İnternet Vergilendirilmesi

İnternet Vergilendirilmesi
 
İnternet üzerinde vergilendirme sistemi çok fala karmaşaya sebep verecek açıklıklara sahip.
 
Google’ın vergisi düşük diyerek İrlanda üzerinde olması ve Amerika kanunlarına göre hareket etmesi ve Almanya, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerde ürün pazarlama hizmetleri vermesini sağlaması en fazla hukuki cezalar ile sağlanabiliyor.
 
Gerçekte İrlanda hesabına faturalandırma yapması ise bu kaçışın baş aktörü oluyor.
 
Uluslararası olan bu duruma Ülkelerin kendi aralarında konuşup genel anlamda bir anlaşma yapması gerekmektedir.
 
Eski prosedürlerde ürün hangi ülkeye girerse oranın vergisini öderdi.
 
Bazen çifte vergilendirme olduğu için vatandaşların sorunları nedeniyle tek vergilendirme yapma durumuna geçilmiştir anlaşmalar ile.
 
Fakat internet geldiğinde Kuala Lumpur’da yaşayıp oradan hizmet vererek başka ülkelerde değişiklikler yapabilmektedir.
 
1) Para transferi olmadığı müddet içerisinde kendi ülkesi tarafından vergilendirilmesi mantıklıdır.
 
2) Para transferi hizmet verilen ülke firmasına yapıldığında oranın vergilendirilmesine otomatik olarak dahildir.
 
3) Para transferi ana ülkeye yapılıyor ve hizmet bir ülkede veriliyorsa o ülkede firması olmasa da ürün satış veya pazarlama bedelinin o ülkenin vergilendirilmesine dahil olması gerekmektedir.
 
Aynı zamanda hukuki olarak hangi ülkeye bağlı ise oranın hukukuna veya hizmet verdiği ülkenin hukukuna bağlı olmalıdır.
 
İrlanda’da ise ana firma oranın hukuku ile çalışmalı, Türkiye’ye hizmet veriyorsa ürün iadesi veya pazarlama hukuku o iki ülkenin anlaşmasına bağlı olarak ya Türkiye yada İrlanda tarafında olmalıdır.
 
İnternet şirketleri şu an boşluktan faydalanıp at koşturması sebebiyle çok büyük miktarlarda kazancı çok daha ucuz hizmet sağlayarak diğer ülke içi şirket gelişimlerine zarar vermektedir.
 
Ülkemizde vergileri çok aşırı yüksek olması başka bir tartışma konusudur. Bu konuda dolaylı vergilerin yüksekliği ve halkın fakirleşmesi adı altında sonradan ele alınabilir.
 
Yurt dışında da aynı işlemler ile İrlanda’nın vergi muafiyetleri ile yarar sağlayan Google gibi brokerlar ve bankalar da kar sağlamaktadır.
 
İnternet hukukundan fayda sağlayan ülkeler çok az oranda olduğu için diğer ülkelerin bu konu BM (Birleşmiş Milletler) veya başka yerde ele alınıldığında fikir birliği ile bu konuda aynı kararı vereceğini düşünüyorum.
 
Çünkü herkes kendi ülkesinde satılan mal veya pazarlama/hizmet olaylarında kendi yetkinliğinde ele almalıdır. Doğal olan budur.
 
Yeni teknolojinin insanlara etkileri alım satım olarak eski hukukun bira değişmiş durumudur.
 
Şu an nasıl Türkiye üzerinden geçen uçak Afrika’ya gitse bile Türkiye üzerinde hizmet veriyorken hava kirası veriyorsa bu durum da Türkiye bölgesine pazarladığı reklamlarda da oranın vergilendirmesine tâbi olması veya kira alınması normaldir.
 
Bu durumda şu potansiyel soru ortaya çıkmaktadır:
 
– Bir adam Türkiye’de reklam verip İrlanda hesabına ödeme yaparak bir kısmını İngiltere’de diğer kısmını Türkiye’de gösterim alıyorsa ne olacak?
 
