Aşk

Aşk kavramı binlerce senedir ne manada kullanıldı ve şimdi ne anlaşılıyor bundan bahsedeceğim. Aşk kavramı her türlü manyetizması olan varlığın başka bir manyetik varlığa olan tutulmasına verilen addır.

Aşk binlerce sene kullanılırken insanların birbirine tutulması ve insanın Allah’a tutulması olarak kullanılıyordu. Burada acı çekmek yoktur. O kişinin arzulaması, yakınlaşmak için can atması manası vardır. O olmak vardır ikiliğin tek olmasıdır.

Arzuların insandan insana değişmesi ve hikayelerde sürekli başarıya ulaşması zor olduğu için her zaman iyi bitmemiştir. Bu hikayeleri görüp okuyan ve kendileri de iyi tecrübe yaşamayan insanlar her zaman bunu acı çekmek manası çıkarmışlardır. Evet kavuşana kadar aşk olduğu doğrudur. Sürekli yakınlaşma isteği engel olmadıkça keyifli ve heyecanlı bir yol oluyor.

Leyla ile Mecnun hikayesi gibi platonik aşklar, geçici aşklar, denk olmayan aşklar, imkansız aşklar hep örnek gösterildiği ve yaşayanları çok olduğu için her zaman aşkı kötü olarak biliyor insanlar. Asıl kavram olarak aşk duygusal çekimdir. Manyetik olarak karşı koyamayacağı bir istek ile yakınlaşma demektir. Bir takım aşkı da budur, bir spor yapan sporcu aşkı da öyle.

Önemli olan tutku ile bağlı olup onun hazzını yaşamaktır. Bu yüzden Yunus Emreler, Mevlanalar sürekli buna koşa koşa gitmeye çalışmış ve yaşarken dillerinden o kadar söz dökülmüştür.

İki mıknatısın birbiri ile buluşması da mıknatısların aşkı olarak anılabilir. Dünya’nın Güneş çevresinde dönmesi de ona aşkı olarak anılabilir. Güçsüz olan güçlü olana aşık olur. Bu doğanın kanunudur. En güçlü olan ise sadece onun gibi en güçlü olana başka birisine aşık olur. Her varlığın bir şekilde birbiri ile bağı vardır. Bu aşklar ile yeni bağlantılar olur ve yeni düzenler kurulur.

Genellikle devlet başındaki insanların karizmatik olması da bu yüzden önemlidir insanlar için. Liderlerin birleştirici bir güce sahip olacak kadar manyetik çekimi ve gücü olması gerekir. Bu tüm dünya insanlarının geneli için geçerlidir. Karizmatik olan insanın iyi olması gerekmez. Lider olarak seçilen dünyanın canını okuyacak olsa bile karizmasından seçilir. Örneğin Hitler karizmatik bir insan olduğu seçildi ve bu karizması yüzünden ikinci dünya savaşında milyonlarca insan yok oldu.

Aşk birleştirici etmendir. Aşk manyetizmadır. Aşk bilinçaltının ve bilincin hep birlikte bir yere doğru sürüklenmesi demektir. Bu ilahi aşk da olabilir, yönetici aşkı da olabilir, normal bir sevda aşkı da olabilir fark etmez. Hepsi de aşktır ve bu aşklar ne olursa olsun hep aynı manaya gelmektedir. Bilindiği gibi de kötü ve tek bir manaya sahip değildir. Manevi aşk ile bedensel aşkın farklarını da artık başka bir konuya anlatırım artık.

Dünya’nın Değişmiş İkizi Venüs (Kıyamet içerir)

Venüs diğer gezegenlere nazaran nadir bulunan özellikleri bulunan ve aynı iklim kuşağına ait olan bir gezegen olarak karşımıza çıkmaktadır.

Mitolojide aşk tanrıçasına adının adını almış olan bu gezegenin en büyük özelliği güneş sisteminde ters yöne dönmesidir. Bu özellik harici kendi etrafında çok yavaş dönmesi de bu konuda diğer önemli özelliğidir.

Neden Venüs konusu açtığıma geldiğimizde ise şundan bahsetmek istiyorum. Venüs, Dünya ve Mars gezegenleri dünyaya aynı uzaklıklarda olduğu için ve atmosferlerinde su gibi dünyasal özelliklerde moleküller bulunduğundan yaşama en elverişli gezegenler.

