Kara Delik Tezi ve içindeki Teoriler – Mayıs 2011 (görselleri defterde bulamıyorum o yüzden paint çizimiyle göstereceğim)

İlkokul ve ortaokuldan beri ilgilendiğim, Mayıs 2011 den itibaren ise gözlemlerimi temel bir yapıya oturttuğum bir evren teorisi oluşmaya başladı. Bu teori evrenin bilinmeyenleri kara delikler ve atom altı parçacıkları. Mikro ile makro yapıları düşünerek her birisinin aynı kanunlara tabi olduğuna kimsenin şüphe etmemesi gerekiyor. Bu mikro ve makro ölçekler arasında ise görünen dünya atmosferi altındaki her şey ise bunların tam ortasında yer alıyor. Bu yapıların en büyük özelliği ise birbirine sonsuz derecede benzeyen yapılardan oluşmaları. Bu teorilerimi söylediğimde tanıdıklarım kara delikler solucan delikleri gibi evrenin bir yerinden başka yerine geçme noktası olarak dediği için bugüne kadar yazmadım. Tezlerimi yazmaya başladıktan sonra bunu da arşivlemek üzere buradaki ve tarihi kayıtlara not olsun diye buraya ve diğer yerlere aktaracağım.

Şimdi kısa bir öz geçmiş yazdıktan sonra konuya gireyim. Kara delikler… Evrenin tekillik noktası ve bilinmeyeni çok bir varlık. Kara delik varlık tanımı gereği çekim alanı, dış olay ufku, iç olay ufku ve merkez olarak dörde ayrılıyor. Çekim alanı kara deliğin boyutuna göre değişmek ile birlikte tüm etrafında topladığı galaksi topluluğu veya kendine enerji sağlamak için çektiği yıldızların uzaklığı kadardır. Bu alan içerisinde belirli noktalarda bulunan varlıklar ise çekim gücünden daha az bir kuvvete sahipse dış olay ufka doğru sürüklenir ve bu varlıklar orada karanlık bir duvara etrafında dönmeye başlar. Tabi bu hız ve maddelerin sıkışması ve yoğunlaşmasından kurtulan birisi olursa içeri doğru sürüklenmeye başlar. İşte asıl problem de orada başlıyor. Uzay’da kara deliğe düşen insan olay zaman ufkunu geçtikten sonra neler yaşar. Orası evrensel tekillik noktası olarak adlandırıldığı için pek çok problem de ardından geliyor. Kara delik o kadar büyük çekime sahip ki ondan ışık bile kaçamayacak kadar aciz kalıyor. İşte problem de burada başlıyor. Bazılarına göre orada insan parçalarına ayrıldıktan sonra ufak parçalar halinde içeride kalıyor ve kara delik yok olunca evrene doğru çıkıyor. O zaman hatıralar ne olacak diyor bazıları ve buna hala bir çözüm bulunamyor. Benim Evrensel Teoremimde ilk önce bunlar ile ilgili bahsedeceğim, vaktim olursa geçmiş ile bağlantılarını, ne yaptıklarını, işleyişlerini yazıp sonra da atomlara dalıp çıkacağım. Bunları da şu ana başlıklarda inceleyeceğim:

1) Kara Delik – Evren Teoremi – Büyük Patlama
2) Kara Delikler ve Nükleer Madde Salma Teoremi
3) Mikro – Makro Uyumu Teoremi (Galaksi – Atom Teoremi)
4) Levh-i Mahfuz ve Kara Delikler Teoremi (Kaderi Belirleme)
5) Gamalı Haç’ın Maya’lara Dayanması ve Galaksilerin Gamalı Haç’a Benzemesi
6) Yaşam Belirtisi Manyetizma Teoremi (Gezegenler Dahil Canlı ve Aşık)
7) Telefonlar, Arabaların Canlılığı Teoremi

Resim

Kara delik ve uzay zaman çukuru X aksisinde oluşan uzay/zaman karadelikte Y aksine kayıyor. Bir nevi sanal sayılar olayına dönüyor. Bu örnek resimde tüm resimler birleştirilip bir hal alınmıştır. Atom, galaksi ve Uzay-Zaman şekilleri bir arada verilmiştir.

