Hayatta Hz. Muhammed’in İzinde Gitmek

Hayatta Hz. Muhammed’in İzinde Gitmek
Peygamberimizin hayatına bakınca şu konularda haber verdiğini görüyorsunuz:
1) Temizlik
2) Sevgi (Rahmet)
3) Adalet
4) Dengelilik
5) Uyum (Uzlaşma)
6) Dürüstlük
7) Eğitim
Bunlar direkt hayata etki eden 5 madde olarak anlatılabilir. Bir de İnanç, dua gibi olaylar vardır onlar ahiret ile ilgili olduğu için burada ele almayacağım.
1) Temizlik
Yürürken, giyinirken, konuşurken, iş yaparken, ilişkilerinizde, her işimizde temiz hareket edin demiştir. Helal demek diğer bir manasıyla temiz demektir.
Örnek vermek gerekirse Domuz mikrobik bir hayvandır. Onun eti yenilmez. Köpek mikrop taşımaya çok müsait bir hayvandır. Dokunulduğunda el temizlenir. Kul hakkı yediğinde başkasının haklarını kendi haklarına karıştırdığından yine kendine farklı şeyler kattığından pis olarak ele alınır.
Eşinin rızası alınmadan yapılan başka ilişkiler veya iş yerinde tembellik yapıp yatmak veya sözleşmede geçen prim veya sigorta miktarlarını yatırmamakta başka pis işlerden sayılabilir.
Bu mantıkta Yengeç yemek de 1 saat içerisinde ve düzgün pişirilmediğinde insanı zehirleme aşamasına geldiği için onu da işin ehli birisi yapmadıkça tanımadığınız yerden yediğinizde haram (zararlı – pis) olarak görebiliriz.
Mesela mafyacılık, uyuşturucu gibi kavramlar pis işler diye bahsederiz ya işte nasıl da kendi ağzımızla 1500 sene evvelin söylediği sözleri onaylarız farkında olmayız.
2) Sevgi (Rahmet)
Hz. Muhammed’in en önemli özelliklerinden bir tanesi sevmesi ve herkesi sevgiye davet etmesidir. Rahmet peygamberi dediğiniz halde Ehl-i Sünnet ve-l Cemaat olanların çoğunun kendi hayatına geldiğinde bunları uygulamadığını görmekteyim.
Sevgi denildiğinde birisi medeniyet sınırları içerisinde ise uzlaşma sınırlarında takılmanızı ve durdurmaya çalışmanızı eğer haddi aşarak artık saldırı yapması halinde ise kendin, malın veya çevrendekileri fiziki savunma ihtiyacınıza varacak derecede ise onu önlemeye çalışmanızı söylemektedir.
Karşı tarafta bilinçli veya sarhoş gibi suç etkisini arttırıcı kontrolsüzce zarar verme noktasında ise o zaman durdurabilecek en güçlü şekilde durdurmanız gerektiğini söyler. Savaş dediği durum aslında gayr-i medeni davranışlar olarak ele alabiliriz.
Birisi dağ başından geldim ulan dediğinde aynı zamanda savaş hukukunu kabul etmiş kendi davranışlarıyla yargılanmayı hak etmiştir.
Sevgi denilen şey başkalarına şefaat etme gibi durumu da kapsayan diğer başlıkta ele aldığım için fazla anlatmayacağım.
3) Adalet
Hz. Muhammed tek zerre günah veya tek zerre sevap olsa bile ondan ahirette hesaba çekileceğinizden bahsetmektedir. Yani öyle bu duayı yaparsan affedilirsin filan olayı yok.
Dualarda tövbe dilersin Allah dilediğini af eder demektedir. Velinin bile müslüman ölüp ölmediğini bilemeyeceğini demektedir çoğu sözünde.
Adalet dediğiniz Ehl-i Küfür’e bile adaletli olacak kadar geniş bir durumdur. Öyle akraba kayırayım demek, daha fazla kazanç sağlayayım diyerek rüşvet yemek tamamen buna ters olaylar.
Rüşvet olayı da adalet tarifini bozan (tahrif) eden bir durumdur. Yasaların işlerliğini ve devletin mekanizmasını bozan en temel işlevlerden birisidir. Ona göre rüşvet yiyenlerin tekrar düşünmesi gerekmektedir.
4) Dengelilik
Davranışlarda aşırıya gitmeyin demektedir pek çok sözünde. Aşırıya gitmek demek çevredekilere lakayıt (fazla yüz göz olmak) olmak, sınırlarını bilmeden birilerine zorla iş yaptırmak, çevresinde olan kurulu düzenleri hiçe sayarak kendi işini istediği gibi yapmak olarak ele alabiliriz.
Örnek vermek gerekirse sulu insan olmanın el hareketleri ile başkasını rahatsız edenin dengelilik kısmına tezatlık oluşturmaktadır. Yasalar varken onları hiçe sayarak illegal (yasa dışı) olarak tüm yaptıkları ile başkalarına zarar verenler de bu sınıfa giriyor. Evli birisinin eşine saygı duymadan onunla beraber olmak da bu sınıfa girer.
Fatiha suresinde Srıat – el Mustekim diye bahsedilen yolun da bu dengelilik esasında olduğunu hadislerinde gösterilen ifadelerden anlayabilirsiniz.
Dengeli ve haddini bilen insanlar olması karşılıklı insanlarda saygı düzeyini arttıracağı için bir sonraki maddeye de fayda sağlar.
5) Uyum (Uzlaşma)
Kafir bile olsa uyum sağladığında ona karşı uyum sağlamak özellikle ele alınabilir. Mekke fethinde karşı koymayanlara bir şey yapılmayacağı sözü ve uygulaması da bunun göstergesidir.-
Birisi size sataşmadıkça veya haklarınızı çiğnemedikçe onlar ile uzlaşma halinde geçinmemiz gerektiğini söyler.
6) Dürüstlük
Şahitlik, çevredekiler ile muhabbet, işlerde ve sözleşmelerde tavır olarak bize söylenen durum budur. Kendisini de Mekke’de El – Emin (Dürüst – Güvenilir) olarak biliyorlardı.
Şakayı bile yalandan dahi olsa yapmayın diyen birisinin bu sözleri başkaları diğer Müslümanlar için dahil geçerli olmaz mı sizce de. Ne kadar dürüstlüğe önem verdiğini düşünün.
7) Eğitim
İnsanlara kitap okumak ve Allah’tan gelen sözlerin kalıcı olması için yazmayı teşvik ettiği görülmektedir.
Savaşta bile esir olanları okuma- yazma öğreterek bazılarının fidyelerini vermiş olarak sayması fiziki olarak da uygulama olarak görebiliriz.
8) Bilinçli Olmak
Bilinçli bir şekilde hareket etmenin öneminden pek çok yerde bahsetmektedir. Tercihler ile hareket ettiğinizden
