Avusturalya Çalı Yangınları

Avusturalya Çalı Yangınları

Açıkçasını söyleyeyim bu Avusturalya sıcaklık değerlerine ve nem oranlarına baktım son dönemler ile ilgili. Orada bu kadar çok sayıda aynı anda yangın çıkmasının imkanının Karadeniz’de orman yangını veya amazonda orman yangın çıkması kadar az olduğunu söyleyebilirim.

Brezilya ve trabzon yangınlarını özellikle söyledim ki olayın tüm dünya çapında gereksiz bir şekilde abartılan ve abartılsın diye medya aracılığıyla bir yönlendirme yapılan bir durum olduğunu görmeniz için.

Küresel ısınma tezi neden bu kadar çok batılıların işine geliyor?

1) Doğu ülkelerinin gelişmesini engellemek ve karbon salınımı moduyla fabrika üretimlerine ket vurmak için batı halkını haklı sebepler bulmak

2) Doğu ülkelerinde bunları takmayan ile doğa bilincinde olan vatandaşlarını devleti ile arasındaki bağı koparmak.

3) Doğu ülkelerinde (Gelişmekte olan ülkeler) ekonomik baskı kurmak ve ticaret ambargosu bahanesi oluşturmak.

4) Stratejik bölgeleri yakıp oralarda gelecekte işgal olursa hızlıca ilerlemeyi sağlamak

5) Dünya nüfus taşıma kapasitesini azaltıp doğa aracılığıyla insanlığın nüfusunu düşürmeye çalışmak.

6) Sıcaklık artışı sağlayıp verimsiz ülkelerini güçlendirip (rusya-ingiltere-kanada-isveç gibi devletler) diğer devletlerin kuraklaşmasını sağlayıp kendilerine çıkar sağlamak.

7) Suların yükselmesini sağlayıp yüksek rakım ortalaması olan devletler avantaj sağlayabilir (batılılar için büyük dezavantaj bunlara rağmen yapıyorlar)

8) Tanrıyı kıyamete zorlamak dini inancı ile hareket edenlerin kıyamet öncesi kaosu oluşturma sebepleri.

9) Antartika üzerinde kar bölgesini eritip oradaki kaynaklara koloni kurup çökmek (kraliçeye özel tahsis edilmiş bölgeler vardır Antartika’da)

10) Arktik bölgede deniz ulaşımını ve sıcak denizleri getirmek. Rusya ve kanada için alternatif ticaret yolları oluşturmak. Yani ikisi de destek olabilir bu orman yangınlarına bunu da söylemiş olayım.

Unutmayın cola gibi bazı markalar ile ilgili kaynak suyu değil yer altı suyu çektiği iddiaları dolaşıyordu. He daha az maliyeti var ve daha çok talebe yetişebilir diye bu olabilir ama gerçekte böyle ise göl kurumalarına da sebep olacakları da aşikardır.

Brezilya filan Amerika’nın arka bahçesi olsa da sosyalist kültüre sahip olduğu için düşmanca tavırlara karşı önlem olarak düşünürdüm.

Avusturalya’da böyle olunca artık küresel ısınma üzerinden planlar yapmaya çalıştıkları iyice belli olmaya başladı. Bunu da dost memleketlerde bile yaparak aslında amacımız insanlara kast etmek ve dünyayı yakmak demek istedikleri de açıkça ortada.

Dünyada olan bu olaylara sadece duygusal yaklaşanlar da aslında bunları fark etmeli. Mantık süzgecinden geçirdiğinde niye bir anda sıcaklık ve kuraklık o kadar değişmemesine rağmen bu yangınlar oluyor.

Görüldüğü gibi bu olaya bakınca bir konu hariç hepsi Avrupa kökenli ülkelere yarayan maddeler. Bu kadar Avrupa vatandaşı ve doğa severlere verilen sansasyonel gaz da bu açıdan çok mantıklı geliyor.

