Scythian
Melekler, Cinler, Şeytanlar, Cennet ve Cehennem
Dinler insanlığın varlığı kadar süre önceden beri vardır. İnançlar dönemsel yüzeye ve bakış açılarına göre değişmekle birlikte dönemsel durumlardan ötürü belli durumlara göre isimler koymuşlar ve böyle adlandırmışlar bazı tabirleri. Şimdi o dönemsel adların hem dünya üzerindeki hem de dünya dışındaki karşılıklarını size yazacağım.
İlk önce toplumsal gerçekler üzerinden dönemsel isimlerin nereden geldiğini yazacağım
Melekler: Melekler binlerce sene evvel Hindistan’da yaşayan bir toplum. Mal-Mel-Malacca gibi türevleri o bölgede yoğun olarak bulunmakta. O bölgede yaşayan insanlar doğaya düşkün ve humanist bakış açısında oldukları için iyi tabir ile arap ve yahudi toplumların kökeninde yer etmiştir. Tabi sonraları şeytanlar asırlardır onların bölgelerini sömürmüş ve toplumun yarısından çoğunu katletmiştir. Melek toplumları birlik içerisinde ve yoğun olmasına rağmen iyi niyetleri sebebiyle yenilmişlerdir. ülkemizde yaklaşık %3 oranında bu tip insan bulunmaktadır.
Şeytanlar: Şeytanlar ise binlerce sene evvel orta asya’da yaşayan halklarn adıdır. Gerçekte şu anda bulunan ismi ile iskit, scthians, sei-tan, şeytan adları ile anılmaktadır. Bu topluluklar anarşi ortamında yoksul topraklarda yaşadıkları için birbirini yiyen ve başka insanları da pratik zekaları ile kandıran ve zor dönemlerde daha akıllı yaşamaya başlayan halkın adıdır. Yani şu an türkler ve avrupa halklarının çoğunun kökeni şeytanlara dayanmaktadır. Kırmızı rengi seven ve R-M kelimelerini çok kullanan bu halk şu an hala daha dünyaya hükmetme emelleri içerisindedir. %35 civarı bu tip insan bulunmaktadır.
Cinler: binlerce sene evvel hindistanda yaşarken sonraları doğu tarafa yayılan halkın ismidir. Şu an bulunan Jin, Çin gibi isimler bu kökenden gelmektedir. Kendilerini ejderin oğlu yani ateş halkı olarak görmektedirler. Bu yüzden diğer insanlara göre kendilerini üstün görmektedirler. Bir yandan da bu topluluk dağlar arasında bulunan yağmur ormanlarında yaşarlar ve ilk cin göz tabirli insanlardır. Gözlerinin üstünde kapakları yok kadar azdır. Tarihsel bulgular, dna gelişimi ve kullanılan tabirlere de bakıldığında kısa boylu ve insanlara musallat olan bu varlıklar kindar oldukları da doğrudur. Bir yandan da arap kültüründe söylenilen şeytanlar cin’den gelmesi ifadesi de doğrudur. Çünkü Afgan dağlarında yaşayan halkın doğuya giden kesimi Çinli olmuştur ve sonra onlardan kuzey kolu da iskit halkını oluşturmuştur. En azından dna köken olarak bilimsel olarak öyle araştırmak isteyene dış kaynaklar yeterince açıktır. Bu insanlar her şeyi akıl ile çözeceklerine inanır. ülkemizde %1-2 bu tip insan bulunmaktadır.
Yecüc-Mecüc: Bölgede yaşayan ve yendiklerini köle yapan hun kökenli toplulukların adıdır. Binlerce seneden beri altay dağları civarında yaşayan bu topluluk bazı dönemler çok güç sahibi olup iskitleri ve çinlileri gücü altına almıştır. Mihiragula, Mahir-Kul gibi tabirler ile ak hunlar ve benzeri tüm devletlerin isimlerine bakıldığında bu açıkça görülecektir. Hun kökenli tüm insanlar bu topluma bağlıdır ve güç üzerine dünyayı yönetme amacındadır. Tüm dünyayı fethetmek için gönderilmiş insanlar olduklarını düşünen cengiz han da bu soydan gelmektedir. Gittikleri yörede belki de çok su içtikleri için dereleri gölleri kurutan kavim olarak geçmiş olabilir. ülkemizde %5-10 civarı bu tip insan bulunmaktadır.
