarının da çok yüksek olacağı belirgindir.
canada concentration camp map
Buna rağmen nüfuslarının hepsinin Türkler tarafından katledildiğini iddia etmek tamamen hainliğin ikinci bir yüzü olarak görüyorum.
Bizanslıların kilise farkları ve İran ile savaşları sırasında pek çok kez orada bulunan Ermenileri Batıya götürdükleri görülmektedir. İsteyenler oraya Bizans tarafından götürülen (800’lerin başında) Sparta Ermenilerinin isyanını ve sonradan Sicilya’ya gitmelerini okusunlar.
Aynı zamanda Balkanlara da pek çok kez Ermenileri yerleştirdiklerini de görebilirsiniz.
Burada olan şu kesit Bizanslıların Ermenilere karşı olan tavrını özetlemektedir.
“A transplantation on a vaster plan was conceived by Maurice and it was partially carried out. Maurice, who may have been of Armenian descent, though this is extremely doubtful (13), found the Armenians extremely troublesome in their own homeland. The plan which he conceived called for the cooperation of the Persian king in the removal from their homes of all Armenian chieftains and their followers. According to Sebeos, Maurice addressed the Persian king as follows: The Armenians are “a knavish and indocile nation. They are found between us and are a source of trouble. I am going to gather ‘mine and send them to Thrace; [15] send yours to the East. If they die there, it will be so many enemies that will die; if, on the contrary, they kill, it will be so many enemies that they will kill. As for us, we shall live in peace. But if they remain in their country, there will never be any quiet for us”. Sebeos further reports that the two rulers agreed to carry out this plan, but apparently the Persians failed to cooperate, for when the Byzantine emperor gave the necessary orders and pressed hard for their execution, many Armenians fled to Persia (14). The Byzantines, however, did carry out the deportation, though only in part. In ordering this removal, Maurice’s real motive was, no doubt, the fact that he needed the Armenians as soldiers in Thrace.”
Devamında da Ermenileri Deportation yani dışladıklarını görüyoruz.
İsteyen yazıyı topluca okuyarak sonradan neden Ermenilerin Bizanslıları sevmeyip Selçuklu tâbiyetine girdikleri ve millet-i sâdıka olduklarını anlarsınız.
İngilizlerin ve İngiliz ayakları (Amerika, Kanada, Hindistan) yaptıkları “Concentration Camp” yani “Toplama Kamplarına” diğer halklardan farklı olarak “Internment Camp” demeleri de aslında nasıl bir şekilde diğerlerinden farklı bir algı oluşturmaya çalıştıkları ve Toplama Kampı olmasına rağmen insanlara cici gözüktükleri görülmektedir.
Osmanlı’nın yaptıkları Techir kampları da bu kapsamda yer alırsa Internment Camp adı ile kabul edilmelidir bu duruma göre. Diğer türlü Batılıların tüm kamplarının adının da Concentration Camp olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Eğer birisi imha diğeri toplama kampı ise o zaman Osmanlı’nın Ermenilerinin karşılıklı toplumu İmha’dan kurtarma kampları olduğunu unutmamaları gerekmektedir.