Ben ise ülkemizde ağaçlarımız olsun yağış çeksin de başka ülkelerin başına gelen bize gelmesin diye uğraşarak onlara karşı çabalamış olayım. Diğer türlü ülkemiz ve dünyanın Avrupa dışı ülkelerinde olan herkes zarar görecek etkiler ile karşılaşacaktır.

Bilimsel olarak size delilleri ile sunacağım durumu

Avusturalya’da sanki çıkmış gibi gösterilen yangın bölgesi. Çölleri bile yanıyor göstermişler. Bilime ters işler bunlar. Bitki örtüsünü bilen, yangın dönemini bilen, maksimum sıcaklık değerlerini bilen birisi bunların safsata olduğunu bilir. Yangın videoları en az Aralık ayından başından beri devam ediyor.

Avusturalya yangınında orada yaşayana soruyoruz çok uzakta oluyor yangın diyor. Avusturalya yangını videosu izliyorsun hükumet itfaiyeye söndürme bütçesi vermediği için küfrediyor.

Video örneği.

https://www.youtube.com/watch?v=fC1D7trKKa4

Kısacası benim iddiam kanıtlarıyla geçerliliğini koruyor. Delilleri ise bir gıdım daha mantığı artmış gözüküyor sonuç olarak. İzmir’de uçaklar nasıl motoru bozuk diye kalkmadıysa Avusturalya’da da bütçe vermedikleri için kalkmadı. Tamamen “duygusal!” meseleler. Paramı alırım ormanımı yakarım meselesi. He tabi alt seviyede veya üst seviyede de olsa bunu yapanlar varsa feci bir durum olur.

 

Doğa’dan Alınan İlham : Kargalar

Doğa’dan Alınan İlham
 
Kargalar.
 
Bir dönem İstanbul sokaklarının baskın kuş türü olmuştu. Hatta o döneme kadar görülmeyen bir karga popülasyonu olmuş ve tüm diğer kuşlar bu karga popülasyonunun organize saldırıları ile ya avlanmış yada kovalanmıştır.
 
Artık forum düzeyine düşmüş olan bu siteden güzel bir örnek verebilirim:
 
 
Bu olayı fark edip konuştuğum dönemlerde açılmış bir başlıktı.
 
Kediler ve köpekler için koyulan mamaları yiyerek semiren ve sayıları artan bu kargalar o hayvanları bile kovalar hale gelmişti.
 
2017’nin ilk yarısı olan bu durum dışında bir de evlerden kaçan Papağanların çiftleşip yuva kurmalarını görüyordum.
 
Martılar ve Kargalar çok çekişmeli bir ortamda birbirlerine gövde gösterisi yapıyorlardı.
 
Hatta o dönemde kargalar o kadar çok bağırıyorlardı ki gece gündüz çevreyi rahatsız da ediyorlardı.
 
Sonra İstanbul’da ilk defa yaşanılan büyüklükte bir dolu fırtınası yaşandı. Bilenler bilir. 27 Temmuz 2017 tarihini gösteriyordu.
 
Limon büyüklüğünde yağan dolular tüm civarı talan etmiş ve geriye büyük bir buz yığını bırakmıştı.
 
O tarihten bugüne bir şey dikkatimi çekti.
 
Serçeler.
 
Çevrede unutulmaya yüz tutacak kadar azalan bu kuş cinsinin son bir haftadır popülasyonu epey miktarda arttı.
 
Ağaç dallarına bakarsanız göreceksiniz.
 
Ağaç sevdiğim için ve doğanın seslerini, farklılıklarını hep dikkat ettiğim için sevmişimdir bülbül ve küçük kuş cıvıltılarının sesini.
 
Şimdi kargaların hegemonyasında nesli yok olmaya yüz tutacak olan minik kuş türlerinin hepsinin popülasyonu güzel bir düzeye geldi.
 
Etrafa sataşan ve tüm türler arasında baskı kuran kargalar ise şu an etrafta görülmeyecek kadar nadir sayıya geldi.
 