Ademoğulları: Arap ve yahudi kökenli insanlardır. Hindistan’dan gelmektedirler. Yaklaşık %40 civarı ülkemizde bulunmaktadırlar.
Cennet: Cennet yağmur ormanlarıdır. Hindistan ve Çin bölgesinde bulunan ormanların hepsi birer cennet olmaktadır. Araplar da Hindistan’dan (Afgan dağları) orta doğuya gittikleri için cennette değillerdir şimdi.
Cehennem: Çöller ve yakılan evlerdir. İskitler çöllere uyum sağlayan topluluk olduğu için acımasızlığı gelişmiştir. Bu yüzden kazandıkları savaş esirlerini ya kendi köleleri olarak çölde kullanmış yada tüm ele geçirdikleri yerlerde bulunan insanların evlerini yakıp yıkmıştır.
Şimdi gelelim bu tabirlerin gerçek evren üzerindeki yansımaları ve anlatılmaya çalışanlara.
Melekler: Melekler günümüz dünyasında manyetizma adı verilen tüm varlıkların adıdır. Manyetik merkez olan tüm varlıklar birer canlıdır. Bazıları irade sahibi olurken bazıları sadece durağan varlıklardır. Örneğin Hava durumunda sistemlerin oluşması birer durağan melek durumudur. Dünyanın dönmesi bir melek eylemi, Güneşin dönmesi de…
Melekler cennetten gelmiştir çünkü cennette çekim gücü yasasına bağlı olarak bu evren oluşmuştur. Mevlana’nın deyimiyle evren aşk üzerine oluşmuştur. İnsanların beyinden bir sorunu olduğunda akli melekelerinin çalışmadığını söylemeleri de manyetik akımının değişmesinden kaynaklanan bir durum olduğunu da söyleyebiliriz. Neden melek adı verildiğinden de bahsedelim. Çünkü bu varlıklar her zaman yapıcı ve birlik içerisinde bulunan varlıklardır. Bu yüzden o dönemde gelen peygamberler ve arap toplumu insanları bu özelliklerinden bu ismi vermişlerdir.
Cin ve Şeytanlar: Radyoaktif malzemeler, uranyum ve benzeri maddelerdir. Bu maddelerin hepsi insanların üzerine tesir ettiğinde kalıcı hasar yol açmakta ve çarpılmasına bile sebep olmaktadır. Dumansız ateş denilmesi de bu türden bir durumdur. Rontgen çekimi sırasında XpressMUSİC 5800 gibi bazı telefon kameralarında yağmur gibi yağan şekilde görebilirsiniz. Çektim gördüm bizzat. Bu varlıkların oluşum noktaları yıldızlardan daha gelişmiş bölgelerde olabilir. Kara deliklerde. Bu varlıklar o bölgede maddelerin yoğunlaşması ve ışık hızında uzaya salınması ile çok uzak noktalara kadar gidebilirler. Bu varlıklara neden bu isim verildiğine gelince İskit halkı gibi iç bölünmeler yolu ile etrafa yayılması ve etrafında bozgunculuk yaparak yaşaması olarak söylenilebilir. Nötron bozunumu olayı ile İskit kabile savaşlarını beraber düşünerek hareket edebilirsiniz. Bu yüzden bu isimler ile anılmışlardır.
Yecüc Mecüc gibi bir varlık evrende normalde olmayan bir oluşum olduğu için bunu es geçiyorum. Ama eğer böyle bir şey olursa da başka galaksileri yiyen canavar galaksiler buna örnek gösterilebilir.
Ademoğulları: İnsanlardır. En az 2 Milyar yıldır yaşayan toplumda yaşayan her insana verilen isimdir.
Cennet: Kara delik veya başka tür bir varlık olarak yaşayan evrenimizin üstünde bulunan evrenin ismidir. Bu varlık içerisinde manyetizma ile çevresinde bulunan varlıkları kendine tutanların olduğu bir evren bulunmakta. Üst evrenler de bu varlıkların kara delikler veya tanımlanmayan isimsel varlıklar olarak bulunduğu varlıklardır. Her birisi daha fazla ışık barındıran ve çok daha geniş bölgelerdir. Zaman kavramı bize göre senntrilyon üzeri sentrilyon (centrilyon-santrilyon 10^60) kattan daha fazla olan yerlerdir. Tüm manyetik olayların merkezsel kuvvet başlangıç olmak üzere kökeni buradan başlamaktadır yani melek denilen varlıkların kökeni buraya dayanır.