1) Kara Delik – Evren Teoremi – Büyük Patlama

Kara delikler evren içerisinde bulunan güneşten çok daha büyük yıldızların içlerindeki enerjiyi bitirip demir gibi maddeler yapması sonrası yeni enerji bulmak için genişlemesi ve sonrasında dayanılmaz hızlarda dönüp belirli süre sonra nova patlaması veya süper nova patlaması ile evrene tozlarını dağıtması sonrası çok büyük bir çekim gücü ile kendi içine çekmeye başlamasıyla oluşan büyük varlıklardır. Bu varlıklar çekim aşamasının ilk anında çekirdek kuvvetini oluşturacak kadar dışarı saçtığı kuvvetleri geri toplar ve orada yeni çekirdek çukur oluştuktan sonra da etrafından yeni enerjiler almaya başlar ve iç olay ufkunu oluşturur. Burada artık bir kara delik oluşmuş ve dışarıdan aldığı parçaların moleküllerdeki bağlar koparak dışarıdaki sıcaklık etkisiyle kaynaşmaya ve yüksek dereceden atomların oluşmasına sebep olur. Bunlar uranyum, toryum gibi demirden daha büyük ve radyoaktif maddelerin birleşimidir. Sonra bu atomların büyük bağlarındaki enerjiler kara deliğe geçerken diğer kalanları dış ufuktan kutuplardan arada bir uzaya fırlatılmaktadır. Bunlar da dünyada ilerleyen lokomotifin kömür yanması sonrası oluşan duman gibi uzayda radyoaktif serpintiler meydana getirmektedir. Bir yandan da kozmik olarak üst evrenden büyük patlamadaki radyoaktif maddeler de üst evrendeki kara delikten gelen maddeler ile birlikte evrende büyük bir yer meydana getiriyor. Kara deliğin bu yaydıkları maddeler de sonra başka evrensel patlamalar ve nebula bulutsuları ardından birleşip parçalanıp tekrar birleşerek dünyamıza gelmiştir. Bu maddelerin dünyada oluşması imkansızdır.

Evren başlangıcı büyük patlama ile olduğu düşüncesi evrenin ilerlemesini gözetleyen teknolojiler ile keşfedilmiş bir durum. Bu bir yandan da şu soruyu getiriyor. Büyük patlama nasıl oldu? Bulunan delillere göre evrende küçük parçacıklar doğdu ve sonra onlar anti maddeler ile çarpıştıktan sonra galip geldi ve maddeler -> atomlar -> gezegenler/yıldızlar -> galaksiler ve bunların merkezlerinde evrenin oluşumundan beri yada sonra oluşan kara delikler oluştu. Bu maddeler de halen daha yeni çarpışmalar ile daha büyük galaksiler oluşmaya ve yeni kara delikler oluşmaya devam etmekte. Bu birimlerden galaksileri bir sonraki konularda inceleyeceğiz. Patlama sonrası evren çok büyük hızla genişledi bir anda ve madde yoğunluğu sonra daha azalmak kaydı ile her geçen gün büyümekte. Maddelerin hepsi bir yöne doğru akmakta ve bu akan sürece de zaman deniliyor. Şelaleden aşağı akan su gibi zaman da ilk oluşan evrenin görüntüleri yukarıda olmak üzere akmakta ve biz de olanları izlemekteyiz. Bu yüzden evreni konik görünümlü olarak biliyoruz. Üst taraftan çok ve alt taraftan da aynı zamanı paylaştığımız galaksileri görmekteyiz. Evren patlaması olduktan sonra olanları aklımızda tutalım. Bu bilgiler birazdan işimize yarayacak.