Atalarınızın dini derken, kendi bildiğimiz yol bu derken müşriklerin sorgulama yeteneklerinin olmadığını söylemektedir. Sorgulayın ve öğrenin demektedir. Farkında olacak evreyi aşmamız gerektiğinden bahsetmektedir.
Karşında olan kişinin ne yaptığını ve senin ne yaparak islamiyete yani huzurlu bir yaşamı sağlayabileceğini bildiğinde o yolda ilerleyeceğini söylemektedir. “Huzur islamdadır” diyenlerin aslında “Huzur bilinçli müslümanların yaşadığı islamdadır” diye söylemesi daha mantıklıdır.
Tövbe (Tevbe) kelimesi ile ilgili yazımda da bahsetmiştim. Tövbe demek bilincine varıp artık o zarar verici alışkanlıkları uygulamaktan vazgeçmek demektir. Bilinçlenmek ve bilinçli bir şekilde uygulamak da denilebilir.
Binlerce kez tövbe eden kişi de aslında tam bilinçlilik hali almadığını belirtir. Bunun yapılmasının da sonuçları betimlenmiştir. Ayrıca Müslüman olduktan sonra yapılan günahlar haneye işlemesi ile kafir olduğunda işlememesinin sebebi de bilinçli olmak ile farkında olmamak arasında olan durumun net analizidir.
Bir şeyin bilincine varıp sonradan bilincine varmamış gibi yaparsanız o kendinize ettiğiniz zulmün sonuçlarına katlanırsınız diyor. He öncesinde kafir olanlar da küfre devam ederek kurtulacağız diye zannetmesin. Kendine ettiği zulüm halen devam ettiği için yine fayda sağlamaz ona. Sadece hayvani nefsi hala medenileşemediği için gelecek nesillerde yaşam içerisinde bulunmaz veya zulüm görür o yaptıklarının karşılığını bulur olur biter.
Yani bilinçlenmek müslümanların temel görevidir ey müslümanım diyenler.
Genel Olarak
Toplumda yaşanılanlara baktığımda bu 6 madde ile tamamen karşıt bir toplum görmekteyim. Özellikle politikacılar eliyle bu gittikçe arttırılmaktadır. Hatta Facebook’un ilk çıktığı dönemlerde ve biraz öncesinde 2002 – 2005 seneleri arasında “Kurallar Çiğnenmek İçindir” diye bir sözü etrafta yaymaya çalıştıklarını görüyordum.
Adalet kavramına bu kadar ters bir durumu özellikle yaymaya çalışanların ve uygulayanların iyi niyetli olduklarını düşünmüyorum.
Ayrıca “Para ile Sevgi eşittir” diyenler Kapitalist rejimin sömürü düzenine ekmek atmaktan farklı bir iş yapmamaktadır. O zaman her kerhaneye giden o kızlara aşıktır. Yoktur öyle bir şey. Para sadece işini yaptırma aracıdır. Sevdiğine parasız pek çok çeşitte daha gerçekçi bir şekilde sevgini gösterebilirsin.
Güzel jestler yaparak, onun adına bir hayır işleyerek, hatta ve hatta müslümanların temelde çok yaptıkları şey olan aslında kültürün nasıl bir şekilde olduğunun ipucunu veren 4444 salat-ı tefriciye okumak veya yasin okumak gibi eylemler dahil aslında paranın sevgiden ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Bunları para ile asla yapamazsın. Yaparsan zaten sen ruhun satın alınmış ve efendine aşık bir kölesindir.
Hz. Muhammed aslında erdemleri teşvik eden sözler söylemiştir. Erdemler de tüm okur yazar liderlerin farklı yollardan da olsa ortak erişmeye çalıştıkları kıstaslardır. Bazı menfaatçi olanları tenzih ederim.
Ülkemizde şu an her türlü aşırılıklar, kural tanımamazlıklar ve kirli işler gibi olay gırla sürmektedir. Yani bu kuralların hepsinin tersini uygulayıp da müslümanım diyenlerin bir kere daha düşünmesi gerekmektedir.
Müslümanım diye zannederek kalbimi çer çöpü yerleştirmiş insanların bir arınmaya ihtiyacı vardır.
Gerçek müslüman olup da hem kendini hem aileni hem de ülkeni kalkındırmaya var mısın ey gerçek müslüman.
Toplumsal yükselme için kavramların içini doldurup gerçekten de hakkaniyetli müslüman olmaya var mısın ey müslüman.
O zaman şu an seni istediği rotaya çekmiş kişilerin istediklerini yapmayarak bu işe başlayabilirsin. Çünkü güç küffarın değil müslümanın elindedir.
Ayrıştırıcı sözler ile başkaları ile aranıza dem vurup sizi uzaklaştırmaya çalışanların asıl küffar olduğunu da unutmayın. Çünkü müslüman olarak görmediğiniz birisi belki salih müslümandır siz bilemezsiniz.
Küfre düştü diye laf ettiğinizde siz küfre düşersiniz. He birisi gerçek müslüman ise zaten kalbinde başkasının malını yeme ve ondan saraylar yapma derdinde olmazdı. O sizi kullanarak kendine servetler yapan birisinden başkası değildir.
Siz tabi çok seviyorsunuz. Çünkü parayı seviyor ve o da vergilere sanki kendi evinin gelirleri gibi davrandığı için çok beslediği için seviyorsunuz. Ama iş öyle değil. Para ile saadet olmaz diyenler size ve ona büyük nasihat olmadı sanırım. Hala aynı teranede dönüp duruyorsunuz.
Böyle daha çok sızlanıp durursunuz. Çünkü esas hedefi düzeltmedikten sonra gerisi boş.
He artık sözleri de size yardım ederken ve kurtarmaya çalışırken o üzüntü, keder ve benzeri duygular ile yaşadığınız duygular bütünlüğünde aşağı çektiğinizi fark ettiğim için bu yazıları yazmak yerine kendimi ve çevremi kurtarmaya döneceğimi söyleyebilirim. Yakın dönemde de zaten bunun işaretlerini vermiştim.
Yavaş yavaş artık tekil tekamüle erme noktasında takılacağım. Başka şehirde karşılaşırsak belki yüz yüze hayrım olur daha da beklemeyin benden.
Bu size özellikle çok açık ve net olarak Müslümanlığı söylemek için ve hatırlatmak için yazdığım bir yazı olarak kayda geçsin diye böyle yazdım. Gerçek müslümanlara ve olma niyetinde olanlara iyi günler dilerim.