Batılılar da aslında savaştan istifade ederek o topraklarda olan azınlıkların dağıtılması için uğraştıklarını görmektesiniz. Aslında o asimilasyon politikaları için zemin hazırlayan ve diğer toplumları yok olmalarını hazırlayan bir durum oldukları görülmektedir. Yoksa işgal bile edilmemiş veya tehlikesi çok düşük olmuş topraklarda böyle şeyler yapılması normal gözükmemektedir. Batılıların yaptıklarının bizim gibi sıkıntılı zamanlarda halkın refahını düşünmekten çok utanç verici bir asimilasyon politikası olarak değerlendiriyorum.
Eğer görmek isterseniz Yakın çağda o Toplama Kampı listesi:
1- Argentina
2- Australia
3- Austria-Hungary
4- Bosnia and Herzegovina
5- Cambodia
6- Canada
6.1- List of World War I prisoner-of-war camps in Canada
6.2- Ukrainian Canadian internment
6.3- List of World War II prisoner-of-war camps in Canada
6.4- Internment of Jewish refugees
6.5- German Canadian internment
6.6- Italian Canadian internment
6.7- Japanese internment and relocation centres
6.7.1- Camps and relocation centres in the West Kootenay and Boundary regions
6.7.2- Self-supporting centres in the Lillooet-Fraser Canyon region
6.7.3- Camps and relocation centres elsewhere in Canada
7- Channel Islands
8- Chile
9- China
9.1- Harry Wu
9.2- Falun Gong
9.3- Uyghurs
10- Croatia
10.1- World War II
10.2- Yugoslav wars
11- Cuba
12- Denmark
12.1- Before and during World War II
12.2- After World War II
13- Finland
13.1- Finnish Civil War
13.2- WWII (Continuation War)
14- France
14.1- Devil’s Island
14.2- Algeria
14.3- Spanish Republicans
14.4- Vichy France
15- Germany
15.1- German South West Africa, 1904–1908
15.2- World War I
15.3- The Third Reich
16- Hong Kong
17- British-India
17.1- World War I
17.2- World War II
18- Ireland
19- Italy
20- Japan
20.1- Japanese World War II camps in Asia
21- South Korea
22- Libya
23- Montenegro
24- Netherlands
25- New Zealand
26- Norway
27- North Korea
28- Ottoman Empire and Turkey
29- Paraguay
30- Poland
31- Russia and the Soviet Union
31.1- After 1990s
32- Serbia
33- Slovakia
34- South Africa
35- Spain
36- Sri Lanka
37- Sweden
38- Switzerland
39- United Kingdom
39.1- Bermuda
39.2- Cyprus
39.3- England
39.4- Ireland: pre-1922
39.5- Isle of Man
39.6- Kenya
39.7- Malaya
39.8- Northern Ireland
39.9- Scotland
39.10- South Africa
39.11- Wales
40- United States
40.1- Indigenous people
40.1.1- Cherokee
40.1.2- Dakota
40.1.3- Navajo
40.2- Philippines
40.3- German-Americans during World War I
40.4- Japanese-, German-, Italian-Americans and Native Alaskans during World War II
40.5- Political dissidents
40.6- Vietnam War
40.7- Afghan War and the occupation of Iraq
41- South and North Vietnam
42- Yugoslavia
42.1- Nazi camps
42.2- Communist camps
Gördüğünüz gibi Osmanlı’dan daha çok ve daha fazla sayıda kişi batılıların toplama kamplarında ya can vermiş yada açlıktan kırılmıştır. Osmanlı’da bir kez olmuş ve Yunanlıların Kıbrıs ve başka yerlerde yaptıkları sebebiyle denklik sebebiyle Türkiye’de de zararı denkleştirecek bazı hamleler olmuştur. 1954 – 1960 – 1974 arası Kıbrıs Türklerine yapılan baskılar hatırlanmalıdır onların sebepleri olarak.
Başka türlü Görüldüğü üzere Türklere dokunulmadıkça veya şiddet uygulanmadıkça bir şey yapılmadığı görülecektir. Ona göre ülkemize kötü ülke olarak gösterip toprak almaya çalışanların oyunlarına halkların düşmemesi ve bu durumu daha net ve objektif gözlerle görmeleri gerekmektedir. Uzun bir yazı oldu umarım anlaşılır olmuştur. İyi günler dilerim.

