Batıda Techir Örnekleri

Batıda Techir Örnekleri
Devletler merkezi otoritesinin sürekliliğini sağlamak ve otoritenin gücü düştüğünde devleti korumak için bölünme veya başkası yararına faaliyet gösterme ihtimali olan güçleri topraklarında başka yerlere sürme hareketi yapmaktadır.
Hareketin ana sebebi çekirdek nüfusunun (öz kültür) olduğu topraklar yada kolay yeniden alabilir toprakların üzerine yerleştirilenlerin sonradan güç kazanılıncaya kadar büyük zarar vermesini engellemek.
Bakıyoruz dünyada yazılı 42 ana başlık olmak üzere 50 den fazla operasyon olmuştur. Bunlardan Almanya üzerinde olan art niyet ve şiddet barındıracak şekildedir. Almanların Namibya topraklarında yaptıkları da dahil hepsinde Ari ırk ve katliamları hedef alması da onların öz niyetlerinde bunun bulunduğunu göstermektedir.
Osmanlı topraklarında 1900’lere kadar geçen sürede o kadar az katliam veya asimilasyon olmuştur ki Balkanlar, Anadolu ve Afrika’da en az 300 sene elde kalmasına rağmen ortodoks kalmış ve toplum niteliklerini sürdürmüştür. Yunan, Sırp, Arap, Ermeni, Bulgar, Macar örneklerini istediğiniz gibi araştırıp görebilirsiniz.
Tekrar söylüyorum 1881’de sömürge yapılmış Cezayir 1950’lerde kurtulmuştur fakat Fransızca dili ile konuşmayan kalmamıştır. Aynı şekilde Hindistan’da İngilizce konuşmayan nadir kişi vardır.
densho_internmentcampmap_4294264a96e12319b3b8d6890a8664a4.fit-760w
Asimile ettiler bizi diyen veya katlettiler diyen tüm Hristiyan etmenler Osmanlı’ya pek temelsiz iddialarda bulunmaktadır. Arnavutlar sadece toplum olarak Müslümanlığı kabul etmiştir, etmeyene de bir şey yapılmış olsaydı emareleri görülürdü.
Celali isyanları gibi durumlarda İran etkisi, bozuk ekonomi veya Türkmen Alevilerin bağlantısı sebebiyle isyanlar olmuştur bu da zaten o bölgelerde bulunan Türkmenlerin yerine Sünni Türk, Sünni Kürt ve Sünni Arap yerleştirerek farklı bir yöne devşirmişlerdir. He tabi sonradan bu durum şimdi olan büyük sorunların da başlangıcını yapmıştır.
toplama-kampı-us-camps-for-japanese-maps-internment-camps-population
Gelelim yurt dışında bulunan techir muhabbetlerine. Fransızlar’ın sömürge olarak hakim olduğu Cezayir’de bağımsızlık savaşı sırasında ve İtalya’nın hakim olduğu Trablusgarp yani şimdi olan adıyla Libya’da 1930 yılında Müslüman ve yerel halka yapılan Toplama ve İmha kampları görmezden gelinmektedir.
Toplumların çoğu nüfusu o dönemde yok olmuştur veya dört tarafı çitler ile kapatıldığı açlıktan vefat etmiştir. Müslümanların bu batılı devletlerden büyük tazminat alma hakları vardır.
Amerika’lılar ise Amerika yerlilerine bu şekilde toplu imha kampları yapmışlardır. Şimdilerde reservoir diye belli bölgelerde özgürlüklerini tanıyor olsalar da adamlar kültürlerini asimile edecek kadar büyük zararlar verdiler o toplumlara.
japanese internment or concentration camp of America
Gelelim Osmanlı benzeri techir modellerine:
1939 yılından itibaren İngiltere, Amerika, Hindistan ve Kanada topraklarında İtalyan, Japon ve Almanları sınırlar veya önemli yerlerden alıp toplama kamplarında tutmuşlardır.
Bilenler bilir Amerika’nın %25’i Amerika’nın kuzeyinin ise %50 ye yakını Almandır. O dönemde bile o kadar çok olmasa da yine yakın bir etki altında olduğu açıktır. O yüzden adamlar içten işgal olur diye korkmuşlardır.
Camp Locations
Topraklarına düşman işgalinin bir gıdımı bile olmadığı halde bu kültürlerin insanlarını Amerika’nın iç kesimlere alması aslında önlemlerin daha şartlara yakınsamadan bile yapıldığında bile normal olduğunu düşündürtüyor İngiliz ve Amerikan kafasına göre.
Amerika örneğine baktığınızda California ve Washington Eyaletinde olan Japonları alıp Nebraska, Wyoming gibi çöl bölgelerine toplamışlar ve orada savaş bitimine kadar da tutmuşlardır. İşin garip yanı da tarafsız denildiği 1939 tarihinde bunu yapması aslında hangi tarafı seçtiğinin de göstergesi olmuş ama bu tarihi okuyamayanlar Pearl Harbor baskını sayesinde savaşa girdiklerini düşüneceklerdir.
Kuzeyde olan Almanları da almıştır güney tarafta bulunan Amerika Milliyetçileri olduğu topraklara yerleştirmiştir.
Internment-Map-Tashme-Project-11
Kanada’ya bakıyoruz aynı şekilde 1939 tarihinde British Columbia topraklarından aldıkları Japonları iç kesimlerde bulunan Alberta topraklarına yerleştirmişlerdir.
İngilizler ise Katolik olarak gördükleri İrlandalıları Protestan Almanlar ile savaşırken isyan ederler riski yüzünden alıp aynı şekilde kamplara tıkmışlardır.
İngiltere’de bulunan Hindistan sömürgesine baktığınızda da aynı şekilde Japon, alman ve İtalyanları 1939 yılından itibaren kamplara taşımışlardır.
Resimleri olmadığı için bunları linkler üzerinden göstermek istedim.
Sovyetlerin 1942 yılında yaptığı Kırım Türkleri dahil pek çok kişinin Orta Asya’da bulunan toplama kamplara yollanması ve 1990 yılında dağılma sırasında da aynı şekilde yapılmasını da es geçmemek gerekmektedir.
Osmanlı toplama veya içe göç (güvenli alana) götürme kamplarına o dönemde katliam veya genocide diye yaftalamalarının saçmalığı burada ortaya çıkmaktadır.
Devletin o dönemde savaşta olduğu ve bu zaaftan faydalandıkları belli olan toplumların güvenli bölgelere dağıtılması da çok normaldir. Nitekim bir sene sonra Doğu Anadolu’ya bakarsanız ne kadar doğru bir karar verildiği ve buna rağmen Rus eline düştüğünü göreceksinizdir.
internment_map
Ermenilerin dil yakınlığı nedeniyle bu topraklarda kalmak için Kürt gibi kendilerini tanıtmalar veya orada bulunan karşılıklı birbiri ile savaşan Müslüman ve Hristiyanların etkisi ile nüfusların karşılıklı azalmasının da normaldir.
Ermeni devleti bölgesinin gelişme endeksinin yavaş olması ve diğer Suriye ile Irak topraklarında bulunan Ermenilerin Kardashian’larda olduğu gibi batıya göç etmesi sonucu o bölgede o toplumların nüfus yüzdelerinin az olması da normaldir. 10 Milyon nüfuslu Türkiye’nin 90 senede 7 kat nüfusu artmıştır.
Bakıyoruz Ermeni nüfusu 1 Milyon civarı söylenmektedir. 1.161.169 Ermeni kayıtlardadır. Şimdi eğer hiç Kürtleşmemiş ve yurt dışına çıkmamış olsa toplamda devletlerinin de olmaması sebebiyle en fazla 6 milyon en fazla 7 milyon nüfusa sahip olacaklardı Türk topraklarında.
Şu an Dünya’da yaşayan 8 Milyon’a yakın Ermeni olması da aslında oranın pek de eksilmediğini göstermektedir. Özellikle savaş sonrası Fransa, Amerika, Rusya ve Ermenistan bölgelerine gitmeleri de çok normaldir. Oralarda da asimile olma oranlarının da çok yüksek olacağı belirgindir.
canada concentration camp map