Yani güçlü olmak her zaman yaşamda tek geçer yol değildir. Haklı ve gerçekten de mazlum olanlar her zaman gelecekte yaşayanlar olacaktır.
 
Zulmedenlerin cezası da yine felaketler üzerinden gelmiştir yine gelecektir.
 
Martılara bakarsanız onların da sayısı azaldı karasal bölgelerde. Kafi miktarda rahatlıkla görülebilecek kadar fazla miktarda sayıları.
 
Martılar, kargalardan daha büyük boyuttaydı aslında. Onlar genelde tarafsız takılıyordu diğer kuşlara karşı. İşte onları kargalardan farklı nesillerinin sürmesine sebep olan da buydu.
 
Doğa’dan alınan ilham aynı zamanda Allah’ın adaletinin nasıl tecelli ettiğini göstermek adına çok güzel bir örnek olmuştur diye düşünüyorum. İyi günler dilerim.
 
Ek olarak:
 
Bazıları Allah’ın adaletsiz ve kötü olduğunu düşünecek sözler ediyordu bugün. Bu yazı da aslında nasıl bir adalet mekanizması olduğunun göstergesi olduğunu bir miktar göstermiştir umarım.
 
Aslında bazı durumlar bizim güçlenmemiz için oluşan zorluklardır. Zalim zulmünü yaparken canını kurtarmak için çabalamak zorunda kalabilirsin.
 
Kuş türleri içerisinde güçsüz diye görülen bu cins gibi sonradan bir felaket sonrası ise huzurlu yeni bir hayata başladılar.

Mikro Parazitler – Küçük Şeytanlar – Entropi

Mikro Parazitler – Küçük Şeytanlar
Pek çok hadiste beden temizliği ve eşyalar ile ilgili bazı şartlardan bahsediliyor.
Mesela su dolu kabın üstü örtülmesi, el ve bedenin sürekli temiz kalmaya çalışması, köpek giysiye değdiğinde abdestin gitmesi ve misvak kullanılması gibi durumlar aslında hep mikroplar ile ilgili pek çok bilgi barındırmaktadır.
Aynı zamanda bu altta bulunan linkte görülenler üzere parazit olarak görev gören bazı canlılar çok farklı şeyler ile bilinci ele geçirebilecek düzeye ulaşabiliyorlar.
Mikroplar parazittir ve parazitler de canlılar üzerinden geçinen varlıklardır.
Şeytan denilen varlıklar da sürekli gelişmekte olan organizmaya engel olan varlıklardır.
Sırat Yolunda (Doğru yaşam) engel olan veya değiştirmeye çalışanların hepsine şeytan adı verilir.
Şeytanlar sizi yanlışa yönlendirmeye çalışıyor dediğinde Mikropların insanı yanlış yönlendirmeye çalışmasını da bir şekilde bahsetmiş olmaktadır hadislerde. Şeytan size vesvese verir demesi ve kalbindekiler harici her şeyi bilmesinden bahsetmesi hatta
kanınızda şeytanlar dolaşıyor demesi de hep bilimin bu keşfiyle tutarlı sonuçlardır.
Entropi
Son günlerde Entropi denilen bir şeyden bahsediliyor. Termondinamik dersinde gördüğümüz bu kavram bozunumlar enerji sağlar tarzında bir durumdur.
Yaşam entropiye direnme gücüdür.
Entroiye yenik düşen veya dağınık olup disiplinden uzak duran kişi de sonsuzlaşma yani cennet yolunda çengele takılanlardandır.
Biz aklımız ile (Allah’ın bize verdiği yetkinlik) hayvandan farklı olarak sürekli tüme erme modunda ilerliyoruz.
Köprüler, Evler vb durumlar bunun en net örneğidir.
Doğa (Allah) sürekli değişimde ve zorluklar ile bizi sınamaktadır.
Toprak kayması, sel, deprem, kasırga, güneş fırtınası gibi bol miktarda sınama sırasında bilincimiz ve biz kararlı yapılar kurmaya çalışıyoruz.
İlk başta biz entropiye direnen varlıklarız şimdi de entropiye karşı duran varlıklar yapıyoruz.
En kötü depreme dayanıklı binalar yapan japonlar, en kötü fırtınaya dayanan köprüler yapan amerikalılar bu konuda aklını kullanarak Allah’ın yönlendirmelerini fark edip önlemler alarak biraz daha tekamüle ermişlerdir.
Siz sadece dua ederek tekamüle ereceğimizi mi düşünüyorsunuz.
Dua onun varlığını bilmektir ve bizim temel ilerleme sürecimizde en büyük durumlardan birisidir.
Çalışma, Akıl ve İnanç bizim üç temel direğimizdir.
Bu üçü olduğu müddet ilk olarak sorunları keşfetmeli sonra dualar ile çözümde ilham vermesi için dua etmeli ve durumları çözerek sonuca ermeliyiz.
Her adım bir sonra olan adımı tetikleyecek ve sorunlar çözüldüğü müddet yeni sorunları çözmek için bir aracı olacaktır.
Canlı yaşamını engellemeye veya yok etmeye çalışan bu mikro canlılar ise kendileri gelişemediği için başkalarını yok ederek bir yerlere gelmeye çalışmaktadır.
Bu yüzden şeytan tanımlaması da tam olarak uymaktadır.
Aslında Müslümanlığım altın çağında bilinen pek çok bilginin yeni yeni keşfedilmesi de aslında geçmişte müslüman biliminin yok edildiği sorusunu sordurmaktadır.
Fakat bildiğim bir şey varsa temizliğe şimdi bir kat daha çok dikkat etmemiz gerektiğidir. Hadislere bir kere daha sarılmanın mantıklı olduğunu da söylememin bir sorunu yoktur umarım.