Türk firması İrlanda hesabına para ödediğinde tamamen irlanda hükumeti vergilendirmesi alması normaldir.
 
Fakat hizmet almadığında ve o para orada durduğunda geçerlidir.
 
Şirket hangi ülkeye ne kadar miktar reklam verdiği kendi bilançolarında aktif olarak belirtmelidir. Kendi iç hukukunda ve datalarında ise harcamaların ne kadarının hangi ülkelere verdiğini de tutmalıdır.
 
Ülkeler de kendi ülkesinde olan firmaların ne kadarını hangi ülkelere yaptığını gösteren bir bilanço oluşturarak vergi dairelerine vermeleridir.
 
Ülkeler bu bilgileri toparlayarak birbiriyle paylaşmalı ve google veya benzeri firmanın hizmetlerden kazandığını belirttiği bilgiler ile karşılaştırmalı ve tutarlılık sorgulamalıdır.
 
Bu dayanışma ülkeler arasında sağlanırsa her ülkenin hak ve hukuku daha iyi bir şekilde sağlandığı için arada olan boşluklar azalır ve internet alanında boşluklardan olan dolandırıcılıklar da azalır.
 
Mesela ben yılda internette reklam harcaması olarak 80.000 TL İngiltere’ye 300.000 TL Türkiye’de yaparsam 80.000 x EN kdv + 300.000 x TR vergisi kadar ödeme ülkelere yapması gerekmektedir.
 
Bu işin ödenen banka ve merkez firmanın neresinde olması ile alakalı değildir.
 
Verilen hizmetin ne kadarı nereye yapıldığı ile ilgili bir durumdur.
 
En azından şirketler ile ülkeler arasında sorunlar olduğu için gerekli gereksiz kapatmalar yaşanmaz.
 
En azından ben bunaldım bu durumdan.
 
Bir gün şöyle yaptı youtube’u kapatıyoruz, bir gün böyle yaptı wikipedia kapandı muhabbetleri sıktı.
 
Ayrıca ek bilgi vermek istiyorum.
 
Wikipedia “kar amacı gütmeyen” organizasyonlar arasındadır. Greenpeace, AFAD veya WTF gibi şirketlerden nasıl vergi alınıyorsa onlardan da en fazla o kadar alınabilir.
 
Verdiği hizmette de hukuki durumlar dediğim gibi merkez ülkesi ve hizmet verdiği ülke arasında olan anlaşma ile sağlanmalı ki kim haklı kim haksız daha belirgin olmalıdır.
 
Bakış açımdan baktığımda şöyle düşünüyorum:
 
Hizmet ödeme gerçekleşmediği için Kurulduğu ülke mevzuat, hukuk ve vergilendirmesine ait olabilir.
 
Fakat hizmette ödeme olursa o zaman hizmet verdiği ülkenin vergi sistemine vermelidir.
 
Diyeceklerim bu kadar
 
İyi günler

Bizans ve Sonrası Anadolu’da Kültürel Etkileşimler

Roma Kültürü eski Büyük Batı Asya kültürün izlerini taşıyan bir imparatorluk olarak doğdu. Medeniyeti başkalarını yönetme olarak sürdürdü ve büyük bir imparatorluk olduğu sırada bir kavimler göçüyle ikiye ayrıldı. Batısı yok oldu ve doğusunda Bizans yaşamını sürdürdü.

Konu ile alakasız olsa da Romada dikkat çeken bir kanun hakkında bahsedeceğim. Batı Avrupa ve Roma’nın kanunlarında virgin (Bakir/Bakire) olan birisinin öldürülme hakkı yoktu. Bunu bozmak için askerler onu öldürmeden evvel aşağılık bir hareket yaparak bu kanunu geçersiz kılmak için uğraşırlardı. Bunu pek çok eski/yeni roma kültürü ile ilgili filmde göreceksinizdir.