Buna rağmen nüfuslarının hepsinin Türkler tarafından katledildiğini iddia etmek tamamen hainliğin ikinci bir yüzü olarak görüyorum.
Bizanslıların kilise farkları ve İran ile savaşları sırasında pek çok kez orada bulunan Ermenileri Batıya götürdükleri görülmektedir. İsteyenler oraya Bizans tarafından götürülen (800’lerin başında) Sparta Ermenilerinin isyanını ve sonradan Sicilya’ya gitmelerini okusunlar.
Aynı zamanda Balkanlara da pek çok kez Ermenileri yerleştirdiklerini de görebilirsiniz.
Burada olan şu kesit Bizanslıların Ermenilere karşı olan tavrını özetlemektedir.
“A transplantation on a vaster plan was conceived by Maurice and it was partially carried out. Maurice, who may have been of Armenian descent, though this is extremely doubtful (13), found the Armenians extremely troublesome in their own homeland. The plan which he conceived called for the cooperation of the Persian king in the removal from their homes of all Armenian chieftains and their followers. According to Sebeos, Maurice addressed the Persian king as follows: The Armenians are “a knavish and indocile nation. They are found between us and are a source of trouble. I am going to gather ‘mine and send them to Thrace; [15] send yours to the East. If they die there, it will be so many enemies that will die; if, on the contrary, they kill, it will be so many enemies that they will kill. As for us, we shall live in peace. But if they remain in their country, there will never be any quiet for us”. Sebeos further reports that the two rulers agreed to carry out this plan, but apparently the Persians failed to cooperate, for when the Byzantine emperor gave the necessary orders and pressed hard for their execution, many Armenians fled to Persia (14). The Byzantines, however, did carry out the deportation, though only in part. In ordering this removal, Maurice’s real motive was, no doubt, the fact that he needed the Armenians as soldiers in Thrace.”
Devamında da Ermenileri Deportation yani dışladıklarını görüyoruz.
İsteyen yazıyı topluca okuyarak sonradan neden Ermenilerin Bizanslıları sevmeyip Selçuklu tâbiyetine girdikleri ve millet-i sâdıka olduklarını anlarsınız.
İngilizlerin ve İngiliz ayakları (Amerika, Kanada, Hindistan) yaptıkları “Concentration Camp” yani “Toplama Kamplarına” diğer halklardan farklı olarak “Internment Camp” demeleri de aslında nasıl bir şekilde diğerlerinden farklı bir algı oluşturmaya çalıştıkları ve Toplama Kampı olmasına rağmen insanlara cici gözüktükleri görülmektedir.
Osmanlı’nın yaptıkları Techir kampları da bu kapsamda yer alırsa Internment Camp adı ile kabul edilmelidir bu duruma göre. Diğer türlü Batılıların tüm kamplarının adının da Concentration Camp olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Eğer birisi imha diğeri toplama kampı ise o zaman Osmanlı’nın Ermenilerinin karşılıklı toplumu İmha’dan kurtarma kampları olduğunu unutmamaları gerekmektedir.
Batılılar da aslında savaştan istifade ederek o topraklarda olan azınlıkların dağıtılması için uğraştıklarını görmektesiniz. Aslında o asimilasyon politikaları için zemin hazırlayan ve diğer toplumları yok olmalarını hazırlayan bir durum oldukları görülmektedir. Yoksa işgal bile edilmemiş veya tehlikesi çok düşük olmuş topraklarda böyle şeyler yapılması normal gözükmemektedir. Batılıların yaptıklarının bizim gibi sıkıntılı zamanlarda halkın refahını düşünmekten çok utanç verici bir asimilasyon politikası olarak değerlendiriyorum.
Eğer görmek isterseniz Yakın çağda o Toplama Kampı listesi:
1- Argentina
2- Australia
3- Austria-Hungary
4- Bosnia and Herzegovina
5- Cambodia
6- Canada
6.1- List of World War I prisoner-of-war camps in Canada
6.2- Ukrainian Canadian internment
6.3- List of World War II prisoner-of-war camps in Canada
6.4- Internment of Jewish refugees
6.5- German Canadian internment
6.6- Italian Canadian internment
6.7- Japanese internment and relocation centres
6.7.1- Camps and relocation centres in the West Kootenay and Boundary regions
6.7.2- Self-supporting centres in the Lillooet-Fraser Canyon region
6.7.3- Camps and relocation centres elsewhere in Canada
7- Channel Islands
8- Chile
9- China
9.1- Harry Wu
9.2- Falun Gong
9.3- Uyghurs
10- Croatia
10.1- World War II
10.2- Yugoslav wars
11- Cuba
12- Denmark
12.1- Before and during World War II
12.2- After World War II
13- Finland
13.1- Finnish Civil War
13.2- WWII (Continuation War)
14- France
14.1- Devil’s Island
14.2- Algeria
14.3- Spanish Republicans
14.4- Vichy France
15- Germany
15.1- German South West Africa, 1904–1908
15.2- World War I
15.3- The Third Reich
16- Hong Kong
17- British-India
17.1- World War I
17.2- World War II
18- Ireland
19- Italy
20- Japan
20.1- Japanese World War II camps in Asia
21- South Korea
22- Libya
23- Montenegro
24- Netherlands
25- New Zealand
26- Norway
27- North Korea
28- Ottoman Empire and Turkey
29- Paraguay
30- Poland
31- Russia and the Soviet Union
31.1- After 1990s
32- Serbia
33- Slovakia
34- South Africa
35- Spain
36- Sri Lanka
37- Sweden
38- Switzerland
39- United Kingdom
39.1- Bermuda
39.2- Cyprus
39.3- England
39.4- Ireland: pre-1922
39.5- Isle of Man
39.6- Kenya
39.7- Malaya
39.8- Northern Ireland
39.9- Scotland
39.10- South Africa
39.11- Wales
40- United States
40.1- Indigenous people
40.1.1- Cherokee
40.1.2- Dakota
40.1.3- Navajo
40.2- Philippines
40.3- German-Americans during World War I
40.4- Japanese-, German-, Italian-Americans and Native Alaskans during World War II
40.5- Political dissidents
40.6- Vietnam War
40.7- Afghan War and the occupation of Iraq
41- South and North Vietnam
42- Yugoslavia
42.1- Nazi camps
42.2- Communist camps
Gördüğünüz gibi Osmanlı’dan daha çok ve daha fazla sayıda kişi batılıların toplama kamplarında ya can vermiş yada açlıktan kırılmıştır. Osmanlı’da bir kez olmuş ve Yunanlıların Kıbrıs ve başka yerlerde yaptıkları sebebiyle denklik sebebiyle Türkiye’de de zararı denkleştirecek bazı hamleler olmuştur. 1954 – 1960 – 1974 arası Kıbrıs Türklerine yapılan baskılar hatırlanmalıdır onların sebepleri olarak.
Başka türlü Görüldüğü üzere Türklere dokunulmadıkça veya şiddet uygulanmadıkça bir şey yapılmadığı görülecektir. Ona göre ülkemize kötü ülke olarak gösterip toprak almaya çalışanların oyunlarına halkların düşmemesi ve bu durumu daha net ve objektif gözlerle görmeleri gerekmektedir. Uzun bir yazı oldu umarım anlaşılır olmuştur. İyi günler dilerim.

