El-La-As-Ar-Od Diyarları
Aşağıda görülen harita incelendiğinde göreceksiniz ki isim dağılımları belli bölgelerde yoğunlaşmak üzere belli gruplara dağılmışlardır.
Özellikle J geninin çok dağıldığı bölgelerde Al, El, İl isminin geçmesi dikkat çekmektedir. Türkçe içerisinde bu kelimelerin her yeri kaplaması da ayrı bir durumdur. Bu kadar karmaşık bir gen haritasına sahip olan millette bu kadar baskın kelime durumunun olması enteresandır.
Kızıl Elma kelimesi aslında Al-ma El- ma olmak üzere L kelimesi ile türemiştir.
Bir yandan da Türk deyimleri içerisinde
“Yarimi Eller aldı, El oldu, Seni Ellerin olasın diye mi sevdim”
deyimlerine baktığımızda bir grup Türk konfederasyonu toplumu El’ler dışında kaldığını göstermektedir. El’ler güçlü ve etkin bir kültür olmalı ki El’ler yabancı olarak adlandırılmış ve aldıklarının ardından artık geri alınması imkansız gibi mana çıkan bir ifade yer almaktadır.
Bu da o bölgelerde yaşayan güçlü El’lerin iktidarına işaret etmektedir. Uygur ve Hun kültürlerinin egemenliklerinin de bir çeşit açıklaması olmaktadır bunlar. Yer olarak baktığımızda ise hala mevcut olan İli özerk bölgesinde yaşadıklarını düşündürmektedir.
I geninin geldiği yerler ise genelde As, Os, İs, S- kelimeleri ile bağlantılı isimler geçmektedir. S-witz-er-land S-we-de-n, S-lov-vakia S-la-vo-ni-a gibi isim kökleri hep bunlara bağlanmaktadır. Göreceksiniz ki Ukrayna, Hırvat, Slovak, Alman ve İsveç bölgelerin yoğun olarak İsveç genine sahip insanlar bulunmakta.
İsveçliler ile Ortaoğuluların IJ geni bağlantısı dışında en dikkat çekici bağlantısı Kartaca ile İsveç mitolojik kök toprakları isimlerinde geçmektedir.
İsveç dilinde As-Gaard kelimesi Kartaca Devleti’nin kelimesi olan Qart-Hago ile bağlantısı büyük. Tahminen IJ geni ataları Al-Qarth ve As-Gard kelimelerinin ortak olduğu bir kök ülkelerde yaşıyorlardı.
Asgard toprakları güney dağlarında Türkler ile sınır olduğundan bahsetmekte ve bunu kafkas olarak söylemektedir. Aslında bu da bir nevi buzul çağı döneminde bile Türk kültürü izinin olduğunun göstergesi.
Belki de Afrika Tuareg (Te-Va-Ri-K yada T-U-R-K) kabilesi ile E geninin bağları düşünüldüğünde MÖ 4000lerde Karpat dağları civarına kadar gelmesi sonucu bu olayı da anlatıyor olabilir.
Bu da Tibet ve Japon kültürü içerisinde olan D geni insanların belki Orta Asya bölgesine getirdiği bir kavram olma ihtimalini doğuruyor Türk-Uruk-Arak ve Yörük kelimelerinin.
Orta Asya ile Arabistan bölgelerinde yer alan bir grup insan ise uzun bir süre boyunca Ad kelimesi ortak kökeninde bir grup yapılanma içerisinde. Bunu yukarıda Hazar bahsinde açıkladığım için hemen geçiyorum.
Bir kısım insanlar ise Ar kelimesi kökeninde devlet kurmuş ve neslindeki insanlara bu kelimeleri takmışlardır. Bazıları Ra-Ar-Er-Ur olarak değişime uğramışlardır. Belki de Türk kökenli kelimeler ile Mısır’ın Afrika kökenli genlere sahip olması da Ra’nın hikayesinin bundan ortaya çıktığını gösterebilir. Mu kıtası ve Ra-Mu adında bulunan mitolojik öyküler de belki bundan bahsetmiş olabilir.
