Yaşam bir süreçtir. Her süreç belli fonksiyonlar ile ifade edilir. Her insan ve her madde bir yerlerde sürekli çevrelerinde olanlar ile etkileşim halinde.
Doğal olarak bilim adamları, hakimler, savcılar ve yazarlar hayatta olan gerçeklikleri araştırırken kendi doğrularından yola çıkmaya başlarlar ardından bu gerçek için gerekirse bu doğruların yanlış olduğunu savunurlar. Ön yargılarını o işi yaparken kapıda bırakırlar ve içeri tamamen dinleyici, analiz edici ve karar verici olarak girerler. Tarafsızlık durumunun tehlikede olma ihtimali olacak her türlü olaydan da kaçınırlar. Bu yüzden o kişilerin akrabaları ile ilgili olan davalara, ameliyatlara veya konuşmalara o kişileri tarafsızlık ilkesi gereği katmazlar.
Bir insan gerçekten nasıl tarafsız ve herkese karşı aynı davranabilir? Bir insan kültüründen arınıp nasıl tarihi yazı yazabilir? İşte bundan bahsedeceğim.
Kanıtların en önemlisi görülebilir kanıtlardır. Dünya üzerinde bunlar çok nadir elde edilir olduğu için insanlık hukuku ve tarihsel gerçeklik için bakılacak en önemli nokta karşılaştırma ile olur. Her iki, üç veya çoklu taraf incelenir ve olayın faillerinin doğruları incelenir.
Her insan sözleri söylenirken ve davranış bilimi olayın önemli ikinci noktasıdır. Sözleri söylediği anda yapılanlar, olay dönemi yapılanlar, olayın kültürel şartları, insanların o tip insanları görünce yapacağı davranışları, çevredeki insanların o insanlara komplo kurma ihtimalleri, olayın gidişatı, olayın sonuçları, gelecekte oluşan bu olayın tetiklediği başka olaylar, olaydan menfaat sağlayan, olayda kaybeden, olayın tarafları baskılama durumları, başka yerde bunu tetikleyebilecek şartlar ve benzeri pek çok açıdan bakmak lazımdır.
O kadar çok durum var ki insanlar bu şartları gördüğünde ve bir kağıda döktüğünde az buçuk gerçekler ortaya çıkar. Polisiye dizilerde yapılmaya çalışılan analiz yöntemi aynen budur. fakat olay ve olay sırasında olan etkileşimleri sadece esas alır.
Her bakış açısında bir de insan kendini sorgulamalıdır. Her kararı verirken hangi kültürel arka plana göre karar verdiğini düşünmeli. Her ne kadar insan bir durumdan arınmış olsa da bir taoist ile bir müslümanın davasına bakan birisi kendisinin daha çok bildiği gördüğü kişiyi anlayabilecektir. Bu yüzden gerekirse o kişinin arka planını da öğrenecek yapılarda bulunmalı.
Mesela insanlık alemi yazılı çağ öncesi de vardı. Çanak çömlek dönemi öncesi de vardı. Bir insan neden etiyopyada yaşamına alışmışken neden kuzey kutbunda yaşamaya başlasın ki. Soğuklarda az üreme potansiyeli varken ve zor şartlar altında yaşadığı için fazla da uzun süre yaşama gücü yokken. İşte bunların her birisinin sebebi var. Bir şeyler onu orada bırakmış ve bir daha dünyayı keşfetmeye başlatmamış.
Baktığınızda en önemli göreceğiniz durum bu örnekte ani küresel ısınma ve soğuma dönemleri. Bu dönemlerde insanlar en iyi yaşamı sağlamak için uğraşıyorlar. Bu uğraşılar sırasında bazıları güç merkezi oluyor ve bazıları da onlara saldıran/savunan güçsüzler oluyor. Baş elemanları da yenildikleri taktirde ya sürülüyor yada öldürülüyor. Bazıları da toplum suçluları olarak görüldüğü için uzaklaşıyorlar, bazıları da tamamen o aralarda kendi medeniyetini kurmak için farklı yerlere gidiyorlar.
