Sicim Teorisi, Manyetizma ve Ses

Sicim Teorisi, Manyetizma ve Ses

Hepimiz sesten oluşmaktayız. Ses dediğim manyetizma ve onun oluşturduğu çekimlerden oluşuyoruz. Manyetik parçalarımız kendi içinde belirli dalga boyları ve şekilleri oluşturur. Bu dalga boylarını göremez olsa da varlıklar kendi içerisinde iplere benzemektedir. Dünyanın da manyetizması var güneşin de manyetizması var insanın da manyetizması var.

Manyetizma bir yerden bir yere akarken şekiller oluşturur. Sıvı akışkan dinamiğine bağlı oluşan bu parçalar insanların varlıklarını oluşturur ve her birisinin karakterini oluşturur. Sesten yaratıldık derken hepimiz bir manyetizmadan yaratıldık demektedir. Bilgisayar elektrikle hard diskte sanal karakterler yapıyorsa burası da ses ile yani manyetizma ile oluşmuştu. Ancak gerçek alemde bir varlık varken burada o varlığın bağı ile oluşmuş bir temayüller ile dolu burası.

Sicim teorisinde tüm evren sicimler üzerine kurulu diyorlar ya aynen öyle. Galaksimizin bir sicim şekli var ve galaksimiz ötesinde yaşamda belirli kriteri var. Bir önceki yazımda bunlardan şekillerle bahsettim. Her sicim şekillerinin nasıl gözüktüğünden de bahsettim. Gördüğünüz her şey sizin boyutsal olarak benliğinizde nasıl ise öyle görüyorsunuz.

Gerçekte bir varlığın sicimi bazı kişilerde kadın, bazı kişilerde erkek, bazı kişilerde hayvan, bazı kişilerde tamamen farklı şekilde görülebilir. Boyutlar ruhlarımızın durumuna göre değişiyor. Benim yolumda engeller ve ilerleme rotam çok evvelden belliydi. Hatta ben ne yaparsam yapayım çoğu şeyi değiştirmeye çalışsam da garip şekilde bu sefer garip duvarlarla karşılaştım. Hatta geçemezsem sonradan bir sonraki aşamadan yine devam edecek bir rotada olacağımı da söyleyebilirim. Çünkü bu yol döngü gibi garip bir şey. Anlatılamayacak kadar uzun bir hayat hikayesi her canlının döngüsü. Ben ne kadar tam bilemesem de şu anında yaptıklarımı anlamlandırabiliyorum sadece.

Düz kara bir düzleme kum döküp belirli notalarla titreşim yapınca olan şekilleri biliyorsunuz. Kozmik ağın ritimlerinin sadece bir kesiti bu. Gerçek ise sizin o kesitteki ölçüleri biçim biçim alt alta katmanlar haline koyup frekansın türevini alarak tam olarak kestirebilirsiniz. O da size sicimlerin görsellerini verecektir. Her görsel size evreni anlamak ve manyetizmaları yani sesi ve ruhu da anlatacaktır.

Ben bunu gerçekten özgür ruh olup bu döngülerden uzak gerçek yaşamıma geri dönebilmek için yazıyorum. Ben aslında var olduğum evrenden öte bir yaşam var ve o boyutta olan gerçeklikte olan varlığım şu an asıl varlığım ve bir şekilde bağlı buraya. Ve canlılığım orada çok daha fazlaydı ama öyle bir şey oldu ki o varlığım ve iradem asıl yaşamıma asıl gitmesi haliyle gitmek isterken aldatan varlık şerefsizlik yapıyor. Kötü olup ondan da şerefsiz olmak yada onun gibi olmadıkça da zor giderim iması veriyor. Güçlülerin yaşadığı yer orası çok belli zaten.

Manyetik Etkileme Gücü, Manevi Çevre ve Dua/Secret Sistemi

Her insan sinir sisteminde üretilen elektrik kadar enerji sahibidir. Bu enerji çoğu zaman mutlu olduğunda daha çok yayıldığı için genelde ısı enerjisine dönüşüp çevreye daha fazla enerji salıp daha karizmatik ve daha etkin birisi olarak görülmenize sebep olur.

Neslimizde çoğu kişi Secret yasası adlı bir kitap okumuştur. Bu kitap aslen okunduğu zaman Müslümanlıkta 1500 sene evvel söylenilen dua ile ilgili geçen ayet ve hadislerin sadece Allah ve ilah çıkartılıp sadece insanın kendisine mal edilmiş kısmıdır. O yüzden o ikisini aynı açıdan değerlendirip size anlatıma devam edeceğim.

Her insanın manyetik çevresi onun etkileme gücünü oluşturuyor. Manevi çevre olarak da adlandırabiliriz. Çünkü Manyetik alanda beyninde olan her düşüncenin yansımasını oralara aksettiriyor. Bir nevi içinizin anahtarı çevrenizde bulunuyor.

Manyetik Çevre işleri nasıl çalışıyor? İnsan çevresinde bulunan enerji dalgaları ne kadar güçlü ise o kadar uzağa kadar erişebiliyor bu sistem. Küçük bir resim sonrası açıklaması ile şu şekilde olacaktır.

manyetik izci

Sistem İç ve Dış bölge olarak adlandırılan iki kısımdan oluşuyor.

Bazılarının uyarı sistemleri çok düşük olduğu için 150 metre sınırında etkileşimler başlıyor. Bazıları için durum 3 km’ye kadar çıkıyor gözlemlediklerim açısından. 3 km civarına çıkanlar çok yüksek enerjili kişiler, olaylar ve işlerin yansımaları olarak ortaya çıkıyor. Bazen nerede olduğunu merak eden bir insanın beyin değerleri yükseldiği için bu mesafe de yükselme durumuna sahiptir.

Telefon konuşmaları, mesajlaşma ve internet ile iletişim ve sürekli anma gibi sınırlar dışında interaktif ve etkin olarak hareketler bu etkiler dışında başka kurallar çerçevesinde etkinlik içerisinde bulunuyor.

İnsan istediği şeyleri hemen olsun ister değil mi? Genellikle o istekler yakın çevrelerde bir yerlerde oluyor ve siz farkında değilsinizdir. Çünkü kapsama alanınız civarında olan durumlar genelde aklınızda oluyor ve/veya siz onları istediğiniz onlar çevrenizde. Siz samimi olmadığınız ve kalkanlar ile gelen her şeyden kendinizi koruduğunuz için genelde bu etkenler siz isteği unutuncaya kadar bekletilmesi devam ediyor.

Siz dua ettiğinizde genellikle çevrenizden birilerinin buna sahip olması veya dua ettiğiniz bir kişi ile ilgili bir dilek ise genellikle onun kendisinde sizin ile ilgili istediğiniz değişimleri görmenizin sebebi sizin dua/secret yasalarına göre davransanız da siz uygun değillsinizdir. Sizden daha uygun ve çabucak elde edebilecek insanlar onu elde edecektir. O yüzden dualarınızın hepsinin olacağını ve olmadığında da kabul edilmediğini düşünmeyin. Başkası yararına da olsa o dua nesnesi bir şekilde sizden etkilenmiştir.

Manyetik olarak bu bölgede içeri doğru çekim yaşanır. Çünkü sizin beyin dalgalarınızın karşıt kutpu olan yardımseverlik gibi bencillik karşıtı bir uyarıcı/mesaj veren bölgesi mevcuttur. Bu bölge size doğru bilgilerin (bir top gibi düşünebilirsiniz) geldiği yokuş aşağı bir yol gibi görebilirsiniz.

Etkileme gücünüzün ikinci ve iç kısmı ise etkileme gücünün hemen değiştirilebileceği kısmıdır. Dua/secret yasaları bu kısma girebilmesi için ilk önce sizin o hemen etkileme bölgenizin zayıflaması gerekmektedir. Bazı insanlarda çok iyi olduğu dönemde her istediği olmuyor derken sıkıntılı olduğu döneme düştüğü zaman da tüm istedikleri olur ve kendisi o dualarını ettiği halde sahip olamayacak halde olur.