Venüs gezegeni atmosfer yapısı olarak bakıldığında bizim volkanik patlamalardan oluştuğu gibi sülfür ile kaplı ve sera gazı etkisi sebebiyle çok fazla ısınmış bir gezegen. Atmosferi çekirdeğinde demir yapısı olmadığı için güneş etkilerine maruz kalmakta.

Eskiden Venüs hakkında buradaki gibi yaşam olan bir gezegen olarak bakılıyor. Evet İyonosferi olan bu gezegende bir şekilde güneş ışınlarına doğrudan müdahelede bulunduğu için yaşam oluşmuş olabilir. Hem de bize kıyamet ile ilgili yazanlar hakkında bize söylenilenlerin önceden gerçekleşmiş bir olayın aynısını anlatmış olabileceğini göstermektedir.

Dünyamız yanında uydusu olduğu için onun da etkileşimi ile daha farklı bir manyetizma ve dönme hızını da ona göre değişmiş bulunmakta. Şimdi baktığımızda ay’ın dünya çevresinde dönmesi ve ay’ın atmosfer yapısına bakıldığında mars’ın yapısı ve güneş çevresinde dönmesine uygun bir yapı göze çarpmakta.

Venüs gezegeni dünyaya en yakın bulunan ve ters tarafa dönen tek gezegen. Yani bir dönem önce çarpışmış ve değişmiş olma ihtimali çok yüksek. Ve bu sırada Venüs’ün elindeki uydu uzaya savrulmuş ve oradan güneş’in çevresine geçmiş olabilir. Aynı şekilde de dünya üzerindeki bir parçanın kopması ile dünyanın uydusu ay oluşmuş olabilir.

Bu yapılar dünyanın ilk ikinci gelişim aşamasında oluşan sürekli kutup değişimlerini ve aynı zamanda güneşin az ışımasına rağmen dünya sıcaklığının normalden daha fazla sıcak olmasını açıklamakta.

Yani bir nevi dünya çarpışmadan evvel Merkür Venüs’ün uydusu aynı şekilde ve Venüste de yaşamın olduğu ve kıyametin orada yaşanmış olabileceğinin bir örneği olabilir. Sonuçta her canlı güneş ışınlarına maruz kaldığı halde yaşama şansına sahip olabilir.

Venüs neden çarpışmış olabilir’e geldiğimizde şunu delil olarak sunabilirim. milyonlarca sene evvel samanyolu galaksisi ve içerisindeki her gezegen ve yıldız sistemi birbirine daha kenetlenmiş durumdaydı. Evrenin genişlemesi yanında onlar da galaksi dışarısındaki ve galaksi çemberindeki değişimler sonucu manyetik değişimler ile oluşan gezegenleri de birbirinden daha uzak noktalara doğru uzaklaşıyorlar ve şu anda bile hala devam ediyor.

10.000 lerce sene sonra ay şu anki haline göre daha uzakta olacak venüs te aynı şekilde bize uzakta olacak. Bu çok yavaş gereçkleştiği için biz de fark etmemekteyiz. Sadece salisenin binde biri boyutta uzay ve gerçek zaman arasında kayma yaşanıyor gezegen saatlerinde.

Manyetik Venüs atmosferi olmuş bir halde olup sonradan bu dünya ile çarpışmadan alt üst olan venüs içerisinde olan demir de volkan ve çarpışmalar ile dışarı çıkıp manyetizmasını bozmuş ve dağ halinde oralarda oluşmuş olabilir. Tabi bunlar konusunda tam araştırma olduktan sonra gerçekler ortaya çıkacaktır. Atmosferi içerisi çok sıcak olduğu için giren araç iki dakika içerisinde iletişimi kesildiği için pek bir ilerleme kaydedilemiyor.