Cehennem ve Levh-i Mahfuz: Kara deliklerdir. Sıcak, karanlık ve daha sıkışık olan yerlere verilen adların hepsi. Bu tür varlıklar içerisinde yeni zaman boyutu olur ve daha küçük yeni yapı taşları ile yeni düzenler kurulur. Tüm alt evrenin kaderi burada yazılır. Bu varlık çevresinde oluşan maddeler birleşip radyoaktif maddeleri oluşturur ve bunlar da ışık hızıyla dışarıya atılır. Bir nevi Cin ve şeytanlar olarak bahsedilen varlıkların yaptığı söylenen işlevlerin aynısı bunlarda da geçerlidir.
Yani dinlerde bahsedilen olayların gerçekte karşılığı olan varlıklardır. Yalnız değiştirilen kelimeler haricinde köken olarak saklanan her şey evrenin anayasa ve işleçlerinden oluşmaktadır. Yani bu dünyada bozunuma uğrayan pek çok şey bulunmaktadır. Gerçeği görmek ancak gerçek dünya bilgileri ve bilimin ışığında olabilir.
Bozkurt ve Ergenekon Destanı Analizi Yaparak Gerçek Tarihte Yerini Belirlemek
Ergenekon Destanının Geçtiği Topraklar
Ergenekon Destanı olmadan seneler evvel Bozkurt destanı adında bir destan olmuş ve ardından bu olayın tarihi akışı neticesinde ergenekon vuku bulmuştur.
Bunları incelediğimizde ortaya şu çıkmaktadır. Şu an yaşayan Batı Orta Asya Halklarının kökeni Yamna Kültürü’nden gelmektedir. Çinli kaynaklarda bahsedilen ilk destana göre Batı Büyük Denizi’nin oradan yada Batısından geldiklerini söyleyen bir halktan bahsediyorlar. Bu halk o dönemlerde Volga nehri üstünde kurulan İskit kabile konfederasyonundan başka bir şey değildi. Sonra bu kabileye saldıran Jin (Çin veya o tür birileri) sonrası halkın hepsi kılıçtan geçirilir. Bir çocuk acındığı için canlı bırakılır ve onu dişi kurt emzirir (tahminimce bölge halkından bir kadın sahiplendi) Sonra bu kişi büyür gelişir ve bu canlı kalan kişinin öldürülmesine çalışıldığı halde kaçar dişi kurt ile. Sonra da Onlar yeni bir ülke kurarlar kendilerine. Başlarına da o tek kalan çocuk geçer. O çocuk o bölgenin diğerlerine benzemeyen bir ada sahiptir. denilmekte. Bu da tahminimce Wusun devleti ve Tocharistan bölgesinden bahsedilmiş olmaktadır. O bölgedeki halk doğudaki saldırılar karşısında batıya göç etmiştir. Sonra da incelemenin ikinci konusu varlığını sürdüren destanların ikincisine.
Ergenekon destanı ise bozkurt destanının devamı gibidir. Orada yaşayan topluluk yaşamış ve sayıca çoğalmıştır. Ardından gelen saldırılar sonucu yine tüm oradakiler ölmüş ve sadece iki karı koca dağa kaçabilmiş. Bunlar orada 400 sene durmuş ve artık sığamaz hale gelince oradan çıkmaya karar vermişler. Demir bir dağı ateşe vermişler ve eritip oradan çıkan dişi kurt ile yolu bulmuşlar. Burada bahsedilen savaşta da hun saldırılarına maruz kalmış bir wusun halkı gözüküyor. Haritalarda gözüktüğü gibi tarihsel olarak dağa sığınan tek bir iskit kökenli halk vardır ve demir madenine sahip o bölgedeki yer kırgız ve doğu türkistan güney batı bölgesi. O bölgede yaşayan insanlar 400 sene yaşamış ve sonra Hepthatiles (Ak Hunlar) veya da belki aynı zamanda yaşayan diğer toplum olan Gök-Türkleri kurmuş olabilir. Tahminimce bu Wusun-Yueban-Yuezhi (Beyaz Hun – Yaban – Yüzi – Yüce) toplumu da sonradan Ak Hunlar olması daha muhtemel. Çünkü o bölgede büyüyen ve İskit kökenli topluluklar ardında en son kalan topluluk onlardı. Tocharistanlılardan kalan insan da Wu-Sun topluluğuna sığınmış bir çocuk hayatta kalmış ve onlar arasında baş olmuş olabilir. Bu sayede Türkmenlerin nereden geldikleri hakkında daha detaylı bir bilgi etmiş olabiliriz. Ergenekon Destanı’nda geçen yer de şekillerde görüldüğü yer gibi dört tarafı dağlar ile çevrili bir yeşil vadi olarak tanımlanmış. Oralarda yaşayan insanlar bir şekilde diğerlerinden daha hızlı bir gelişim içerisinde olabilir. Demir dağ eritildiğinde oraya bir dişi kurt geldi denildiğinde de şu şekilde izah edilebilir. O bölgede her tarafı dağlar ile çevrili olduğu için nasıl çıkacağını bilemeyen halk aynı zamanda dört bir tarafa ateşler yakarak oraya birilerinin gelmesini beklemiştir. Ve oraya gelen bir kadın onlar ile dış bölgenin bağlantısını sağlamış ve onların tekrar egemen insanlar olmasına sebep olabilir.