Sizin iç bölgeniz sizin koruma bölgeniz olarak geçebilir. Manyetik olarak çevrenizi sorguladığınız, gördüğünüz ve etkileme açısından karşıdaki her şeye tehlikeli baktığınız yerrdir. Bu yüzden sıkıntılı dönemlerde düşen enerjiniz aslında sizin bu çevrenizi küçülttüğü için dualarınız ile iligli olan durumlar vardır.

Seni ise kalp olarak göstermemin sebebi aslında manyetik enerji için gereken hareketliliği ve demir bulundurup manyetizma kazandırabilecek elemanın kan olması ve kalpten pompalanmasıdır. Yani sen tamamen manyetik bir eşyaya dönüşmek için sadece Kalbin heyecanlı ve Beynin de çalışır vaziyette olması yeterlidir.

Allah’a tevekkül edip koruma kalkanını kaldırmak aslında bu duaların olması için en öncelikli olma sebebidir. Çünkü siz o yakın savunma kalkanlarını indirmediğiniz taktirde olmayacaktır. Siz onu indirip unuttuğunuzda ikinci aşamaya geçer ve işleme alınmaya başlanır. Zaten unutamıyorsanız bu manyetik olgu olamaz ve beynen saplantı halinde arzun olarak göze çarpar. Saplantılar hiç bir zaman iyi şeyler getirmez negatif düşünce içerir. O yüzden olma olasılığı da düşüktür.

Dualarda/Secret yasasında siz her zaman kendinizi tam güçlü hissetmek için çalışmayın. Savunma sistemi gereklidir ve gücünüzü yüksek tutmanız da lazım. O ayrı mesele. Gücü aynı şekilde korumak için verdiğiniz çabalarda aslında biriken dilekleriniz dış kısımda kalıyor. İçeri girecek manyetik koruma kalkanınızı delecek gücü bulamadıkları için de orada öyle beklemede kalıyor. Biraz dileklerinize emek harcayıp biraz da hafif dalgalanmalara izin verdiğniiz ölçüde sıkıntı olmayacaktır. Kontrollü kontrolsüzlük eylemi adı verebiliriz bu duruma.

Eğer gerçekten manyetik/manevi alanınızda bir şeylerin direk sizi etkilemesini istiyorsanız başkalarına dua ettirin kendi şeylerinizi. Temiz kalplilerin birbirine yaptığı dualar geçerli oluyor. Hastalar, mazlumlar ve ihtiyaç sahiplerinin duaları da öncelikli. Onlardan karşılık beklemeden yapılan iyiliklerin sonucunu ancak sizin bilemeyeceğiniz başka güzel süprizler ile karşınıza çıkacaktır.

Duaların kabul olmasını istiyorsanız dualarınızı ederken kalbinizin beyninizden daha çok istemesi. Sürekli aynı şeyi kalbiniz istiyorsa o zaman siz de onu gerçekten istediğiniz için karşınıza gelir. Tabi o insan ise kendi enerjileri ile etkin olduğu ve çevresini etkileme gücü olduğu için ancak iki tarafın manyetik durumuna göre değişir. Sen çok uzak kuzenini özlersin belki o fark bile eder ama gelecek gücü yoktur. İrade sahibi olduğu için kararları onu sorumlu tutar, senin kararların da seni. İstekler de kararların ortaklığına göre olur.

Dua/Secret/Dileklerinizi istediğiniz ne ise o şekilde yapın. Kalemi kahverengi olsun 0.5 uç olsun 2-3 ay içerisinde gelsin derseniz yüksek ihtimalle siz kırtasiyeden alabilirsiniz diye bir şey elde edemezsiniz. Çünkü dualar sizin tembellikten değil gerçekten yapabilecek şartları zorladığınız halde olmamış bir şey ise etkin olarak değerlenebilir. Siz kendiniz yapabiliyorsanız zaten o bilinçaltınıza da yapabildiğiniz gerçeği duracağı için dua yerine geçmeyecektir.

Çok fakir ve ayakkabıya muhtaç haldeyseniz, her taraftan sıkıştırıldığınızda ve çıkış yolunuz yoksa, istediğiniz halde verilmeyen ve sizin olması diğerlerinden daha mantıklı şartlar içerisindeyse ettiğiniz dualar kabul edilir. Çünkü o zor şartlarda iradeniz ihtiyacın değerini anlar ve değerli ihtiyaçlar ise size daha çabuk gelir. Araba istersiniz ama araba gerektiği halde alamadığınız durumlar haricinde vadesi uzun bir dua zinciri veya satın almak için çalışmanız gerekir.

Gerçekten istediğiniz bir şey varsa ve çevrenizde çok aktif, enerjik bir insan tipiyseniz dualarınız etkilemesi çok olur. Mavi gözlülerin bakışları insan devirir sözleri aslında onların ilgi çekici veya başka tip olarak çok dikkat çektiği için enerji toplanması yaşamasındandır. Aslında mavi gözlülerin suçu yok. Çevresinin onlar ile çok ilgilenmesi sonucu onlarda biriken enerjinin ürünü onlar. Odaklanılmış bir enerji olunca dualar da o kadar geçerli oluyor.

Eşya ve hayvanlar ile ilgili dilekleriniz varsa onların iradesi o kadar güçlü olmadığı ve elektronik etkileşimleri çok kısıtlı olduğu için sizin etkileşiminize göre gelmeye başlar. Tabi bu etkenler ilk başta anlattığım kıstaslara göre oluşur.

Hayvanların iradesi neden düşüktür?

Hayvanların hayal gücü ve bir şey üretme kapasitesi olarak çok düşüktür. Bu enerjilerinin ve beyin yönlendirme gücünün düşüklüğünü gösterir. Saldırgan bir Kaplanın enerjisi kaçan bir Ceylandan daha çok olduğu da unutulmamalıdır. Örümcek bu manyetik alan gücünü yüksek tutup avını yakalaması da buna örnektir. Bu araştırmamın tamamen proje olmaktan çok sonra yüzeysel kanıtları çeşitlendirirken ortaya çıkan bir haber olduğu için çok dikkatimi çekmişti. İki sene önce söyleseler benimle aynı zamanda buldular derdim.

İnsanlar hayal gücü ve yaratma kapasitesine sahiptir. Belki bu yüzden insanoğlu Allah’ın yeryüzündeki halifesidir diyorlar. Çünkü insan doğa kanunlarıyla oluşan (Allah’ın yaratmaları) şeyleri taklit ederek veya doğa kanunlarını (Allah’ın kanunları) esasında garip icatlar yaparak dünyada diğer hayvanlardan ayrıcalıklı bir duruma gelmiştir. Kimse diyebilir mi bir kedi kapı yapabilir veya bir papağan veya yunus veya bir ahtapot. Olmadığı için şu an dünyada insanlar Allah’ın bir vekili olduğunu ve bu gücü de manevi güç çevresi şartları boyutunca değiştirebilme yetkisine sahiptir.

Dualar/secret yasaları aslında aynı şeylerdir. Manevi olarak insanlar çevrelerinde hep izler bırakır. Duygusal insanlar ise bu izleri görebilirler. Gözlerinde beliren imgeler veya hisler (sebepsiz heyecan veya kalp kırıklığı hissi gibi) yardımcıları olabilir o şartları anlamakta. Normal bir insan bile istediği duayı gerçekten temiz kalp ve ön şartlar eklediğiniz taktirde olma olasılığı da şartlar ölçüsünde azalacaktır her zaman hatırlayın bunları.

Daha çok detay verecek olay olsa da yazmaya yetecek zamanım yok. Yarın iş güç dolayısıyla erken kalkacağım için fazla yazamıyorum. Umarım siz de ilgilendiğiniz ve okuduğunuz kadar da değerini verirsiniz benim ile ilgili dualara (secretta iyi şeyler isteyin amerigancası) yer vererek destek olun. Bunları yazarken 5-10 senelik yaşadığım olayları, tecrübeleri birleştirerek yazıyorum.

