Mikro Parazitler – Küçük Şeytanlar – Entropi

Mikro Parazitler – Küçük Şeytanlar
Pek çok hadiste beden temizliği ve eşyalar ile ilgili bazı şartlardan bahsediliyor.
Mesela su dolu kabın üstü örtülmesi, el ve bedenin sürekli temiz kalmaya çalışması, köpek giysiye değdiğinde abdestin gitmesi ve misvak kullanılması gibi durumlar aslında hep mikroplar ile ilgili pek çok bilgi barındırmaktadır.
Aynı zamanda bu altta bulunan linkte görülenler üzere parazit olarak görev gören bazı canlılar çok farklı şeyler ile bilinci ele geçirebilecek düzeye ulaşabiliyorlar.
Mikroplar parazittir ve parazitler de canlılar üzerinden geçinen varlıklardır.
Şeytan denilen varlıklar da sürekli gelişmekte olan organizmaya engel olan varlıklardır.
Sırat Yolunda (Doğru yaşam) engel olan veya değiştirmeye çalışanların hepsine şeytan adı verilir.
Şeytanlar sizi yanlışa yönlendirmeye çalışıyor dediğinde Mikropların insanı yanlış yönlendirmeye çalışmasını da bir şekilde bahsetmiş olmaktadır hadislerde. Şeytan size vesvese verir demesi ve kalbindekiler harici her şeyi bilmesinden bahsetmesi hatta
kanınızda şeytanlar dolaşıyor demesi de hep bilimin bu keşfiyle tutarlı sonuçlardır.
Entropi
Son günlerde Entropi denilen bir şeyden bahsediliyor. Termondinamik dersinde gördüğümüz bu kavram bozunumlar enerji sağlar tarzında bir durumdur.
Yaşam entropiye direnme gücüdür.
Entroiye yenik düşen veya dağınık olup disiplinden uzak duran kişi de sonsuzlaşma yani cennet yolunda çengele takılanlardandır.
Biz aklımız ile (Allah’ın bize verdiği yetkinlik) hayvandan farklı olarak sürekli tüme erme modunda ilerliyoruz.
Köprüler, Evler vb durumlar bunun en net örneğidir.
Doğa (Allah) sürekli değişimde ve zorluklar ile bizi sınamaktadır.
Toprak kayması, sel, deprem, kasırga, güneş fırtınası gibi bol miktarda sınama sırasında bilincimiz ve biz kararlı yapılar kurmaya çalışıyoruz.
İlk başta biz entropiye direnen varlıklarız şimdi de entropiye karşı duran varlıklar yapıyoruz.
En kötü depreme dayanıklı binalar yapan japonlar, en kötü fırtınaya dayanan köprüler yapan amerikalılar bu konuda aklını kullanarak Allah’ın yönlendirmelerini fark edip önlemler alarak biraz daha tekamüle ermişlerdir.
Siz sadece dua ederek tekamüle ereceğimizi mi düşünüyorsunuz.
Dua onun varlığını bilmektir ve bizim temel ilerleme sürecimizde en büyük durumlardan birisidir.
Çalışma, Akıl ve İnanç bizim üç temel direğimizdir.
Bu üçü olduğu müddet ilk olarak sorunları keşfetmeli sonra dualar ile çözümde ilham vermesi için dua etmeli ve durumları çözerek sonuca ermeliyiz.
Her adım bir sonra olan adımı tetikleyecek ve sorunlar çözüldüğü müddet yeni sorunları çözmek için bir aracı olacaktır.
Canlı yaşamını engellemeye veya yok etmeye çalışan bu mikro canlılar ise kendileri gelişemediği için başkalarını yok ederek bir yerlere gelmeye çalışmaktadır.
Bu yüzden şeytan tanımlaması da tam olarak uymaktadır.
Aslında Müslümanlığım altın çağında bilinen pek çok bilginin yeni yeni keşfedilmesi de aslında geçmişte müslüman biliminin yok edildiği sorusunu sordurmaktadır.
Fakat bildiğim bir şey varsa temizliğe şimdi bir kat daha çok dikkat etmemiz gerektiğidir. Hadislere bir kere daha sarılmanın mantıklı olduğunu da söylememin bir sorunu yoktur umarım.