Masumiyet ve virgin olanı öldürmeme kanunu olarak adlandırılabilir bu.  Her insanın küçüklüğünde masum olduğunu ve neslini devam ettirme hakkının olduğunu gösteren Roma öncesi kültür kanunundan geçmiştir. Bu da eskiden güçlü bir toplumsal hak/kanunların olduğunu göstermektedir. Virgin birisi değil kanunda çocuk doğurmamış /denememiş insanların öldürülme hakkının olmadığını göstermektedir. Gerçekte neslini devam ettirmenin ve evliliğe kadar herkesin masum olduğunun ne kadar büyük bir önemi olduğunu göstermektedir.

Şimdi geçelim konumuza. Anadolu’ya. Bir dönem Anadolu Bizans kültürü içerisinde farklı kültürleri barındıran bir toplum olarak varlığını sürdürmekteydi. Fırat nehrine kadar kısmı tam Sonrasında olan bölgede ise yarım zaman zaman tam olarak egemen olarak sürdürmüştür. İran ile o topraklar ve Mezopotamya konusunda büyük çekişmelere sahiptir.

Müslümanlık ortaya çıkınca savaşan iki devlet İran ve Bizans bir anda Müslümanlara karşı birlik olmuştur. Kısa süre içerisinde Anadolunun doğusu Müslüman egemenliğine girmiş ve İran dağılmıştır. Bizans ise Anadolu’nun batısına sıkışmıştır. Bu durum 1000 li yıllara kadar devam etmiştir.

Müslüman dünyası kendi içinde çekişmeye başladığı anda Bizans yine doğu Anadolu bölgesine egemen olmaya başlamıştır. Bu egemenlik Ani topraklarına kadar genişlemiş ve Ermeni bölgeleri de Bizans topraklarına katılmıştır. Bu egemenlik aynı zamanda kendi Ortodoks inançlarına uymayan Ermeni Kilisesini de kendi egemenliklerine almak için Anadolu içlerine Ermenileri sürmüş ve o bölgede Bizans ve Rum nüfusunu arttırmıştır.

Baskılar ile geçen bu Anadolu döneminde Doğu Hazar bölgesinde ağır vergilerden isyan eden Selçuklular Batıya doğru yönelmiş ve tüm ağır vergilerden bıkmış usanmış olan küçük Müslüman dünyasında bulunan devletlerin egemen olduğu halkları bir araya toplamıştır. 1050 ile 1071 arasında tüm Ortadoğuyu egemenliğine alması da bu yüzdendir.

1071 civarında Malazgirt savaşında Türk Oğuz atlı birliklerin taraf değiştirmesi sonucu savaş kaybedildi denilmesinin doğruluğu ihtimal dahilindedir. Yakın süreçte Ermenileri süren Bizanslılar aslında doğuda stepne ve koruyucu kalkan görevi gören Ermenileri karşılarına aldıkları için Bizanslılar o gün Türklerin Anadolu’ya geçişlerinde bir nevi yardımcı olmuşlardır.

Selçuklular Anadolu bölgesini aldığında bu kadar kısa sürede egemenliğine alması aslında Ermenilerin ve Bizans’tan usanmış diğer halkların da destekleriyle olmuştur. O dönemde Arap Müslümanlar 400-500 sene Hristiyan olan bölge halkı ile savaşmaya kalktığında Adana bölgesinden ileriye yerleşim kurup kendilerinin yapamamıştır.

Ermeniler ile olan bu ortak girişim sonucu Anadolu Türk-Arap-Kürt-Ermeni ortaklığıyla Yunanlılara karşı savaş vermeye başlamıştır. Bizanslılar Bulgaristana öncelik verip Balkanları almaya çalıştıktan sonra Anadoluyla ilgilenirim derken iyice kaybetmişlerdir Anadolu’yu. Ardından Bu işi çözemeyeceğini ve çok güçsüz kaldığını anlayan Bizans Avrupalılara yaranıp Haçlı seferi başlatmıştır. Bu sefer ile ortak özgürlük ve adalet (az vergi ve yasal hak) savaşının karşısına Emperyalist Dominant Kilise ve Bizans’ın Yunan kültürü savaşında biraz güç dengesi sağlanmış oldu.