Sözde Soykırım İddiaları ve Batılıların Oyuncağı: Kürtler

Sözde Soykırım İddiaları ve Batılıların Oyuncağı: Kürtler
İki ana başlık altında yazacağım yazımı:
A) Batılıların Oyuncağı: Kürtler
B) Sözde Pontus, Sözde Ermeni ve Sözde Süryani Soykırımı
Biraz uzun olacak o yüzden ikinci kısmı okumak isteyen için özellikle şıklara ayırma ihtiyacı hissettim.
A) Batılıların Oyuncağı: Kürtler
indir
Kürtlere toprak vaadi 1922 tarihine dayanır. Daha öncesinde ne toprak vaadi verir batılı devletler ne de toprak.
Hatta araştıranlar bilir ki 1919 yılında bir Kürt Krallığı denemesi olmuştur. İngilizler Mahmud Berzenci’nin (Barzaniler ile akraba ?) Irak’ta kurmaya çalıştığı Kürt Krallığını Kabul etmemiştir. Hatta Berzenci bir kaç kez sürgüne gönderilmiştir.
1922 yılında tekrar deniyor ve Irak Şiileri ile İran Kürtleri ile anlaştığı duyulunca adam tekrar sürgüne gönderiliyor hatta Süleymaniye bölgesi büyük miktarda bombalama yapılarak alınıyor.
Ayrıca Berzenci’nin kadrosuna bakacak olanlar Müslüman bir yönetim şekli değil arada Abdulkerim Alaka, (bir Hıristiyan Kürt) – Maliye bakanı ekliyor.
Lozan antlaşmasından sonra Musul Sorunu sonraya bırakıldığı için İngilizler bu sefer hadi bakalım size haklar ve devlet tanıyacağız diyerek söz veriyorlar. Hatta Irak parlementosunda bile bu konuda girişimleri oluyor. Ardından ne oluyor biliyor musunuz?
1925 yılı Şeyh Sait isyanı patlak veriyor Anadolu’da. Ardından Berzenci Irak kuzeyinde Süleymaniye tarafında bir devleti olacağını düşünüyor olsa gerek 1926’da Türkiye Musul’u Irak’a verince tekrar haklarını alamadığını görünce isyan ediyor Berzenci. Ardından İran’da 1930’a kadar denemeleri sürüyor.
Gelelim bu tarihlerde olan diğer önemli gelişmelere. Adamlar 1919 Paris Barış Konferansında ne yapıyor biliyor musunuz?
Mezopotamya topraklarında kurulması planlanan devletleri düşünüyorlar.
1) Pontus Devleti
2) Kilikya Ermeni Devleti
3) İzmir’in Yunan’a Bağlanması
4) ikinci bir Büyük Ermenistan Devleti
5) Süryani (Asuri) Devleti
Армения-Требования-армянской-совместной-делегации-на-Парижеской-мирной-конференции-1
5 parçayı Osmanlı’dan koparıp Hristiyan devletler olarak oluşturmaya çalışıyorlar. Bakıyorlar Süryaniler kursa nüfusu az iki güne yıkılır. Bakıyorlar Araplar ve Kürtler Müslüman nüfus olarak orada barındırmazlar. Bakıyorlar Fransız sömürgesi diye bıraktıkları yerlerde Şam devleti için Faysal isyan ediyor o bölgeleri tamamen Araplara bırakmayı düşünüyorlar.
assyrian_nation_1910
Serv ( Serves ) Antlaşmasına gelinceye kadar binlerce aşamadan geçiyor bakıyorlar olmayacak bari orada çok devlet isteyen ve Arap ile Türk olmayan azınlıkları kullanalım. Hint Avrupa dillerine ait oldukları için de oradakiler ile de arasında kültürel bağ olur yönetimi içten değiştirdikten sonra istediği kadar Kürt sansınlar ülke bizim elimizde yönetilir gibi düşünerek Kürtleri ön plana koyuyorlar.
Talep ettikleri ilk Kürt topraklarına bakarsanız iddia ettikleri ve talep ettikleri tüm Süryani topraklarının batı sınırı olarak göreceksiniz. Ermeniler de o sırada yenmişlerden kendilerini saydıklarından Kürtlere bir gram bile toprak kendi iddialarından vermiyorlar.
teklifler
Sonra geliyor Türkiye ilk önce Ermenileri yeniyor ve Kurtuluş Mücadelesi ile güney sınırlarımızı da kendi halkımız Türk kökenli, Kürt kökenli, Arap kökenli hatta Ermeniden müslümanlaşmış diğer tüm Müslüman vatandaşlar el ele sarılıp bu ülkeyi kurtarıyorlar.
Ardından Lozan imzalanıyor. Bitmiyor. Kürtlere verilen hayalleri bir gram bile tutmayan ingilizler propaganda ile kardeş ile kardeşin arasına girmeye devam ediyorlar. Kendi manda görünümlü sömürge topraklarından bir gram bile vermeyenler size Türkiye’de Fırat’ın doğusu ait. Gidin alın diyorlar.
batılıların hayalleri
Hikaye ilerliyor. ardından her geçen sene daha da büyütüyorlar. Ermeniler hak iddia edemiyorlar ya. İşte o yerlere de Kürtlerin toprağı diye hak iddia ediyorlar. Olmuyor baktılar bunlar gaza gelmiyor biraz daha İran’ın Güney Zağros tepelerini de ekliyorlar. Sonra da biraz daha büyütüp Adana’ya kadar uzatıyorlar.
Tabi toplum içerisinde insanlara da bu kadar büyük fitne ateşi ekilebildiğini gören tüm Batılı ülkeler Rusya dahil bu fitneye ateş ekmeye çalışıyor. Biliyorlar ki orada Türk Kürt ayrımı olursa Kürt toprakları yönetiyor diye Yahudi, Ermeni veya Süryani yöneticiler başa geçebilecek.
Yahudi olan Barzani zaten biliyorsunuz. Erdoğan’ın biricik akrabası ve en yakın dostu. Ermeni ve Süryani olan ise nüfus yoğunlukları iddialarında gördüğüm kadarıyla Rojava dedikleri Kuzey Suriye de olanlarda olacak bir durum.
(*) Aşağıda bulunan görsellerde bu iddiayı rahatlıkla görebilirsiniz.
images1
Geçelim şimdi ülkemize yapılmaya çalışılan bir diğer kumpasa.
B) Sözde Pontus, Sözde Ermeni ve Sözde Süryani Soykırımı
Birinci Dünya Savaşı dönemi Türkler için zorlu bir süreci ortaya koymuştur. Sürekli savaş kaybeden bir ülke olarak topraklarını Almanlara güvenerek bu sefer kazanacağız iddiasıyla büyük bir savaşa girişmişlerdi.
Ruslar ile Doğuda çetin çatışmalar oluyordu. Osmanlı Sarıkamış faciası olana kadar bir sene orada güzel bir şekilde durmuştur. Ardından Osmanlı sürekli Süveyş Kanalına saldırı yaptığı için İtilaf devletleri Çanakkale’ye saldırarak Türkiye’yi saf dışı bırakmayı amaçlamışlardır.
Çanakkale Savaşı olunca otomatik tüm askerler batıya kaydırılmış ve cephe haricinde Anadolu’da ordu kalmamıştı. İşte o anda talihsiz olaylar ortaya çıktı.
Ermeniler Türk çoğunluk olan şehirlerde bile yönetim boşluğu bulunca isyan etmeye başladı. Osmanlı zaten cephelere ordu bulamazken bir de iç isyanlar ile mi uğraşacaktı.
Ne yapması gerekiyordu? İçeride isyan etme ihtimali olan insanları cephe yakınlarında olan Halk açısından güvenli sayılabilecek bölgelere göndermek olacaktı. Ki onu yaptı. Arap nüfusun bol olduğu ve pek askere gelmeyen oranın korumasına ait askerleri çok olan yerel halkın olduğu Irak ve Suriye’ye götürdü.
genocide-armenien-carte
Halkın Ermeni’nin Müslümanı (Türk ve Kürdü), Türkün ve Kürdün Ermeniyi öldürmesini istemiyordu Osmanlı. Çünkü devlette her ölüm aynı zamanda yok olan bir gelir yok olan bir iş gücü olarak görülüyordu.
1915 senesini bilmeyenler şu an rahat konuşabilirler. O dönemde yemek bu dönemde olduğu kadar bol değildi. Çanakkale’de olan askerlerin azıklarından da göreceğiniz gibi bir kuru hoşaf ile yada bir kuru ekmek ile günü idare etmeye çalışıyorlardı. Halk da bundan farklı değildi.
Dünya savaşı dönemi ile ilgili kıtlık makaleleri ve haritalarını okursanız en çok Osmanlı’yı vurmuştur bu kıtlık. O dönemde zengin Afrika, Asya ve Amerika kıtasında sömürgesi olmayan bir devletti çünkü.
Kürt askeri kıtaları oluşturmuş ve Abdulhamit Tugayları ile Ermenileri ve isyan potansiyelinde olan insanları Mezopotamya’ya taşımıştır.
Bilmek isteyenlere not ileteyim. Eğer Techir Olayını o kadar sözde olarak iddia ettiğiniz gibi soykırım çerçevesinde değerlendiriyorsanız şöyle değerlendirin. Halkı birbirine bıraksa otorite boşluğunda karşılıklı birbirini kıranın asıl halk olacağını bilirdiniz.
Sovyetler de bu durumu görmüş mesela 1947’de tüm Almanya cephesi yakını uzağı demeden herkesi Orta Asya’ya sürgün etmiştir. Hem de bir isyan teşebbüsü bile olmadan. Bunu başka bir makalede özellikle açıklamıştım.
Bakmak, Araştırmak isteyenler için özellikle söyleyeyim bazı yerlerde isyanlar ilk başta başlamıştır hemen devlet bu kararı geçirip gelecekte olan daha büyük potansiyelleri engellemeye çalışmıştır.
2000px-Armenian_Genocide_Map-en.svg
Özellikle Fransız birliklerinin İskenderun Musa Dağ bölgesinden kaçırdıkları Ermenileri sonra bize karşı Filistin Cephesinde kullanması ve doğuda bize isyan etme teşebbüsünde bulunup başarısız olanların bazılarının ise Rusya tarafına gidip orada bize karşı savaşması da aslında ne kadar doğru bir karar olduğunu gösteriyor.
2000px-Armenian_Genocide_Map-en1.svg
1) Gelelim neden soykırım denemez. Çünkü soykırım olması için ilk önce orada gücü ele geçirdiği andan itibaren yok etme girişimine girişirdi Osmanlı.
2) Diyelim olmadı son dönemde değiştiler neden isyan çıkana kadar bu icraati uygulamaya koymadılar? Millet-i Sadıka olarak görüyorlardı.
3) 200-400 sene arasında bu topraklarda hakim bir devlet altında kimliklerini bu kadar koruyup Türkçe’den veya Osmanlıca’dan bu kadar az bu toplumların etkilenmesi nasıl oldu? Osmanlı Fransız veya İngiliz gibi 50 senede Asimile edebilirdi onları.
4) Batılı devletlerin içinde böyle bir isyan olsa ve savaş yapsalar o sırada azınlıklara karşı ne yaparlardı?
5) Osmanlı aptal mıydı ki gelip binlerce Hristiyan’ın yerleşmek istediği Suriye, Filistin bölgesine yerleştirsin bu insanları. Gidip gerçekten soykırım yapmak istese Suriye Çölünün veya arabistan (Nüfud) Çölünün ortasına atar ne yaparsanız yapın derdi. Gidip o kadar kamp kur oralarda topla derdine girmezdi. En azından üç beş askeri dizer bir yere topluca hepsini keserdi. En azından yola götürecek asker harcayacağına işi orada hallederdi.
Bunları düşünmenizi ve sormanızı istiyorum kendinize.
Ayrıca görüldüğü üzere bu olay sonrası yine cephe dayanamıyor ve geri düşüyor Osmanlı Doğu Anadolu’da. Erzurum dahil pek çok yeri Rus eline düşürüyorlar. Bir de göreceğiniz üzere 1918’e kadar da İran tarafına zorla anlaşma yoluyla geçen Rus ve İngilizler yüzünden cepheyi iyice genişletmek zorunda kalıyor Osmanlı.
Süryaniler de eğer techir edildiyse Ermeni isyanları yüzündendir.
assyria_paris_1919
Ayrıca dikkatinizi çekerim bazı yerlerde saçma iddialar da dolaşmaktadır. Bilmeyen insanlara Türkleri karalamak için sözde Yunan katliamı yapıldığı ile ilgili yazılar da yazıyorlar. Bu iddiada geçen olayda gösterilen haritada göreceğiniz üzere 2000 ve 1900 arasında değişimi göstermektedir.
Haritada göreceğiniz üzere Rojava bölgesi denilen Kuzey Suriye topraklarını Ermeni nüfusu baskın olarak gösteriyor. Yunanlıların Mübadele ile gittiklerini bilmeyenler de bu haritadan direkt öyle bir algıya kapılıyorlar.
rum ermeni
İŞİD saldırılarından kaçan Süryanilerin yine Rojava bölgesi diye adlandırdıkları Kuzey Suriye’de toplandıklarını gösteriyorlar.
115-glavin-syria-gr
Ayrıca görsellere dikkat ederseniz şurada Sözde Kürdistan topraklarını gösterirken de eklemeyi ihmal etmiyorlar. Musul bölgesinde Süryaniler hak iddia ediyor kelimesini.
kurdistan_state_2015_by_vah_vah-d9jgaz5
Bunlar az çakal değil arkadaşlar. Hem ülkeyi kötüleyerek hem de kendi Hristiyan topluluklarına toprak kazandırma algısı yapmak için Kürtleri kullanıyorlar. Ama asıl amaç Süryani, Pontus ve Ermeni hakimiyetlerini kurabilmek.
Şunu özellikle belirtmek isterim. Süryani, Ermeni Toplumların çoğu Mezopotamya’da Manda hükumetleri zamanında Fransız ve İngiliz pasaportları alıp dünyaya dağılmışlardır. İsteyen baksın en büyük Süryani nüfusu Meopotamya ve Amerika’da. En büyük Ermeni nüfusu ise Ermenistan dışında Amerika ve Rusya’dadır.
2000px-Assyrian_world_population
Süryanilerin devletlere göre nüfusu
Evelallah biz bu olayları görüp ona göre önlemimizi alacağız. En azından Kürt kökenli veya Kürtçe bilen her Türk vatandaşının bu konuda birlik olacağını düşünüyorum. En azından İngilizlerin nasıl işlerine gelmeyince sözlerini tutmadıklarını görmüşsünüzdür bu yazıda. Bir kere yapan yine yapar unutmayın.
İsraillilerin oyununa gelmemenizi tavsiye ederim. Barzani Aşiretinin kuracağı krallığın Kürtlere değil Yahudilere hizmet edeceğini her zaman hatırlayın. İyi günler dilerim.