Kıyamet Teorisine bakılırsa bahsedilen alametler şunlardır:
1) Sur’a üflenecek ve o ses tüm dünyadan duyulacak (Manyetik alan değişimi ile oluşan sesler)
2) Gün batıdan doğacak (Çarpışma sonrası aynı yöne giden hızlı ve yavaş gezegenlerden uydusunu kaybedenin ters yöne dönmesi veya ters yöne gitse bile başka şekilde dönmesi)
3) Dağların ve yerin hallaç pamuğu gibi dağılacak şekilde sarsılması (bir çarpışma veya manyetik değişimde oluşabilecek depremsel aktiviteler)
4) Güneşin bir mızrak boyu yakında olması (Normalde güneşin ömrünü tamamlamadan büyüme evresine girmesi ile açıklanır yada çarpan bir gezegenin çarpışması sonrası kor çekirdek yapısının gözükmesi)
5) Ahir zamanda cennet’e gitme (Belki Venüs cehenneme dönmesi
gibi pek çok alametlere bakılırsa bunların Venüste yaşam olursa orada olabilecek bir kıyamet senaryosunun sonucu dünyaya dönme)

Tabi bu senaryoda dikkati çeken en büyük iki faktöre bakılırsa bunların üç olasılığa delalet ettiği belirli oluyor:

1) Dünya’nın manyetik çevresinin değişmesi. Bu güneşin farklı yerden dönmesini açıklayan küçük bir örnek.
2) Güneş yaşını tamamlamaya yakınlaşması veya galaksimizin başka galaksiyle birleşmesi sonucu manyetizmanın değişmesi sonucu dünyanın manyetik yapısının ve uzaklığının değişmesi
3) Venüs ile çarpışma sonucu Dünya ile dünya’nın dengesinin değişmesi

Bu üç delile baktığınızda aslında kıyametin eskiden de gerçekleşen küçük kıyametlerin delili olabileceği gibi 5-6 milyar sonrası oluşacak olayların delili olarak da gösterilebilir. Dünyada insanların atlattığı manyetik alan değişmesi kıyameti bulunmakta en az bilinen 2 milyarlık insanlık tarihinde.

Belki daha önce yaşayan insanlar da mevcut olabilir şu an bilinmeyen. Belki Venüs’te yaşam olabilir diye söylenen olay dışında yaşam Venüs’ten gelmiş olabilir. Çünkü dünya içerisinde kozmik radyoaktif ışınımlar az olduğu için yaşam oluşması için gereken fırtına ve sıcaklık değişim değerleri (güneş fırtınası olması) olasılığı az olduğundan fazla mümkün değil.

Dünya’da ilk yaşam oluşması ihtimali sadece kutup bölgelerine yakın 70-80 inci enlemlerde olabilecek kutup altı sahrası bölgesinde olabilir. O bölgelerde az da olsa güneş ışımasını alma ve fırtına bolluğu yaşama ihtimali bulunmakta. Özellikle şimdiki güney kutbu veya değişken manyetik dönemde karayipler brezilya noktasında yaşam oluşmasına imkan tanıyan bölgeler vardı.

Konumuza geri dönüyorum. Venüs gezegeni bildiğiniz üzere çok değişken yapısı ve dünya’ya en benzeyen gezegen olduğu için burası gibi bir yaşam bulunabilir. Yalnız bu sonradan değişmiş ve uydusunu kaybederek aşama elverişli manyetik alanını kaybettiğinden yapısındaki yaşam izleri de volkan patlamaları ile kaybolmuş olabilir.

Patlama sonucu Venüste kıyamet yaşanırken orada yaşayan çok gelişmiş toplum teknolojisi ile yaşayanlar dünya’da çarpışma sonucu yaşama başlamış olabilir düşük bir ihtimal. Ama burada yüksek ihtimal olarak dünya ile çarpışan venüs gezegeni sonrası dünya denge bulurken yaşamın oluşmuş olabileceği. Tabi bu konuda diğer tez Dünya’ya Mars’ın çarpışmış olması. Aynı şekilde bu durumun Mars için de gerçekleşmiş olabileceğini söylememe de gerek yok.

Merkür’ün o gezegenlerin birisinden çıkan bir uydunun olma ihtimali son derece yüksek yapılan atmosfer ve detayların ay ile karşılaşması yapıldığında.