Osmanlılarda Ermeni Katliamı yapıldığını iddia edenler bu tarihsel gerçekleri ya unutmuş yada öğretilmeyecek şekilde tarihlerinden silinmiş olduğu için küstah bir şekilde Osmanlıyı karalıyorlar. Ermeniler Osmanlı devleti tarihi içerisinde Anadolu’nun ortak fetih ve özgürlüklerini garantiye almaları sonucu Sadık millet olarak anılmışlardır.

Anadolu halkının göçler öncesi %30’unun Ermeni olduğunu iddia edenler de bu konuda yanılıyorlar. Eskiden %10 gibi azınlık yaşamakta ve onlar da dağlardaydı. Ardından Selçuklular geldiğinde Yunanlılar yerine Araplar, Türkler, Kürtler birlikte yerleştikleri gibi Ermeniler de nüfusunu arttırmış ve yerleşim yerlerini kurmuşlardır. Bu da Yunan nüfusunun giden çoğunluğu hariç hepsinin nüfusunun artmasına sebep olmuştur.

Milliyetçilik akımları başlayana kadar Ermeniler mimari, ticari ve benzeri hayatlarda Yahudiler ile birlikte egemenlik sağlamaktaydı. Savaşlara girmemeleri ve benzeri durumlar da söz konusu olduğu için nüfuslarını arttırma şansları daha da bir yüksek olmuştur. Müslüman halklar hep batıya doğru cihad eğilimi içerisinde olduğu için asker olmuş ve savaşmak üzere çalışmıştır. Bir kısmı ise usta-çırak ilişkisi ile esnaf olarak yaşamıştır.

Milliyetçilik ve Ulus Kavramının Anadolu Dışı Etkileri

Milliyetçi akımlarda Fransızlar sonrası ülkeler kendi milletlerini (uluslarını) oluşturmayı amaçladılar. Bu akım sonrası din savaşı yanında kültür savaşı da başlamış oldu. Burada dikkat edilecek nokta Batılı devletler kendi ulusları içerisinde olan hiçbir ayrılıkçı karşısında hakları vermemek için uğraşmıştır. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı sadece kendi dışında olan multi-etnik devletler için kullandıkları koz olmuştur. Bu da kendi dinlerinde çok siyasi toplum bulunan yabancı etnik devlet Osmanlının kısa sürede çökmesinde sebep olacak olay zincirinin bir parçasını oluşturmuş ve bunu da son anına kadar kullanmışlardır.

Milliyetçilik tarihlerine bakıldığında İngilizler Birinci Dünya Savaşı sonrası zorunluluktan İrlandanın güneyini bağımsız ilan etmek durumunda kalmıştır. Kuzey bölgesini de stratejik olması ve gerektiğinde yeniden İrlanda’ya girebilmek amacıyla hala daha ellerinde tutmak istiyorlar. Ellerinden geldiği kadar da İRA örgütü kurulup kendi hakları tayin istekleri olsa da izin vermiyorlar.

Fransızlar Cezayir’e girdiklerinde o bölgede kendi etnik unsurları olmayan devletleri aldıklarında pek çok Müslüman Arap ve Berber’i öldürüp yerlerine kendi vatandaşlarını yerleştirmiştir. Oralarda kaç kere isyan edilmiş olsa da onlara kendi kaderini tayin hakkı son İkinci Dünya Savaşı sonrası olan büyük bağımsızlık dalgasından sonra vermek zorunda kalmışlardır.

İspanyollar ve Amerikalılar aynı şekilde Fransız devrimi dönemi sonrası olan dönemde katliam yapmaktan çekinmemiştir. Amerikalılar önce Kızılderilileri öldürmüş ve bu halkın yeniden beli doğrulamayacak kadar azaldığında onlara haklar ve belirli çoğalmasına doğal engeller sağlayacak bölgeler vermişlerdir. Bazılarını ise çok fazla paraya boğup kendi kültürlerini unutacak kadar özgürlükler ile kendi kültür etkileri altına almıştır.