Bunları görüp de nankörlük yapanlar olursa da karşılığını bulacaklardır. Nankörlük derken bana nötr hareket etmesi bile değildir. Hem bunları görüp hem kullanıp hem de kötü etkileşimlerde bulunanlar aynı şekliyle hatta belki fazlasıyla kendilerinde benim için dilediklerini bulacaklardır anlamında dedim. Benden bugünlük bu kadar. İyi geceler.

Manevi izcilik nedir?

Manevi izcilik kavramını hiç duymadığınızı tahmin ediyorum çünkü bu kavramı tamamen ben ürettim. Diğer izcilik faaliyetlerinden farkı burada gözle görülen bir izcilik yapma durumu olmuyor. Manyetik akım çizgileri üzerinden takip sistemi geçerlidir. Kavram olarak çok yabancı olacaksınız diye açıklama ihtiyacı hissettim. Her ne kadar kavram açıklayıcısı olarak tek olsam da benden önceleri de buna benzer hareket eden insanlar olmuş ve onlara 30’lar 40’lar demişler hızır demişler. Olayı aslında bilim adamı gibi analiz edip tanımlama haricinde başka etkenim olmadığı için bu yolda olanlar içerisinde sadece kendi çevresinde geliştirebileceği etkenler kadar geliştirmiş insan olarak tanımlayabilirsiniz. Çünkü ne 30’lar ne hızır ne de 40’lar gibi etken elemanlar ile birleşip örgütleşerek çalışmış değilim.

6. His

Bir yıldızın patlama sesi belki milyarlarca yıl sonra size ulaşır, görüntüsü belki binlerce yıl sonra ulaşır ama yok oluşu sonrası etkisi galaksi üzerindeki değişiminden hemen fark edilir.

Manyetizma aslında çevreyi anlık olarak fark edebilme yeteneğini sağlar. O yüzden 6. hissi kuvvetli olanlar her şeyi diğerlerinden daha erken fark eder. İnsanlar diğerleri ile ilgili yaptıklarını sakladıklarını düşünürken tüm her şeyini de bu hisler ile belli eder.

Duygusal insanlar eğer çalışırlarsa çok başarılı olabilir. Uzak doğu dövüşleri veya herhangi bir iş dalı. Aslında milisaniyelik refleks olaylarını daha silah atılmadan fark edip 10 milisaniyede çıkış yapan atletin sayılmaması da onun hislerine yapılan haksızlık oldu geçen olimpiyatlarda. Ona rağmen o adam başarmış çok daha iyi tepkiler de ileride olacak nesillerde fark edilip yapılabilecektir.

6. Hissiniz şu an opsiyonel özellik olsa da ileride eğitim ve farkındalık yanında gereksinimler ile insanlar için standart haline gelecek. Tabi bunun için kedi gibi hayvanlar ile ortak yapılar ile beraberliğimizden çok daha kısa sürede olacaktır.

Dünya Plakaları ve Hava Anomalisi

Bugün rüzgar eğrileri dikkatimi çekti. Özellikle İskoçya üzerinde tutulacak güneş ve tepeden yağan meteorları saymazsak o bölgede enteresan durumlar yaşanıyor.

garip

Solda kırmızı ile çevrelenmiş çevresi rüzgarlı ve kendisi rüzgarsız çizgi görülüyor. Sağda bu bölgenin çerçevesi ve bölgedeki yer plakasının görseli gözüküyor.

Şimdi resimde görüldüğü üzere rüzgar şeması belli noktalarda çok düşük hızlarda olmasına rağmen onların çevresinde yoğun hızlarda esiyor. Ortadaki yarık gibi gözüken yere baktığınızda bu rüzgarsız alanın aynı zamanda kıta levhalarının çizgileri ile yüksek oranda uyuşacak şekilde.

Size soruyorum arkadaşlar. Dünya üzerinde bu yanardağ ile kara oluşturan bölge üzerinde bulunan rüzgarsız alan neden böyle oluyor? Aklıma gelen bir şey dünya üzerindeki manyetik bir değişimin sinyali veriliyor olabilir. O bölgede bermuda hikayelerinde olduğu gibi kayıp kaçak haberleri alırsanız magma tabakasının püskürmesi çok fazla olduğu için su ve havanın manyetizmasını etkiliyor olduğunu göstermiş olduğunu anlarsınız.

Görselde bulunan çizgi ileri dönemlerde hava, yanardağ ve deprem faaliyetleri konusunda aktif bir açılım sağlayabilir. Eskiden deprem olacak yerde bol miktarda bulut akımının geldiğini söyleyen profesör vardı. Aynı zamanda Yüksek Manyetikli Hava Rezonans Sistemi’nin havada yağmur oluştururken aynı zamanda yer tektoniğini etkilediğini de bilirken bu aslında dünyanın kendi üzerinde yaptığı bir kanıtlama girişimi olarak ele alabiliriz.

Enteresan bir şart ile karşı karşıyayız. Bakalım İzlanda’da bulunan şiddetli rüzgar ve azor siklonu civarında bulunan o ince dar şerit bakalım neyin habercisi olacak. Zamanla göreceğiz. Bir de bakmışız kıta çıkacağına Amerika ve Avrupa batıyormuş

Güneş tutulması 20 Mart 2015 tarihinde olacak ve iskoçya’da gökten düşen meteor da şu görselde bulunmakta.

+++Bright fireball over Ireland & Scotland photographed+++ The second reported fireball last night was apparently photographed over Loch Ness by John Alasdair Macdonald. Here is the photo - a beauty for certain!

+++Bright fireball over Ireland & Scotland photographed+++
The second reported fireball last night was apparently photographed over Loch Ness by John Alasdair Macdonald. Here is the photo – a beauty for certain!

Aşk

Aşk kavramı binlerce senedir ne manada kullanıldı ve şimdi ne anlaşılıyor bundan bahsedeceğim. Aşk kavramı her türlü manyetizması olan varlığın başka bir manyetik varlığa olan tutulmasına verilen addır.

Aşk binlerce sene kullanılırken insanların birbirine tutulması ve insanın Allah’a tutulması olarak kullanılıyordu. Burada acı çekmek yoktur. O kişinin arzulaması, yakınlaşmak için can atması manası vardır. O olmak vardır ikiliğin tek olmasıdır.

Arzuların insandan insana değişmesi ve hikayelerde sürekli başarıya ulaşması zor olduğu için her zaman iyi bitmemiştir. Bu hikayeleri görüp okuyan ve kendileri de iyi tecrübe yaşamayan insanlar her zaman bunu acı çekmek manası çıkarmışlardır. Evet kavuşana kadar aşk olduğu doğrudur. Sürekli yakınlaşma isteği engel olmadıkça keyifli ve heyecanlı bir yol oluyor.

Leyla ile Mecnun hikayesi gibi platonik aşklar, geçici aşklar, denk olmayan aşklar, imkansız aşklar hep örnek gösterildiği ve yaşayanları çok olduğu için her zaman aşkı kötü olarak biliyor insanlar. Asıl kavram olarak aşk duygusal çekimdir. Manyetik olarak karşı koyamayacağı bir istek ile yakınlaşma demektir. Bir takım aşkı da budur, bir spor yapan sporcu aşkı da öyle.

Önemli olan tutku ile bağlı olup onun hazzını yaşamaktır. Bu yüzden Yunus Emreler, Mevlanalar sürekli buna koşa koşa gitmeye çalışmış ve yaşarken dillerinden o kadar söz dökülmüştür.

İki mıknatısın birbiri ile buluşması da mıknatısların aşkı olarak anılabilir. Dünya’nın Güneş çevresinde dönmesi de ona aşkı olarak anılabilir. Güçsüz olan güçlü olana aşık olur. Bu doğanın kanunudur. En güçlü olan ise sadece onun gibi en güçlü olana başka birisine aşık olur. Her varlığın bir şekilde birbiri ile bağı vardır. Bu aşklar ile yeni bağlantılar olur ve yeni düzenler kurulur.