Kandil Operasyonu

Kandil Operasyonu
 
Operasyona uzun vadeli bakmak lazımdır.
 
Afrin sonrası oluşan statükoda ABD ile Erdoğan görüşmelere başladı bildiğiniz üzere. Bu görüşme içerisinde sadece Membiç üzerinde planlar yapıldığını mı düşünüyorsunuz?
 
Amerika’nın YPG = PKK denklemini bozmak için en büyük ihtiyacı PKK’nın merkezine operasyon düzenlenip bir kaç kadrosunu yok etmekten ileri gelmektedir.
 
Yani açıkcası biz YPG’yi bitirmeden Kandil’e girdiğimizde YPG’yi legalleştirmiş oluruz.
 
Olayı Başkanlık sistemi yapmaya çalışan gözünden baktığınızda onun seçim öncesi menfaatine de gelen bu durum Amerika ile anlaşmalarında ortak nokta olduğu da açık bir şekilde görülüyor.
 
Amerika’da bunun karşılığında Eyalet sistemini kurdurarak “bu işi barış içinde çözelim” muhabbetine girecek Erdoğan aracılığıyla.
 
Siz sadece Amerika ile Suriye için mi anlaştı zannettiniz.
 
Amerika ile Irak konusunda da Türkiye konusunda da anlaştılar.
 
Suriye’de Membiç bölgesinde olan olaylar hakkında alınıp verileni tam bilmediği için yorum yapmayacağım. Fakat PKK’nın yerini Amerika ve YPG alacağı da yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
 
 
Ezidilerin bulunduğu bölgede PKK’yı konuşlandırıyorlardı. Sonradan burada olan militanları yerine kendi üssünü eklediler. Kim ne derse desin söyledikleri sözler bahane ve kılıftır. Anlaşmadan sonra YPG’lileri oraya yerleştirirse şaşırmayın.
 
Kandile operasyon Amerika’nın çok işine geliyor. Elinde bulunan Doğu Fırat’ı tehlike altına alacak ihtimali kaldırıyor.
 
Ayrıca bu durum başka bir durumu da ortaya çıkarıyor. Erdoğan’ın başkanlık sistemine geçildiğinde Eyalet sistemi kurmaya çalışacağı için ileride göreceksiniz PKK gibi bir duruma ihtiyaç kalmayacaktır.
 
Amerika ile anlaşmada bu olayı biz halledeceğiz diyerek böyle bir plan yaptığını düşündürtecek olaylar bulunmaktadır.
 
İnsanların yaptıkları ve uğraştıkları üzerinden baktığınızda bu tablo ortaya çıkıyor. Tabi insanlar yani sizler görmek istediklerini gördükleri için şimdilik bu olayı pek umrusamayacaksınızdır.
 
Zamanla göreceksiniz. Umarım bu durumu geç olmadan fark edersiniz. Ortak olarak kendi çiftliklerinde gibi halkın ihtiyaçları dışında hareketleri etmesini ancak gözü boyanmamış insanlar görebilir.
 
Gözü boyanmışlar da gerçeği görebilecek kadar fark edebildiği zaman da olur. Göstermekten çekinmeyecekleri zamanda olduğu gösterecekleri için geç kalmış olurlar. Ben uyarmış olayım ve bahsetmiş olayım da sonradan neden söylemedin demiş olmayın.
 
İyi günler dilerim.

ABD – Küba – Guantanamo

ABD – Küba – Guantanamo
 
Soğuk savaş sırasında kanlı buçaklı düşman iki devletin adıdır ABD ve Küba.
 
1990 sonrası dönemde baktığımızda daha farklı bir gerçek ile karşılaşırız.
 
Guantanamo üssü ile pekiştirilmiş bir zorunlu ortaklık hüküm sürmektedir.
 
İdealist kişiliğiyle ön plana çıkan che ile yanında yönetici vasfında olan fidel castronun hikayesini iyi anlatım veya kötüleme olarak duymuşsunuzdur.
 
Soğuk savaş sonrası sovyetler dağıldı ve Castro ekonomik zorluklar ile birlikte Amerika ile aralarında olan buzları da eritme durumunda kaldı.
 