Kendi Ayrılıkçılarına Özgürlük Versinler

Kendi Ayrılıkçılarına Özgürlük Versinler
 
(16 Temmuz 2016 Tarihinde yazmayı düşündüğüm bir yazıdır. Daha O zaman Trump başa geçmemiş ve California gibi ayrılma potansiyeli olan eyaletler gazetelere çıkmamıştır)
 
Avrupa ve Amerika ülkemizi bölmeye çalışırken bir durumu unutuyorlar. Şu an kendi ülkelerinde Anadolu gibi kenetlenmemiş ve ayrılma mücadelesi veren toplumlar bulunmaktadır. Ayrılıkçı veya özgürlükçü yada bağımsızlık savaşçısı diye de adlandırabiliriz bunları.
 
Türk ve Kürt diye kardeşleri birbirinden ayırmak için apansız çabalara giriştikleri gibi onlar da bu girişimleri hak ediyorlar.
 
Onların bizden üç küçük farkı var.
 
1) Sağlam yalanlar üzerinden ikna kabiliyetlerini kullanmaları
2) Dış ülkelerden sömürdükleri paralar ile büyük vaatler vermesi
3) Eğitimi düzgünce koordine ederek hem sadık hem de bilgili insanlar yapmaları.
 
Bu üçü ve nicelerinden oluşan boşluklar üzerinden Anadolu medeniyetini parçalamak için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar.
 
Parasızlık sürekli kendini düşünmeye ve günü kurtarmaya itiyor insanları.
 
Yalanlar gördüğünüz gibi Erdoğan’ın peşinden gidenler gibi her türlü o güçlü ve doğru fakat diğerleri yanlış ve düşman gözüyle bakmalarını sağlıyor.
 
Eğitim de para kazanma ve diğer bölgelere kültür olgularını etkilemek için uğraşmalarına sebep oluyor. Aynı zamanda disiplinli ve çalışmaya katkı çözümleri ile de ekonomiyi diri tutmaya sebep oluyor.
 
Bu sebepler olmazsa Amerika Ortaçağ’da olduğu gibi kendi menfaatlerine düşen ve birbirini yiyen halklardan oluştuğundan hiç bir şekilde bir arada kalamaz.
 
Avrupa ise ekonomi olmasa en azından birbirini yemese bile brexit gibi olaylar zincirlemesi sonrası 1648 Almanyasında olduğu gibi paramparça olur.
Avrupa birliği diye bir şey kalmaz EU ve USA’lar devlet hayali UK’ya. UK ise Bask gibi özel bölgelere ayrılırlar. Böylece ancak şu an olan Müslüman dünyasının hallerine bürünürler.
map
1) Doğu’da devlet kurmaya çalışan Avrupa’lılara Empati yapmaları için örnek vermek istiyorum.
Fransa ve İspanya arasında bulunan Bask bölgesi.
 