Ermeniler

Ermeniler
 
Soykırım eseri dediler. Bizi 100 sene öncesinde kahpe bir iddia ile kirletmeye çalıştılar.
 
Gelelim 100 yıllık hesaplaşmaya.
 
Gelelim gerçekler ile Ermenileri yüzleştirmeye.
 
Biz soykırım yapmadık! Yapacak sebebimiz de yoktu. Binlerce senedir birlikte yaşarken öldürmedik son anda mı öldüreceğiz?
 
Ermenilere sesleniyorum.
 
Ülkemizi bilir misiniz bilmem. Ülkemizde çok sayıda ermeni sanatçı geldi geçti ve halen daha yaşıyor.
 
Hatta şu an elle gösterilen cumhuriyet filmlerinde Ermeniler oynadı. Örnek karakter davranışlarına sahip insanlar olarak belirli şeyler öğrettiler.
 
Kimse de çıkıp onlara hakaret edip aşağılayıp öldürmeye çalışmadı.
 
Çünkü Ermenilere karşı bir nefretimiz asla olmadı.
 
Ermenistan diye iddia edilen yerlere giderseniz bir Türk bile göremezsiniz.
 
Çünkü bizden nefret ediyorlar.
 
Çünkü arsız bir şekilde mutlu mesut yaşadıkları ve bol bol kazanç elde ettikleri topraklarda hak iddia edip kendileri bir yönetim sağlamak istiyorlar.
 