Ülkesi mutluluk devleti olarak tanınsa da sağlık sektöründe atılımları olsa da şu an aile devleti konumuna gelmiştir. Fidel Castro sonrasına baktığımızda hem Amerika yanında duran hem de aile şirketi gibi yönetilmektedir.
 
Amerika’nın yanında durmasını da şuradan çıkartıyorum.
 
Guantanamo üssü dediğin yer Küba’nın başkentine uzak doğu eyaletlerinden birisidir.
 
Bu üs Sovyetler döneminin acısını çıkarır gibi hükmetme ve kanunsuz işlerini orada halletme yerine dönmüştür.
 
2002 yılından itibaren Irak 2001’den itibaren Afgan tutukluların hepsi orada tutulmuş ve işkence görüntüleri dünyada pek gösterilmese de Müslümanlara gösterilerek IŞID gibi oluşumlara güç kazandırıldı.
 
Amerika ile Küba arasında nasıl bir anlaşma olduysa artık orası kuruldu.
 
Guantanamo denilen yer Küba’da olduğu için ne gazeteci düzgünce uğrar ne Amerika kanunlarına tabi olur. Tamamen işkence üssü olarak işlem yapar.
 
Küba sadece nesilden nesile bir idare için veya ekonomik olarak sıkıntıda olacaklarından böyle bir şey yaptıysa vay haline.
 
Eskiden düşman görüp sonra itaat merkezine girmesi ve son dönemde (Obama yada Trump hangisi tam hatırlamıyorum) ziyarete giderek ilk defa ilişkileri geliştirdiğini göstermesi ne kadar da sistemini kontrol altına aldığını göstermektedir.
 
Küba en az 25 senedir Amerikanın kendince ehlileştirdiği bir devlet olmuştur. Sağlık sektöründe olan kanser aşısı ile de kısa süreli de olsa ilişkilerin ısındığı ve pışpışlayarak bilgilerini ticari anlaşma olarak ele almak üzere kullandığını görüyoruz.
 
O bölgede yapılanlar unutulmamalı. Kim bilir ne diyerek aldıkları insanları suçlayarak oralarda ne diye işkencelerde bulundular.
 
Orası kapanmadıkça müslümanlar olarak Kudüs’te yapmaya çalışılan durumun aynısını orada da göstermemiz gerekli diye düşünüyorum.
 
Bugün o müslümanlara yapan yarın bize müslüman diye yapmayacağı ne malum?

Hard Die 3 Algı Oyunları

Sene 1995. Bill Clinton Amerikan başkanı. O dönemde popüler Zor Ölüm adlı filmin bazı sahneleri çok konuşulacak ölçekte şeyler barındırıyor.

Herkesin anlaması için örnek bir dizi linki buldum:
http://www.hdizlefilmi.net/zor-olum-3-izle-turkce-dublaj.…/6

Dizi içerisinde pek çok mesaj ve birilerini merakta bırakan mesajlar bırakmaktadır. Örneğin Bomba paketini zarar verici olduğu için çocuklardan uzak tutmaya çalışan iyi ve kötü karakterler. Bu iyi yönlü çalışma olarak ele alınabilir. Fakat:

Çocuklara oynanan bir fil oyunu ve okul sahnesi bulunmaktadır. Bu sahne içerisinde dikkat çeken bir olay var. 42’den 21 çıkarsa ne kalır sorusu ile birlikte ilerleyen süreçlerde yapılan verilen mesajlar silsilesidir.

Dakikaları şu şekildedir:
1:03:42
42 den 21 çıkarsa ne kalır

1:12:30
Buldum Hillary Clinton 42. Başkan
Cevap: O 43. Başkan olacak

1:20:00 21
Başkan Chester A Arthur. New York’ta bir Gümrükte çalıştığını biliyor musun?

Amerikan derin devletinin gerçek amacının ne olduğu burada ortaya çıkıyor. Normalde 42. Başkan o dönemin de başkanı. Bill Clinton başta olduğu zaman geleceğe yönelik Hillary Clinton’ı başkan olarak seçtirmek istiyorlarmış.