Bordeaux, Nice, Barselona, Navarre ve Saragosa bölgelerinde yaşayan bir kültürün adıdır Bask.
map_1
Daha Avrupa ülkeleri hatta Druidler bile gelmeden evvel kurulmuş bir medeniyetin artıklarıdır onlar.
 
Dilleri ve kültürleri 6000 sene öncesinde bile ayrıdır.
 
Şimdi gelelim o halk Fransa’dan ayrılmak isterse ne yapacaklarına.
 
Korsika ve benzeri bölgelerde olduğu gibi sen benim il idaremdesin der ve onu asla ayırmaz. Ne vergisini, ne etkisini, ne de askeri gücünü kaybetmek istemez.
 
Hatta İspanya’ya söylesek ver şu Bask bölgesine bağımsızlık. Sonra Bordeaux ve Nice şehirlerini de devlet kuracak şekilde “Büyük Bask Projesi”ne yardım et. Ne der?
 
Katalonya’ya yaptığı laf oyunları ve siyasi ayak oyunları ile yaptığı gibi tutmaya çalışır. Hatta çok daha büyük alan kaybedeceği için daha güçlü bir şekilde yapar bunu.
 
Dünya üzerinde 100 hatta 200 e yakın yeni devlet kurulma potansiyeli var.
 
2) Amerika’ya bakalım.
map_of_list_of_active_separatist_movements_in_north_america-svg
Amerika ve Kanada yeni kurulan ve gelişen bölge olduğu için ayrılıkçı toplumların çok olduğu sömürge devleti klasmanlarındadır.
 
Yazmaya niyet ettiğimden üç ay dört ay sonra Trump geldiğinde California vergi muhabbetlerini yine açmış ve ayrılmak istediğini söylemiş kendi toplumlarında bir grup.
 
Aynı zamanda eski kızılderili olan yönetimler de ayrılmak için halen daha çalışmalar yapıyor.
__ayrilikci-hareketler1
Amerika’dan ayrılma yetkisine sahip olan Texas bile ayrılmaya çalıştığında Amerika ona da dur dedi. Hatta Kuzey / Güney savaşında 150 sene evvel de ayrılmak isteyenlere zor kullanmak isteyerek bir yerde tutmaya çalıştı. (Abraham Lincoln ve Köleliğin Kaldırılması)
 
Halen daha güney kesim ayrılmak istese de izin vermiyorlar.
 
İşin ironik yanı kendileri de İngiliz sömürgelerinden ayrılan bir toplum olarak bir yerlere gelmesi.
 
Meksika’dan gasp ettikleri ve şu an %30’dan fazla nüfusu Meksikalı olan California – Nevada – Oregon gibi toprakları onların asıl sahiplerine vermiyorlar.
 
Aynı zamanda kendi içlerinde %50 ye yakın halkı alman olan topraklarda özerklik isterseler de onlara karşı da iş yapacaklardır.
 
(Almanların polonya ve hansa birliği ile olan durumu nedeniyle gizli devletlerinin esasları olduğunu düşünürsek hiç isyan bile etmeyebilirler)
 
Gördüğünüz gibi tüm yeni kıta içerisinde özgürlük ateşi bizden daha güçlü ve bizden daha uzun tarihler ile köken farklarına sahip olsa da asla ve asla onların ayrılmalarına izin vermiyorlar. Hatta hakları da sadece devletin eyaletlerinde yaşayan Amerikalılardan başka kişilere verilmeyecek şekilde bir yönetimde halen daha.
 
Zenciler ve kızılderililerin soyunu kuruttuktan sonra sisteme dahil etmek için çalıştıkları için özgür bırakmaları onları kendileriyle eşit saydıklarını göstermez. Bal tuzağına çekerek daha çok adamı kendilerine itaat ettirmek ve sistemde çalıştırmak amacından farklı değil yaptıkları.
 
Dünya üzerinde en çok ayrılıkçının Avrupa sonra da Amerika’da olduğunu görürsünüz. Baskılar nedeniyle Çin de çok yüksek boyutta ayrılma potansiyeli olan bir devlet.
 
wannabe_nations
Dünya üzerinde pek çok yerde Terör ve karışıklık büyük güç sahipleri tarafından kışkırtılıyor. Örnek Birmanya ve Kongo.
 
Şu an Birmanya (Mynmar) Üzerinde olan etnik çatışmalar dışında da pek çok karışıklık batındırıyor.
0-conflict_areas_in_myanmar
Kongo ise daha küçük bir kesimde olsa da Ruanda ve Burundi komşusu olan bölgede olan etnik grubun kendi egemenliklerini kurtarmaya çalışması örneği verilebilir.
east_congo_conflict_map-svg-ituri-katanga-kivu
Amerika’nın eğitim sistemine de bir sözüm var.
 
Bizde örgün öğretim olarak bilinen ilkokul, ortaokul (kalktı), lise gibi öğretimlerin belirli tüzükleri ve yasaları vardır. Bu kurallara herkes uyar. Amerika’da ise kendi örgün öğretim yasalarına uymayan pek çok eyalet vardır.
 
Hatta haritada görüldüğü üzere ilk önce uyum sağlayıp yok ben yapamam deyip ayrılanı da mevcuttur.
wsj-ccss-adoption
Farkındaysanız bu örgün öğretim sistemlerine en çok batı yani sonradan sömürgeleşmiş Amerikan Eyaletleri evet demiştir. Yani kısacası Sömürgeleştirdikleri bölgeler ya cahilliklerinden farkında evet demiştir yada evet demek zorunda kalmıştır. Akıllı olanların hiç birisi evet dememiştir zaten görüldüğü üzere.
 