İstediğiniz kadar bakın Osmanlının son döneminin bir çok mimarı Ermeni, Rum gibi azınlıklardan oluşuyordu.
 
Şimdi gelip aklınızı başınıza devşirin.
 
Bu insanlar size ne yaptı?
 
Neden bu nefret?
 
Neden bu topraklara insanlardan çok değer veriyorsunuz?
 
Adile Naşit’i doğal yollar ile ölene kadar ve Hayko Cepkin’i köylere yerleşmesine rağmen halen daha saldıran birileri var mı?
 
(Bu yazıdan sonra bir provokasyon olursa BATI İSTİHBARAT TEŞKİLATLARI veya ERMENİ LOBİLERİ zan altında kalacaktır. O yüzden bunu da ekleyeyim.)
Köyler bilirsiniz Dünyada en fazla ayrımcı ihtimali olan yerlerdir. Bu yüzden tüm azınlıklar şehrin koruyuculuğu altına sığınır.
 
Yahudilere bakarsanız sadece şehirlerde yaşarlar. Çünkü hep çıkarları doğrultusunda başka kültürleri içten erittikleri için hiçbir kültür onları sevmez.
 
Osmanlı sevdi sadece hatta işin garip yanı Polonya yıkıldıktan sonra bile hala daha onu canlı gibi saydı senelerce. İşin garip yanı Lehistan Yahudilerin %15 e kadar nüfusa sahip olduğu bir devletti.
 
Konuyu saptırmadan geri döneceğim.
 
Ermeniler soykırım yaptık iddiasıyla Azerbaycan’da Hocalı katliamını yaptılar.
 
Çok kişi tanıyorum şu an Ermeni kültür kökenli Türk isim ve Soyada sahip. Savaş esnasında Türklere zarar veren Ermeniler techir edilirken diğerlerinden sonra almışlar böyle gitmiş sonraları.
 
Ülkemizde Amerika etkisinde olan figürler 6-7 Eylül olayı ve benzeri olayları yapmıştır. Yahudileri ve Rumları göç ettirme amaçları ne bilmem fakat hep Amerika ve Batıya tarayan kararlar olmuştur bunlar.
 
Bizim Ermeni kültürüyle ilgili bir derdimiz yok.
 
Ermenilerin bizler ile derdi var.
 
Siz geçmiş tarihinizi okuduğunuz kadar objektif tarih okusaydınız, bu önyargıları kırsaydınız belki çok daha mutlu ve güzel bir yaşamımız olabilirdi.
 
Fakat birinci dünya savaşında birilerinin eliyle gaza geldiniz ve bu isyanın sonucunda da göç ettirildiniz.
 
Deyr-uz-Zor’da halen yaşayan Ermeniler mevcut. Aynı şekilde oradan göç etmiş pek çok Ermeni ise Amerika’ya ve Batıya gitti.
 
bu kadar duruma göre halen daha Ermeni soykırımı var diyorsanız iyice bir düşünün derim.
 
Osmanlının nüfusu nasıl son 100 yılda eriyip bitti ondan da haber verirseniz mutlu olurum.
 
Çünkü bu gördüğnüüz tek taraflı bir olay değildi.
 
Savaş dediğinde haram ile helaller birbirine girer. Siz de bir tarafı olduğunuzda ana evimiz de ikimiz için yaşanmaz hale gelir.
 
Erzurum ve Kars bölgesinde olanlardan gördüklerimiz böyleydi.
 
Siz bu nefretten vazgeçin ve düzgün bir şekilde davranın ki ileride çok daha iyi yollar alabilelim.
 
En azından Azeri topraklarından çekilin ve nefretinizin bittiğini gösterin.
 
Zaten yabancı ülke vatandaşlarına da topraklar verilebiliyorken burası senin ülken benim ülkem demeden nerede yaşamak istiyorsanız yaşayın.
 
Tabi nefret etmeden, isyan etmeden, ve hangi ülke efradından ise o ülkenin yararına çalışarak.
 
Ermeni devletine sadakatini ve hizmetini bildiriyorsan da bir zahmet Türkiye topraklarında yaşama.
 
Batı kültürü erbabı iseniz çok iyi bilirsiniz ki kime veya neye sadakat ve hizmetinizi bildirirseniz onunla ilerlersiniz.
 
Ermeni bölgesi bize savaş ilan ettiğinde yine bizi öldürmeyin diye göç ettirirse de devlet her yönden haklı olacaktır.
 
Çünkü savaşta cephede savaşırken hiç bir devlet bir de içten uğraşmak istemez. Nokta.
 
İyi günler dilerim.

Bizans ve Sonrası Anadolu’da Kültürel Etkileşimler

Roma Kültürü eski Büyük Batı Asya kültürün izlerini taşıyan bir imparatorluk olarak doğdu. Medeniyeti başkalarını yönetme olarak sürdürdü ve büyük bir imparatorluk olduğu sırada bir kavimler göçüyle ikiye ayrıldı. Batısı yok oldu ve doğusunda Bizans yaşamını sürdürdü.

Konu ile alakasız olsa da Romada dikkat çeken bir kanun hakkında bahsedeceğim. Batı Avrupa ve Roma’nın kanunlarında virgin (Bakir/Bakire) olan birisinin öldürülme hakkı yoktu. Bunu bozmak için askerler onu öldürmeden evvel aşağılık bir hareket yaparak bu kanunu geçersiz kılmak için uğraşırlardı. Bunu pek çok eski/yeni roma kültürü ile ilgili filmde göreceksinizdir.

Masumiyet ve virgin olanı öldürmeme kanunu olarak adlandırılabilir bu.  Her insanın küçüklüğünde masum olduğunu ve neslini devam ettirme hakkının olduğunu gösteren Roma öncesi kültür kanunundan geçmiştir. Bu da eskiden güçlü bir toplumsal hak/kanunların olduğunu göstermektedir. Virgin birisi değil kanunda çocuk doğurmamış /denememiş insanların öldürülme hakkının olmadığını göstermektedir. Gerçekte neslini devam ettirmenin ve evliliğe kadar herkesin masum olduğunun ne kadar büyük bir önemi olduğunu göstermektedir.

Şimdi geçelim konumuza. Anadolu’ya. Bir dönem Anadolu Bizans kültürü içerisinde farklı kültürleri barındıran bir toplum olarak varlığını sürdürmekteydi. Fırat nehrine kadar kısmı tam Sonrasında olan bölgede ise yarım zaman zaman tam olarak egemen olarak sürdürmüştür. İran ile o topraklar ve Mezopotamya konusunda büyük çekişmelere sahiptir.

Müslümanlık ortaya çıkınca savaşan iki devlet İran ve Bizans bir anda Müslümanlara karşı birlik olmuştur. Kısa süre içerisinde Anadolunun doğusu Müslüman egemenliğine girmiş ve İran dağılmıştır. Bizans ise Anadolu’nun batısına sıkışmıştır. Bu durum 1000 li yıllara kadar devam etmiştir.

Müslüman dünyası kendi içinde çekişmeye başladığı anda Bizans yine doğu Anadolu bölgesine egemen olmaya başlamıştır. Bu egemenlik Ani topraklarına kadar genişlemiş ve Ermeni bölgeleri de Bizans topraklarına katılmıştır. Bu egemenlik aynı zamanda kendi Ortodoks inançlarına uymayan Ermeni Kilisesini de kendi egemenliklerine almak için Anadolu içlerine Ermenileri sürmüş ve o bölgede Bizans ve Rum nüfusunu arttırmıştır.

Baskılar ile geçen bu Anadolu döneminde Doğu Hazar bölgesinde ağır vergilerden isyan eden Selçuklular Batıya doğru yönelmiş ve tüm ağır vergilerden bıkmış usanmış olan küçük Müslüman dünyasında bulunan devletlerin egemen olduğu halkları bir araya toplamıştır. 1050 ile 1071 arasında tüm Ortadoğuyu egemenliğine alması da bu yüzdendir.