KarbonMonoksit (CO) ve SülfürDiOksit (SO2) Salınımı Yüksek Bölgeler

bu ne karbon monoksit

Air Surface CarbonMonOxid particules average. What was happening British Colombia and Jewish Autonomus Oblast ? People live in there seperated and non-factorial areas. These lands not have much rare resources. Someone say me what was happened ?

Bunlar atmosferin yüzey tabakasında bulunan CarbonMonoksit (CO) oranları. Haritada görülen oranlara bakıldığında o bölgelerde nasıl bir şey üretiliyorsa tüm yaşayanlara zarar verecek ölçüde fazla miktarda.

O bölgelerde bulunan SülfürDioksit (SO2) oranları da çok fazla nüfuslu bölgeler kadar fazla. Normalde ormanlar ile çevrili bu ıssız alanlarda bu kadar büyük fosil yakıt ve benzeri tüketimin hayra alamet olmadığını düşünüyorum.

Kanada’nın İngiliz Kolombiyası bölgesinin Tchesinkut Gölü civarı ve Rusya’nın Yahudi Özerk Bölgesi’nin Çin Sınırı civarlarında bulunan bu bölgelerde sanayi tesisi veya doğal kaynaklar konusunda da haritalarda gösterilen bir şey yok.

Buralarda birileri çok fazla enerji ihtiyacı hissetmişler belli ki. Belki de Hava olaylarını değiştiren sistem devreye geçtiği için bu kadar enerji sarfiyatı da olabilir. Kim bilir…

Açıklama: Haritada bulunan çizimler detaylı olmasa da gerçek bölgelere yakındır. Mor renkli olan bölgeler hayatı tehtid edecek kadar yüksek oranları gösteriyor. Beyaz gibi olan bölgelerde eser miktarda CO vardır. Örnek olarak Gebze veya Çorlu organize sanayi bölgelerini verebiliriz.

Son olarak o bölgelerde yangın olup olmadığına baktığımda güncel veya bu ay içerisinde yangın gözükmüyor ne haberlerde ne de aktif internet haritalarında

Doğa Bize Bir Şey Mi Anlatmak İstiyor ?