Ruslar ha keza görüldüğü üzere Uluslara bağımsızlık hakkını istediği zaman kullanmış istediği zaman görmezden gelmiştir. Dağıstan ve Çeçenistan’da kendi toprağı olarak görmüş ve uluslara kendi haklarını tayin hakları vermediği gibi Gürcistan üzerinde yaşayan Abhazya toplumları ve Osetya toplumlarına bağımsızlık verilmesi için uğraşmış ve işgal edip statüko olarak kendi topraklarına katmıştır.

Türkiye hakkında Yunanlılara Ermenilere ve Yahudilere yapılan eziyetler hakkında laf eden bir kesim var. Sürekli deportation (sürgün) edilmişler diye söylüyorlar. Fransız devrimi sonrasında olan Milliyetçilik akımları ile ilgili değişiklikler sonucu olan yeni durumda diğer devletlerin tercihlerinden çok da farklı şeyler yapmamışlardır.

Bulgaristan’da yaşayan bir Türk nasıl Sürgün edilmek zorunda kaldıysa veya Bir Ermenistan’da nasıl bir Türk yaşayamıyorsa Türkiye’de yaşayamayan Ermeni, Yahudi ve benzeri halkların durumu da aynıdır. Çünkü Devletler her zaman ulus devlet kavramına göre hareket ederken o bölgede insanları tek halk yapmaya çalışmıştır. Gelelim Milliyetçilik Sonrası Osmanlı ve Anadolu Halkına

Milliyetçilik Sonrası Anadolu

Milliyetçilik akımları Osmanlıya vardığında Ruslar Pan-Slavist Avrupalılar Pan-Christianist hareketler ile bölgede bağımsızlık ve toprakları nüfuzuna geçirme ardından egemenliğine alma savaşını vermeye başlamıştır. Osmanlı’nın çevresinde kendi kültüründen çok kişi olmadığı ve Din odaklı devlet olarak ilerlediği için Arap-Kürt-Türk milletleri hep tek kültür olarak görülmüştür. Hatta diğer azınlık Müslüman kesimler de bunlara dahil edilmiştir. Pan-Turan hakları sağlamak istediği devletler ise Ya Çin işgaline girmiş yada Rus işgaline girmiştir.

Anadolu’da yaşanan sadık milletler ve halkların kardeşliği demeci bu dönem sonrası bitmiştir. İlk önce Sırplar özerklik ilan etmiş ve Batılılar ilk olarak Yunanlıları Özgür bırakmayı amaçlayacak kadar diğerlerini aşağılık görüp onları önemsemiştir. Ardından Osmanlı Balkanlarda eskiden yerleştirdiği Müslümanlar sayesinde bir nebze hayatta kalmıştır.

Doğu bölgelerinde ise Rusya Ermenilere özgürlük fikirlerini aşılamaya başlamıştır. O bölgede kendilerine en yakın gördüğü halk onlar olduğu için kolaylıkla bu sayede Doğu Anadolu dağlarını aşacaklarını ümit etmiştir. Rusların bu fişeklemeleri sonucu sadık halk bir anda özgürlük isteyen vahşi halka dönüşmüştür. O dönem Doğu Anadolu’da bulunan çoğunluk Müslüman nüfusu nedeniyle de ani hareketler yapamamış olsalar dahi Ruslar savaşırken onların yanında ordulara katılmalar başlamıştır.

Anadolu’nun batısı ne kadar Osmanlı ile Yunan kültürü harmanlanmış olsa da Yunanlılar bağımsızlık istemekte fakat bu kadar merkeze yakın oldukları için başaramayacaklarını bilmektedir. O yüzden kendi devletleri gelip de ele geçirene kadar harekete geçmeyen uyuyan hücreler gibi davranmışlardır.