Genellikle devlet başındaki insanların karizmatik olması da bu yüzden önemlidir insanlar için. Liderlerin birleştirici bir güce sahip olacak kadar manyetik çekimi ve gücü olması gerekir. Bu tüm dünya insanlarının geneli için geçerlidir. Karizmatik olan insanın iyi olması gerekmez. Lider olarak seçilen dünyanın canını okuyacak olsa bile karizmasından seçilir. Örneğin Hitler karizmatik bir insan olduğu seçildi ve bu karizması yüzünden ikinci dünya savaşında milyonlarca insan yok oldu.

Aşk birleştirici etmendir. Aşk manyetizmadır. Aşk bilinçaltının ve bilincin hep birlikte bir yere doğru sürüklenmesi demektir. Bu ilahi aşk da olabilir, yönetici aşkı da olabilir, normal bir sevda aşkı da olabilir fark etmez. Hepsi de aşktır ve bu aşklar ne olursa olsun hep aynı manaya gelmektedir. Bilindiği gibi de kötü ve tek bir manaya sahip değildir. Manevi aşk ile bedensel aşkın farklarını da artık başka bir konuya anlatırım artık.

Melekler, Cinler, Şeytanlar, Cennet ve Cehennem

Dinler insanlığın varlığı kadar süre önceden beri vardır. İnançlar dönemsel yüzeye ve bakış açılarına göre değişmekle birlikte dönemsel durumlardan ötürü belli durumlara göre isimler koymuşlar ve böyle adlandırmışlar bazı tabirleri. Şimdi o dönemsel adların hem dünya üzerindeki hem de dünya dışındaki karşılıklarını size yazacağım.

İlk önce toplumsal gerçekler üzerinden dönemsel isimlerin nereden geldiğini yazacağım

Melekler: Melekler binlerce sene evvel Hindistan’da yaşayan bir toplum. Mal-Mel-Malacca gibi türevleri o bölgede yoğun olarak bulunmakta. O bölgede yaşayan insanlar doğaya düşkün ve humanist bakış açısında oldukları için iyi tabir ile arap ve yahudi toplumların kökeninde yer etmiştir. Tabi sonraları şeytanlar asırlardır onların bölgelerini sömürmüş ve toplumun yarısından çoğunu katletmiştir. Melek toplumları birlik içerisinde ve yoğun olmasına rağmen iyi niyetleri sebebiyle yenilmişlerdir. ülkemizde yaklaşık %3 oranında bu tip insan bulunmaktadır.

Şeytanlar: Şeytanlar ise binlerce sene evvel orta asya’da yaşayan halklarn adıdır. Gerçekte şu anda bulunan ismi ile iskit, scthians, sei-tan, şeytan adları ile anılmaktadır. Bu topluluklar anarşi ortamında yoksul topraklarda yaşadıkları için birbirini yiyen ve başka insanları da pratik zekaları ile kandıran ve zor dönemlerde daha akıllı yaşamaya başlayan halkın adıdır. Yani şu an türkler ve avrupa halklarının çoğunun kökeni şeytanlara dayanmaktadır. Kırmızı rengi seven ve R-M kelimelerini çok kullanan bu halk şu an hala daha dünyaya hükmetme emelleri içerisindedir. %35 civarı bu tip insan bulunmaktadır.

Cinler: binlerce sene evvel hindistanda yaşarken sonraları doğu tarafa yayılan halkın ismidir. Şu an bulunan Jin, Çin gibi isimler bu kökenden gelmektedir. Kendilerini ejderin oğlu yani ateş halkı olarak görmektedirler. Bu yüzden diğer insanlara göre kendilerini üstün görmektedirler. Bir yandan da bu topluluk dağlar arasında bulunan yağmur ormanlarında yaşarlar ve ilk cin göz tabirli insanlardır. Gözlerinin üstünde kapakları yok kadar azdır. Tarihsel bulgular, dna gelişimi ve kullanılan tabirlere de bakıldığında kısa boylu ve insanlara musallat olan bu varlıklar kindar oldukları da doğrudur. Bir yandan da arap kültüründe söylenilen şeytanlar cin’den gelmesi ifadesi de doğrudur. Çünkü Afgan dağlarında yaşayan halkın doğuya giden kesimi Çinli olmuştur ve sonra onlardan kuzey kolu da iskit halkını oluşturmuştur. En azından dna köken olarak bilimsel olarak öyle araştırmak isteyene dış kaynaklar yeterince açıktır. Bu insanlar her şeyi akıl ile çözeceklerine inanır. ülkemizde %1-2 bu tip insan bulunmaktadır.

Yecüc-Mecüc: Bölgede yaşayan ve yendiklerini köle yapan hun kökenli toplulukların adıdır. Binlerce seneden beri altay dağları civarında yaşayan bu topluluk bazı dönemler çok güç sahibi olup iskitleri ve çinlileri gücü altına almıştır. Mihiragula, Mahir-Kul gibi tabirler ile ak hunlar ve benzeri tüm devletlerin isimlerine bakıldığında bu açıkça görülecektir. Hun kökenli tüm insanlar bu topluma bağlıdır ve güç üzerine dünyayı yönetme amacındadır. Tüm dünyayı fethetmek için gönderilmiş insanlar olduklarını düşünen cengiz han da bu soydan gelmektedir. Gittikleri yörede belki de çok su içtikleri için dereleri gölleri kurutan kavim olarak geçmiş olabilir. ülkemizde %5-10 civarı bu tip insan bulunmaktadır.

Ademoğulları: Arap ve yahudi kökenli insanlardır. Hindistan’dan gelmektedirler. Yaklaşık %40 civarı ülkemizde bulunmaktadırlar.

Cennet: Cennet yağmur ormanlarıdır. Hindistan ve Çin bölgesinde bulunan ormanların hepsi birer cennet olmaktadır. Araplar da Hindistan’dan (Afgan dağları) orta doğuya gittikleri için cennette değillerdir şimdi.

Cehennem: Çöller ve yakılan evlerdir. İskitler çöllere uyum sağlayan topluluk olduğu için acımasızlığı gelişmiştir. Bu yüzden kazandıkları savaş esirlerini ya kendi köleleri olarak çölde kullanmış yada tüm ele geçirdikleri yerlerde bulunan insanların evlerini yakıp yıkmıştır.

Şimdi gelelim bu tabirlerin gerçek evren üzerindeki yansımaları ve anlatılmaya çalışanlara.

Melekler: Melekler günümüz dünyasında manyetizma adı verilen tüm varlıkların adıdır. Manyetik merkez olan tüm varlıklar birer canlıdır. Bazıları irade sahibi olurken bazıları sadece durağan varlıklardır. Örneğin Hava durumunda sistemlerin oluşması birer durağan melek durumudur. Dünyanın dönmesi bir melek eylemi, Güneşin dönmesi de…
Melekler cennetten gelmiştir çünkü cennette çekim gücü yasasına bağlı olarak bu evren oluşmuştur. Mevlana’nın deyimiyle evren aşk üzerine oluşmuştur. İnsanların beyinden bir sorunu olduğunda akli melekelerinin çalışmadığını söylemeleri de manyetik akımının değişmesinden kaynaklanan bir durum olduğunu da söyleyebiliriz. Neden melek adı verildiğinden de bahsedelim. Çünkü bu varlıklar her zaman yapıcı ve birlik içerisinde bulunan varlıklardır. Bu yüzden o dönemde gelen peygamberler ve arap toplumu insanları bu özelliklerinden bu ismi vermişlerdir.