Sonuçta kıyamet için söylenilenlerin bir eski kıyamet sözleri olabileceğini belirtiyor. Aynı şekilde bu gezegenin dünya ile çok benzer bir yapıda olabileceğini de gösteriyor. Fakat Venüs’ün sonradan değişmiş durumunun sonradan çok daha farklı şekilde etkileşim sonucu volkan cenneti ve cehennem gibi sıcak bir gezegen olmasını da açıklamakta. Tabi Bu teorilerin sadece kıyametin sadece bizim gezegende yaşanmayacağını ve başka gezegenlerde de yaşam olabileceğinin veya olmuş olabileceğinin göstergesi olarak yazdım. Bir yandan da bu gezegenin yaşamının başka gezegenden gelme ihtimalinden de bahsetmekteyim. Tabi her şeyi en doğru bilimsel araştırma kanıtları ile bulunabileceği için zaman ile bizde veya sonraki nesillerde gerçeği kesin olarak öğrenebileceğiz.

Fonksiyon Yaşam Belirtecidir

Fonksiyonu olan her varlık canlıdır. İnsan yaşadığı müddetçe hayati fonksiyonlarını yerine getirir, bir çiçek de yaşadığında öyle, bir bakteri de. Evet bazıları hiç hareket edemez veya bir şeylere bağlı olsa da canlıdır. Bir at düşünün insanın dediklerine itaat eder. Aynı şekilde Ağaç düşünün büyüme harici hareket ettiğini göremezsiniz.Gezegenler, yıldızlar hatta kara delikler canlıdır hatta arabalar telefonlar dahil. Hepsinin ayrı görevleri vardır.

Gezegenler yıldızlara bağımlı oldukları halde kendi içinde düzene oturmak için değişimler yapıyor. Yıldızların herhangi değişimlerine ani karşılıklar veren ve kendi atmosferlerini korumaya çalışan bu canlılar içlerindeki düzen her birisinde farklı. Kendi çevrelerindeki gezegenlere de az buçuk bir manyetik etkileri var. Özellkle manyetizma tabakası olanlar öyle.

Dünya içerisinde yaşam barındıracak bir gezegen halinde. Hatta dünya’nın uydusu ay bile canlı sayılır. Çünkü o dünya çevresinde dolanmasaydı dünya çok hızlı gün değişimleri yaşayan bir gezegen halini alırdı. Dünyada yaşam oluşması ihtimali sıfıra yakın olurdu.

Yıldızlar da canlıdır. Çevrelerindeki Hidrojen gazlarını dönüştürerek daha yüksek atom numaralı maddeler üretir ve kendi görevlerini tamamladıktan sonra patlayarak veya birikimlerini saçarak diğer bölgelerde daha karmaşık yapıda ve daha güçlü yeni gezegen veya yıldız oluşumlarına ön ayak olur.

Kara delikler de canlıdır. Onlar çevresindeki eski yıldızların kaynaklarını alıp daha yüksek enerji seviyesinde yeni maddeler oluşturur. Bir yandan radyoaktif maddelerin kaynağı diğer yandan yeni evrenlerin kökeni olma ihtimali yüksek. Bir yandan da evrendeki büyük galaksilerin oluşmasını sağlayıp kaotik ortamdan daha düzenli bir sistem oluşturmaktalar.

Arabalar, telefonlar gibi varlıklar da canlıdır. Onlar sizin üretiminiz ve kontrolünüzde olmasına rağmen bir şeyi başka şeye dönüştürerek işlem yapmaya haiz durumdalar. Görmezden gelinen nokta eski zamanlarda da aynı şekildeydi. Eskiden İnsan harici hatta kadınlar ve köleler bile hiç bir varlık canlı olarak görülmüyordu bazı kesimlerde. Sonra Kadınlar ve köleler, sonra hayvanlar sonra da bitkiler canlı kapsamına dahil edildi. Bir sonraki aşama ise daha yüksek çevre duyarlılığı olan mesele tüm fonksiyonu olan varlıkları canlı olarak görüp ona göre onlara sahip çıkmak ve yarar sağlayanların hepsini canlı tutmak olmalı.