Gördüğünüz gibi dünyada pek çok sorun varken nedense bir tek bizim ülkemizde toplumsal bir sorun varmış gibi dayatılması bazen zoruma gidiyor.
 
Büyük Ortadoğu Projesi içeriğinde olan eyaletleri devletleştirme süreci nasıl bir özgürlük savaşı ise Amerika’nın ve Avrupa’nın da tüm eyaletlerinin özgürlük kazanması da özgürlük savaşı olarak nitelendirilebilir. Tabi yerse…
 
Daha İskoçya’ya bağımsızlık vermemek için uğraşan İngiltereyi yada Kuzey İrlanda’yı kaybetmemek için IRA ile savaşını unutanlara tekrar hatırlatmak isterim.
 
İrlanda adı üstünde bağımsız devlet ve adanın her toprağına hakim olma hakkına sahip. Neden İngiltere vermiyor oraları İrlanda’ya?
 
Çünkü Stratejik nokta. Günün birinde savaş olursa ne yapar İngiltere.
 
Aynı zamanda Arjantin ile Falkland Adaları ile savaşını da unutmadım İngiltere’nin.
 
O iki Arjantin sınırlarına yakın toprağı vermemek için nasıl çamura yattılar ve savaştılar.
 
Aynı zamanda Kıbrıs’ta bulunan üsleri ve başka başka şeyler.
 
Yalan attıkları kadar kendileri de bize yapmak istedikleri niyetlei kendi toplumlarında uygulasalar daha samimi olurlar.
 
Tabi sadece menfaat için ayırdıkları ve karışıklık sevdiklerini bildiğim için de bu durumun asıl sebeplerini de rahatlıkla anlayabiliyorum.
 
Bir gün bu yaptıkları nifak suçları kendilerine döndüklerinde göreceğim onları.
 
O zaman nasıl da tüm içerisinde bulunan özgürlüğün ülkesi diye geldikleri halklar kaçıp duracak kendi topraklarından.
Dediğim bilgileri istediğiniz gibi araştırabilirsiniz. Göreceksiniz ne kadar iki yüzlü olduklarını.

Türkçe Lügatı ve Dünya Tarihi Hakkında Küçük Bir Tez

Bu tamamen geçmiş ile ilgili tahmin makalesidir. Kanıtlanana kadar gerçekliği tartışılabilir. Eleştirecekseniz bu konuda benim safsata yaptığım ile ilgili değil bu bilgilerin olabilme ihtimali üzerinden eleştirin.

Dünyadaki insanlar orijin olarak dillerindeki bazı kelimeler başka yerlerden gelmiştir. Bunların mesafe veya zaman farketmemesi aslında insanların birbiri ardına takip etmesi ve birbirinin yerinde gözü olmasından kaynaklıdır. Tüm dünyayı fethedeyim derken hareket eden insanlar bir yandan diğerlerini etkisi altına alırken diğer yandan kültürlerin yayılması ve dünyanın her tarafında insanların bulunmasını sağlamıştır. Şimdi yazacağım tez din harici destanlarda anlatılan Arap kültürü üzerinden tarih anlatma ve bazı inançların nasıl oluştuğuna yönelik olacaktır. Konuları şu şekilde olacaktır:

1) Güzel ve Kutsal Kelimesinin Kökeni Quotzal ve Maya Dilinden Gelme Teoremi
2) (Scythian) Şeytan Kızılderililerin Eski İsmi Teoremi

3) Animism ilk Hayvan Evcilleştirilmesi Sonrası Şükretme İnancı Teoremi

4) Şamanizm ve İlk Uzay Keşifleri Teoremi
5) Toplumun Eğitimi Akıllı ve Bilgili Annelerden Geçer

1) Güzel Kelimesinin Kökeni Quotzal ve Maya Dilinden Gelme Teoremi

Güzel kelimesinin manasını hiç düşündüğünüz mü? Kelime köklerine ayırmaya çalıştığında sadece Güz ve el kalacaktır ve bunlar da güzel tanımı ile alakalı olmayan iki kelime olacaktır. Güzel kelimesi bir çağrışım yaptığı zaman ancak gerçek dil özelliğine kavuşabilir. Bunu da Maya dilini araştırırken gördüğüm bilgilerde farkettim “Quotzal” bir tanımı olmakla birlikte bazı isimlerin başına sıfat olarak gelmiştir. Nahualt dilinde “büyük parlak kuyruk tüyü” anlamına gelir. Mesela Chapul-Tepec (Hırsız veya Çekirge Tepesi) gibi Quotzal-Tepec (Güzel/Kutsal Tepe) kelimesi bulunmaktadır. Bu kelime mana itibariyle parlak kırmızı yeşil renkli bir kuşa verilmiş olmasına rağmen güzellik sembolu olarak kullanıldığı için orada bu isim sonra dilde kullanımı yaygınlaşmış ve sonra batıdaki türkler aracılığıyla kullanımı güzel olarak kalmıştır. Maya diline bakıldığında boş zamanlarda daha çok şiirler ve süslemeler ile dil zenginleştirilirken kelimeler değişime uğramış ve ifade de zaman içerisinde daha farkı hal almaya başlamıştır. Örneğin Teotihuacan adlı tapınak kelimelerinde sessiz yumuşaması, o->r değişimi yada tamamen silinmesi durumunda bir sesli harfin sonrasında Dedi-Hakan anlamına gelir. Aynı şekilde bir kabilenin ismi Athabaskan yani Ata-Başkan olmak üzere adlandırılmıştır. Bunların manasına bakıldığında da kelime olarak aynı şeyleri ifade ediyor genellikle. Tabi bu yol ile Teokrasi Der-Kras veya Dekras olmaktadır. Onun da bir manasına bakmak lazımdır. Tenochitlan yani Denizli-Alan kelimesi de etrafında göl olan bir adada kurulmuş bir şehirdir. Yani kelimelerin geldiği yerlere bakıldığında Maya uygarlığı ile Türklerin arasında kelime benzerliği fevkalade çoktur. Bunlar tamamen kendi araştırmalarım sonucu değişime uğrama ihtimali olan kelime bütünleridir. Köken olarak çok farklı kelimeler hatta araştırmalar olsa da bu konuda daha da derinlikler araştırılması gerekmektedir.