2) Kara Delikler ve Nükleer Madde Salma Teoremi

Kara delikler süper nova patlaması sonrası uzaya fırlayan maddeleri tekrar içine çekerek merkez oluşturuyor demiştim en son. Bu merkez sonraları yeni madde katılımları ile olay ufku genişliğine kadar yeri kendi iç görünümüne alıyor. Burada da patlamalar sonrası dağılan her bir madde içeride kaynaşıp yeni maddeler oluşturuyor ve bunlar arasında birleşimlerin çok yüksek sıcaklıkta olması sebebiyle radyoaktif maddeler çoğunlukta oluyor. Bir yandan da iç tarafta büyüme oluyor ve bu çevrede yeni bir akım başlıyor. Bu akım ise x yönüne giden zamanın artık y yönüne doğru akması yani varlıkların yaşam kutbunun değişmesine sebep veriyor. Bu da içeride yeni bir evrenin oluştuğunu göstermektedir. Bu evren oluşurken önemli olan en önemli etken ise dışarıdan gelen maddelerin birleşip uranyum esintili bir iç evren oluşturması. İç evren genişleyip sonra içerisinde yeni atomlar ve gezegenler kuruluyor, dönüyor ve içerisinde olursa varlıklar oluşuyor. Bu varlıklar da manyetizma aracılığıyla güçlü olanın etrafında dönüyor ve iç evrenler oluşuyor. Bunları da evren kanalları gibi görebilirsiniz. Ardından da bu evrenler daha küçük, sığ ve parlak bir görünüme sahip oluyor. Böylece oradaki maddeler de daha sığ zamanda daha çok yaşamış gibi sanıyor. Bu kara deliklerin dönüş hızı da evrenin zamanının değişmesinde etkili olduğunu düşünüyorum. Kara deliğin dış tarafında bulunan maddelerden bazıları da kendi aralarında güçlü olarak kalması ve dışarıya dağılmasını sağladığı için kurtuluyorlar bazen kara deliğin doygunluğa ulaştığı zamanlarda. Kurtulanlar yeni yaşamlarında ilerliyorlar, kurtulamayanlar da yeni evrenin bir parçası olarak alt evrende yer sahibi oluyorlar. Bunlar da dünyanın en değişik görünümünü sağlıyor. Kara delikler de enerjilerini tüketip bittiklerinde dağıldığı anlarda ise alt evrenler yok olup üst evrenler kalır gibi de sadece bunu alt evrendeki maddelerin bilmesi çok zor. Evrensel teorem ile ilgili görsele bakarak durumu daha iyi anlayabilirsiniz.

3) Mikro – Makro Uyumu Teoremi (Galaksi – Atom Teoremi)

Evrenimize baktığınızda dünyanın üstündeki evrenin %90’ının boşluktan atom dünyasına baktığınızda da aynı şekilde %90 boşluktan oluştuğunu görürsünüz. Çevredeki her madde masa, insan, kağıt, kalem, araba ve benzeri şeyler atomların birleşmesinden oluşan üst maddeler birliğini oluşturuyor. Bu maddelerin içerisinde bir yerde bulunsaydınız emin olun gördüğünüz şey atomlar ve onların etrafında dönen elektronlar olacaktır. Ve diğer atom ile aralarında üç beş atomluk mesafeler olduğu için birisinden diğerine gidiş çok uzun süre alacaktır. Ve her dönme sayılarına göre yeni bir zaman birimi yapıyor olacaktınız. Çünkü oradaki zaman buradakine göre belki de çok kısa olacaktı ve siz de bir ışık yılı dediğiniz şey burada bir mili saniye olacaktı. Ve atomların dönüşü de eğer elektronlardan birisinde olsaydınız belki de bir turunu sizin 1 milyon yaşamınız kadar sürecekti. Bu zaman olayları ile kafanızı az buçuk karıştırdıktan sonra gel gelelim neden böyle söylediğime. Şimdi düşünün uzaydasınız ve galaksiler arası mesafeniz ışık yılı olarak hesaplıyorsunuz. Ve her birisine gitmeniz sizin için imkansız gibi bir de onlarda yaşam alanı bulacaksınız da gezeceksiniz de bla bla bla yani şu an için imkansız gibi bir şey. Eğer ki gezmiş olsaydınız şöyle bir gerçek ile karşılaşıyor olacaktınız. Her galaksi kendi çapında bir yerlere dönüyor ve her dönüşte yeni birleşmeler ile daha büyük hale geliyor. Bu galaksiler de sonra kara delikler vasıtasıyla parçalanıp evrene nebula olarak dağılıyor.