Sırtını Allah’a ve onun kurallarına dayarsan sırtın yere gelmez.

Sırtını Allah’a ve onun kurallarına dayarsan sırtın yere gelmez.
 
Eskiden duyduğum bir sözün değişmiş ve güncellenmiş hali olarak söyleyebilirim.
 
Ağaç devrilir, ev yanar, duvar yıkılır, insan kaçar fakat Allah her daim her yerdedir.
 
Onun verdiği ilhamı ve o güven hissini içinde hissettiğinde anla ki o da seninle.
 
İnanıp inanmamak herkesin kendi elinde. Yaşanan değerler içerisinde tekrar tekrar fark ettiğim için bunu yazmak istedim.
 
Nice haksız davranışlar olabilir. Bunlar geçmişte farkında olmadan/olarak yaptıkların veya gelecek ile ilgili dileklerin ile alakalı bir durumdan kaynaklanıyordur.
 
Ne kadar onun doğrularına yaklaşırsan o kadar dünyanı da rahata erdirirsin. Bu bazen bilim ile bazen de ahlak ile gerçek oluyor.
 
Ülkelerde yaşanan acıları düşündüğümde hep insanların yanlışı tercih etmesinin sonuçları olarak görüyorum.
 
Ülkemizin çoğunluğu dahil tüm müslüman aleminde demek ki Allah’ı anmak dışında icraatler var ki sorunlar silsilesi üzerimize geliyor.
 
Tabi mesele sadece Allah’a sırtımızı yaslayıp dinlenmek değil.
 
Gideceksin ve o süre içerisinde hep kendini geliştireceksin. Çalışacaksın, çabalayacaksın, gerekirse elden ayaktan düşmüşlere yardım edip masumlara korunma yollarını öğreteceksin.
 
Allah Dostu da bunları yapanlara denilmiyor mu zaten.
 
Onun istediklerini yapıp istemediklerini yapmayanlar da bu demek değil mi?
 
Bilimsel keşifleri yalanlamak yerine onları da dünyada olan gerçekler ile karşılaştırıp doğru olanları aldığınızda siz de Allah dostu olmaya bir adım yaklaşmışsınızdır demektir.
 
Ülkemizde sadece Allah dostu sadece dua edenler için geçerli ya. Bir de bu bakış açısıyla bakmanızı isterim.
 
Fizik kanunları aynı zamanda Allah’ın kaderi (kadri – ölçüsü – mikdarı) olarak görülebilir. Biyolojik dönüşümlerimiz de hakeza.
 
Neler yaşanılırsa yaşanılsın bu ölçüleri keşfedip onlara göre yaşayıp ilerlemek de bizi kurtaracak esaslı bir yol olacaktır.
 
Bilimsel her duruma inançları yanlış algılama sebebiyle karşı çıkanlara sözüm.
 
İyi günler dilerim.

Göbeklitepe, Atlantis ve İnsanlık Doğuşuna ait küçük bir yazı

Medeniyetler ilk zamandan beri kurban sunma ve sonrasında da tanrı inancına sahip oldu. Bu inançların ikisi de insanların yaşadıkları zor dönemlerde daha da bilinçlenmiş olmasından kaynaklanıyor. İnsanlık özellikle ilk olarak yok olan ormanlardan yeni ormanlar arayana kadar geçen sürede yaptıkları yolculuk esnasında aç kalmaları sonucu diğerlerini yemeye başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Bunu yaparken de en güçlü bireye topluca hücum etme ve sonrasında onu kesme adetlerinden kaynaklanmıştır. Sonraki devirlerde bu insanların en güçlüsü olarak kadın kurban etme veya minos uygarlığındaki gibi kadın yönetimlerinde en güçlü erkeği kurban etme şeklinde ayinler ve hatta islam inancındaki gibi koyun kurban etmeye dek gitmiştir. Bu kurban merasimleri belirli bir alanda yapılmış ve oralara da tören yeri denilmiştir.