1071 civarında Malazgirt savaşında Türk Oğuz atlı birliklerin taraf değiştirmesi sonucu savaş kaybedildi denilmesinin doğruluğu ihtimal dahilindedir. Yakın süreçte Ermenileri süren Bizanslılar aslında doğuda stepne ve koruyucu kalkan görevi gören Ermenileri karşılarına aldıkları için Bizanslılar o gün Türklerin Anadolu’ya geçişlerinde bir nevi yardımcı olmuşlardır.

Selçuklular Anadolu bölgesini aldığında bu kadar kısa sürede egemenliğine alması aslında Ermenilerin ve Bizans’tan usanmış diğer halkların da destekleriyle olmuştur. O dönemde Arap Müslümanlar 400-500 sene Hristiyan olan bölge halkı ile savaşmaya kalktığında Adana bölgesinden ileriye yerleşim kurup kendilerinin yapamamıştır.

Ermeniler ile olan bu ortak girişim sonucu Anadolu Türk-Arap-Kürt-Ermeni ortaklığıyla Yunanlılara karşı savaş vermeye başlamıştır. Bizanslılar Bulgaristana öncelik verip Balkanları almaya çalıştıktan sonra Anadoluyla ilgilenirim derken iyice kaybetmişlerdir Anadolu’yu. Ardından Bu işi çözemeyeceğini ve çok güçsüz kaldığını anlayan Bizans Avrupalılara yaranıp Haçlı seferi başlatmıştır. Bu sefer ile ortak özgürlük ve adalet (az vergi ve yasal hak) savaşının karşısına Emperyalist Dominant Kilise ve Bizans’ın Yunan kültürü savaşında biraz güç dengesi sağlanmış oldu.

Osmanlılarda Ermeni Katliamı yapıldığını iddia edenler bu tarihsel gerçekleri ya unutmuş yada öğretilmeyecek şekilde tarihlerinden silinmiş olduğu için küstah bir şekilde Osmanlıyı karalıyorlar. Ermeniler Osmanlı devleti tarihi içerisinde Anadolu’nun ortak fetih ve özgürlüklerini garantiye almaları sonucu Sadık millet olarak anılmışlardır.

Anadolu halkının göçler öncesi %30’unun Ermeni olduğunu iddia edenler de bu konuda yanılıyorlar. Eskiden %10 gibi azınlık yaşamakta ve onlar da dağlardaydı. Ardından Selçuklular geldiğinde Yunanlılar yerine Araplar, Türkler, Kürtler birlikte yerleştikleri gibi Ermeniler de nüfusunu arttırmış ve yerleşim yerlerini kurmuşlardır. Bu da Yunan nüfusunun giden çoğunluğu hariç hepsinin nüfusunun artmasına sebep olmuştur.

Milliyetçilik akımları başlayana kadar Ermeniler mimari, ticari ve benzeri hayatlarda Yahudiler ile birlikte egemenlik sağlamaktaydı. Savaşlara girmemeleri ve benzeri durumlar da söz konusu olduğu için nüfuslarını arttırma şansları daha da bir yüksek olmuştur. Müslüman halklar hep batıya doğru cihad eğilimi içerisinde olduğu için asker olmuş ve savaşmak üzere çalışmıştır. Bir kısmı ise usta-çırak ilişkisi ile esnaf olarak yaşamıştır.

Milliyetçilik ve Ulus Kavramının Anadolu Dışı Etkileri

Milliyetçi akımlarda Fransızlar sonrası ülkeler kendi milletlerini (uluslarını) oluşturmayı amaçladılar. Bu akım sonrası din savaşı yanında kültür savaşı da başlamış oldu. Burada dikkat edilecek nokta Batılı devletler kendi ulusları içerisinde olan hiçbir ayrılıkçı karşısında hakları vermemek için uğraşmıştır. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı sadece kendi dışında olan multi-etnik devletler için kullandıkları koz olmuştur. Bu da kendi dinlerinde çok siyasi toplum bulunan yabancı etnik devlet Osmanlının kısa sürede çökmesinde sebep olacak olay zincirinin bir parçasını oluşturmuş ve bunu da son anına kadar kullanmışlardır.

Milliyetçilik tarihlerine bakıldığında İngilizler Birinci Dünya Savaşı sonrası zorunluluktan İrlandanın güneyini bağımsız ilan etmek durumunda kalmıştır. Kuzey bölgesini de stratejik olması ve gerektiğinde yeniden İrlanda’ya girebilmek amacıyla hala daha ellerinde tutmak istiyorlar. Ellerinden geldiği kadar da İRA örgütü kurulup kendi hakları tayin istekleri olsa da izin vermiyorlar.

Fransızlar Cezayir’e girdiklerinde o bölgede kendi etnik unsurları olmayan devletleri aldıklarında pek çok Müslüman Arap ve Berber’i öldürüp yerlerine kendi vatandaşlarını yerleştirmiştir. Oralarda kaç kere isyan edilmiş olsa da onlara kendi kaderini tayin hakkı son İkinci Dünya Savaşı sonrası olan büyük bağımsızlık dalgasından sonra vermek zorunda kalmışlardır.

İspanyollar ve Amerikalılar aynı şekilde Fransız devrimi dönemi sonrası olan dönemde katliam yapmaktan çekinmemiştir. Amerikalılar önce Kızılderilileri öldürmüş ve bu halkın yeniden beli doğrulamayacak kadar azaldığında onlara haklar ve belirli çoğalmasına doğal engeller sağlayacak bölgeler vermişlerdir. Bazılarını ise çok fazla paraya boğup kendi kültürlerini unutacak kadar özgürlükler ile kendi kültür etkileri altına almıştır.

Ruslar ha keza görüldüğü üzere Uluslara bağımsızlık hakkını istediği zaman kullanmış istediği zaman görmezden gelmiştir. Dağıstan ve Çeçenistan’da kendi toprağı olarak görmüş ve uluslara kendi haklarını tayin hakları vermediği gibi Gürcistan üzerinde yaşayan Abhazya toplumları ve Osetya toplumlarına bağımsızlık verilmesi için uğraşmış ve işgal edip statüko olarak kendi topraklarına katmıştır.

Türkiye hakkında Yunanlılara Ermenilere ve Yahudilere yapılan eziyetler hakkında laf eden bir kesim var. Sürekli deportation (sürgün) edilmişler diye söylüyorlar. Fransız devrimi sonrasında olan Milliyetçilik akımları ile ilgili değişiklikler sonucu olan yeni durumda diğer devletlerin tercihlerinden çok da farklı şeyler yapmamışlardır.

Bulgaristan’da yaşayan bir Türk nasıl Sürgün edilmek zorunda kaldıysa veya Bir Ermenistan’da nasıl bir Türk yaşayamıyorsa Türkiye’de yaşayamayan Ermeni, Yahudi ve benzeri halkların durumu da aynıdır. Çünkü Devletler her zaman ulus devlet kavramına göre hareket ederken o bölgede insanları tek halk yapmaya çalışmıştır. Gelelim Milliyetçilik Sonrası Osmanlı ve Anadolu Halkına

Milliyetçilik Sonrası Anadolu

Milliyetçilik akımları Osmanlıya vardığında Ruslar Pan-Slavist Avrupalılar Pan-Christianist hareketler ile bölgede bağımsızlık ve toprakları nüfuzuna geçirme ardından egemenliğine alma savaşını vermeye başlamıştır. Osmanlı’nın çevresinde kendi kültüründen çok kişi olmadığı ve Din odaklı devlet olarak ilerlediği için Arap-Kürt-Türk milletleri hep tek kültür olarak görülmüştür. Hatta diğer azınlık Müslüman kesimler de bunlara dahil edilmiştir. Pan-Turan hakları sağlamak istediği devletler ise Ya Çin işgaline girmiş yada Rus işgaline girmiştir.