Fantastik Kurgu gibi gelen bir yazı sunacağım. Hava durumu ve Deniz durumunu gösteren bir sitede “Okyanus Deniz Akıntıları” denilen bir değeri El-Nino ve La-Nina kısımlarında incelemek istedim. Karşıma şu şekiller çıktı.

bu nasıl akıntı böyle

Deniz akıntılarının en hızlı aktığı ekvator çevresinde dolaşırken akıntıların belirli bir şekle büründüğünü gördüm. Bunlar bir yazıya benziyor. Bilgim dahilinde olmayan bir alfabe benzeri olabilir 😀

Hurufatçıların ve Kabalacıların aklına bu ilginç detayı gösterip kafalarına karpuz kabuğu düşüreyim belki geniş hayalleri ile bir şeyler bulurlar 😀

bu nasıl akıntı böyle1

Yalnız harbi harbi Hint-Arap alfabesi benzeri bir şekli var kırmızı bantlar arasında kalan bölgede. Bu şekiller ne işe yarar bilmem fakat doğa bize bir şeyler anlatmak istiyor olabilir 😀

Bu haliyle kaldıysa iyi. İsteyen şu linkten bakabilir:

http://earth.nullschool.net/#current/ocean/surface/currents/orthographic=-153.99,2.86,356

Kavram Karmaşası ve Doğa Kanunlarının İşleyişi, Kader, İyi, Kötü

İlk önce kavramları görmezden gelmek ve okumaktan uzak durmak kötü bir tercihtir. Çünkü her kelimenin ardında bir gerçek vardır ve bu doğru olmasa bile çevresel görüşünüzü genişletir. Burada yazdıklarım kavram karmaşasını anlatmak ve dini müslüman olanların bile yanlış algıladıkları kavramları içinden aktarmaktır. O yüzden bitirene kadar okuyun ve bunlarda ne anlatmak istediğimi anlayın.

Kader Güneş’in hidrojenini tüketmesi sonucu büyümesi ve sönmesidir. Kaza ise gerçekleşme 5-6 milyar yıl sonra olacağı zamandır. Kader Amerikanın orta kesiminde bahar aylarında kasırga olma durumudur. Olma günü ve yeri onun kazasıdır.

Ülkemizde bilinen yanlış şeylerin birisi de Kader ve Kaza tanımlarıdır. Kader olması belirlenmiş ve gelecekte olacak şey anlamındadır. Kaza ise onun olma zamanıdır. Ülkemizde ise gerçekleşmesi tahmin edilemeyen olaylara Kaza adı verilmiştir. Arap ve müslümanlar hiç bir zaman böyle kullanmamıştır tanımları. Yani Kader Doğa Kanunları ve Kaza ise onların risklerinin birleşmesi sonucu gerçekleşmesi durumudur.

Soma’daki Maden Kazası engellenebilirdi fakat yöneticilerin o anda risk şartlarından birisi olarak aç gözlülüğü ve diğer kadersel durumları hesaplayamayacak kadar gözünün dönmüş olması sebebiyle bu ihtimal ortadan kalktı. Yani kader ve kaza gerçekleşti fakat bu aç gözlü patron sayesinde oldu.

Asıl sorun ise burada başlıyor insanlar ve toplum düzeninde üst bilinç düzlemine atlamamış olduğu ve hayat şartları sebebiyle tek bir konuda uzmanlaşma ile hayatlarını devam ettirmeye odaklandıkları için böyle oluyor. Maden yöneticilerinin sadece para kazanmaya odaklanması ve sistemin böyle işlemesi buna sebep oluyor.

İşçilerimizin batılı ülkelerdeki gibi aileleri onları birey değil de ailenin itaatkar çocuğu olması gerektiği şeklinde yetiştirdiği için verimliliği yüksek ve iş kazalarına açık bir sistem oluyor. Burada yöneticilerini eleştirip gerektiğinde kendi haklarını ve canını önemseyecek bir davranış içerisine girecek insanlar olsaydı emin olun bu türden bir kaza yaşanmadan önlem alınır ve o kuleler dikileceği yerde kurtarma odaları ile dolu madenlere sahip olurduk.