2) (Scythian) Şeytan Kızılderililerin Eski İsmi Teoremi

Arap toplumu din dışında da efsanelerinde genellikle şeytanlardan bahsederler. Bu efsanelerde şeytanların kandırdıkları ve insanların birliklerini bozup akılları ile insanları yenmeyi başaran kızıl görünümlü boynuzlu ve kuyruklu varlıklar olarak tanımlıyorlar. Bu tanımlara bakıldığında boynuz kısmı kurt adam kafası gibi o dönemlerde avladıkları hayvanın başını kafalarına takma adeti yüzünden olsa ki çift boynuzlu olarak hepsi biliniyor. Aynı şekilde insanların bazılarında genetik bozukluk olarak kuyruk çıktığı bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey. Tabi bu da kültürel olarak tanımlama olsa da yine de gerçekten böyle olan insanlar da var ünlü bir kadın yabancı artistte (keisha) olduğu gibi. Bu insanların tipik özelliklerine bakıldığında bir şekilde köklerinin Afganistan’a dayandığı görülürse (ki Arapların da kökeni oraya dayanır) orada yaşayan insanların ayrılmadan önce birbiri ile alakadar olduğu belli olmaktadır. Bahsettiğim şeytan diye adlandırılan kişiler kimlerdir onlar şimdiki Avrupa’nın kurulmasındaki temel ikinci göç dalgası insanlarıdır. Scythian diğer bir tabir ile şu anki dünyanın %70 ine hakim olan kesimin kökeni. Diğer yandan Kızılderililer ile Şu anki Avrupalıların genetik kökenlerinin de aynı olduğu kabul edildiğine göre Araplar ile aynı yerde yaşayan halkların bir kısmının araplar gibi sarı derili olmasına rağmen Yerli Amerikalı ve Avrupa kökenindeki Q ve R toplumlarının ataları da Kızılderili olmaları da aynı şekilde normaldir. Yani burada aslında şeytan diye kastedilen kişiler Avrupalılardır. Aynı şekilde şu an yapılan eylemlerde Roma’da bulunan Papa Hun ve Osmanlı akınlarında her zaman diğer tarafı sindirmek için türlü tuzaklar ve entrikalar ile uğraşmış ve başarmıştır. Şimdiki Avrupanın kökenleri de belki akıllı oldukları için diğer insanları birbirine düşürerek böyle bir şeyi yapmaya kalkmış olabilirler. . Bir başka bakış açısı ise Rus kafir kelimesi ile Raj kapoor kelimesinin aynı kökene ait olmasıdır. Tüm bunlar esas alındığında aslında Avrupalıların Arapların gözünde istenmeyen insanlar oldukları açıkca belli oluyordur.

3) Animism ilk Hayvan Evcilleştirilmesi Sonrası Şükretme İnancı Teoremi

İnsanlar yaşamları boyunca bir şeylere inanarak veya bir şeyler yaparak zamanını geçirirler. İlk başta toplayıcı sonra avcı sonra tarım sonra da endüstri hayatımıza girdi. Bunlar ardı ardına ilerlerken insanlar eskiden doğa ile iç içe yaşama ve onların verdiklerine karşı teşekkür etme olayını abartılmaya başlanılması olayıdır. Yani inek süt veriyor diye ona teşekkür etmek bir yüceliktir ama onu kendinden daha yüksek görmek bir şekilde kendini aşağılamaktan öteye geçmemektedir. Bu gibi şeyler hindistanda çok yaşanmış ve hayvan sevgisi de insan sevgisi de aşırıya kaçtığı için insanlar orada değersiz hale gelmiştir ve doğa ile ilgili olaylara çok daha farklı çözümler geliştirmiştir. Şu anki Avrupa tarzı kentleşmenin çok dışında bir kültür bulunmakta. Mesela Tuvaletler foseptik çukuruna yapmakta ve onları bağ bahçe topraklarına gübre olarak kullanmaktalar. Bunun gibi şeyler dolayısıyla insanlar hayvanlara teşekkür etmiş ve ona secdeye kapanacak kadar bağımlılık göstermişlerdir.