Yani gördüğünüz gibi her sistem evrende yeni olayların oluşmasına sebebiyet vermektedir. Astreoid ve benzeri bazı taşlar harici tüm sistemde yaşam fonksiyonlarını yerine getiren varlıklar vardır. Cisimler farklı olsa da onların bir amaçları ve yararları var. Siz bilmeseniz de evrenin her yeri yaşayan varlıklar ile dolu. Bunlar sadece uzaylı varlıklar ve UFO’lar diye düşünülüp kısıtlanmamalı. Her alem başlı başına canlıdır. Her alemde de bilinmedik canlılar ile dolu olması çok mantıklıdır. Çünkü evrende en çok bulunan iki maddeden birisi Hidrojen diğeri Oksijen

Kenar

Türkçe Lügatı ve Dünya Tarihi Hakkında Küçük Bir Tez

Dünya doğdu doğalı sürekli bir değişim içerisinde. İlk önce sera gazları ile kaplı sıcak bir su ile kaplı bir toprak parçasıyken sonradan Dünyanın çarpışması (burada hasarlar dikkate alındığında dünya, yolunda giden Mars’a arkadan çarpmış olabilir) ve Ay oluşumu sonrası dengesiz ve hızlı kutuplaşma sonrası kıtalar ve benzeri şeylerin düzenlenmesi ile dengeye oturmuş ve o sırada ilk gerçek varlıklara ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Sonradan bu yapı kah güneş ışınımlarının değişimi sebebiyle soğumuş veya ısınmış kah samanyolunda oluşan etkileşimler ile kutupları değişime uğramış ve yeniden eski haline geri dönmüştür. Bu dönüşüm hala daha sürmektedir. Geçenlerde manyetik kutupların kayması olayı ile bu olayı anlatmıştım azıcık olsa da. Şimdi o kutuplar oluştuğu taktirde dünyanın alacağı şekli ve o dönemde veya kıyamet döneminde oluşacak durumları belirten olayları ve geçen konu ile alakalı olan Evrensel yapı ve Dünyanın manyetik yapısını karşılaştırıp resimler ile bunların üzerinden geçeceğim azıcık. Konulara bakarsanız şu başlıklar altında olacak:

1) Yeni Dünya Kutupları Oluştuğunda Yeni Mu Kıtası Teoremi
2) Dünya Manyetik Tabaka Çarpışmaları – Sura Üfleme Teoremi
3) Dünya’nın Manyetik Alanı ile Gözün Benzerliği
4) Evrensel Yapı ile Sinir Sisteminin Benzerliği
5) Uzaklık/Çap = Manyetik Çekilme/Çekme Güneş=Ay=Kara Delik
6) Paralel Evren ve Diğer Dünyalara Geçiş Teoremi

1) Yeni Dünya Kutupları Oluştuğunda Yeni Mu Kıtası Teoremi

Dünya üzerinde yaşanan kutup değişimleri aynı zamanda dünyanın dönüşü ile ilgili denge sağlamak için kendi fiziksel yapısında değişime gitmesine neden oluyor. Bunların en başında kıta batması, kıta doğması veya kıtaların ayrılıp yer değiştirmesi.

Resim

Şimdi dünyamızda bulunan bazı kıtalar dünyanın 1000-8000 sene arasında olacak küresel kutup kayması olayında insanların yavaş yavaş izleyeceği ve bu dönemde kıtaların yer değişmesinin hızlanacağı ve belki yeni kıtaların ortaya çıkabileceğini söyleyebiliriz. Bunu da dünyanın dönüş eksenine uyum sağlamak için yeni kutuplardan basık durumunu yapmak için eski kutupların olduğu yerde yeni toprakların çıkması gerekmektedir. Bu da küresel denizlerde kıta bulunmayan tek nokta olan avusturalya ile japonya arasında olacaktır. Bu bilgisayar şartlarında denenmiş bir şey olduğu için kanıtlanmaya en yakın belgedir.

Resim

2) Dünyanın Manyetik Tabaka Çarpışmaları – İsrafil’in Sura Üfleme Olayı

Dünyada kutup değişmesi veya güneşin büyümesi veya galaksi çarpışmaları sonrası oluşabilecek en küçük hasarda bile dünya kendini korumak için manyetik alanı çevresindeki şeylere karşı duyarlı olacaktır fakat bu duyarlılık çok büyük manyetik güç sayesinde oluşan değişime karşı değil savunma amaçlıdır. Düşünün son dönemde güneş ışınları biraz fazla dalga yaydığı için geçen sene dünyanın bazı bölgelerinde garip sesler çıkmasına sebep olmuştu. Bu sesler Atmosfer üstünde bulunan yerlerden gelen manyetik akımların birbirine değmesinden oluşan seslerdi.