Özellikle Ra-j Ru-s Ro-Ma ve Ar-Me-Nia kelimeleri bu tanımlamalar örneği olarak kullanılması da bu grubun Afrikalı dışında R1a grubu ve R1b grubu genlerde de kullanıldığını göstermekte.
Arnavutluktan Azerbaycan topraklarına kadar bakıldığında bir dönem o bölgede Al-Benia topraklarının olduğu görülür. Arnavutluk’un diğer Adı Al-Bania’dır. J2a geni çoğunlukta olan bölgedir ve Antik adı da iL-irria’dır.
Aynı zamanda Azerbaycan’ın eski adı Al-Bania’dır. Ermeniler ise Ur-Ur-Uth, Ararat bölgesinde yaşayan ortadoğu kökenli yani Hatti kültürünün olduğu bölgeye yerleşmişlerdir.
Avrupa dillerinde yazılışı ise Ar-Menia’dr. İlginç tesadüf ki sadece (R->L) ve (M->B) olduğu taktirde orası da Al-Benia olmaktadır. Ararat dağını da bu değişime tabi tuttuğumuzda Al-Alath yani iL-iLith kelimesi ortaya çıkmaktadır. Tani o dönemde o bölge El diyarının bir kısmı olduğu açıkça ortaya çıkıyor.
Azeri lehçesinde Men olarak kullanılan kelime Türkçe’de Ben manasına gelmekte. Özellikle Hindistan’ın Mynmar ülkesi Burma olarak da kullanılıyor. Afrika halklarında M harfi kullanırken Avrupa’ya geçen halklar B yi kullanmaya başlamıştır.
Trakya halkının H kullanmadan burnu kapalı gibi konuşan aksanlarına baktığımızda B harfinin Hindistan tarafından geldiği söylenebilir.
Babil kelimesini de incelediğim için kısa geçeceğim. Bab-El Yahudi dilinde Tevrat cüzlerine Bab denildiği için (El- Diyarı) olarak okunacaktır.
Dikkat ederseniz Moğollar tüm dünyayı aldıkları sırada bizim için pek fark edilmeyen fakat gerçekte bunları göz önüne getiren bir kelime kullanmıştır. iL-Khanate yani iL-Han-Lılar yani El diyarında kurdukları devletin ismidir bu ayrıca.
Moğolların çocukları arasında ayırdığı bölgeler o dönem için her bir bölgenin kendi gruplarına göre ayrılmıştır. Sadece Kubilay Han Moğolistanı ekstradan Çin tarafına katmıştır ki en büyük çocuk olarak o bölgeyi Çağatay Hanlığına vermesi saçma olurdu.
Bir de dikkati çeken en önemli mesele yazım dilinin Avrupa bölgesi ile Doğu bölgesi arasında ayrıma tutulmasıydı. Doğu kültüründe Araplar ve Farslar sağdan sola okurken Avrupalılar Soldan sağa okumaktadır.
Kelimelerin okunuşlarını değiştirirken diğer yandan da harflerin dizilişini değiştirmektedir. Bu eski dinlerde Şeytanın ve Cinlerin ters okuyarak bazen insanlara büyüler yaptığının söylenmesini açıklamaktadır.
Nostradamusun yaptığı Annagram (Kelimeleri Tersine Çevirme) ve onun Occultist ve Keldanilerden etkilenen grubunun yaptıkları aynıdır.
Kelimelerin ters çevrilmesi sonucunda El R1b geni göçleri sırasında La olmuş ve La-Dene El-Tu-Na kültürü Avrupa’nın bir kısmını egemenliği altına almıştır.
La kelimesi ve Latin kökenli Hint-Avrupa dil kökenli ülkelerin de bu R1b geni çoğunluğa sahip olması da bunu göstermektedir. Bazı kelimelerin Doğu ve Batı dünyasında tersten okununca aynı manaya gelmelerinin sebebi de buna bağlanabilir.