Cin ve Şeytanlar: Radyoaktif malzemeler, uranyum ve benzeri maddelerdir. Bu maddelerin hepsi insanların üzerine tesir ettiğinde kalıcı hasar yol açmakta ve çarpılmasına bile sebep olmaktadır. Dumansız ateş denilmesi de bu türden bir durumdur. Rontgen çekimi sırasında XpressMUSİC 5800 gibi bazı telefon kameralarında yağmur gibi yağan şekilde görebilirsiniz. Çektim gördüm bizzat. Bu varlıkların oluşum noktaları yıldızlardan daha gelişmiş bölgelerde olabilir. Kara deliklerde. Bu varlıklar o bölgede maddelerin yoğunlaşması ve ışık hızında uzaya salınması ile çok uzak noktalara kadar gidebilirler. Bu varlıklara neden bu isim verildiğine gelince İskit halkı gibi iç bölünmeler yolu ile etrafa yayılması ve etrafında bozgunculuk yaparak yaşaması olarak söylenilebilir. Nötron bozunumu olayı ile İskit kabile savaşlarını beraber düşünerek hareket edebilirsiniz. Bu yüzden bu isimler ile anılmışlardır.

Yecüc Mecüc gibi bir varlık evrende normalde olmayan bir oluşum olduğu için bunu es geçiyorum. Ama eğer böyle bir şey olursa da başka galaksileri yiyen canavar galaksiler buna örnek gösterilebilir.

Ademoğulları: İnsanlardır. En az 2 Milyar yıldır yaşayan toplumda yaşayan her insana verilen isimdir.

Cennet: Kara delik veya başka tür bir varlık olarak yaşayan evrenimizin üstünde bulunan evrenin ismidir. Bu varlık içerisinde manyetizma ile çevresinde bulunan varlıkları kendine tutanların olduğu bir evren bulunmakta. Üst evrenler de bu varlıkların kara delikler veya tanımlanmayan isimsel varlıklar olarak bulunduğu varlıklardır. Her birisi daha fazla ışık barındıran ve çok daha geniş bölgelerdir. Zaman kavramı bize göre senntrilyon üzeri sentrilyon (centrilyon-santrilyon 10^60) kattan daha fazla olan yerlerdir. Tüm manyetik olayların merkezsel kuvvet başlangıç olmak üzere kökeni buradan başlamaktadır yani melek denilen varlıkların kökeni buraya dayanır.

Cehennem ve Levh-i Mahfuz: Kara deliklerdir. Sıcak, karanlık ve daha sıkışık olan yerlere verilen adların hepsi. Bu tür varlıklar içerisinde yeni zaman boyutu olur ve daha küçük yeni yapı taşları ile yeni düzenler kurulur. Tüm alt evrenin kaderi burada yazılır. Bu varlık çevresinde oluşan maddeler birleşip radyoaktif maddeleri oluşturur ve bunlar da ışık hızıyla dışarıya atılır. Bir nevi Cin ve şeytanlar olarak bahsedilen varlıkların yaptığı söylenen işlevlerin aynısı bunlarda da geçerlidir.

Yani dinlerde bahsedilen olayların gerçekte karşılığı olan varlıklardır. Yalnız değiştirilen kelimeler haricinde köken olarak saklanan her şey evrenin anayasa ve işleçlerinden oluşmaktadır. Yani bu dünyada bozunuma uğrayan pek çok şey bulunmaktadır. Gerçeği görmek ancak gerçek dünya bilgileri ve bilimin ışığında olabilir.

Kara Delik Tezi ve içindeki Teoriler – Mayıs 2011 (görselleri defterde bulamıyorum o yüzden paint çizimiyle göstereceğim)

İlkokul ve ortaokuldan beri ilgilendiğim, Mayıs 2011 den itibaren ise gözlemlerimi temel bir yapıya oturttuğum bir evren teorisi oluşmaya başladı. Bu teori evrenin bilinmeyenleri kara delikler ve atom altı parçacıkları. Mikro ile makro yapıları düşünerek her birisinin aynı kanunlara tabi olduğuna kimsenin şüphe etmemesi gerekiyor. Bu mikro ve makro ölçekler arasında ise görünen dünya atmosferi altındaki her şey ise bunların tam ortasında yer alıyor. Bu yapıların en büyük özelliği ise birbirine sonsuz derecede benzeyen yapılardan oluşmaları. Bu teorilerimi söylediğimde tanıdıklarım kara delikler solucan delikleri gibi evrenin bir yerinden başka yerine geçme noktası olarak dediği için bugüne kadar yazmadım. Tezlerimi yazmaya başladıktan sonra bunu da arşivlemek üzere buradaki ve tarihi kayıtlara not olsun diye buraya ve diğer yerlere aktaracağım.

Şimdi kısa bir öz geçmiş yazdıktan sonra konuya gireyim. Kara delikler… Evrenin tekillik noktası ve bilinmeyeni çok bir varlık. Kara delik varlık tanımı gereği çekim alanı, dış olay ufku, iç olay ufku ve merkez olarak dörde ayrılıyor. Çekim alanı kara deliğin boyutuna göre değişmek ile birlikte tüm etrafında topladığı galaksi topluluğu veya kendine enerji sağlamak için çektiği yıldızların uzaklığı kadardır. Bu alan içerisinde belirli noktalarda bulunan varlıklar ise çekim gücünden daha az bir kuvvete sahipse dış olay ufka doğru sürüklenir ve bu varlıklar orada karanlık bir duvara etrafında dönmeye başlar. Tabi bu hız ve maddelerin sıkışması ve yoğunlaşmasından kurtulan birisi olursa içeri doğru sürüklenmeye başlar. İşte asıl problem de orada başlıyor. Uzay’da kara deliğe düşen insan olay zaman ufkunu geçtikten sonra neler yaşar. Orası evrensel tekillik noktası olarak adlandırıldığı için pek çok problem de ardından geliyor. Kara delik o kadar büyük çekime sahip ki ondan ışık bile kaçamayacak kadar aciz kalıyor. İşte problem de burada başlıyor. Bazılarına göre orada insan parçalarına ayrıldıktan sonra ufak parçalar halinde içeride kalıyor ve kara delik yok olunca evrene doğru çıkıyor. O zaman hatıralar ne olacak diyor bazıları ve buna hala bir çözüm bulunamyor. Benim Evrensel Teoremimde ilk önce bunlar ile ilgili bahsedeceğim, vaktim olursa geçmiş ile bağlantılarını, ne yaptıklarını, işleyişlerini yazıp sonra da atomlara dalıp çıkacağım. Bunları da şu ana başlıklarda inceleyeceğim:

1) Kara Delik – Evren Teoremi – Büyük Patlama
2) Kara Delikler ve Nükleer Madde Salma Teoremi
3) Mikro – Makro Uyumu Teoremi (Galaksi – Atom Teoremi)
4) Levh-i Mahfuz ve Kara Delikler Teoremi (Kaderi Belirleme)
5) Gamalı Haç’ın Maya’lara Dayanması ve Galaksilerin Gamalı Haç’a Benzemesi
6) Yaşam Belirtisi Manyetizma Teoremi (Gezegenler Dahil Canlı ve Aşık)
7) Telefonlar, Arabaların Canlılığı Teoremi

Resim

Kara delik ve uzay zaman çukuru X aksisinde oluşan uzay/zaman karadelikte Y aksine kayıyor. Bir nevi sanal sayılar olayına dönüyor. Bu örnek resimde tüm resimler birleştirilip bir hal alınmıştır. Atom, galaksi ve Uzay-Zaman şekilleri bir arada verilmiştir.