Anadolu’da yaşanan sadık milletler ve halkların kardeşliği demeci bu dönem sonrası bitmiştir. İlk önce Sırplar özerklik ilan etmiş ve Batılılar ilk olarak Yunanlıları Özgür bırakmayı amaçlayacak kadar diğerlerini aşağılık görüp onları önemsemiştir. Ardından Osmanlı Balkanlarda eskiden yerleştirdiği Müslümanlar sayesinde bir nebze hayatta kalmıştır.

Doğu bölgelerinde ise Rusya Ermenilere özgürlük fikirlerini aşılamaya başlamıştır. O bölgede kendilerine en yakın gördüğü halk onlar olduğu için kolaylıkla bu sayede Doğu Anadolu dağlarını aşacaklarını ümit etmiştir. Rusların bu fişeklemeleri sonucu sadık halk bir anda özgürlük isteyen vahşi halka dönüşmüştür. O dönem Doğu Anadolu’da bulunan çoğunluk Müslüman nüfusu nedeniyle de ani hareketler yapamamış olsalar dahi Ruslar savaşırken onların yanında ordulara katılmalar başlamıştır.

Anadolu’nun batısı ne kadar Osmanlı ile Yunan kültürü harmanlanmış olsa da Yunanlılar bağımsızlık istemekte fakat bu kadar merkeze yakın oldukları için başaramayacaklarını bilmektedir. O yüzden kendi devletleri gelip de ele geçirene kadar harekete geçmeyen uyuyan hücreler gibi davranmışlardır.

Osmanlı içerisinde Batıda eğitim gören komutanlar Ulus devlet bilinciyle bu sorunu aşacaklarını düşünmüşler ve Türkçülük akımlarına başlamışlardır. Bu Türkçülük akımları ilk başta Türk ırkçılığı olarak anlaşılsa da bir Ermeninin yazdığına göre öyle değildir. Anadolu halkı arasında ayrım gören halklar Yahudiler’dir Ermeniler’dir ve Yunanlılar’dır. Kürtler ise Türkçe Konuşmayan Türkler olarak bahsedilmiş ve Türk Tebaası olarak adlandırılan kesim Türkiye içerisinde ise Müslümanların hepsini kapsamıştır.

Türk Milliyetçiliğinde Laik kesim Müslümanları ve Milliyetçi kesimde ise dil değişimini sağlamak için uğraştığı için halk içerisinde ilk başta etnik bir unsurlar sonraları bazen zorluklar ile karşılaşmıştır.

Türk toprakları II. Abdulhamit dönemi sonrası bir anda Balkan savaşları, Trablusgarp savaşı ve Birinci Dünya savaşı olduğundan dolayı halk ve hükumet bir anda Avrupa devletlerinin Müslüman ve diğer etnik unsurlara karşı yaptığı mücadeleyi kendileri başlatmış ve tek kültür üzere bir bilinç yerleşmiştir. Devlet içerisinde bir anda küçülme travması ve yoğun nüfus göç hareketliliği ve ölümler sebebiyle egemen oldukları topraklarda hakim olma güdüsüne sahip olmuştur.

Savaş ortasında Ruslar ile ortak hareket edip isyan Ermeniler doğuda karmaşa çıkarmış ve Kürt-Türk bölgesel güçleri oralarda savaş arkasında kalan güvenlik orduları olarak karşı çıkmaya çalışmıştır. Bu durum çok zor hal alınca Ermeniler Suriye ve civarına göç ettirilmiştir. Ardından zaten o bölgeleri Ruslar işgal etmiştir. Savaş sonrasına yakın Rus devleti göçünce Türkler Ermeni ve Azeri bölgelerini Almanlar ise Gürcü bölgelerini ele geçirmişlerdir.

Türkiye devleti oluşturulmaya başlandığında Anadolu Yunan isyanları Ermeni isyanları ve Yunan devletinin saldırıları karşısında parçalanmış birlikler ile bir örgütlenme arası gidip gelen bir savaş içerisine girmiştir. Bu savaş sonrası Kafkas halkları ile arada düzen oturtturulduğunda Batı’ya yönelmiş ve Anadolu’da nüfusu çoğunluk olan Bizans iddiaları bulunan Yunanlılar ile halk değiş tokuşu yapmışlardır.

Ermeniler doğu bölgelerinde kalmış ve toprak iddia etme güdüleri hala devam etmekteydi. O yüzden Türkiye kurulduğunda ilk işi stabiliteyi arttırmak oldu. İsyan etme potansiyeli olan halk grupları olan Ermeni, Yunan (sadece İstanbul Civarında Kalmış) ve Filistin’de olan Yahudi yerleşkeleri ile bağımsızlık elde etme çabalarına girişimini öğrenilmesi sonucu Yahudiler’de bu sınıfa katıldı.

Devlet içerisinde Otorite olacak diğer sistemler devlete bağlandı. Rum Patrikhanesi ekümenik mi değil mi tartışmaları bundan sonra ortaya çıktı. Çünkü Osmanlı’da 1910 civarında tüm Ortodoks ve Katolik kiliselerini birleştiren bir yasa çıkmıştır. Bulgar, Sırp, Rus ve Yunan kiliseleri bir araya geldi tartışmaları da sonrasında devletten önce din adamlarını koruyan halkı görünce buna karşı önlem olarak verdikleri İttihat ve Terakki’nin kendi verdiği hakları Cumhuriyet Halk Fırkası döneminde geri almışlardır.

Bu sırada Kürt halkını da Türkçe konuşmayan Türkler diyerek benimseyerek aslında Türk = Müslüman olarak görmüşlerdir. Yapılan davranışlar da Gayri Müslimleri güçten düşürmekti. O dönemde Kürtler de bu durum sonrası etnik karışıklığa sokulmak üzere İngilizler tarafından kışkırtılmış ve Musul’dan Fırat’a kadar bölgeyi talep etmelerine sebep olmuştu.

İsyanlar bastırılınca talep edilen bölge İngiliz ve Türk idaresi olarak ikiye ayrılmıştır. Ardından Oyunlar oynayıp Kürtlere bölge vereceğini söyleyen İngilizler ise Süleymaniye yakınlarında kurdukları geçici Kürt devletini fesh edip Kerkük Petrollerine konmuştur.

Milliyetçilik akımları sonrası oluşan destabilizasyon (karışıklık dolu) Osmanlı bölgesi içerisinde büyük travmalara yol açmıştır. Bu travmalar müslim ve gayri müslim olarak adlandırılan iki kesiminin de birbirini düşman görmeleri ve birbirini yok etmelerine sebep olduğu için toplumsal ayrışma süreci oluşmuştur.

Süreç sırasında Devletleşme emareleri gösteren bazı yerel iktidar sahipleri özellikle geçmişte olan birlik duygularını unutturmuş ve sadece menfaatlerine gelen düşmanlık tohumları eken bir yapı içerisinde tarih bilinci kazandırmak için uğraşmıştır.

Kürt dili grubunda olan kişiler devletin içerisinde asli unsurlardan olsa da milliyetçilik akımlarında kendi dillerini koruma güdüsüyle biraz tepkisel olarak davranmıştır. Aynı zamanda Ermeniden dönme Kürtler de bu konuda kışkırtmaktan geri kalmamıştır. O bölgede bağımsız bir oluşumu desteklemek için Batılı devletler her ulusun kendi kaderini tayin etme hakkı verilmesi gerektiğini bahsederek bu olayı tahrik etmektedir. Aynı zamanda Ezidi ve birkaç Yahudi kökenli olduğunu düşünen ırklar ise kendi yönetimlerinde Kürdistan kurmak için çalışmaktaydı.

Anadolu içerisinde olan karışıklıklar bölge halkında bulunan travmalar sonrası dönemin ulus devlet kavramından dolayı oluşan bazal sorunlar yüzünden oluşan sıkıntılar yüzünden isyana sebep olmuştur. Doğu halkı ASALA ile başlayan isyan dönemine kadar Yahudi, Yunan ve Ermeni toplumları gibi yönetimde zor gelme durumları ile uğraştırmamışlardır. Bu durum o bölgede bulunan karışıklıkları durdurmak için sonradan başlatılmıştır.