Bu bilgiler ışığında az da olsa bölgesel bir harita çıkararak gen haritası dışında isim haritasıyla IJ geni tarihine ışık tutmak üzere biraz bilgi sağlamış oldum.
Bilinen Tanımla MÖ 3300-1700 tarihleri arasında yaşamış HARAPPA (Indus) uygarlığı da Hebron (İbrani = Ha-Bron) uygarlığı gibi başına Ha eklenerek Ha-Rabba olarak kullanılarak geçmiştir yazıtlara. Yani o bölgede Rabbiler yada Arap uygarlığı ile ilgili bir geçmiş olabileceği ortaya çıkmaktadır.
Biliyorsunuzdur belki IJ geni kökenleri ortadoğu gözükse bile Hint bölgesinden itibaren gelip sonra Gürcülerin olduğu yerlere yerleştiği hakkında bilgi sahibi olacak deliller olmuştu. Bu da geçmiş dönemde tekrar eski yurtlarına dönüp yıkıldıkları hakkında bir görsel olarak karşımıza çıkmakta.
Amorities (M-R-T) diye geçen Emiriler zamanında Ortadoğu’da yaşamış vahşi ve çiğ et yiyen insanlar olarak gösterilmiştir. Babil kültürü zamanla o insanların kültürünün yerine geçmiştir.
Sabi inançlarına sahip bu kültür zamanla Sebe olarak tekrar devlet oluşumuna sebep olmuş ve Sonra Mandean (Manda – Bilgeler) ve Nestorianlar olarak kültürlerini devam ettirmişlerdir.
M-R-T kelimeleri de şu an Türkçemizde Mert, Murat gibi isimler olarak karşımıza çıkmakta. Kürt kökenli vatandaşlar Merdo, Mardini gibi eklemeler ile batılılar ise Mart-in gibi kelimeler ile kullanmaktadır.
Hammurabi kelimesi ayrıştırıldığında Ha-Mu-Ra-Bi olarak ayrışır. Ha ön ek olarak o kişi olarak tanımlanması bakımından ele alındığında Mu-Ra-Bi diğer kökleri ile devam etmekte. Bu da Mu ve Ra kelimeleri ile bahsedilen kral isimleri ile çakışmaktadır.
Bölge kralları Hammurabi (H-M-R-B) ile Ar-yani etkenlere bulaşmıştır kelime olarak. Hadramut (HD-R-M-T) kelimelerinde de aynı R-M etkileşimleri bulunmakta.
Kültürel Etkileşim ve Dil Üzerinden Tarih
Kısacası kültürel etkileşimler ileri seviyelerde ne kadar değişirse değişsin kendi kökenini koruduğu için toplumsal geçmişin izini bu izler sayesinde takip edebilme olanağı bulunmaktadır. Görüldüğü üzere de J geni kültürü ile I geni kültürü hakkında da az buçuk izlenim elde edebilecek bilgiler açık ve net bir şekilde ortaya konulmaktadır.
En az 40.000 – 50.000 senelik kültürün etkileşimleri sonucu ortaya çıkan toplumda El diyarı Hindistan’dan yola çıkan bir insanın Batıdaki Gürcüler ve Afrikalı (Siyahi)ler ile aynı bölgelerde yaşamıştır. Ardından çocukları inanarak çalışmış ve ilk bu bölgelere sonra yeniden Hindistana geri dönecek kadar güçlenmelerine sebep olmuştur.
Gürcülerin, Afrikalıların ve Çinlilerin dilleri bağımsız eklemeli diller olarak gözükmektedir. Hint Avrupa ile Hami-Sami dilleri önden eklemeli olmaktadır. Amerika Kızılderilileri ve Türkçe dilleri ise sondan eklemeli olarak gözükmektedir. Yani dil eklemeleri IJ ve P genleri içerisinde olan bir değişim olarak ekleme yerleri oluşmuştur.