1) Kara Delik – Evren Teoremi – Büyük Patlama

Kara delikler evren içerisinde bulunan güneşten çok daha büyük yıldızların içlerindeki enerjiyi bitirip demir gibi maddeler yapması sonrası yeni enerji bulmak için genişlemesi ve sonrasında dayanılmaz hızlarda dönüp belirli süre sonra nova patlaması veya süper nova patlaması ile evrene tozlarını dağıtması sonrası çok büyük bir çekim gücü ile kendi içine çekmeye başlamasıyla oluşan büyük varlıklardır. Bu varlıklar çekim aşamasının ilk anında çekirdek kuvvetini oluşturacak kadar dışarı saçtığı kuvvetleri geri toplar ve orada yeni çekirdek çukur oluştuktan sonra da etrafından yeni enerjiler almaya başlar ve iç olay ufkunu oluşturur. Burada artık bir kara delik oluşmuş ve dışarıdan aldığı parçaların moleküllerdeki bağlar koparak dışarıdaki sıcaklık etkisiyle kaynaşmaya ve yüksek dereceden atomların oluşmasına sebep olur. Bunlar uranyum, toryum gibi demirden daha büyük ve radyoaktif maddelerin birleşimidir. Sonra bu atomların büyük bağlarındaki enerjiler kara deliğe geçerken diğer kalanları dış ufuktan kutuplardan arada bir uzaya fırlatılmaktadır. Bunlar da dünyada ilerleyen lokomotifin kömür yanması sonrası oluşan duman gibi uzayda radyoaktif serpintiler meydana getirmektedir. Bir yandan da kozmik olarak üst evrenden büyük patlamadaki radyoaktif maddeler de üst evrendeki kara delikten gelen maddeler ile birlikte evrende büyük bir yer meydana getiriyor. Kara deliğin bu yaydıkları maddeler de sonra başka evrensel patlamalar ve nebula bulutsuları ardından birleşip parçalanıp tekrar birleşerek dünyamıza gelmiştir. Bu maddelerin dünyada oluşması imkansızdır.

Evren başlangıcı büyük patlama ile olduğu düşüncesi evrenin ilerlemesini gözetleyen teknolojiler ile keşfedilmiş bir durum. Bu bir yandan da şu soruyu getiriyor. Büyük patlama nasıl oldu? Bulunan delillere göre evrende küçük parçacıklar doğdu ve sonra onlar anti maddeler ile çarpıştıktan sonra galip geldi ve maddeler -> atomlar -> gezegenler/yıldızlar -> galaksiler ve bunların merkezlerinde evrenin oluşumundan beri yada sonra oluşan kara delikler oluştu. Bu maddeler de halen daha yeni çarpışmalar ile daha büyük galaksiler oluşmaya ve yeni kara delikler oluşmaya devam etmekte. Bu birimlerden galaksileri bir sonraki konularda inceleyeceğiz. Patlama sonrası evren çok büyük hızla genişledi bir anda ve madde yoğunluğu sonra daha azalmak kaydı ile her geçen gün büyümekte. Maddelerin hepsi bir yöne doğru akmakta ve bu akan sürece de zaman deniliyor. Şelaleden aşağı akan su gibi zaman da ilk oluşan evrenin görüntüleri yukarıda olmak üzere akmakta ve biz de olanları izlemekteyiz. Bu yüzden evreni konik görünümlü olarak biliyoruz. Üst taraftan çok ve alt taraftan da aynı zamanı paylaştığımız galaksileri görmekteyiz. Evren patlaması olduktan sonra olanları aklımızda tutalım. Bu bilgiler birazdan işimize yarayacak.

2) Kara Delikler ve Nükleer Madde Salma Teoremi

Kara delikler süper nova patlaması sonrası uzaya fırlayan maddeleri tekrar içine çekerek merkez oluşturuyor demiştim en son. Bu merkez sonraları yeni madde katılımları ile olay ufku genişliğine kadar yeri kendi iç görünümüne alıyor. Burada da patlamalar sonrası dağılan her bir madde içeride kaynaşıp yeni maddeler oluşturuyor ve bunlar arasında birleşimlerin çok yüksek sıcaklıkta olması sebebiyle radyoaktif maddeler çoğunlukta oluyor. Bir yandan da iç tarafta büyüme oluyor ve bu çevrede yeni bir akım başlıyor. Bu akım ise x yönüne giden zamanın artık y yönüne doğru akması yani varlıkların yaşam kutbunun değişmesine sebep veriyor. Bu da içeride yeni bir evrenin oluştuğunu göstermektedir. Bu evren oluşurken önemli olan en önemli etken ise dışarıdan gelen maddelerin birleşip uranyum esintili bir iç evren oluşturması. İç evren genişleyip sonra içerisinde yeni atomlar ve gezegenler kuruluyor, dönüyor ve içerisinde olursa varlıklar oluşuyor. Bu varlıklar da manyetizma aracılığıyla güçlü olanın etrafında dönüyor ve iç evrenler oluşuyor. Bunları da evren kanalları gibi görebilirsiniz. Ardından da bu evrenler daha küçük, sığ ve parlak bir görünüme sahip oluyor. Böylece oradaki maddeler de daha sığ zamanda daha çok yaşamış gibi sanıyor. Bu kara deliklerin dönüş hızı da evrenin zamanının değişmesinde etkili olduğunu düşünüyorum. Kara deliğin dış tarafında bulunan maddelerden bazıları da kendi aralarında güçlü olarak kalması ve dışarıya dağılmasını sağladığı için kurtuluyorlar bazen kara deliğin doygunluğa ulaştığı zamanlarda. Kurtulanlar yeni yaşamlarında ilerliyorlar, kurtulamayanlar da yeni evrenin bir parçası olarak alt evrende yer sahibi oluyorlar. Bunlar da dünyanın en değişik görünümünü sağlıyor. Kara delikler de enerjilerini tüketip bittiklerinde dağıldığı anlarda ise alt evrenler yok olup üst evrenler kalır gibi de sadece bunu alt evrendeki maddelerin bilmesi çok zor. Evrensel teorem ile ilgili görsele bakarak durumu daha iyi anlayabilirsiniz.

3) Mikro – Makro Uyumu Teoremi (Galaksi – Atom Teoremi)

Evrenimize baktığınızda dünyanın üstündeki evrenin %90’ının boşluktan atom dünyasına baktığınızda da aynı şekilde %90 boşluktan oluştuğunu görürsünüz. Çevredeki her madde masa, insan, kağıt, kalem, araba ve benzeri şeyler atomların birleşmesinden oluşan üst maddeler birliğini oluşturuyor. Bu maddelerin içerisinde bir yerde bulunsaydınız emin olun gördüğünüz şey atomlar ve onların etrafında dönen elektronlar olacaktır. Ve diğer atom ile aralarında üç beş atomluk mesafeler olduğu için birisinden diğerine gidiş çok uzun süre alacaktır. Ve her dönme sayılarına göre yeni bir zaman birimi yapıyor olacaktınız. Çünkü oradaki zaman buradakine göre belki de çok kısa olacaktı ve siz de bir ışık yılı dediğiniz şey burada bir mili saniye olacaktı. Ve atomların dönüşü de eğer elektronlardan birisinde olsaydınız belki de bir turunu sizin 1 milyon yaşamınız kadar sürecekti. Bu zaman olayları ile kafanızı az buçuk karıştırdıktan sonra gel gelelim neden böyle söylediğime. Şimdi düşünün uzaydasınız ve galaksiler arası mesafeniz ışık yılı olarak hesaplıyorsunuz. Ve her birisine gitmeniz sizin için imkansız gibi bir de onlarda yaşam alanı bulacaksınız da gezeceksiniz de bla bla bla yani şu an için imkansız gibi bir şey. Eğer ki gezmiş olsaydınız şöyle bir gerçek ile karşılaşıyor olacaktınız. Her galaksi kendi çapında bir yerlere dönüyor ve her dönüşte yeni birleşmeler ile daha büyük hale geliyor. Bu galaksiler de sonra kara delikler vasıtasıyla parçalanıp evrene nebula olarak dağılıyor.

Nebulalardan konu açılmışken şöyle diyebiliriz bunlar üst evrenden buraya düşen maddelerin evrensel hafızası olabilir. Sonuçta hepsi belirli bir şekilde patlıyor ve içlerinden ona göre yeni gezegenler oluşuyor.