Yani ergenekon destanı dediğimiz destanda aslında yakın zamanda tarihe işlenmiş bir olay olmasına rağmen yine de muallakları olan bir konu. Yalnız gösteren delillere bakıldığında bu destanın yaşam yerleri Göktürklerinsa Altay dağlarının kuzeyinde bir yerlerde olmalı. Orada ise demir işletecek bir maden yok. Sadece demir işçiliği ile kılıç yaparak belki orada gelişebilirler. Diğer toplum olarak da bahsettiğim Ak Hunların olması daha büyük ihtimal. Çünkü onlar Kırgız bozkurtlarında yaşamış, İskit kökenli ve demir madeninin bol olduğu bir bölgedeydiler. Ve toplumun batıya göç etmesinden 400-500 sene sonrasında da o bölgede yeni bir hükümdarlık olan Ak Hun (Hepthatiles – Mihiragula/Mihra-kul/Yöneten ve Yönetilen) devleti kurulmuştur. Daha sonra da Afgan dağlarında 20 konfederasyon halinde tarihte yazılmıştır.
Buralardan gözüken dağ çevrili bölgeler şu şekilde. En doğru sonuçlar olan yer ise Demi madeni yazan bölgelerde oluyor.
Vadinin çoğu yeri pınarlar ve yeşillik ile dolu. O bölgede hava sıcaklıkları da diğerlerine nazaran daha az değişmekte ve dört bir tarafı dağ yarık ve bir anda derinleşen geçilmez vadiler ile dolu.
Türkçe Lügatı ve Dünya Tarihi Hakkında Küçük Bir Tez
Bu tamamen geçmiş ile ilgili tahmin makalesidir. Kanıtlanana kadar gerçekliği tartışılabilir. Eleştirecekseniz bu konuda benim safsata yaptığım ile ilgili değil bu bilgilerin olabilme ihtimali üzerinden eleştirin.
Dünyadaki insanlar orijin olarak dillerindeki bazı kelimeler başka yerlerden gelmiştir. Bunların mesafe veya zaman farketmemesi aslında insanların birbiri ardına takip etmesi ve birbirinin yerinde gözü olmasından kaynaklıdır. Tüm dünyayı fethedeyim derken hareket eden insanlar bir yandan diğerlerini etkisi altına alırken diğer yandan kültürlerin yayılması ve dünyanın her tarafında insanların bulunmasını sağlamıştır. Şimdi yazacağım tez din harici destanlarda anlatılan Arap kültürü üzerinden tarih anlatma ve bazı inançların nasıl oluştuğuna yönelik olacaktır. Konuları şu şekilde olacaktır:
1) Güzel ve Kutsal Kelimesinin Kökeni Quotzal ve Maya Dilinden Gelme Teoremi
2) (Scythian) Şeytan Kızılderililerin Eski İsmi Teoremi
3) Animism ilk Hayvan Evcilleştirilmesi Sonrası Şükretme İnancı Teoremi
4) Şamanizm ve İlk Uzay Keşifleri Teoremi
5) Toplumun Eğitimi Akıllı ve Bilgili Annelerden Geçer
1) Güzel Kelimesinin Kökeni Quotzal ve Maya Dilinden Gelme Teoremi
Güzel kelimesinin manasını hiç düşündüğünüz mü? Kelime köklerine ayırmaya çalıştığında sadece Güz ve el kalacaktır ve bunlar da güzel tanımı ile alakalı olmayan iki kelime olacaktır. Güzel kelimesi bir çağrışım yaptığı zaman ancak gerçek dil özelliğine kavuşabilir. Bunu da Maya dilini araştırırken gördüğüm bilgilerde farkettim “Quotzal” bir tanımı olmakla birlikte bazı isimlerin başına sıfat olarak gelmiştir. Nahualt dilinde “büyük parlak kuyruk tüyü” anlamına gelir. Mesela Chapul-Tepec (Hırsız veya Çekirge Tepesi) gibi Quotzal-Tepec (Güzel/Kutsal Tepe) kelimesi bulunmaktadır. Bu kelime mana itibariyle parlak kırmızı yeşil renkli bir kuşa verilmiş olmasına rağmen güzellik sembolu olarak kullanıldığı için orada bu isim sonra dilde kullanımı yaygınlaşmış ve sonra batıdaki türkler aracılığıyla kullanımı güzel olarak kalmıştır. Maya