Nebulalardan konu açılmışken şöyle diyebiliriz bunlar üst evrenden buraya düşen maddelerin evrensel hafızası olabilir. Sonuçta hepsi belirli bir şekilde patlıyor ve içlerinden ona göre yeni gezegenler oluşuyor.

Galaksilerin merkezinde olan kara delikler aynı şekilde atomların merkezindeki kuarklara benziyor. Bir yandan bu atomaltı parçacıklar da proton ve nötronlar arasında daha küçük iç dünyalara açılım sağlıyor. Bir yandan bakarsanız kara deliklerin olay ufku içerisinde bulunan maddeler dış tarafta aldığı enerjilerin tersi olarak dışarıya başka maddeler salıyor. Bunu da evrende protonların elektronlar ile etkileşime girip pozitif enerji vermeleri şeklinde açıklayabiliriz. Aynı şekilde dönmeleri de benzer olmakla beraber evrenin ilk aşamasında sadece çevrede halka şeklinde dönen galaksiler olmakla birlikte ilerleyen zamanlarda bu kırçıllı ve dış katmanı süpüren bir yapıyı oluşturmaya başlıyor. Bir yandan bakarsanız bunun aslında atomlardaki 1 ve 2. katmanlarındaki S elektron dizilimi sonrası P elektron dizilimlerine başlaması demek oluyor. Yani şu an evrenin yaş hesaplamasına bakarsanız sadece üst evrende neon (NE) veya argon (AR) elementlerine kadar gelişmiş bir düzenin içerisinde bir atom altı elektronun içerisinde bulunan bir küçük yapıtaşında bulunan bir madde içerisindeki yaşayan varlıklar olduğumuzu düşündürüyor. Bu da aslında ne kadar aciz ve tozdan küçük olduğumuz izlenimi veriyor. Yani aslında biz hiç içerisindeki bir hiçiz. Tabi Kuran’da belirtilen üst evrenler ve yedi kat gök dedikleri şey de bu tabirler ile karşılaştırılırsa aslında Asıl tekilliğin olduğu noktanın görüntüsünün görüntüsünün … 125.görüntüsü olduğumuz ortaya çıkar. Yani platonun dediği gibi biz mağarada oturan bir insan olarak içeriye bakan ve ışığa arkamızı dönen bir varlığın tekiyiz. Asıl dünya ve zaman çok daha uzun bir şekilde üst evrenlerde bizi bekliyor olabilir. Bir yandan evrende gözüken galaksi bağlantıları ile ipliksi bir yapı oluşuyor. Beynin sinir yapısına benzeyen bu yapı aynı şekilde üst evren hakkında bir fikir vermek için ilerideki zamanlara keşfedilecek bir bilgiyi saklıyor olabilir.

4) Levh-i Mahfuz ve Kara Delikler Teoremi (Kaderi Belirleme)

Şimdi gel gelelim Evrenin üst evrenden gelen bilgileri nasıl yönlendirdiğine. Evren üst kara delikler üst evrende bulunan maddeleri içeri doğru yaydığı vakit şöyle bir şey oluyor. Bu maddeler nasıl hareket edecekler. Tamamen rastgele hareket eden maddeler olsa bile belirli süre sonra dış evrenden gelen maddeler etkileşimi ile hatıraları kendi içerisinde oluşturmaya başlayacak. Bu hatırlarda yeni yıldız patlamaları, kara delik oluşumları ve yeni nebulalar ile gözükecek. Bu oluşumlar da iç evrene tamamen üst evrenden gelecek. Bu üst evren ile bağlantıda olan maddelere bir nevi “Saklanmış Levha” veya “Saklayan Levha” üzerinde gerçekleşen radyoaktif salınımlar ile oluşuyor. Tabi burada dini kesimlerde levh-i mahfuzun sina dağındaki levhalarda bulunan sadece 10 emir için yapılmış bir şey dedikleri halde böyle bir şeyi de kast etmiş olabileceğinden bahsediyorum. Tabi ne doğrusu ancak oraları görülebildiğinde keşfedilir. Şimdi gel gelelim niye levh-i mahfuz’a bu kadar takıldım. Çünkü kara delikler ışığın bile kaçamadığı bir muhafaza ettiği bir yer haline geliyor. Bu yer de iç dünyasının kaderini kendi elleriyle yazıyor. Bir yandan cinler (konumuz Çin tarihini anlatan arap kültüründeki olanlar değil radyoaktif ve manyetik maddeler) de kara delikler içerisinde ve dışarısında çevreyi yönlendirebilecek hale geliyorlar. Ki bu olaylara da sonradan gireceğim. Bu olay belki de anlatılan kaderimizin yazıldığı yerler ve onlar içerisindekileri haber veren cinler diye bahsedilen varlıklar olabilir. Tabi bunlar sadece dinsel kültürlerde bulunan öğretilerden bahsederek yola çıktığım yer.