Galaksilerin merkezinde olan kara delikler aynı şekilde atomların merkezindeki kuarklara benziyor. Bir yandan bu atomaltı parçacıklar da proton ve nötronlar arasında daha küçük iç dünyalara açılım sağlıyor. Bir yandan bakarsanız kara deliklerin olay ufku içerisinde bulunan maddeler dış tarafta aldığı enerjilerin tersi olarak dışarıya başka maddeler salıyor. Bunu da evrende protonların elektronlar ile etkileşime girip pozitif enerji vermeleri şeklinde açıklayabiliriz. Aynı şekilde dönmeleri de benzer olmakla beraber evrenin ilk aşamasında sadece çevrede halka şeklinde dönen galaksiler olmakla birlikte ilerleyen zamanlarda bu kırçıllı ve dış katmanı süpüren bir yapıyı oluşturmaya başlıyor. Bir yandan bakarsanız bunun aslında atomlardaki 1 ve 2. katmanlarındaki S elektron dizilimi sonrası P elektron dizilimlerine başlaması demek oluyor. Yani şu an evrenin yaş hesaplamasına bakarsanız sadece üst evrende neon (NE) veya argon (AR) elementlerine kadar gelişmiş bir düzenin içerisinde bir atom altı elektronun içerisinde bulunan bir küçük yapıtaşında bulunan bir madde içerisindeki yaşayan varlıklar olduğumuzu düşündürüyor. Bu da aslında ne kadar aciz ve tozdan küçük olduğumuz izlenimi veriyor. Yani aslında biz hiç içerisindeki bir hiçiz. Tabi Kuran’da belirtilen üst evrenler ve yedi kat gök dedikleri şey de bu tabirler ile karşılaştırılırsa aslında Asıl tekilliğin olduğu noktanın görüntüsünün görüntüsünün … 125.görüntüsü olduğumuz ortaya çıkar. Yani platonun dediği gibi biz mağarada oturan bir insan olarak içeriye bakan ve ışığa arkamızı dönen bir varlığın tekiyiz. Asıl dünya ve zaman çok daha uzun bir şekilde üst evrenlerde bizi bekliyor olabilir. Bir yandan evrende gözüken galaksi bağlantıları ile ipliksi bir yapı oluşuyor. Beynin sinir yapısına benzeyen bu yapı aynı şekilde üst evren hakkında bir fikir vermek için ilerideki zamanlara keşfedilecek bir bilgiyi saklıyor olabilir.

4) Levh-i Mahfuz ve Kara Delikler Teoremi (Kaderi Belirleme)

Şimdi gel gelelim Evrenin üst evrenden gelen bilgileri nasıl yönlendirdiğine. Evren üst kara delikler üst evrende bulunan maddeleri içeri doğru yaydığı vakit şöyle bir şey oluyor. Bu maddeler nasıl hareket edecekler. Tamamen rastgele hareket eden maddeler olsa bile belirli süre sonra dış evrenden gelen maddeler etkileşimi ile hatıraları kendi içerisinde oluşturmaya başlayacak. Bu hatırlarda yeni yıldız patlamaları, kara delik oluşumları ve yeni nebulalar ile gözükecek. Bu oluşumlar da iç evrene tamamen üst evrenden gelecek. Bu üst evren ile bağlantıda olan maddelere bir nevi “Saklanmış Levha” veya “Saklayan Levha” üzerinde gerçekleşen radyoaktif salınımlar ile oluşuyor. Tabi burada dini kesimlerde levh-i mahfuzun sina dağındaki levhalarda bulunan sadece 10 emir için yapılmış bir şey dedikleri halde böyle bir şeyi de kast etmiş olabileceğinden bahsediyorum. Tabi ne doğrusu ancak oraları görülebildiğinde keşfedilir. Şimdi gel gelelim niye levh-i mahfuz’a bu kadar takıldım. Çünkü kara delikler ışığın bile kaçamadığı bir muhafaza ettiği bir yer haline geliyor. Bu yer de iç dünyasının kaderini kendi elleriyle yazıyor. Bir yandan cinler (konumuz Çin tarihini anlatan arap kültüründeki olanlar değil radyoaktif ve manyetik maddeler) de kara delikler içerisinde ve dışarısında çevreyi yönlendirebilecek hale geliyorlar. Ki bu olaylara da sonradan gireceğim. Bu olay belki de anlatılan kaderimizin yazıldığı yerler ve onlar içerisindekileri haber veren cinler diye bahsedilen varlıklar olabilir. Tabi bunlar sadece dinsel kültürlerde bulunan öğretilerden bahsederek yola çıktığım yer.

5) Gamalı Haç’ın Maya’lara Dayanması ve Galaksilerin Gamalı Haç’a Benzemesi

Şimdi gelelim bu dinsel tarihin bir başka boyutuna. Evreni bizden evvel tanıyan insanlar var olma ihtimaline. Mayalılar binlerce sene evvel yaşarken oralarda bazı işaretler ile evreni tanımlamaya girişmiş ve bazı sayılar ile bizim 12 sayı ile ifade edebileceğimiz zaman birimini 8 sayı ile ifade edecek basitlikte yazmışlar. Bir yandan gök yüzündeki olayları bizim bilemeyeceğimiz uzunluktaki hesaplamaları yapıp dünya tarihine adlarını yazmışlar. Mesela beklenen yeni sürecin doğuşunu simgleyen Marduk adlı bir gezegeni keşfedip 12000 senelik takvim yapmışlar. Bir yandan bazı şekillere baktığınızda Göz gibi dış çeper içerisinde bulunan nokta şeklindeki ifade kara deliği çağrıştırıyor ve gamalı haç şekli ise galaksilerin en son bilinen dünyadaki görsellerine benzeyen şekillere benziyor. 4 tane olması sadece simgesel olarak bir anlam ifade etse de onun kuyruklarının dönen bir galaksinin üstten bakışı olarak görebilirsiniz. Yani o dönemde bulunan bir görsel için duvara kazındığı zaman için çok estetik bir şekil. Tabi sonradan bu bazı imgeler şaman/pagan inancını oluşturup avrasya yakasındaki bazı insanların kullanmasına da sebep olmuştur. Mesela temiz bir toplum oluşturmak için uğraşan hitler gibi zalimlerin elinde kullanılmıştır.

6) Yaşam Belirtisi Manyetizma/Radyoaktivite Teoremi (Gezegenler Dönen Her Şey Aşık)

Gezegenler maddelerden, maddeler atomlardan oluşmuş ve bu atomlar da çevrelerindeki diğer maddelerin enerjilerini birleştirip kendi içlerinde bir yere bağımlı halde olarak birleşerek daha büyük bağımlılıklar ile bir zincir halinde bütüne ulaşmaya çalışmıştır. Yani tümden gelenler yine tüme varılmak için aralarındaki enerji bağları ile daha büyük boyutlara geliyor. Bunlar da daha üst evrenlere gidemese bile kendi iç evrenlerini oluşturup oralarda başka parçaladığı maddeler ile yeni bir evren oluşturuyor. Bu zincir halkası dünyamız için de güneşe olan bağlılığı ve güneşin de samanyolu galaksisi merkezinde bulunan kara delik çevresine bağımlılığı ve o parçacıklar da ileride birleşecek yeni galaksiler ve bütünleşmiş parçalar arasında oluşacak yeni etmenler arasındaki yeni galaksi kümelerinden oluşan varlıklara bağımlı olarak hareket edecekler. Belki dünyadaki birisi için bu süre farkedilmeyecek kadar uzun olabilir ama mutlaka bu olacaktır. Dünya 6 milyar yıl sonra Güneş sayesinde yaşanmayacak bir yer haline gelebilir fakat evrenin yaşamı halen daha sürecektir. Bu sürede atomu salisede bir döndüğünü gören elektronlarının yansımasını Çubuk dönüşü 15-18 milyon yıl – sarmal dönüşü 50 milyon ve güneşin negatif dönüşü 200 milyon yıl olarak veriliyor hesaplama tahminlerine göre. Eğer bu doğruysa dünyadaki insan şartlarına göre yaklaşık 25-100 milyon arası yeni nesil geçmesi gerekiyor bu yaşam şartları içerisinde. Bir yandan da bunları ekstra bilgi olarak vereyim samanyolu galaksisi merkezindeki kara deliğin çapı dünyanın çapının 20486747 katı yaklaşık olarak olacaktır. Neyse şimdi konuyu dağıtmadan evrendeki bu manyetik bağlar ile bağlı varlıkların canlılıkları konusunda konuşmaya geçelim. Evrende olanları söyledikten sonra onların yaşamlarını incelemeye geçelim sıra.