diline bakıldığında boş zamanlarda daha çok şiirler ve süslemeler ile dil zenginleştirilirken kelimeler değişime uğramış ve ifade de zaman içerisinde daha farkı hal almaya başlamıştır. Örneğin Teotihuacan adlı tapınak kelimelerinde sessiz yumuşaması, o->r değişimi yada tamamen silinmesi durumunda bir sesli harfin sonrasında Dedi-Hakan anlamına gelir. Aynı şekilde bir kabilenin ismi Athabaskan yani Ata-Başkan olmak üzere adlandırılmıştır. Bunların manasına bakıldığında da kelime olarak aynı şeyleri ifade ediyor genellikle. Tabi bu yol ile Teokrasi Der-Kras veya Dekras olmaktadır. Onun da bir manasına bakmak lazımdır. Tenochitlan yani Denizli-Alan kelimesi de etrafında göl olan bir adada kurulmuş bir şehirdir. Yani kelimelerin geldiği yerlere bakıldığında Maya uygarlığı ile Türklerin arasında kelime benzerliği fevkalade çoktur. Bunlar tamamen kendi araştırmalarım sonucu değişime uğrama ihtimali olan kelime bütünleridir. Köken olarak çok farklı kelimeler hatta araştırmalar olsa da bu konuda daha da derinlikler araştırılması gerekmektedir.
2) (Scythian) Şeytan Kızılderililerin Eski İsmi Teoremi
Arap toplumu din dışında da efsanelerinde genellikle şeytanlardan bahsederler. Bu efsanelerde şeytanların kandırdıkları ve insanların birliklerini bozup akılları ile insanları yenmeyi başaran kızıl görünümlü boynuzlu ve kuyruklu varlıklar olarak tanımlıyorlar. Bu tanımlara bakıldığında boynuz kısmı kurt adam kafası gibi o dönemlerde avladıkları hayvanın başını kafalarına takma adeti yüzünden olsa ki çift boynuzlu olarak hepsi biliniyor. Aynı şekilde insanların bazılarında genetik bozukluk olarak kuyruk çıktığı bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey. Tabi bu da kültürel olarak tanımlama olsa da yine de gerçekten böyle olan insanlar da var ünlü bir kadın yabancı artistte (keisha) olduğu gibi. Bu insanların tipik özelliklerine bakıldığında bir şekilde köklerinin Afganistan’a dayandığı görülürse (ki Arapların da kökeni oraya dayanır) orada yaşayan insanların ayrılmadan önce birbiri ile alakadar olduğu belli olmaktadır. Bahsettiğim şeytan diye adlandırılan kişiler kimlerdir onlar şimdiki Avrupa’nın kurulmasındaki temel ikinci göç dalgası insanlarıdır. Scythian diğer bir tabir ile şu anki dünyanın %70 ine hakim olan kesimin kökeni. Diğer yandan Kızılderililer ile Şu anki Avrupalıların genetik kökenlerinin de aynı olduğu kabul edildiğine göre Araplar ile aynı yerde yaşayan halkların bir kısmının araplar gibi sarı derili olmasına rağmen Yerli Amerikalı ve Avrupa kökenindeki Q ve R toplumlarının ataları da Kızılderili olmaları da aynı şekilde normaldir. Yani burada aslında şeytan diye kastedilen kişiler Avrupalılardır. Aynı şekilde şu an yapılan eylemlerde Roma’da bulunan Papa Hun ve Osmanlı akınlarında her zaman diğer tarafı sindirmek için türlü tuzaklar ve entrikalar ile uğraşmış ve başarmıştır. Şimdiki Avrupanın kökenleri de belki akıllı oldukları için diğer insanları birbirine düşürerek böyle bir şeyi yapmaya kalkmış olabilirler. . Bir başka bakış açısı ise Rus kafir kelimesi ile Raj kapoor kelimesinin aynı kökene ait olmasıdır. Tüm bunlar esas alındığında aslında Avrupalıların Arapların gözünde istenmeyen insanlar oldukları açıkca belli oluyordur.