Yani burada insanların iradelerini etkileyen özellikleri kültürel objeleri değiştirerek bir şekilde başarıya ulaşabiliriz. Bu bir yandan da tüm herkesi sorgulama ve gerçekleri görünce mutsuzluk sorununu da arttırabilecektir. Fakat daha farklı düzende daha değişik bir mecrada insaniyetimizi devam ettirebiliriz.

Yalnız doğada iyi yada kötü diye bir şey olmadığı için hangi tercihin doğru olduğunu bilemeyiz. İnsan nesli de dünyadaki tüm rekabet ortamları ve düzlemlerinde aynı şekilde yarışıyor. Unutmayın 100 milyon sene evvel yaşayan dinozorlar şu an yoklar. O dönemde onlara nazaran çok daha güçsüz olan ve şu anda bile çok daha güçsüz olan memeliler hayatlarını sürdürmekteler.

Yani En güçlü olmak, en akıllı olmak, en düzenli olmak bazen en iyisi değildir. Bazen sadece inanmış olmak ve adım atmak veya sadece doğru yerde doğru zamanda olmak bile ilerisi için bir adım olmaktadır. Bu yüzden yaşamında tercihler yaparken fazla saldırgan olmak iyi değildir.

En çok doğa kanunlarını bilen insan tercihlerini ona göre yapan ve şartların gelecekte nereye gideceğini en çok tutturan insan kazanır.

Bir de unutmayın. Amerikada oluşan kasırga felaketlerinde insanlar sigortalatıyorlar ve ondan sonra da kasırganın oraya gelip evini dağıtmamasını umarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Kasırga uyarısı veren doğa olaylarının başlangıcı zamanında onu dileyen herkes uyanıp kaçabilir. Fakat bazen gece bazen duşta olma gibi sebepler hatta umursamama gibi durumlar yüzünden hala bu konuda insanlar Amerikada sıkıntı yaşıyor.

Kasırga ile ilgili bir teknolojik gelişme olursa ve insanların evleri korunaklı olmaya başladığı zaman ise kadersel (doğa kanunlarındaki) etki azalacak ve insanın iradesine kalacak (evi o teknoloji ile yapma yapmama kararı) eğer yapamıyorsa da sigortalayacak ve o durum için bekleyecek.

İşte Müslümanlıktaki Tevekkül de budur. Yani o durumda her şeyi yaptıktan sonra eğer geliştirebilecek bir imkan yoksa fazla kafanı zorlama Allah’a havale et başka işlerde uğraş demek oluyor. Bilinmemezlik korkusu yerine bilinen çözümler üretmek ve bilinenler ile uğraşmak daha mantıklıdır. Çünkü bilinmeyen her şey psikolojik boşluğa sürükler insanı.

Arapça’da bahsedilen bu kavramların Türkçe açıklaması da bu şekildedir. Umarım anlaşılabilmiştir.

Burada Soma kazası ile ilgili durumun engellenebildiği ve bunu doğanın kanunları esasında yürüdüğünde oradaki olan adamların sebebi olduğunu diyorum. Yani kader diye yanlış cezasız kalmamalı.

Burada insanların canını kaybetmesine sebep olan tüm düzensel değişikliklerin yapılması ve doğa kanunlarındaki (kaderdeki) risklerin oluşmasına sebebiyet verecek yönetici ve yönetim davranışlarının engellenmesi için insanların çalışması gerektiğini söylüyorum.

Ceza ve seçimler de tamamen buna göre olmalı. Serbest piyasa ekonomisinin içerisindeki bu zararlı etkileri sıfırlamak gerekli.

Teknoloji, Doğa ve Gelecek

Teknolojik gelişmeler arttıkçe en önemli keşfedilen şey, insanların buldukları şeylerin çok evvel doğa kendisi ve çok önceden bulmuş ve onun en mükemmele yakın hallerine dönüştürmüş olduğudur. Son Kapitalizm çağında insanlar doğadaki şeyleri keşfetmeye ve bu şeyleri paraya döndürmeye çalışmaktadır. İşte asıl problem de burada başlamaktadır.