Değişim dönemlerinde akrabalarını kaybetmiş veya kaçıp da yaşamayı başarmış insanlar orada havalar soğuk olduğu için hareket kabiliyetleri de kısa oluyor. Bilmedikleri yerlerde avlanma potansiyelleri de olmadığı için bölgesel olarak yaşıyorlar. Dışarı kapalı bu toplum da bir süre sonra yeni nesillerde dünyayı buzlar ülkesi ve insanlığı da sadece kendileri olarak düşünüyorlar. Böylece o bölgelerde yaşayan insanlık sadece yaşamı sürdürüp geleceğe aktarabilmek için kendi durumlarında yaşamlarını iyileştirecek durumlar yapıyorlar ve bu süreçte de eskimo kültürü ortaya çıkıyor.
Sizler de hayatlarınızda böyle izole yaşamaya başlıyorsunuz eğer tek kültür egemenliğinde olduğunuzda. Her doğan kültürel baskı içerisinde yetişiyor ve eskimo gibi sadece kendi dünyalarından bakıyor evrene. Kapalı hiç bir sistem yaşayamaz. Dünya bile kutup ışımaları olarak bildiğimiz elektromanyetik enerji dalgalarını alarak kendi manyetik alanını güçlü tutuyor, Güneşten aldığı ısı ile bir şekilde içeride bulunan canlılar da bu düzen içerisinde yaşıyor.
Güneş sistemi, galaksiler, atom parçacıkları, insanlık her birisi açık sistem örnekleridir. Diyelim sümüklüböcekler olmasaydı biz ne domates yerdik ne salatalık. Onların yediği yaprakları gördükçe biz onları örnek almış ve onlar gibi yiyerek hayatta kalmışız. Bazı savunma sistemi güçlü hayvanları örnek alanlar gitmiş zehirlenmişler ve bazı otçul hayvanları örnek alanlar da midesi dolu olduğu halde yaşarken sindirim sıkıntıları yaşamıştır.
Bilimsel analizlerde çevrede bulunan tüm maddeleri değerlendirmeye tutmak gerekir. En gereksiz düşünülen ayrıntı bile bir gün koca bir olayı çözümleyecek bir yolu oluşturabilir. İnsanlar kendi içlerinde yok dünya düzdür imkanı yok yuvarlak olacak diye düşünenler gibi belli bir kalıbı şartlamamalılar. Evren esnek bir yapıda olduğu gibi kafalar da değişimlere açık olmalı.
Kültürel geçmiş ve başkalarının dayatmalarından uzak olarak düşününce insan ilk başta zor ve alışkanlıklarından kaçamaz gibi gözükse ve alışkanlıkların doğru olduğunu düşünse de sonradan başka insanlar ile karşılaşıp konuştukları taktirde ayrımı fark etmeye başlıyorlar. Evrenin doğrularını gören her insan kendi arka planında bulunan doğrulardan sıyrılarak biraz daha tutarlı olmaya başlıyor. Bir de her şeyi konuşup her eleştiriyi kendine ve başkalarına yapabilecek kadar sorgulayıp araştıran bir toplum ile karşılaşınca da karşılıklı farklı görüşler ile daha gerçekçi bir yapıya kavuşabiliyor insanlar.
Sığ düşünceden kurtulmak ilk adımda dünyanın en zor işi. Eğer niyetlenip bir kez harekete geçmeye başlarsanız bu yolun ilk yarısını halletmişsiniz demektir. Dünyada çoğu insan özellikle kadınlar her şeyi kolay elde edebildikleri için düşüncelerini derinleştirmeyi düşünmüyor bile. Sadece kendi menfaatleri uğruna iki erkek/kadın daha baksın iki lira daha çok kazanayım, iki prestij sahibi olayım, iki evim daha olsun düşünceleri ile hareket ediyorlar.
Kadınlar özellikle cinsel obje olarak düşünüldükçe, onlar kendi bazı uzuvlarını değerli görüp onlar üzerinden menfaat sağladıkça da gelişmeleri mümkün olmamakta.
Bazı kadınlar erkek egemen toplumdan sadece dinci! (din ile alakası olmayan kültürel baskılar) kültür egemenliğinde olan Osmanlı sonrası ortaya çıkan sadece mantığa dayanan ikinci dengesiz bir yapı olan Atatürkçü Türkiye gibi feminizm akımını savunmaktadırlar. Evet Atatürk beynin bir tarafını çalıştırmayı öğretmiştir fakat dünyada asıl gerçeklikleri beynin iki tarafı ile yaşayabilirsiniz. Çünkü her insan yine kolaya kaçıp sadece menfaatleri için uğraşıp toplumsal ilerlemeyi ve kendi yaşamlarında huzurlu ve refah içerisinde yaşanma ihtiyacının ortaya çıktığını unuturlar.