3) Animism ilk Hayvan Evcilleştirilmesi Sonrası Şükretme İnancı Teoremi
İnsanlar yaşamları boyunca bir şeylere inanarak veya bir şeyler yaparak zamanını geçirirler. İlk başta toplayıcı sonra avcı sonra tarım sonra da endüstri hayatımıza girdi. Bunlar ardı ardına ilerlerken insanlar eskiden doğa ile iç içe yaşama ve onların verdiklerine karşı teşekkür etme olayını abartılmaya başlanılması olayıdır. Yani inek süt veriyor diye ona teşekkür etmek bir yüceliktir ama onu kendinden daha yüksek görmek bir şekilde kendini aşağılamaktan öteye geçmemektedir. Bu gibi şeyler hindistanda çok yaşanmış ve hayvan sevgisi de insan sevgisi de aşırıya kaçtığı için insanlar orada değersiz hale gelmiştir ve doğa ile ilgili olaylara çok daha farklı çözümler geliştirmiştir. Şu anki Avrupa tarzı kentleşmenin çok dışında bir kültür bulunmakta. Mesela Tuvaletler foseptik çukuruna yapmakta ve onları bağ bahçe topraklarına gübre olarak kullanmaktalar. Bunun gibi şeyler dolayısıyla insanlar hayvanlara teşekkür etmiş ve ona secdeye kapanacak kadar bağımlılık göstermişlerdir.
4) Şamanizm/Paganizm ve İlk Uzay Keşifleri Teoremi
İnsanlar etrafını inceleme fırsatı elde ettiğinde diğer varlıkların dışında bir de uzay dikkatini çekmiştir en çok. Dünyada olan olaylar ve yıldızlar ile bağlantısı özellikle tarım devriminden sonra iyice önem kazanmıştır. Sonraki devirlerde insanlar bu olayları geliştirerek astronomi ve astrolojiye başlamışlardır. Bu olaylar geliştiğinde ise insanların kültleşmeye başlayan bazı pagan sembollerini keşfetmek ve belirli sayılarda köşeler bulunan şekiller yapmaktaydı. Tabi bu insanların basit çizimlerden sonra gelişmesiyle değişecekti ama o dönemlerde böyle kaldı. İnsanlar uzayda o dönemde teleskop gibi bir şey bulmuş olmalılar ki bazı gök cisimlerini dünyada şu anki teknoloji ile keşfedilen şekil ve tanımları ile bulmuşlardır. Bunlar da gök tanrı gibi uzaya ve uzay üstü varlıklara inancın temelini oluşturmuştur.
5) Toplumun Eğitimi Akıllı ve Bilgili Annelerden Geçer
İnsanlığın gelişmesi için erkekler çalışma ve eve yemek getirmek ile yükümlülük biçilmiştir asırlarca ve bu görevin karşıtı olarak da kadınlar da evde doğurgan yapıda oldukları için hareket kabiliyetleri kısıtlı olduğundan bakım ve eğitim görevini üstlenmişlerdir. Bunlar sonradan erkeklerin askeri kesime kaymasına kadınların da şehirlerin oluşmasına sebep olduğu aşikardır. Toplumlarda şu anda bile aile eğitiminde iki kişi çalıştığı zamanlarda bile kadınlar çocuğa bakımı üstlenirler. Bu bakımda yaptıkları davranışlar sonradan büyüyecek çocuğun karakterini ve eğitimini belirler. Yani anne bir şekilde iyi eğitimini çocuğa aktarırsa ve akıllı davranırsa çocuk da ona benzer hareketler yapıp güçlü ve akıllı bir birey olacaktır. Şu anda dünya üzerinde çoğu kişi eğitimsiz oldukları için başarısız oluyorlar dünyada. Türkiyemizde de durum pek farklı olmasa bile eski eğitimli halkların ailevi gelenekleri yüzünden bazı kesimler akıllı ve kültürlü olmuşlardır. Onun için anne her zaman önemlidir ailede. Seçilecek kadın da ona göre güçlü, eğitimli ve akıllı olmalıdır.