Osmanlı içerisinde Batıda eğitim gören komutanlar Ulus devlet bilinciyle bu sorunu aşacaklarını düşünmüşler ve Türkçülük akımlarına başlamışlardır. Bu Türkçülük akımları ilk başta Türk ırkçılığı olarak anlaşılsa da bir Ermeninin yazdığına göre öyle değildir. Anadolu halkı arasında ayrım gören halklar Yahudiler’dir Ermeniler’dir ve Yunanlılar’dır. Kürtler ise Türkçe Konuşmayan Türkler olarak bahsedilmiş ve Türk Tebaası olarak adlandırılan kesim Türkiye içerisinde ise Müslümanların hepsini kapsamıştır.

Türk Milliyetçiliğinde Laik kesim Müslümanları ve Milliyetçi kesimde ise dil değişimini sağlamak için uğraştığı için halk içerisinde ilk başta etnik bir unsurlar sonraları bazen zorluklar ile karşılaşmıştır.

Türk toprakları II. Abdulhamit dönemi sonrası bir anda Balkan savaşları, Trablusgarp savaşı ve Birinci Dünya savaşı olduğundan dolayı halk ve hükumet bir anda Avrupa devletlerinin Müslüman ve diğer etnik unsurlara karşı yaptığı mücadeleyi kendileri başlatmış ve tek kültür üzere bir bilinç yerleşmiştir. Devlet içerisinde bir anda küçülme travması ve yoğun nüfus göç hareketliliği ve ölümler sebebiyle egemen oldukları topraklarda hakim olma güdüsüne sahip olmuştur.

Savaş ortasında Ruslar ile ortak hareket edip isyan Ermeniler doğuda karmaşa çıkarmış ve Kürt-Türk bölgesel güçleri oralarda savaş arkasında kalan güvenlik orduları olarak karşı çıkmaya çalışmıştır. Bu durum çok zor hal alınca Ermeniler Suriye ve civarına göç ettirilmiştir. Ardından zaten o bölgeleri Ruslar işgal etmiştir. Savaş sonrasına yakın Rus devleti göçünce Türkler Ermeni ve Azeri bölgelerini Almanlar ise Gürcü bölgelerini ele geçirmişlerdir.

Türkiye devleti oluşturulmaya başlandığında Anadolu Yunan isyanları Ermeni isyanları ve Yunan devletinin saldırıları karşısında parçalanmış birlikler ile bir örgütlenme arası gidip gelen bir savaş içerisine girmiştir. Bu savaş sonrası Kafkas halkları ile arada düzen oturtturulduğunda Batı’ya yönelmiş ve Anadolu’da nüfusu çoğunluk olan Bizans iddiaları bulunan Yunanlılar ile halk değiş tokuşu yapmışlardır.

Ermeniler doğu bölgelerinde kalmış ve toprak iddia etme güdüleri hala devam etmekteydi. O yüzden Türkiye kurulduğunda ilk işi stabiliteyi arttırmak oldu. İsyan etme potansiyeli olan halk grupları olan Ermeni, Yunan (sadece İstanbul Civarında Kalmış) ve Filistin’de olan Yahudi yerleşkeleri ile bağımsızlık elde etme çabalarına girişimini öğrenilmesi sonucu Yahudiler’de bu sınıfa katıldı.

Devlet içerisinde Otorite olacak diğer sistemler devlete bağlandı. Rum Patrikhanesi ekümenik mi değil mi tartışmaları bundan sonra ortaya çıktı. Çünkü Osmanlı’da 1910 civarında tüm Ortodoks ve Katolik kiliselerini birleştiren bir yasa çıkmıştır. Bulgar, Sırp, Rus ve Yunan kiliseleri bir araya geldi tartışmaları da sonrasında devletten önce din adamlarını koruyan halkı görünce buna karşı önlem olarak verdikleri İttihat ve Terakki’nin kendi verdiği hakları Cumhuriyet Halk Fırkası döneminde geri almışlardır.