Ermeniler geçmişini unutarak düşman kesilince, Kürtler de ulus sahibi olmak üzere çabalara girince, Yahudiler İsraili kurup katliamları da yapmaya başlayınca Yunanlılar da Kıbrıs’ta egemenlik sağlamak için saldırılara geçince hepsine karşı savunma hakkı gibi ulusta hak tanımama eğilimlerine girmesi diğer devletlerde Türklere yapılanlar gibi karşılanabilir.

Fransızların Korsika’ya bağımsızlık vermemesi gibi Türkiye’nin Anadolu’da özerk bölgeler kurmaması çok doğaldır. Nasıl ki İspanya Katalonya’nın her talebinin bağımsızlığa gideceğini bilerek karşı çıkıyorsa Türkler de buna göre davranmaktadır. Tarihi tek taraflı olarak değerlendirip ona göre yargılayan kişilerin bu konularda biraz daha düzgün bir bakış açısıyla bakmasını değerlendirmesini tavsiye ederim.

Son dönemde Türkiye civarında olan olayları genel bakış açısıyla bakarak değerlendirmek en doğru sonuca ulaşmamıza sebep olur. İktidar sahibi olmak isteyen azınlıkların isyanlarını bağımsızlık savaşçıları olarak anmak bir anda Avrupa civarına geçince tam tersi olarak pis isyancılar moduna bürünmesini sağlamak sadece Avrupa ve bu kültür sahiplerinin ikiyüzlülüğünün göstergesi olarak gözükmektedir.

Ya kendi içindeki tüm yönetimlere bağımsızlık vermen gerekli yada başka ülkelerin büyük olmalarına karşı gelmemelisin. Amerika’yı düşünüyorum da şu an diğer toplumlara özerklik verse Güney Batı Amerika Zenci devleti, Doğu Amerika Hispanic Devleti, Orta Amerika Kızılderili Devleti, Kuzey Amerika Alman Cumhuriyeti, Pennsylvania Yahudi Yönetimi ve Batı Amerika Küçük İngiliz Cumhuriyeti olarak en az 6 ya bölünmesi gerekir. Bunu kabul ediyorlarsa gelsinler Kürdistan denilen meret hakkında da onlar ile tartışmaya başlayalım.

Osmanlı’da 1770-1922 arası Demografik Yapı Değişimleri ve Rusya’da Sürgün diğer adı Techir Hareketi

Osmanlı dünyası 1699 yılından itibarn gerileme dönemine girmiş ve bu 1770 yılına kadar sadece Macaritan ve Kırım bölgesinde olmuştur. Yalnız o tarihten sonra çözülme sürecine girmeye başlayan Osmanlı’da giden topraklarda aynı anda Müslüman nufusu yeni ele geçirilen topraklarda yapılan baskı ve katliamlar sonrası Osmanlı’ya geri dönmeye başladılar. Bu da aynı zamanda yolda fire veren insanlara sebep oluyordu.

Aşağıda görülen Osmanlı topraklarına göç resmine göre (Osmanlı’da nufus hareketleri arşiv bilgilerinden alınmıştır ve bazı göç hareketleri olmuş ancak sayısı belirli değildir o dönemdeki arşivlerin savaş sonrası kaybolmasından dolayı) bu dönem içerisinde yaklaşık 5 milyon Müslüman topraklarından zorla göç etmiştir. Bir yandan bu topraklarda yaşayan insanlar içerisinde bazı Hristiyanlar da devletin sağlığı açısından göç ettirilmiş veya kendi kendilerine yeni kurulan devlete göç etmişlerdir. Bu insanlar oranına baktığımızda yaklaşık olarak 1.7 milyon kişi gözüküyor.

Resim

Bu Birinci dünya savaşı sırasında ve sonrasında oluşan askerin yerini dolduran yerlerde müslümanlar, dış ülkelerde Türkiye’nin gittiği yerlerde ise hristiyanlar yer değiştirmiştir. Ve bu 1.7 milyon insan içerisinde nufus mübadelesi ile göç eden insanlar da dahildir. 1915-1922 arası göç ettiği bilinen 800.000 ermeni ve 850.000 yunan vardır. Ve 1917 yılında zorla göç ettirilen doğu anadolu’daki müslüman sayısı da o bölgede 1-2 milyon arası değişmektedir ve oradaki siyasi boşluk nedeniyle yaşanan iç savaş nedeniyle de iki taraf için de kayıplar mevcuttur. Yani orada bir katliam olmayacak kadar nufusun göç sayısı belirgin ve iki taraflı bir kayıp söz konusudur. Osmanlı’nın techir yapmasında esas neden ülkesinde yaşayan halkın müslüman nufus oranı her şehirde çoğunluk olmasıydı. Tabi o dönemde savaş ile kaybedilen ve asker olarak yollanan erkek nufus nedeniyle azalan demografik durum nufus kağıtlarında eksi olarak gösterilince (o dönemde nufus cüzdanı sadece kadınlara veriliyordu) oradaki Ermeni halkı da hem güvenli bölge hem de nufusunda müslümanı fazla diye o topraklara göç ettirildi.

Gel gelelim Rusyaya. Osmanlı’da uygulanan güvenlik için göç uygulaması Rusya için en klasik ve kolay yöntemlerden birisiydi. Birinci Dünya Savaşı öncesi istemediği nufusun yerini değiştirme adeti olan Rusya bunu birinci dünya savaşında savaş esirlerine yapmış ve toplumsal olarak istemediği toplumları da baskı altına alıp isyan edenleri öldürme raddesine gelmiştir. Birinci dünya savaşı sırasında iç isyanlar nedeniyle pek kayda değer bir techir olayı görülmese de ikinci dünya savaşında Alman istilası başladığı andan itibaren Kafkas, Baltık, Volga ve Kore civarındaki yabancı kültürdeki insanları o zaman için en güvenli bölgesi sayılabilecek çöl toprakları olan Orta Asya’ya götürüldü. Bu götürülen insan miktarı yaklaşık olarak 1.7 milyon kişi olmak üzere aşağıdaki şekilde görüldüğü gibidir.

Resim

Yani Osmanlı’da uygulanan techir olayı da en azından Orta Asya ile tipik aynı özellikte bulunan ve daha yakın bulunan Suriye’ye 440.000 kişi civarında yapılmıştır. Yani aslında bu techir olayı yani güvenlik için göç ettirme olayı o dönemin uygulamalarından birisiymiş. Tabi bu şimdi bir savaş çıkarsa aynı şekilde yapılmayacak diye bir şey demenin garantisi yoktur. Durum budur. O dönem adıyla gayrı-müslim insanlar topluma çok katkıları olan insanlar ve senelerdir bir arada toplumda yaşamışlardır. Burada yapılan soy kırım iddiaları yersiz ve haksızdır. Topraklardan göç ettirilmesi olayına ben de karşı olsam da o şartlarda her devletin yapacağı klasik bir yöntemi denemiştir. Fransa ve Belçika başta olmak üzere başka bazı sömürgeci devletler o dönemde bunu da yapmayarak direk sömürge ve faşizm ile oradaki insanları öldürmeleri yerine çok daha iyi bir yöntemdir. Tabi o dönemde siyasi boşluk ve anarşi oluşan Anadolu topraklarında insanların birbirini öldürmeleri de çok normaldir. Gayri müslimlerin söylediği kadar Müslüman topluluğun da ölü miktarları çoktur. Bu iç savaş tarzı bir durumdur. Gözüken o ki o 1770-1922 arası dönemde mağdur olan kesim nufus olarak bakıldığında müslüman çoğunlukta olmuştur. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti sonrası gelen yeni yönetim de bu durum bitmiş ve başka yeni toplumsal değişimler yaşanmıştır. Onlar da gerekirse onunla ilgili özel bir konuda başlık açarak anlatırım.