Kadınlar da statükoda bir yere gelse emin olun Atatürk sonrası devrim ve halk için devlet değil yönetici için devlet egemenliği ortaya çıkacak bir kadın baskıcılığı ortaya çıkacaktır. O zaman da erkeklere zulüm ve sürekli faili mechul cinayetler ortalıkta kaynayacaktır.
Bilimsel analiz yapmak için her şartı değerlendirmeli insan. Geçmişe bakınca gelecekte olabilecekleri öngörebilecek tahminler yapılabilir. En azından vizyonu biraz genişler. Şu an 1000 sene içerisinde buzul çağına gireceğimizi ön gördüğümde herkes der ki bu ne arkadaş? Sen neyin kafasındasın şeklinde. Bilimsel araştırmalara bakılınca sarkıt dikit ve buzullardan alınan CO2 konsantrasyonundan dünyanın hava sıcaklık tahminleri yapılabiliyor geçmiş yıllara ait.
Dinci kesimi de görüyoruz. Özellikle tarikat ehli olan birisi sadece kendi kaynaklarını okuyor. Başka kaynaklar yanlış o yola gitmeyin diyen tarikat imamları da bilerek gerçekleri görmesin diye önünü kapatıyor. Kafanızı karıştırmasın demelerinin sebebi ise kafanız karışır da düşünürsünüz. Mazallah biriniz gerçeği görür de tüm bizim tanrı-şeyh olarak davranıp sizi kullandığımızı farkedersiniz şeklinde düşünürler. Kafanın karışması sırasında bir insan gerçekten doğru yolu bulana kadar yanlış yollara sapma ihtimalleri de vardır. Ta ki azmi ile tüm gerçeklikleri araştırmayı devam ederken belirli bir seviyeye kadar.
Yanlışlar yaparken bazen insan fark ediyor ki insan ölçüyü kaçırıp aşırı tepki vermeden araştırma sonuna kadar gittiğinde başarılı oluyor. Mesela sadece tarikat şeyhlerinin kaynakları ve onların düşüncelerini görseydim müslümanlığı yalanlamaya kalkardım. Allah’ı sezip inanmasaydım herhalde araştırmamı orada kesip yarı yolda bitirirdim.
Hz. Muhammed hakkında gördüğüm kadarıyla o dönemde zulümleri uzaktan da olsa görmüş, duygusal olduğu için mazlumdan tarafa olmuş, bu sırada sistemin yöneticilerinin akrabaları olurken bir anda sistemi sorgular hale gelmiş insan. Bu araştırmaları yaparken bir anda asıl gerçeklikleri fark etmiş ve bir bilim adamı olarak farkındalıklarını yazmaya başlamış. Belki de tarihte okuma yazma bilmeyip gerçeklikleri fark eden nadide insanlardan birisidir. Onun mucize göstermediği ve sadece ona gelen bilgileri aktardığını söylüyor. Yani bir nevi bu da anlatmak istediğinin bir göstergesidir.
Herkes ya onu ilahlaştırmış mucizeler peygamberi yapmış yada yermiş ya o 9 yaşında çocukla beraber olmuş şeklinde. Söyledikleri yerine hayatını ön plana atmış gözüküyor. Empati yaptığımda şöyle görüyorum. Bir insan değerli olduğunda küçük kızlar da hayran olur. Şu an 5 yaşında olan bir çocuğa bile idol tipi olarak gördüğü insan ile yan yana yaşayacaksın deseler havada karada atlar. Eğer bir erkek duygusal ise de onu sadece menfaati için kullanıp atmayacağı için de evlenir olur biter.
Bazıları hatasız olduğunu düşünür bazıları ise hataya batmış olarak. Hem iç hem dış gözlemci olarak bakan birisi görecektir ki peygamberin en çok yaptığı şeyin tövbe ve dua olduğunu görür. O zaman peygamber de tövbe ettiğine göre hata yapmıştır. Fark etmiştir ve ilk önce tövbe edip düzelteceğim deyip sonra da düzeltmiştir. Bir daha yapsa o zaman zaten günah olduğunu bile bile yapar ve zaten kuran’ın prensiplerine karşı çıkmış olur. Bu da zaten onun için özü sözü bir olmamış demek olur. Ki doğru dürüst olduğu yazdıkları ve uygulamaları ile bellidir.