Kapitalist ekonominin baş öğesi olan insanların daha fazla kazanmak için ellerindeki kozları daha çok çeşitlendirmeye çalışmasıdır. Bir ürünü azıcık değişiklikler ile allayıp pullayıp azıcık makyaj yaparak onun çok daha değerli olduğunu göstererek satmaya çalışmaktadırlar.

Kapitalist ekonomiyi yenmek için iki yöntem vardır. Bunlardan birincisi ya kapitalist yöntemin içine girip ondan daha iyi bir yöntem seçmelisiniz yada tamamen farklı çok daha iyi bir yöntem bulmalısınız. Bu iki yöntemden birincisi ile savaşmaya çalıştığınızda karşınıza çıkan en önemli problem o sırada sizin onlara benzemeye başlamanız ve onların sistemi üzerinden gelişmenizdir. Siz de sömürü ile uğraşır ve bunun için yeni taktikler keşfedersiniz. İkincisi ise bulunduğu taktirde ilk deneme olacağı için başarıya ulaşması veya bu konuda adım atılması çok çaba gerektirecek bir hadisedir.

Kapitalist ekonominin bu büyük amacı 200 milyon nufusun 22 trilyon dolara 1 milyar nufusun 1 trilyon dolara sahip olmasına sebep oldu. Çünkü insanların akıl kârı veya risk primleri ile arttırdıkları fiyatlar ile insanlara bir şeyler satmalarından kaynaklanmaktadır. Buna da en iyi çözüm bu ellerindeki para kazanma araçlarının yerine alternatif daha ucuz, daha işlevli ve daha güvenli maddeler yapılmasından geçmektedir.

Şu an elimizde bulunan pek çok malzeme vahşi kapitalizm sonrası ılımlı kapitalizm dönemi eseri. Çünkü onların da bildiği bir şey var ki o da şudur. O kadar zenginleşmeyi başarmaları için yaptıkları dünyayı düşünmeden yaparken zararların ucu kendilerine dokunmaya başladı. Şimdi hem zenginliklerini pekiştirirken insanları uyutma, hem insanlara biz iyilik yapıyoruz deme, hem de geleceklerini kurtarıp iktidarlarını sağlamlaştırma yolunca adım atıyorlar.

İnsanların bu konuda yapabilecekleri en iyi yöntem güneşi ve doğayı inceleyip keşifler yapması. Japonlar bu konuda kapitalizm ile savaşıp hem de onları doğa ve akıl ile yenmek için ilk adımı atıp asıl vahşi kapitallerin hallerini değiştirdiler. Şimdi sıra bizim ve diğer dünyanın kalan ülkelerinde.

Mesela mercek. Fizik kanunları hepimizin derslerde öğrendiği bilimsel gerçekler. Odak noktası ve mercek de bunlar arasında biliyorsunuz. Mercekler Isının 1500 C ye kadar çıkmasını sağlayabildiği için yemek pişirme demir eritme gibi işlemlerde hiç bir faktör korunmadan kullanılabilecek bir hadisedir. Ve bunun sadece maliyeti cam ve korunma ile hesaplama mekanizmaları olacaktır.

Aynı durumda benzer teknolojik gelişmeler de buna örnek verilebilir. Arılar, Karıncalar ve benzeri trilyonlarca canlı ve bizim basit iş makineleri kapsamında değerlendirdiğimiz pek çok teknolojik alet aslında bizim için bir potansiyel doğal element. Yapmamız gereken sadece bunlar üzerinde biraz düşünüp üretmek.