Tabi size bu mantıksız gelebilir. Çünkü bu dönemde Bush seçildi ve sonrasında Obama ve şimdi Hillary Clinton seçilmek isteniyor.

İşin garip yanı Film içerisinde Donald Trump’ta iş adamı olarak geçiyor. O da yaptıkları ile dalga geçilen fakat iş yapılmak ile memnun gösterilen birisi algısı var.

Şimdi gelelim Amerika Başkanları listesine:
https://tr.wikipedia.org/…/Amerika_Birle%C5%9Fik_Devletleri…

Aslında üst akıl dediklerinin de çok matah bir zekaya sahip olduğu gözükmüyor. Öyle olsa Bush dönemi olmadan clinton hanedanı seçimde devam ederdi.

Neyse gelelim günümüze. yine seçimler var ve bu sefer adaylar film içerisinde geçen iki kişi Donald Trump ve Hillary Clinton.

O dönemde seçemediklerini şimdi başkan yapmak için karşısına önceden güvendikleri fakat ticaret dışında dalga geçilecek gördükleri Trump’ı aday gösterdiler belli ki.

Film içeriğine bakılınca şunu söyleyebilirim.

21. Başkan Gümrükte çalışması ve kölelere karşı yaptıkları sonrası yükselmiş ve başkanlık döneminde öldürülmüş olması dikkati çekiyor.

Burada verilen mesaj sonrası filmde bulunan kötü karakterde bir yerde toplanmış ve alman aksanlı çevresi ile birlikte kutlama yapmıştır. İnsanların özgürlükleri ile başlayan konuşması alınan altınlar ile tüm dünyaya hakim olacaklarını dile getirmiştir.

partililer

Bill Clinton sanırım o dönemde de bir yanlış yapmış olacak ki sonrasında Monica ile olan ilişkileri ileri dönemlerde açığa çıkmış ve Hillary Clinton’ın eşi olarak görevden alınmıştır.

Gerçekte 42. gizli başkanın Hillary Clinton olduğu buradan da anlaşılıyor.

42 de 21 çıkarılması da onlara göre hata yapanların şantaj yada ölüm ile görevden ayrılması demek oluyor.

Amerika Başkanlarının 5-10 tanesi suikast kurbanı olarak gözüküyor. İşin garip yanı altta bulunan resimde de gördüğünüz üzere İkinci dünya Savaşı öncesi Cumhuriyetçilerden çıkan Aileler sonrasınra Demokratlar kesimine geçmiş olması.

Partiler içerisinde bu değişimden sonra siyasi suikastler de değişim göstermiş oluyor.

Amerikan parlemento ve aileleri arasında nasıl bir değişim olduysa artık demokrat, cumhuriyetçi değişimi olmuş. Son dönemlere kadar da bazı istisnalar hariç iki dönemde bir karşı kutba yönelmiş seçimler.

Muhammed Ali’nin cenazesinde kadının seçileceğinden bahsetmesi de gelecekte trump’ı istemediklerinin göstergesi.

Halk Trump’çı ve derin devlet ise Hillary’ci. Çünkü Hillary daha kendilerinden ve kolaylıkla istedikleri şekilde devlete yön verebilir.

Trump seçilirse Hristiyan – Yahudi karşıtlığı ilerlemesi ve Ortadoğu savaşlarında farklı yönelim olabilir. Eğer Hillary seçilirse Ortadoğu’da parçalanma en etkili haliyle devam edecektir.

Şu an için iki tarafta bizi yok görse de en azından Trump daha dobra, hafif salak ve mantıklı olacağı için onun seçilmesi daha sıradan geliyor.

Tabi zaman ne gösterecek bilemem. İkisine de “bizimle deyilsın” diyerek uğraşmamak en mantıklısı aslında.