Bu sırada Kürt halkını da Türkçe konuşmayan Türkler diyerek benimseyerek aslında Türk = Müslüman olarak görmüşlerdir. Yapılan davranışlar da Gayri Müslimleri güçten düşürmekti. O dönemde Kürtler de bu durum sonrası etnik karışıklığa sokulmak üzere İngilizler tarafından kışkırtılmış ve Musul’dan Fırat’a kadar bölgeyi talep etmelerine sebep olmuştu.

İsyanlar bastırılınca talep edilen bölge İngiliz ve Türk idaresi olarak ikiye ayrılmıştır. Ardından Oyunlar oynayıp Kürtlere bölge vereceğini söyleyen İngilizler ise Süleymaniye yakınlarında kurdukları geçici Kürt devletini fesh edip Kerkük Petrollerine konmuştur.

Milliyetçilik akımları sonrası oluşan destabilizasyon (karışıklık dolu) Osmanlı bölgesi içerisinde büyük travmalara yol açmıştır. Bu travmalar müslim ve gayri müslim olarak adlandırılan iki kesiminin de birbirini düşman görmeleri ve birbirini yok etmelerine sebep olduğu için toplumsal ayrışma süreci oluşmuştur.

Süreç sırasında Devletleşme emareleri gösteren bazı yerel iktidar sahipleri özellikle geçmişte olan birlik duygularını unutturmuş ve sadece menfaatlerine gelen düşmanlık tohumları eken bir yapı içerisinde tarih bilinci kazandırmak için uğraşmıştır.

Kürt dili grubunda olan kişiler devletin içerisinde asli unsurlardan olsa da milliyetçilik akımlarında kendi dillerini koruma güdüsüyle biraz tepkisel olarak davranmıştır. Aynı zamanda Ermeniden dönme Kürtler de bu konuda kışkırtmaktan geri kalmamıştır. O bölgede bağımsız bir oluşumu desteklemek için Batılı devletler her ulusun kendi kaderini tayin etme hakkı verilmesi gerektiğini bahsederek bu olayı tahrik etmektedir. Aynı zamanda Ezidi ve birkaç Yahudi kökenli olduğunu düşünen ırklar ise kendi yönetimlerinde Kürdistan kurmak için çalışmaktaydı.

Anadolu içerisinde olan karışıklıklar bölge halkında bulunan travmalar sonrası dönemin ulus devlet kavramından dolayı oluşan bazal sorunlar yüzünden oluşan sıkıntılar yüzünden isyana sebep olmuştur. Doğu halkı ASALA ile başlayan isyan dönemine kadar Yahudi, Yunan ve Ermeni toplumları gibi yönetimde zor gelme durumları ile uğraştırmamışlardır. Bu durum o bölgede bulunan karışıklıkları durdurmak için sonradan başlatılmıştır.

Ermeniler geçmişini unutarak düşman kesilince, Kürtler de ulus sahibi olmak üzere çabalara girince, Yahudiler İsraili kurup katliamları da yapmaya başlayınca Yunanlılar da Kıbrıs’ta egemenlik sağlamak için saldırılara geçince hepsine karşı savunma hakkı gibi ulusta hak tanımama eğilimlerine girmesi diğer devletlerde Türklere yapılanlar gibi karşılanabilir.

Fransızların Korsika’ya bağımsızlık vermemesi gibi Türkiye’nin Anadolu’da özerk bölgeler kurmaması çok doğaldır. Nasıl ki İspanya Katalonya’nın her talebinin bağımsızlığa gideceğini bilerek karşı çıkıyorsa Türkler de buna göre davranmaktadır. Tarihi tek taraflı olarak değerlendirip ona göre yargılayan kişilerin bu konularda biraz daha düzgün bir bakış açısıyla bakmasını değerlendirmesini tavsiye ederim.