5) Gamalı Haç’ın Maya’lara Dayanması ve Galaksilerin Gamalı Haç’a Benzemesi

Şimdi gelelim bu dinsel tarihin bir başka boyutuna. Evreni bizden evvel tanıyan insanlar var olma ihtimaline. Mayalılar binlerce sene evvel yaşarken oralarda bazı işaretler ile evreni tanımlamaya girişmiş ve bazı sayılar ile bizim 12 sayı ile ifade edebileceğimiz zaman birimini 8 sayı ile ifade edecek basitlikte yazmışlar. Bir yandan gök yüzündeki olayları bizim bilemeyeceğimiz uzunluktaki hesaplamaları yapıp dünya tarihine adlarını yazmışlar. Mesela beklenen yeni sürecin doğuşunu simgleyen Marduk adlı bir gezegeni keşfedip 12000 senelik takvim yapmışlar. Bir yandan bazı şekillere baktığınızda Göz gibi dış çeper içerisinde bulunan nokta şeklindeki ifade kara deliği çağrıştırıyor ve gamalı haç şekli ise galaksilerin en son bilinen dünyadaki görsellerine benzeyen şekillere benziyor. 4 tane olması sadece simgesel olarak bir anlam ifade etse de onun kuyruklarının dönen bir galaksinin üstten bakışı olarak görebilirsiniz. Yani o dönemde bulunan bir görsel için duvara kazındığı zaman için çok estetik bir şekil. Tabi sonradan bu bazı imgeler şaman/pagan inancını oluşturup avrasya yakasındaki bazı insanların kullanmasına da sebep olmuştur. Mesela temiz bir toplum oluşturmak için uğraşan hitler gibi zalimlerin elinde kullanılmıştır.

6) Yaşam Belirtisi Manyetizma/Radyoaktivite Teoremi (Gezegenler Dönen Her Şey Aşık)

Gezegenler maddelerden, maddeler atomlardan oluşmuş ve bu atomlar da çevrelerindeki diğer maddelerin enerjilerini birleştirip kendi içlerinde bir yere bağımlı halde olarak birleşerek daha büyük bağımlılıklar ile bir zincir halinde bütüne ulaşmaya çalışmıştır. Yani tümden gelenler yine tüme varılmak için aralarındaki enerji bağları ile daha büyük boyutlara geliyor. Bunlar da daha üst evrenlere gidemese bile kendi iç evrenlerini oluşturup oralarda başka parçaladığı maddeler ile yeni bir evren oluşturuyor. Bu zincir halkası dünyamız için de güneşe olan bağlılığı ve güneşin de samanyolu galaksisi merkezinde bulunan kara delik çevresine bağımlılığı ve o parçacıklar da ileride birleşecek yeni galaksiler ve bütünleşmiş parçalar arasında oluşacak yeni etmenler arasındaki yeni galaksi kümelerinden oluşan varlıklara bağımlı olarak hareket edecekler. Belki dünyadaki birisi için bu süre farkedilmeyecek kadar uzun olabilir ama mutlaka bu olacaktır. Dünya 6 milyar yıl sonra Güneş sayesinde yaşanmayacak bir yer haline gelebilir fakat evrenin yaşamı halen daha sürecektir. Bu sürede atomu salisede bir döndüğünü gören elektronlarının yansımasını Çubuk dönüşü 15-18 milyon yıl – sarmal dönüşü 50 milyon ve güneşin negatif dönüşü 200 milyon yıl olarak veriliyor hesaplama tahminlerine göre. Eğer bu doğruysa dünyadaki insan şartlarına göre yaklaşık 25-100 milyon arası yeni nesil geçmesi gerekiyor bu yaşam şartları içerisinde. Bir yandan da bunları ekstra bilgi olarak vereyim samanyolu galaksisi merkezindeki kara deliğin çapı dünyanın çapının 20486747 katı yaklaşık olarak olacaktır. Neyse şimdi konuyu dağıtmadan evrendeki bu manyetik bağlar ile bağlı varlıkların canlılıkları konusunda konuşmaya geçelim. Evrende olanları söyledikten sonra onların yaşamlarını incelemeye geçelim sıra.