Göbeklitepeye baktığımızda orası büyük bir tapınak arazisi olarak gözüküyor ve orada T başlı iki sutun yanında bol miktarda T sutun daha kısa şekilde duruyor. Bu sütunlarda arkeolojistlerin görmediği bir detay var. Bunlar bacaklarını birbirine bağlamak için alttan tutmuş meraklı bir izlenimde oturan insanların görünüşleri. O sütunların orada diğer iki sutunun üçte biri boyutunda olması bununla açıklanabilir. Ayrıca orada bulunan taşların bir tanesinin üzerinde görülen üç kilit gibi gözüken detay üç mağara olabilir. Oradaki yaşayan insan plato gibi mağara felsefesi yapan veya mağaralara sahip insan veya üç mağara ailesi olan insan tasviri olabilir. Göbeklitepede dikkatimi çeken diğer hususta şu. hz ibrahim’in oğullarından birisinin bir tepede kurban edilecekken ona koyun verilmesi. Belki de o tepe bu tepe olabilir.

Bir de Atlantis kıtası hakkında düşündüklerimi söylemek istiyorum. Atlantis kıtası denilen yer bilinen dünyanın toplam uzunluğunun yarısı kadarı kadar daha yol gidildiğidir. Bu platonun bir mısırlıdan aktardıkları kadarıdır. Bu mesafeye baktığınızda ki o dönem hindistandan fas a her yer biliniyordu ki bu uzaklığı ölçtüğünüzde yaklaşık olarak Amerika kıtasına eş değer oluyor. Belki de Tufan öncesi (buzul çağı sonrasına kadar) yaşayan veya bilinen o kişiler ki mö 12.000 senesinde orada yaşıyorlardı çok daha eski bir tapınak kültürünü söylemiş oluyor. Şimdiden söylüyorum insanlık tarihi ile dinazorlar çağı ile alakalı bir buluntu olarak bir şeyler bulunursa o da bundan kaynaklı olur. Son insan dönemi 200.000 yıl diye söylenirken insanlar bu kadar zamanda amerikanın güneyine kadar yayılacak zamanı bulamamışlardır o kadar sürede yaşanan felaketler sonucu. Ve Amerikada yaşayan insanlar olmalı ki önceki insanlık devrinde bu insanlar da bildikleri yoldan ilerleyip nufus olarak değişime gitsinler. ve cro-magnon denilen insanın da amerikaya ulaşmış olması gerekiyor önceden. Bir insan diğer toplumdan kaçarken bile en azından orada medeniyetin kurulması ve ticaret ağı kurulması için 120-140 sene geçmesi gerekiyor. Bu cesur ve dağ arkalarına bile korkusuzca ilerleyen insanlar için geçerli bir tez.

Bir yandan bakıldığında insanlar hep ejderlere karşı savaşlardan bahsediyorlar. Ejderha tanımı da boyutu olarak çok büyük görünümlü timsah benzeri, kanatlı ve nefesinin çok sıcak olduğu içni alev çıkartmış gibi hissettiren bir varlıktan bahsediyorlar. Bu varlık tam olarak Dinazor tanımlarına uyuyor. Varlığın en çok bahsi geçen yer de Çin ve Tibet bölgesindeki toplumlar. Belki Dinazorlar Amerika tarafında küresel kutup değişimi gibi devasa bir olay olduktan sonra kendilerini daha verimli ovalar olarak ortaya çıkan Çin bölgesine yerleşmiş ve orada insanlar gelene kadar yaşamış olabilirler. Tabi bu da insanların 2 milyon seneden daha uzun süre yaşadığına da küçük bir kanıt olabilir. Çünkü dinazorlar tek kıta zamanında yaşamış ve Amerika ile Afrika ayrıldıktan sonra da zaten yaşamları bitmiştir tezi şu an mevcut. Bu tez üzerinde memeli hayvanların o dönemlerde dahil yaşadığı ve canlı kaldığı söylenilmekte. Belki de insanlar bu dönemde maymunlar ile beraber yaşadı ve ilk cro magnon (adem) da o felaketler sırasında ortaya çıkıp Tayland bölgesi olmasa bile Afrika’da bir yerde yaşamaya başlamış olabilir.