Yaşanan durumlar hep çağımıza göre düşünülüyor. Sadece yaşadığımız kültüre göre karar veriliyor. Her insan ölçüsüz biçimde yargılıyor ulaştıkları sonuçları veya bencil tavırlar ile ulaşmak istedikleri sonuçları başkalarına dayatmaya çalışıyor. Her görüşten insanların bir kısmı dürüsttür. İnanmadıkları şeyleri zorla kabul eden ikiyüzlülere benzemezler. Diğer bir kısmı da sadece geçmiş kültürleri ve bakış açılarını düşünmek istemedikleri için inat eder araştırmadan hareket ettikleri için cahilliklerinden o görüşü devam ettirirler. İki yüzlü kesim ise zaten menfaati için bunu yapar.
Atalar kültü ile din birbiri ile zıt durumdadır. Hz. İsmail’den doğan birisi peygamber oldu diye herkes mi ondan doğmak zorunda. Aborojin birisi doğduğunda sadece Arap kültürünün baskısı altına mı girmek zorunda. Her kültürün belirli farklılıkları vardır. Kültürden arınmış tüm dünya üzerinde bir insani değerler olduğunda sıkıntı ortadan kalkacaktır. Herkesin bilim insanı gibi araştırma yapacak ve herkesin eşit seviyede birbirini sorgulayacak bir sistem olduğunda ancak gerçekten gelişmiş seviyelere gelir. O da kültürlerden arınmış fakat kültürlerin faydalı kesimlerini almış bir toplumda ancak geçerli olur.
Bilinen bir şey var ki o da şu: Eskimo toplumunda olduğu gibi kültürler hayatta kalma mücadelesi içerisinde olan insanların keşifleridir kültürler. Bazıları ve bazı durumlarda sapabilir. O kültürler ise zamanla diğer kültürler tarafından yok edilmeye mahkumdur. Bu yüzden her kültürün zorunluluk sebepleri ve sebep-sonuç üzerine yapılan durumlarda olacak şartlar kültürlerden arınmış (aklıma radyoaktif maddeden temizlenmiş bölge tabiri geldi) insanlar tarafından oluşturulduğu taktirde en güçlü kültür ortaya çıkacaktır.
İnsanlar cahil oldukları müddette mizanı kaçırıyorlar. Gerçekleri göremeyen bir insan gerçekleri göremeyen bir insanı sorgulayınca şiddete başvuruyor. Yok etmeye çalışıyor. Düşmanın gelecekte dost olabileceğinden, eski dostlarından daha sağlam dostları olabileceğinden haberi olmuyor genelde. Ölçülü saldırı ölçülü savunma ölçülü korkak ölçülü cesur olduğu taktirde insanların hayatı çok daha iyi olacaktır.
İçerisinde biraz korku olan insan saldırırken insanların saklanacağı yeri bilebilir. İçerisinde biraz cesaret olan insan aptal saldırılar yapmaz gerektiğinde de iradesini kullanıp karşı tarafa saldırabilir. Böyle düşünün. Her olayda aşırılık zararlıdır. Her durumun yokluğu da öyle. Ateizmi sorgulayan insan dini de sorgulamalıdır. Gördüğünüz gibi insanlar ekleme çıkarma yapmaktadır. Farkında olmadan bir şeyhin her dediğine evet derseniz o zaman görüyorsunuz her tarikat dünyada tek doğru yolun kendi tarikatleri diyebilecekleri seviyeye gelir. Sen de inanır diğerlerine düşman kesilirsin.
Ahlak konusunda yaşanan en önemli sorunlardan birisi de dini kullananlarda geçerli. Dini lider olarak kendini uygun görüyorsan kendini keşfetmen gerekir. Eğer Din devleti yapacaksan da keşfettiğin ve bildiğin günahlardan uzaklaşman ve tevbe etmen gerekli. Şu an bazı din ve devlet adamlarına bakıyorsunuz günah işleme özgürlüğüne dem vuruyorlar. Günah bilincine vardığında hala işliyorsan o zaman pişkinliktir. Bir insan bir şeytan örneği verilen kuran kıssalarında buna dem vurulmakta. Adem günah işlemiş ve tövbe edip bir daha yapmamıştır. Şeytan ise günah işlemiş hem yapmaya devam etmiş hem de gerçekler yüzüne vurulduğunda ise daha da pişkinlik yapıp bir de doğru yola oturup oradan insanların geçişini engelleyip saptıracağım demiştir.