4) Şamanizm/Paganizm ve İlk Uzay Keşifleri Teoremi

İnsanlar etrafını inceleme fırsatı elde ettiğinde diğer varlıkların dışında bir de uzay dikkatini çekmiştir en çok. Dünyada olan olaylar ve yıldızlar ile bağlantısı özellikle tarım devriminden sonra iyice önem kazanmıştır. Sonraki devirlerde insanlar bu olayları geliştirerek astronomi ve astrolojiye başlamışlardır. Bu olaylar geliştiğinde ise insanların kültleşmeye başlayan bazı pagan sembollerini keşfetmek ve belirli sayılarda köşeler bulunan şekiller yapmaktaydı. Tabi bu insanların basit çizimlerden sonra gelişmesiyle değişecekti ama o dönemlerde böyle kaldı. İnsanlar uzayda o dönemde teleskop gibi bir şey bulmuş olmalılar ki bazı gök cisimlerini dünyada şu anki teknoloji ile keşfedilen şekil ve tanımları ile bulmuşlardır. Bunlar da gök tanrı gibi uzaya ve uzay üstü varlıklara inancın temelini oluşturmuştur.

5) Toplumun Eğitimi Akıllı ve Bilgili Annelerden Geçer

İnsanlığın gelişmesi için erkekler çalışma ve eve yemek getirmek ile yükümlülük biçilmiştir asırlarca ve bu görevin karşıtı olarak da kadınlar da evde doğurgan yapıda oldukları için hareket kabiliyetleri kısıtlı olduğundan bakım ve eğitim görevini üstlenmişlerdir. Bunlar sonradan erkeklerin askeri kesime kaymasına kadınların da şehirlerin oluşmasına sebep olduğu aşikardır. Toplumlarda şu anda bile aile eğitiminde iki kişi çalıştığı zamanlarda bile kadınlar çocuğa bakımı üstlenirler. Bu bakımda yaptıkları davranışlar sonradan büyüyecek çocuğun karakterini ve eğitimini belirler. Yani anne bir şekilde iyi eğitimini çocuğa aktarırsa ve akıllı davranırsa çocuk da ona benzer hareketler yapıp güçlü ve akıllı bir birey olacaktır. Şu anda dünya üzerinde çoğu kişi eğitimsiz oldukları için başarısız oluyorlar dünyada. Türkiyemizde de durum pek farklı olmasa bile eski eğitimli halkların ailevi gelenekleri yüzünden bazı kesimler akıllı ve kültürlü olmuşlardır. Onun için anne her zaman önemlidir ailede. Seçilecek kadın da ona göre güçlü, eğitimli ve akıllı olmalıdır.

Fırsatlar ile dolu dünyadayız ve toplumda herkes denktir.

Her şerde bir hayır her hayırda bir şer vardır kelimesi aslında gerçeklerin ne kadar tek açıdan bakılmaması gerektiğini anlatan bir sözdür. Şer sözü kötülük ve hayır ise iyilik ile bağdaşlaştırıldığında bu kelimelerin aslında bir olayın ne kadar iyi gözükse de ileride oluşacak durumlara karşı pozisyonlarınızı değiştirip zarara sokabileceğini aynı şekilde önceden yaşadığınız bir sıkıntının ileride size avantaj sağlayacak bir konumda olmasını sağlayabileceğini görebilirsiniz.

Seneler evvel Osmanlı büyüdüğünde tüm ticaret yollarını ele geçirmiş dünyanın en büyük devleti halindeydi. Sonra Avrupa halkı ise deniz kıyısında kapana kısılmış halde olduğunu düşünülecek bir bölgedeydi. Batıya doğru doğu hindistanı aramaya çalışan insanlar sonrası tekrar bulunan Amerika kıtası sonrası Avrupa’da yaşayan insanlar kapana kısılmış halden çıkıp fırsatlar bölgesine dönüştü. Aynı şekilde Araplar’da çöl topraklarında tüm yaşamlarını eziyetler ile geçirirken bir anda petrol bulununca fırsatlar ülkesine döndü.

Aslında zor olan her şey bir yandan çok büyük fırsatlar barındırıyor insanlarda. Bu zorlukları fırsata çevirmek herkesin elinde. Örneğin okumuş insan kariyerini normal yollardan sağlarken okumamış insan cehaleti ile daha özgür olarak hareket ettiği için kötü yoldan tüm okumuşlardan daha üstün bir vazifeye geçebiliyor. Tabi her insanın okuması ve dünyada şiddetin durması taraftarı bir insan olmama rağmen dünya gerçeklerini de görmezlikten gelemez durumdayım. Okumuş insanın kafası sürekli çalıştığı için bazı şeyleri gözden kaçırırken bazı cahiller onların tamamlayıcısı olarak görmedikleri noktalarda uyarma fırsatına sahip olabiliyor. Şu an toplumda cahil insanların çoğunlukta olması yüzünden daha kolay yönetildiği için çok riskli bir yapıda. İnsanları hayallerini satan kişiler harici birisi başa geçtiği vakit çok fazla eleştiri okları ile yönetiliyorlar. Okumamış insan kafası rahat ve yapacağı belli insan olmakla birlikte okumuş insan da geleceği gören ve gerçekleri bilen insan olmuştur. Herkesin de kendine göre bir kimyası, davranışları ve kültürün devamı vardır.

Okumamış insanlarda cahil olanlardan farklı olarak bir de okuyamamış olan insanlar vardır. Bu insanlar okumak istese de kafası matematik hesapları yerine sözel olarak çalışan insanlardır. Her insanın kendine has özellikleri vardır. Hesap kitapları yerine sözcükleri kuvvetli veya sezgileri güçlü olan insanlar vardır. Tabi üstün yönleri çok olan insan olsa bile onun da eksiklikleri vardır. Eğer şimdi az olsa bile geçmişte çok olduğu için böyle iyi hale gelmiştir. Bir yandan da Okumuş insanların mesleki hastalıklarına da bir çare bulmak gerekir. Bazen bu vasıflar yüzünden diğer insanlar onlara karşı tavır alıyor. Tabi istisna olan veya her iki kültürü bilen insanlar harici durumlarda geçerli.