Diğer taraftan bakıldığında inanç sistemi son dönemlerde gelişmiş olduğu halde insanlar arasındaki bazı ritüeller çok geçmişlerden geldiği gibi devam ediyor. Örneğin göbeklitepe de bir ritüel geçmişinin geleceğe yansımasıydı şu anda olan ritüeller de öyle. Teknolojinin gelişmesiyle de bazı ritüeller gerçekler görüldüğü anda terk edilmeye başlanılıyor. Toplumun tarihi izini tutarken dalların köküne ilerleyerek adım atılabiliyor ancak ve bu da ritüeller ve destanlar ile oluyor. İslamiyet ve yahudi gibi tek din inançlarının da söylenen sözleri araştırdığınızda o toplumun tarihini de öğrenmiş oluyorsunuz. Mesela siyah bayraklı mesih dedikleri olay Emevileri yıkmak için gelmiş Abbasilerin horasan bölgesinde çıkan isyan birliklerinin olduğunu görürsünüz. Böyle böyle insanlar efsaneler ve destanlar üreterek tarihi geçmişlerini gelecekleri ile karıştırarak bir yandan kültür diğer yandan geçmişin izini belirlemiş oluyorlar. Bu da tarih bilimcilerin yazdıkları geçmiş karalamalar şeklindeki bilgiler ile kesinlik sağlanıyor.

Şimdi baktığımız üzere göbeklitepe her ne kadar ilk tapınak olarak belirlenmiş olsa da şu an olan dinlerin ilk tapınağı olabilir. Afganistan bölgesinde çok daha eskilere dayanan bir tapınak olma ihimali çok yüksek ve ondan önce de çok sunaklı bölgeler olduğu. Piramitler Mısır’a gelmeden evvel Amerika’da yapılmış olduğunu da dikkate alarak bilinen medeniyetlerde ileri seviyede diye gördüğümüz medeniyetlerin bile daha önce başka medeniyetler tarafından geçilmiş olabileceğini de aklımızdan çıkarmayalım. Bilinen tarih sadece tarihin 100 milyonda bir büyüklükte kesimi. Amerika kıtası ve Atlantis bağı ve Mu kıtası ile Avusturalya/Hindistan/Amerika arası bağı çözüldükten sonra bir kesim daha belilenmiş olacaktır. Ama bilinen bir şey var ki maymunların yaşadıkları coğrafyaya bakıldığında Amerikadan Japonyaya, ve Hindistandan Afrika savanalarına kadar bölgesi var. Bu da insanların aynı yeme kültürüne haiz olduğunu düşünürsek şu anda tek kıta döneminde bu maymunların yaşadığı ve bizim de onlar ile birlikte dünyaya dağıldığımızı söyleyebiliriz. Bu şekilde Pangea adasındaki tarimizi aslında 130 Milyon yıla dayanmış ve bir çok kez kutup değişimi ve Buzul çağı ve ısınma çağları hesaba katıldığında bir çok medeniyetin yok olup onlar arasında yaşayan bir yada iki kişi ile yeniden oluşan medeniyetlerin yeniden yaşamaya başladığını bu yol ile de daha dayanıklı ve güçlü bireylerin daha akıllı ve daha becerikli olmaya başladıkları ve bu yolla diğer insanları maymun olarak gördüklerini ve böylelikle de insanların daha geniş kesimlere yayılabildiklerini söyleyebiliriz. Bu da insanlık tarihinin doğuşuna küçük bir ışık tutar. Tabi bu durum çok daha mantıklı tezler ile daha da kanıtlar keşfedilince iyi bir şekilde ortaya çıkacaktır. Yani şu anda dünyada oluşan insanların geçmişte yaşadıkları felaketlerden ders çıkartarak böyle günlere geldiğini var sayarsak yakında yine bir kutup dönmesi bir küresel ısınma sonucu dünyanın eksen kayması veya bir buzul çağı yaşanırsa ona karşı başarılı olanlar bir sonraki aşamaya gideceklerini de şimdiden söyleyebiliriz. Bunlar da ileri dönemdeki kültürlere efsaneler ve inançlar üzerinden anlatılmaya devam edilecektir.