Din adına çalışanların da çoğu bu şekilde kendilerini ilah gibi gördükleri için olabildiğince sağlam şekilde herkesi buna inandırmak için uğraşmakta. Şirk koşanlar haricinde ikinci bir seviye daha var o da günahları bilip işleyen kişiler. Kendi vücudunun kimyasının yaptıkları yüzünden yaptıklarından Binlerce kez tövbe edip aynen devam edenden ve bunu düzeltmek için araştırma yapmayanlar ve zorlamayanlardır. Yaptıkları hatanın sorumluluğunu kabul etmezler ve bilincine varmayarak aynen devam ederler. Bir de bunların ikinci versiyonu vardır onlar da yaptıkları günahları fark edip sadece daha da iyi yerlere gelmek için kullananlardır. Onlar da münafık sıfatına sahiptir. Yaptıkları ile sadece insanlardan salt fayda sağlamaya yöneliktir.
Psikolojide her şey insan menfaatçi olması üzerine dayalıdır. En düzgün insan menfaatlerini koruyup ihtiyaç piramidi çevresinde en çok şey yapmış olanı etkin insan olarak görürler. Bu piramit baştan hatalıdır. İnsan ihtiyaçlarını gidermelidir. Çevresinde olan insanların üzerinde baskıcı bir hale gelmedikçe de sürdürebilir. Fakat komşusu açken sadece kendi ihtiyaçlarını sürdüren insan duygusal olamaz. aklı evvellik yapıp aynı şartlarda olan insan menfaatleri için tehlikeli işlere bulaştığında da aynı durum geçerli. Toplumda birileri ve onların köpekleri olmayı tercih eden insanlar hep düzeni ve adaleti bozmuştur.
Duygularda ölçülü olmalı ve iyilik ile enayilik yapma ayrımını da ortaya koymalı insan. Her yaptığı iyiliğin nereye ve ne amaçla gittiğini görmelisiniz. Yardım kurumlarına giden paraların çoğu devletlerin kirli ticaretlerine gidiyor. Fakir aç ise onu doyurun fakat para ile değil ekmek ile. Allah rızası için bir ekmek diyene verin fakat Allah rızası için bir ekmek parası diyene ekmek vermeyi teklif edin. Eğer istemiyorsa zaten o yalancı fakirdir. Kolay yoldan zengin olmayı düşünmektedir veya birileri tarafından zorla dilenci yapılmıştır.
Kapitalizm ve komunizm sistemleri uç sistemler olarak ortaya çıkmıştır. Kapitalist ekonomi ve komunist yardımlaşma fikirleri alındığında ise hem müslümanlığı hem de düzgün bir sistemi göreceksinizdir.
Aslında olay iyi kötü veya bir gerçeği iki bakış açısından kutuplaştırıldığında sıkıntı var. Dünyada her şey ne kadar dengesi bozulursa o kadar şiddetti cahilleşme ortaya çıkar. Bu dengeli tutum da süper mükemmeliyetçi ve düzen takıntısı olmasına sebep olmasın. Dengeli olma durumu düzen ve düzensizlik durumunun da dengesini getirir.
Araştırınca gördüğüm en önemli noktalardan birisi de şu. Statüko kraliyetçileri ile değişim savaşçıları da dengesiz tavırlar takınıyorlar. Geçmişin kültürel faydalı birikimleri ve yeni fikirler bir arada olmadan insanlar asla kalıcı başarıyı elde edemez. En yeni versiyonun iyi olmadığı gibi en eskiler de iyi değildir. Klasik araba tercih eden de vardır en yeni marka jeep kullanan da. Gerçeklerde ise Belki hem klasik olmayan hem de yeni olmayan bir jeep dünyada en iyi şekilde sürülebilir olarak bulunacaktır. Herkes sadece konfor değil araç yaşam performansına bakarsa görecektir ki son yapılan araçların kalitesi düştü ve eski araçların da makineleri çok büyük ve hantaldı. En iyi çare yeni motor ve eski araç dayanıklılığında yapılanlarda bulunabilirdi mesela.
İran’ın Avesta metinleri ve belk binlerce sene evvel benzeri düşüncelerde olan insanların iyi kötü ayırmaları sebebiyle başlayan hayatımızdaki kutuplaşma eğilimleri insanın gerçekliklerinden uzak tutup iki yüzlü veya birbirine düşman olmasına sebep oluyor. Ahlak değerleri de parçalandıkça parçalanan toplum iyice bir takım menfaatleri için uğraşan yöneticilerin eline kul köle oluyor. Asıl ahlak yapısı bunların olmadığı bir dünyada olacaktır. Belki de yahudi diye bahsedilen asıl bu ayrımcı kişiler de bu insanların kafasında olan tanımlarda gösterilmektedir.