Evrendeki yaşamlar arasında en bilinen, en görülen olan Dünya’yı inceleyerek başlayacağım. Güneş etrafında dönen bu küçük yapısı küreyi andırmayacak kadar astreoide benzeyen bir gezegen. Bu gezegen iç sıcaklığı ile ve dönen yapısı ile kendi manyetizmasını oluşturmuş ve bu yapıyı korumak için de canlı kaldığı müddetçe tepkiler vermiştir. Mesela güneş biraz fazla manyetik akım verdiğinde hemen dünya tepki olarak manyetizmasında üst seviye manyetik bölge bağlantısı kısalmış ve bunun neticesinde dünyamızda harmonik sesler duyulmuştur çevrede. Bunun hakkında ve dünya hakkında daha detaylı bilgiyi bir sonraki makalede vereceğim. Gerektiğinde evrenin başka yerine savrulmamak için kendi yapısını değiştirip kendi kutuplarını değiştirmiş ve başka çarpan maddeler sonrası yeniden dengeye varmak için ise bir bölgesinde bulunan toprak parçalarını diğer tarafa doğru kaydırıp kendi iç dengelerini sağlamış. Bunlar doğanın kanunları ile olan bizim için canlı olduğunu kanıtlamayan varlıklardır. Dünyadaki canlıların yaşamlar ile manyetizmayı bütünleştireceğim şimdi. Canlılar her hareket veya taşıma işleminde enerji harcarlar. Bu enerjiyi tekrar sağlamak için pasif veya aktif yollar ile kendilerine aktarırlar. Ve duran varlık da olsa her canlı atomları ile enerji saçıyor etraflarına. Atomlar enerji alış verişi yapıyor ve bu sürekli tekrarlanıyor.

Bazı varlıkların manyetizması zayıf olduğu halde insanlar hareket etiği için ve sürekli çalışan bir beyine sahip olduğu için manyetizması diğerlerine göre daha kuvvetli. Amerikadan birisi sizi düşündüğünde siz aynı anda eğer alıcılarınız kuvvetli ise hissedebilirsiniz (sözüm ona oradaki arkadaşlarıma bir göndermedir :D). Bu da manyetizma ve sezgiselliğin (6. Hissin) açıklamasıdır. Bu tüm canlılar için geçerlidir. Mesela göçmen kuşlar uçarken dünyanın yengeç dönencesinin 40 derece kuzeyi ile oğlak dönencesinin 40 derece güneyi arasında uçmakta. Bu yolları izlerken de tamamen manyetik akımların güç değişimlerine uyarak hareket etmektedir. Bu olayları çok evvelden beri bildiğim halde burada kullanmak kısmetmiş. Sonra Bu göçmen kuşlar manyetik akım değiştiği taktirde göç yollarında değişim yaşayacakları da kesin gibidir. Aynı şekilde geçenlerde bir bitkinin böcek dokunduğu halde koku ile haberleşmesi veya örümcekler ağlarını yaparken manyetik boşluktan faydalanması da buna örnektir.