Kapitalistler şimdi dünyada bir yandan tüketirken bir yandan da akıllarını kullanıp paraları ile dünyanın geçerli süregelen devinimini kendi kontrollerinde yaşamsını sağlamaya çalışıyorlar. Bunun için de yapmaları gereken çok daha olay var. Dünyada insanları yönlendirdikleri gibi kendi üretim fabrikalarını da dönüştürüp “ele verir talkını sonra kendi yer salkımı” modundan vazgeçmeleri gerekiyor. Sadece %10 oldukları için pek bir şey etkilemediklerini düşünse de onlar, onların çalışanları ve özentileri yüzünden %50-70 arası insan bu grupta çevreyi mahvetme durumuna devam ediyorlar.

İnsanlar İleride teknoloji ile robot yapabilecekler fakat bu robotlar yine doğadaki özelliklere yakın şeyler olacak. Teknoloji devrimi ise sadece insanların hayatını etkilemiş görülse de yakında zararlarını görüp onlara önlemler alacak bilinçlendirmeyi zorunlu kılarak insanların psikolojik yapısına da etkileri olacaktır. Sonraki dönemlerde bu faktörler yine dengeye ulaşacak ve insanlar da onun üzerinden yine bir devinime başlayacaktır. Önemli olan daha az kayıp olması için doğa yolu ile buluşlar yapılması ve daha hızlı bir şekilde atlatmak olacaktır.

Kenar

Şubat ve Ağustos Sıcaklıkları Karşılaştırması, Yaşanabilir Ülkeler

Şubat ve Ağustos ayı sıcaklık karşılaştırmaları ve değerlendirmesi. Dünyanın cennetleri. En iyi bölgeler en az yağış, en az nem ve en iyi ortalama sıcaklık sahibi bölgeler kıstas alınarak hazırlanmıştır. Nasa verilerinden alıntı yapılmış ve sonra düzenlenmiş fotoğraflar aşağıdaki gibidir: Çöl bölgelerinde duranların hepsi bu dönemde pişiyor. Görüldüğü üzere Grönland kısmında erimeler rahatlıkla görülebiliyor.

Ağustos Ayında görüldüğü üzere:

Resim

dünyanın kuzeyinde tundra iklimi veya bazı dağlık kesimler hariç her yerde yanarken,

Şubat ayı değerlerine göre:

Resim

Kuzey bölgeler akdeniz iklimi olan yerler harici donarken güney kesimlerde yağmur ormanları ve dünyanın eğikliği sebebiyle fazla etkilenmiyor. Kuzey bu esnada Sibirya özellikle olmak üzere -60 dereceye varan soğuklar ile karşılaşıyor. Özellikle karasal iklimde yaşayan dağ hayatı yaşayan insanlar bundan çok etkileniyor.

Son olarak iki tarafın karşılaştırılması:

Resim

Kutuplarda yaşayan insanlar soğuk havada kaldığı için sıcaklık değişimi az olmasına rağmen hiç de yaşanmayacak ortamlardır. Step iklimine baktığınızda ise çok soğuk ve çok sıcak dönemler yaşanmaktadır. Dağlarda yaşayan insanlar da yazın rahat ederken kışın soğuklar ile uğraşırlar. Yağmur ormanları her zaman nemli ve bunaltıcı bir sıcağı bulunuyor. Bu durumda neresi en uygun yer olabilir insanların yaşaması için. Tabi ki akdeniz ikliminde olan bölgeler. Bu bölgelerde ise en uygun yer neresi diye soracak olursanız Karadenizin doğu bölgesi ve İspanya’nın kuzeyinden başlayarak Fransa’nın Occitan bölgesine ve İtalyanın Milano bölgesine kadar devam eden bir bölge var orası en uygun yer olacaktır. Tabi oralarda da küresel ısınma ile beraber gelecek hortum tehlikeleri ve rüzgardan denize girememe ve yağmurlu nemli yaşam dolayısıyla sıkıntıları olabilir. O da sizin için başka tercihlere itecektir. Her yerin avantajları farklıdır. Burada insan yaşamı için en rahat yer olarak söylediğimde buralar karşınıza çıkacaktır. En yaiama elverişsiz bölge ise Altay dağları etekleri. -40 ile +40 arasında değişen bir sıcaklık skalası var normal sene içerisinde sıcaklık değişimlerinde.