Toplum gerçek bilimi kendi gibi gördüğü insanların başarı kazanması ve eğitimi övmesi ile ancak ileri adıma gidebilir. Bu da çok az dönem içerisinde olmuş ve sonrasında çok uzun vadede başka vahşi bir toplum tarafından istila edilerek kendileri yok edilmişlerdir. Tarımı bulan topluluğu iskit istilası gibi veya çin ve müslüman uygarlıklarını moğolların istilası gibi. O toplulukların hiç birisini yermiyorum yanlış anlaşılmasın. Her toplum üstün özellikleri ile belirgin olur demek amacındayım. Bu toplulukların da kötü yönleri olsa da ileride diğerinin yerine geçme durumu söz konusu olabilir. Burada önemli olan madde hangi toplumun diğerinden daha üstün olduğunu seçebilmesidir. İskit toplumunun akınlarında dillerini araplardan aldılar ve kültürleri kendilerinde kaldı. Moğol istilası sırasında da kültürlerini gittikleri yerden aldılar dilleri kendilerine kaldı. Böyle düşünün. Toplumların kaynaşması ve her toplumun dengeli olması için sürekli istilalar olacak ve okumuş kesim de bunlara karşı önlemler alacaktır. Küçük olanlar kolay bir şekilde atılabildiği halde güçlü istilalar durumunda yapacak tek şey sadece onları kendileştirme hareketini düzgünce yapabilmek. Tabi zamanında imparatorluklar bunu yapmaya çalışmış ve en güçlü devirlerinde toplumsal düzeni kendileştirmeye çalışırlarken dengeyi bozdukları için de gerilemeye başlamıştır. Onun yerine o cascavlaklara karşı denge sağlayacak bir alternatif getirilseydi belki toplumun ilerlemesi devam edebilirdi. Bizans devleti de bunu uyguladığı için 400 lü yıllardan 1400 lere kadar yaşamını sürdürdü. Roma da aynı şekilde asırlık düzenini devam ettirebildi.

Yani diyeceğim O dur ki. Toplumda herkesin bir değeri var. Önemli olan kime karşı nasıl davranabileceğini bilmek ve toplumu hem cahil gibi cesaretli hem de eğitimli gibi dirayetli hale getirmek ve her kesimin dengesini haklarını gözetmek gerektiği belirgindir. Bu da toplum mühendislerinin ilgi alanında olmasına rağmen liderlerin kontrolünde yapılması gereken bir durumdur. O da zamanında yanlış veya doğru tartışılır olmak üzere çok yakın bir zamanda denenmiştir. Şu anda insanlar arasında hala onun hakkında kötü/iyi tartışmaları olsa da o kendince toplumun kıyamete kadar yaşaması için bu adımları yapmıştır. Yaptıkları çok sert olduğu için eleştirilebilir ve kınanabilir fakat bu gerçeği değiştirmez. O kişi kim mi? Atatürk tabi ki.

Atatürk ile ilgili Ekstra. Tepki göstermeden okuyunuz:

Osmanlıyı da Müslümanlığı da savunduğum unutulmasın. Roma’nın medeni kanunlar, yapılaşmalar hakkındaki attığı medeniyete katkıları da unutulmasın. Tepki göstereceğinizi biliyorum ve en azından insanlık tarihini incelerken yapılmaya çalışılanları farketmiş birisi olarak diyorum. Biliyorum çok kişi asılmasına neden oldu ve toplumda batı kültürüne adapte etti. Geçmişteki büyük arşivlerin okunamamasına ve devlet tecrübelerin hiç olmasını sağladı. Ama bu devlette zaten okumamış insanlar dolu olduğu için heceleri daha anlaşılır kılan alfabeye geçti. Daha iyi okunaklı bir alfabe varsa onu da öğretebilirsiniz. Arapça bilmeyen için alfabe çok farklı manalara çekilebilecek durumdaydı. Siz t-r-k (te-ra-kef) ile ne kelimeler üretebilirsiniz onu düşünün. türk-tarık-tereke-terk-terakki-töreke-tarak. bu kelimelerin hangisi olduğunu anlamak için ya sonuna ekstra her harf için sesli harf niyetine sessiz koyacaksınız yada cümleden çıkartacaksınız sonucu. mesela türk kelimesi (te-vav-ra-kef) harflerinden oluşuyor ki bu şu anda tuareg olarak bildiğimiz halkların tevariklerin de türkler ile aynı şekilde okunabildiğini gösteriyor. Bir tanım hakkında hangi harfler ile anlatacağınızı seçemezsiniz böyle. Bazıları vav eklerken bazıları da diğer türlü aynı manada okuyabilir bunları. Cümle olarak baktığınızda bunların hangisinin ne olduğunu anlamanız da çok yorucu bir olay. çok uzun yazılarda bu olayın nasıl olacağını düşünürken kafayı bulabilirisiniz. Bu yüzden alfabe olarak her kelimenin dominant ve stabil (durağan) olması çok önemli. sessiz harf dominantlığı yüzünden arap alfabesi her ne kadar kuran-ı kerim alfabesi olsa da kutsallığı dini vecibeler yerine getirilirken kalmalı. Toplumun gelişmesi ve çevresini anlayabilmesi bu konuda her şeyden önemlidir.