Amerika yerlileri dillerine baktığınızda gerçekte Q geni kökenli yani P genine ait oldukları göz önüne alındığında Avrupalıların da Türkçe ve Amerikan Hintlileri diline yakın konuşması gerektiği gözükmektedir. Yalnız Batıya göç ederken dillerini değiştiren bu grup sonradan önden eklemeli dillere geçmiştir.
Hint-Avrupa dilleri ise Hami-Sami dillerinin yüksek kültürü etkisi ile değişime uğramıştır. Göçebe hayat yerine yerleşik hayata geçmiş olanların kültürünü sahiplenmiş ve kendi kültür merkezini oluşturmaya başlamıştır.
Gürcülerde dikkat çeken kısım kendi ülke isimlerini “Sakartvelo” olarak yazmaktadırlar. Bu da Sa(kHı)Ra-tS(Vav)-LO olarak dönüştürürsek Arapça yazılışta Sahra-Sulu olarak da görebileceksiniz.
Sahra Sulu ise Günümüz Türkçesiyle Sulu Alan, Sulu Bölge olarak adlandırılabilir. Arapçadan Türkçeye geçmiş Sahra-i Cedid bölgesi zamanında Ordu Alanı demek Sahra Hastanesi ise Açık Bölge Hastanesi olarak geçmektedir.
Biliyorsunuz ki Kelimeler sürekli değişimler sonucu kültürleşme aşamasına geçer. Bazıları dillerini değiştirip özümser bazıları ise edebiyat ve günlük popüler kullanım ile değişimlere itilir.
Bilirsiniz son yüzyılda bazı deyimlerin manaları aynı kaldı kelimeleri değişti. Eskiden Keklemek kelimesi şimdi Trollemek oldu, Eskiden Ar-Namus denilen Kadın-Erkek oldu. Namus davası ise Türkçemizde hala kaldı ve Kadını sahiplenmek manasına gelecek şekilde kurallar çerçevesinde aynı anlamda örülü kaldı.
Bu da İskandinav mitolojisinde Türklerin olduğu dağlara kadar hakim oldukları yer üzerinde Belki E geni belki de G geni üzerinden oluşmuş olabilir.
Bir şekilde Ortadoğu bölgesi IJ geni buraya uğramadan önce eklemeler olmadan Türkçe ve Afrika Siyahilerinin kullandığına yakın bir dil kullanılıyordu. Sonradan değişime uğradı ve Öncen eklemeli Hami-Sami dillerine yerini bıraktı.
Orta-Asya tarafında ise Sondan eklemeli diller oluştu ve 26.000 sene öncesine yakın bir zaman içerisinde Amerika’ya giderek o bölgeye de etkin bir şekilde bu sondan eklemeli dili ulaştırarak bize tarihsel bir tez hazırlamak için örnek oluşturdu.
Bu bir yandan Annagram’ın eskiden kültürü değişen Avrupa’da kendi dilleri gibi sondan eklemeli olarak kullandıkları şekilde olarak davrandıklarından ötürü tersine okuyarak cümleyi tam olarak anlama ifadesi olarak ortaya çıkabilir.
Yazımlar
Dil değişimi çarpıcı olarak şuralarda dikkati çekmektedir. Eski çağlarda Mısır Hiyeroglif yazısı yukarıdan aşağı yazılmaktadır ve insansı şekiller ile anlatılır.
Çin bölgesi kültürünü de etkileyen bu yazı şekli Çizik atmalı ve yukarıdan aşağıya inen basit bir dil olarak gözükmektedir. Çivi yazısı öncesi de Çin ve Avrasyada şekillerden oluşan bir dili varlığını göstermektedir ve bu dil yukarıdan aşağı yazılmaktadır.
Ardından Çivi yazısı gelmiştir ve Babil diyarında çıkan bu yazı dünyaya yayılmıştır. Bu yazı çizik attırarak yazılmış ve sağ üst köşeden sola doğru yazılmıştır. Bu şu an Ortadoğu uygarlıkları olan Hami-Sami dillerinin yazılışı gibidir.