Son dönemde Türkiye civarında olan olayları genel bakış açısıyla bakarak değerlendirmek en doğru sonuca ulaşmamıza sebep olur. İktidar sahibi olmak isteyen azınlıkların isyanlarını bağımsızlık savaşçıları olarak anmak bir anda Avrupa civarına geçince tam tersi olarak pis isyancılar moduna bürünmesini sağlamak sadece Avrupa ve bu kültür sahiplerinin ikiyüzlülüğünün göstergesi olarak gözükmektedir.

Ya kendi içindeki tüm yönetimlere bağımsızlık vermen gerekli yada başka ülkelerin büyük olmalarına karşı gelmemelisin. Amerika’yı düşünüyorum da şu an diğer toplumlara özerklik verse Güney Batı Amerika Zenci devleti, Doğu Amerika Hispanic Devleti, Orta Amerika Kızılderili Devleti, Kuzey Amerika Alman Cumhuriyeti, Pennsylvania Yahudi Yönetimi ve Batı Amerika Küçük İngiliz Cumhuriyeti olarak en az 6 ya bölünmesi gerekir. Bunu kabul ediyorlarsa gelsinler Kürdistan denilen meret hakkında da onlar ile tartışmaya başlayalım.

Dünya Plakaları ve Hava Anomalisi

Bugün rüzgar eğrileri dikkatimi çekti. Özellikle İskoçya üzerinde tutulacak güneş ve tepeden yağan meteorları saymazsak o bölgede enteresan durumlar yaşanıyor.

garip

Solda kırmızı ile çevrelenmiş çevresi rüzgarlı ve kendisi rüzgarsız çizgi görülüyor. Sağda bu bölgenin çerçevesi ve bölgedeki yer plakasının görseli gözüküyor.

Şimdi resimde görüldüğü üzere rüzgar şeması belli noktalarda çok düşük hızlarda olmasına rağmen onların çevresinde yoğun hızlarda esiyor. Ortadaki yarık gibi gözüken yere baktığınızda bu rüzgarsız alanın aynı zamanda kıta levhalarının çizgileri ile yüksek oranda uyuşacak şekilde.

Size soruyorum arkadaşlar. Dünya üzerinde bu yanardağ ile kara oluşturan bölge üzerinde bulunan rüzgarsız alan neden böyle oluyor? Aklıma gelen bir şey dünya üzerindeki manyetik bir değişimin sinyali veriliyor olabilir. O bölgede bermuda hikayelerinde olduğu gibi kayıp kaçak haberleri alırsanız magma tabakasının püskürmesi çok fazla olduğu için su ve havanın manyetizmasını etkiliyor olduğunu göstermiş olduğunu anlarsınız.

Görselde bulunan çizgi ileri dönemlerde hava, yanardağ ve deprem faaliyetleri konusunda aktif bir açılım sağlayabilir. Eskiden deprem olacak yerde bol miktarda bulut akımının geldiğini söyleyen profesör vardı. Aynı zamanda Yüksek Manyetikli Hava Rezonans Sistemi’nin havada yağmur oluştururken aynı zamanda yer tektoniğini etkilediğini de bilirken bu aslında dünyanın kendi üzerinde yaptığı bir kanıtlama girişimi olarak ele alabiliriz.

Enteresan bir şart ile karşı karşıyayız. Bakalım İzlanda’da bulunan şiddetli rüzgar ve azor siklonu civarında bulunan o ince dar şerit bakalım neyin habercisi olacak. Zamanla göreceğiz. Bir de bakmışız kıta çıkacağına Amerika ve Avrupa batıyormuş

Güneş tutulması 20 Mart 2015 tarihinde olacak ve iskoçya’da gökten düşen meteor da şu görselde bulunmakta.

+++Bright fireball over Ireland & Scotland photographed+++ The second reported fireball last night was apparently photographed over Loch Ness by John Alasdair Macdonald. Here is the photo - a beauty for certain!

+++Bright fireball over Ireland & Scotland photographed+++
The second reported fireball last night was apparently photographed over Loch Ness by John Alasdair Macdonald. Here is the photo – a beauty for certain!