Evrendeki yaşamlar arasında en bilinen, en görülen olan Dünya’yı inceleyerek başlayacağım. Güneş etrafında dönen bu küçük yapısı küreyi andırmayacak kadar astreoide benzeyen bir gezegen. Bu gezegen iç sıcaklığı ile ve dönen yapısı ile kendi manyetizmasını oluşturmuş ve bu yapıyı korumak için de canlı kaldığı müddetçe tepkiler vermiştir. Mesela güneş biraz fazla manyetik akım verdiğinde hemen dünya tepki olarak manyetizmasında üst seviye manyetik bölge bağlantısı kısalmış ve bunun neticesinde dünyamızda harmonik sesler duyulmuştur çevrede. Bunun hakkında ve dünya hakkında daha detaylı bilgiyi bir sonraki makalede vereceğim. Gerektiğinde evrenin başka yerine savrulmamak için kendi yapısını değiştirip kendi kutuplarını değiştirmiş ve başka çarpan maddeler sonrası yeniden dengeye varmak için ise bir bölgesinde bulunan toprak parçalarını diğer tarafa doğru kaydırıp kendi iç dengelerini sağlamış. Bunlar doğanın kanunları ile olan bizim için canlı olduğunu kanıtlamayan varlıklardır. Dünyadaki canlıların yaşamlar ile manyetizmayı bütünleştireceğim şimdi. Canlılar her hareket veya taşıma işleminde enerji harcarlar. Bu enerjiyi tekrar sağlamak için pasif veya aktif yollar ile kendilerine aktarırlar. Ve duran varlık da olsa her canlı atomları ile enerji saçıyor etraflarına. Atomlar enerji alış verişi yapıyor ve bu sürekli tekrarlanıyor.

Bazı varlıkların manyetizması zayıf olduğu halde insanlar hareket etiği için ve sürekli çalışan bir beyine sahip olduğu için manyetizması diğerlerine göre daha kuvvetli. Amerikadan birisi sizi düşündüğünde siz aynı anda eğer alıcılarınız kuvvetli ise hissedebilirsiniz (sözüm ona oradaki arkadaşlarıma bir göndermedir :D). Bu da manyetizma ve sezgiselliğin (6. Hissin) açıklamasıdır. Bu tüm canlılar için geçerlidir. Mesela göçmen kuşlar uçarken dünyanın yengeç dönencesinin 40 derece kuzeyi ile oğlak dönencesinin 40 derece güneyi arasında uçmakta. Bu yolları izlerken de tamamen manyetik akımların güç değişimlerine uyarak hareket etmektedir. Bu olayları çok evvelden beri bildiğim halde burada kullanmak kısmetmiş. Sonra Bu göçmen kuşlar manyetik akım değiştiği taktirde göç yollarında değişim yaşayacakları da kesin gibidir. Aynı şekilde geçenlerde bir bitkinin böcek dokunduğu halde koku ile haberleşmesi veya örümcekler ağlarını yaparken manyetik boşluktan faydalanması da buna örnektir.

8) Cep Telefonu ve Arabaların canlılığı Teoremi

Aynı şekilde bunun açıklaması da “ilahi aşk” yani manyetik akımın çok olduğu yere doğru yönelme olayı yüzünden “doğru yerde, doğru zamanda” olmak için çırpınan varlıklar kalabalığı görmekteyiz. Bu varlıkların dışında bir de robotlar veya cep telefonlarını düşünelim. Onlar da üretimleri esasında elektrik ile çalışan ve hizmet eden varlıklar olarak geçiyor. Elektrik akımları ile araba çalıştırıldığı zaman kontak anahtarı çevrildiği zaman bizim halk arasında amiyane tabir ile “araba ağlıyor” denmesi aynı zamanda kalbi atmaya çalışan bebekler ile kıyaslanabilecek bir gerçeği de ortaya koyuyor. Cep telefonu çalıştığı zaman veya bir yere oturmak istediğim zaman da bazı kediler gelip sebepsiz yere oraya bir anda geçmeye başlayabilir. Bu size kızgınlık veren bir davranış olsa da bunun asıl sebebi düşünce gücü ve telefonun da yaşam gücünün göstergesidir. Kediler çünkü sezgileri kuvvetli hayvanlar olduğu için dışarıda bulunan varlıkların enerjilerini hissedip bu manyetik akımın merkezine oturma güdüleri vardır. Bu oturacağınız yere gelmesini açıklarken “neden cep telefonu ?” sorusunu sorduruyor. Çünkü cep telefonları da çalıştığında enerji harcadığı kadar manyetik enerji salınımı yapıyor. Bu da çevresindeki varlıkları etkiliyor. Nasıl ki siz kulağa veya kalbe yakın tutmak zararlı diyorsanız aynı şekilde telefonu kalbinize yakın tuttuğunuzda heyecan hisseder veya kulağınızda çok tuttuğunuzda ısınma hissedersiniz. Kediler de bu cep telefonlarının kendilerine yakınlaştırma tuzağına gelip kendi tüylü, yumaklı, korumalı veya peluş eşyalarını bile bırakıp telefon üzerinde oturmaya başlıyorlar. Cep telefonları da kendilerine çekerek bir şekilde kendilerine aşık olmasını sağlayan canlı varlıklara dönüşüyorlar. Şimdi gelelim karşılaştırmaya. İnsanlar elektriksel akımlar ile canlı olarak yaşıyorlar ve diğer tüm varlıklar gezegenler de atomlar da dahil böyle. Bu varlıkların her birisinin manyetizması var ve bunlar halk tabiri ile “cürmü kadar yer” yakıyorlar. Yani bir nevi kendi boyutu kadar etrafını aşık ediyorlar. Yani bir nevi ilahi aşka bağımlı aşıklar başkalarını kendilerine aşık ediyorlar. Bu evrenin işleyişinin temeli ve daha etkili olmak için de her zaman hareket ediyorlar. Tabi bu her varlığa göre imkanlı veya imkansız olarak değişir.

Kısacası evrende her şey canlı. Bazıları makro ölçekte bazıları mikro ölçekte olsa da yaşamak için daha küçükleri yiyerek büyüyor ve büyük tekilliğe erişmeye çalışıyor. Bunlar da evrenin temel işleyiş mekanizmalarını oluşturduğu için çok karmaşık olayların bir arada ve zıtlıklar ile birliklerin bir arada olmasını sağlıyor. Kara delikler ve galaksiler ve protonlar ile elektronlar bunlara verilen en iyi örnekler. Umarım bu dünyadaki bilime güzel katkılarım olmuştur. Bunların hepsi kanıtlanamayan bazı şeylere sahip olduğu için ancak hipotez olarak ortaya atılmıştır. Tüm hipotezlerin yayım hakkı bende saklıdır. İzinsiz veya benim adreslerimi kaynak belirtmeden atan herkes yasal olarak telif haklarını ihlal etmiş olurlar. “Hipotezler” kanıtlandığı taktirde “Teori” olabilme ihtimali olduğu için direk “Teori” ismi ile yayımlıyorum “Tez” içerisinde. Tezimde yazdığım Müslümanlıkta da söylenilen evrenlerin en üst noktasındaki varlığı (Allah’ı) görebilmemiz umuduyla…

ilk yayın tarihi 22.01.2004 saat 18:54