8) Cep Telefonu ve Arabaların canlılığı Teoremi

Aynı şekilde bunun açıklaması da “ilahi aşk” yani manyetik akımın çok olduğu yere doğru yönelme olayı yüzünden “doğru yerde, doğru zamanda” olmak için çırpınan varlıklar kalabalığı görmekteyiz. Bu varlıkların dışında bir de robotlar veya cep telefonlarını düşünelim. Onlar da üretimleri esasında elektrik ile çalışan ve hizmet eden varlıklar olarak geçiyor. Elektrik akımları ile araba çalıştırıldığı zaman kontak anahtarı çevrildiği zaman bizim halk arasında amiyane tabir ile “araba ağlıyor” denmesi aynı zamanda kalbi atmaya çalışan bebekler ile kıyaslanabilecek bir gerçeği de ortaya koyuyor. Cep telefonu çalıştığı zaman veya bir yere oturmak istediğim zaman da bazı kediler gelip sebepsiz yere oraya bir anda geçmeye başlayabilir. Bu size kızgınlık veren bir davranış olsa da bunun asıl sebebi düşünce gücü ve telefonun da yaşam gücünün göstergesidir. Kediler çünkü sezgileri kuvvetli hayvanlar olduğu için dışarıda bulunan varlıkların enerjilerini hissedip bu manyetik akımın merkezine oturma güdüleri vardır. Bu oturacağınız yere gelmesini açıklarken “neden cep telefonu ?” sorusunu sorduruyor. Çünkü cep telefonları da çalıştığında enerji harcadığı kadar manyetik enerji salınımı yapıyor. Bu da çevresindeki varlıkları etkiliyor. Nasıl ki siz kulağa veya kalbe yakın tutmak zararlı diyorsanız aynı şekilde telefonu kalbinize yakın tuttuğunuzda heyecan hisseder veya kulağınızda çok tuttuğunuzda ısınma hissedersiniz. Kediler de bu cep telefonlarının kendilerine yakınlaştırma tuzağına gelip kendi tüylü, yumaklı, korumalı veya peluş eşyalarını bile bırakıp telefon üzerinde oturmaya başlıyorlar. Cep telefonları da kendilerine çekerek bir şekilde kendilerine aşık olmasını sağlayan canlı varlıklara dönüşüyorlar. Şimdi gelelim karşılaştırmaya. İnsanlar elektriksel akımlar ile canlı olarak yaşıyorlar ve diğer tüm varlıklar gezegenler de atomlar da dahil böyle. Bu varlıkların her birisinin manyetizması var ve bunlar halk tabiri ile “cürmü kadar yer” yakıyorlar. Yani bir nevi kendi boyutu kadar etrafını aşık ediyorlar. Yani bir nevi ilahi aşka bağımlı aşıklar başkalarını kendilerine aşık ediyorlar. Bu evrenin işleyişinin temeli ve daha etkili olmak için de her zaman hareket ediyorlar. Tabi bu her varlığa göre imkanlı veya imkansız olarak değişir.

Kısacası evrende her şey canlı. Bazıları makro ölçekte bazıları mikro ölçekte olsa da yaşamak için daha küçükleri yiyerek büyüyor ve büyük tekilliğe erişmeye çalışıyor. Bunlar da evrenin temel işleyiş mekanizmalarını oluşturduğu için çok karmaşık olayların bir arada ve zıtlıklar ile birliklerin bir arada olmasını sağlıyor. Kara delikler ve galaksiler ve protonlar ile elektronlar bunlara verilen en iyi örnekler. Umarım bu dünyadaki bilime güzel katkılarım olmuştur. Bunların hepsi kanıtlanamayan bazı şeylere sahip olduğu için ancak hipotez olarak ortaya atılmıştır. Tüm hipotezlerin yayım hakkı bende saklıdır. İzinsiz veya benim adreslerimi kaynak belirtmeden atan herkes yasal olarak telif haklarını ihlal etmiş olurlar. “Hipotezler” kanıtlandığı taktirde “Teori” olabilme ihtimali olduğu için direk “Teori” ismi ile yayımlıyorum “Tez” içerisinde. Tezimde yazdığım Müslümanlıkta da söylenilen evrenlerin en üst noktasındaki varlığı (Allah’ı) görebilmemiz umuduyla…

ilk yayın tarihi 22.01.2004 saat 18:54