Şimdi düşünün bir şekilde kıyamet tariflerine. Kıyamete yakın güneş batacak ve belirli gün sayısı geçtiği halde doğmayacak. Sonra doğduğunda ters taraftan doğacak ve sura üfleme olayı olacak. Sonra da dağlar yerinden oynayacak ve herkes çil yavrusu gibi dağılacak şeklinde. Bu olası üç senaryoda (Güneş büyümesi – Galaksi Çarpışması ve kutup yer değiştirmesi veya Ayın Dünya Yörüngesinden Ayrılması) manyetik alan değişeceği için güneş her seferinde diğer taraftan doğacak ve atmosfer dağılması olayına kadar olan sürede (ki bu güneş büyümesi ve galaksi çarpması için geçerli durum olur) yeryüzü yeni manyetik alanı düzenlenene kadar çok fazla sayıda yer hareketi ve yer yüzü hareketine sahip olacaktır. Bu dönemlerde güneş normal sıcaklıkta olsa da Güneş büyümesi sırasında kıyamet olması durumunda insanlar yakınlaşan güneş (bir mızrak ucu yakınındaki) altında pişerek buharlaşacaktır ve bazı kişiler de atmosfer tabakasındaki gazlarla buharlaşacak bazıları da dünyanın lav tabakası altında kalacaktır. Bir nevi kıyamet senaryosu gerçekten 6 milyar sonrasını anlatan bir hadise olabilir. Manyetik alan değişimi sırasında ise dünyanın her çizgi çarpışmasında kulakları sağır eden sesler gelmesi muhtemeldir.

3) Dünyanın Manyetik Alanı ve Gözün Benzerliği

Dünyaya bakıldığında uzaktan manyetik alanı güneşe doğru küçük arkaya doğru büyük bir kıvrım içerisinde olduğu görülecektir. Bu yapı gözün yapısına çok benzemekle birlikte dünyanın bulunduğu nokta lensin arka noktası olarak gözükmekte. Bu durum ileri doğru genişletildiğinde sarı nokta bulunacaktır. Eğer böyle bir şey varsa burada oluşan kozmik sinir ucu gibi bir şey dünyanın manyetik alanında diğer zamanlara yolculuk yapılma ihtimalini ortaya çıkaracaktır. Not: bu konu daha çok resimde incelemelik.

Resim

4) Evrenin Yapısının Sinir Sistemine Benziyor Olması

Evrende yaşayan varlıkların dışında bir de evrenin yapısında bir oluşum dikkati çekmektedir. O da Evrenin yanal ve tümel düzeylerde değişiklikleri sonucu başka yapılar ile bağlantılı ve eklektik durumda olması. Evrenin yapısının rengini tersine çevirip denediğim görüntüde nasıl sinirlere benzediği görülecektir. Bu sinir gibi yapıların Dentrit leri galaksi kümeleri ve diğer tarafta bulunan dağınık galaksiler de Akson kısmını oluşturabilir. Aynı şekilde kara delikler de böyle düşünülebilir. Tabi üst evrenlerin çok üstünde bir tekillik olduğundan bahsedebiliriz burada.

Resim

5) Ay – Güneş – Kara Delik Çap Hesaplaması

Ay dünyanın çok küçük bir uydusu olmakla birlikte dünyanın çekim alanında bulunan güçlerden birisi, aynı şekilde Dünya da güneş etrafında Güneş de Kara Delik etrafında dönüyor. Bunlar ile ilgili bilgiler kullanılarak hesaplamalar yapılabilir. Bunu da sonraki dönemde size hesapları bulunca tam olarak göstereceğim. Güneş ve Ay’ın özellikleri bilindiği halde Kara Delik’in boyutu hakkında bir bilgi mevcut değil. Bunun için hesaplama ve çekim gücü farkı ile bunu bulup en yakın zamanda iletişime geçeceğim.

Resim

Bu yazıların hepsi bana ait olup resimlerin birleştirmeler harici google kaynaklı alınmıştır. Yazılar Kaynak gösterilmeden kopyalanması veya izinsiz çoğaltılması durumunda telif haklarını kullanmak durumunda kalacağım.

22.01.2014 saat 22:12