Çivi yazısı sonrası diğer yerlerden göçen R1a-R1b genine sahip Hint-Avrupa kökenliler ise bu dili almış ve soldan sağa doğru yazmışlardır.
Bu uygarlıkların MÖ 9600’den günümüze kadar devam eden küresel ısınma sonucu Kuzey Avrupa ve Kuzey Asya steplerindeki kültürlerinde ekonomisi hızlıca gelişip Güneye de hakim olmaya başlamıştır.
Hami-Sami uygarlıklarının güçlü olduğu döneminde Mısır’ın ve Ortadoğu ülkelerinin iklimi şimdi bulunan Fransa ve Almanya iklimleri gibiydi. O dönemde kuraklık artınca da batı- doğu eksenli merkez (önemli) bölgelerini ele geçirmiş bu uygarlık sonraları dağılmış ve sadece genetik kalıntıları olan insanlar o bölgelerde yaşatarak izlerini devam ettirmiş.
Özellikle Hindistan’ın Kast sistemi içerisinde olan Yüksek Mevki insanların J genine sahip olması da bu iddiayı doğrular vaziyettedir. Yani eskiden Budist-Brahman-Vedic dinlerin oluşmasına etken olan grubun Ortadoğu’da yaşamış insanlardan geldiklerini göstermektedir.
Etkileşimlerinin farklılıkları göz önüne alındığında Hintlilerin Babil öncesi zaman kültüründen gelen din adamlarına sahip olduklarını gösterir. Bu da yazılı tarihin öncesinde çok büyük topraklara sahip insanların olduğunun kanıtı olarak gösterilebilir.
Şimdi Hint-Avrupalılar nasıl dünyada egemenlik sağladıysa eskiden de soğuk iklim sırasında onlar egemendiler. Şimdi ise Hint-Avrupalılar bakalım gelecekte kimler olacak.
Belki de bilmediğimiz çok yeni kişiler gelir ve yeni nesiller, yazılar ve dillerle egemenliklerini ilan eder. Tarih değiştikçe insanlar da değişiyor, İnsanlar değiştikçe de gelecekte değişiklikler ile geçmiş olarak başarılı olan nesiller anılıyor.
Bakalım biz de gerçekten çalıştıklarımız doğru yol olacak mı ve ileride adımız anılacak bir uygarlık olabilecek miyiz?. Bunun için çok çalışmalı ve kültürel etmenler yanında akıl-disiplin-kurnazlık-öngörü-bilim-adalet-tercihler gibi şeylerde çağımızı yakalayacak doğrulukta olmalı ve daha iyi yerlere gelmeliyiz. Gelecekte adı anılan kültür grubu ve insanlar olmak dileğiyle. İyi günler dilerim.
Ek Not: Ortadoğu Kültürüden gelenler yani Hami-Sami grubu dillerini Yuvarlatılmış tarzda yazarlar. Kuzey ülkeleri daha sert mizaçlı oldukları için dilleri de onlardan etkilenmiş sert ve keskin hatlara sahip olmuştur.
Hint Avrupa dilleri sonucu ortaya çıkan Latince ve Orhun Anıtları sert dil örneklerindendir. Uygurca ve Arapça da yumuşak dillere örnektir. Hiyeroglif yazı tarzını isteyen eski uygarlıklardan beri yaşayan toplumlarda görebilirsiniz. Çin’e bakın, Japonyaya bakın, Eski Afrika kabilelerinin şimdi olan dillerine bakın anlarsınız
Dillerin ekleri birleştirme durumu Hintçe üzerinde çizgi atarak çözüm bulmuştur. Bu da dillerin Hint kültürü ile Çivi yazısı stilinin geliştirilmesi hakkında kendileri için kolaylaştıracak farklılıklar bularak çözüm bulmuşlardır.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.