Bilimsel analiz yapmak olabildiğince kendine ve herkese özü sözü bir, dürüst ve kendi açısından olabildiğince dışarı çıkarak doğru bir sonuca varabilir. Ahlak olarak da insanlar ayrımcı olanları değil birleştirici olanları tercih etmeli ve ilerlemelidir.
Eleştirirken bile dozunda olmak gerekir. Bazen hayal dünyasında bazen mantık içerisinde düşünürken gerçekleri düşünemeyebilir insan. Kendini geri çekip olayın sebep sonuç bağlantısını ve tepkilerinin sebep sonuç bağlantısını tanımalı ve ona göre kendini tanıyarak hareket ederken yanlışlarını görüp düzeltebilmelidir.
Ahlaklı insan faydalı olur, bilimsel araştırma yapan da ahlaklı olduğunda gerçekten doğru sonuçlara ulaşır. Bir insan olarak gerçekten toplumun iyiliğini düşünüyorsan o zaman yapman gereken çalışman, araştırman, keşfetmen olmalı.
Bir insanın kulu kölesi olmadan bir yandan da duygusal bağlar ile yaşamalı insan. Doğruların işine gelen bir kısmını gösterip diğer kısmında köle edecekleri sistemi yerleştirmeyi düşünen insanlar onların sistemlerin sorgulanmasını istemez ve duyguların verdiği etki ile şevke gelenleri de üzerlerine salmayı düşünürler. Hemen ilerleyen bu tip insanlar en tehlikeli özgürlük düşmanları ve onların yöneticileri de onlar gibidir.
Her sözün nereye gidip nereden geldiğini bilmekte faydalıdır. Yanlış diye görüp engellemek de saçmalıktır doğru diye sonuna kadar ilerlemek de saçmalıktır. Herkesin görüşü farklı olacaktır elbet. Bu toplumun ilerlemesi için bir fırsattır.
Mesela özgürlükler ülkesi diye bildiğimiz bir yerde insanların yönetimde haklarını savunmak ve eylemler ile sistemi eleştirmek yasaktır. Aynı şekilde özgürlükler ülkesi denilen yerde din üzerinden herkesi tanrı-peygambere inandırıp onun aracılığıyla insanlara bağlama amacı vardır. İşte asıl şeytan denilen insanlar bunlardır. Çünkü felsefelerinde düzgün kelimeler barındırır ama uygulamada yoktur.
Ülke refah ülkesi olarak bilinir ama en çok evsiz ve yoksulu barındırır. Sosyal yardım ve ırk dostluğu denen bir mevzu yoktur. Sadece filmlerde izlediğimiz kadar hayranlık uyandırıcıdır. Oraya giden insan aslında yaşadığı hayatın çalıştığın taktirde oradan çok daha zor olmadığını ve özgürlüğün de sadece kendi istedikleri kadar olduğunu görecektir.
Asıl özgürlük anlayışı içerisinde olan kişi görecektir ki devlet kavramı sorun teşkil etmektedir. Bir görüşü temsil edip diğerlerini düşman olarak düşünmek sıkıntıdır. Evet devletler karşıtları olduğu müddetçe var olacağı için gerçek bir özgür düzen ortaya koyan devlet tüm her yere sistemini hakim kılan federasyonlar şeklinde dünya egemenliği içerisinde olmadıkça insanları sömürmek isteyenler her zaman çıkacaktır.
Devlet olarak din, dil, ırk gibi insanların karar veremediği durumlarda ve sataşma olmadıkça insanların birbirlerine güven duydukları ortam bozulmadıkça bir yere müdahele etmesi saçmadır. Herkes istediği görüşü savunabilir. Zaten gerçekten para asker ve birisinin köpek gibi peşinden koşanları bulunmadıkça da federatif bir yönetimler topluluğu sadece para toplama, bilim, fakirleri doyurma, toplumun gelişmesine katkı sağlayan büyük bir kar amacı gütmeyen kuruluş gibi çalışacak ve herkes için çalışacaktır.
Evet iyi ve toplumları, ahlakları koruyan devletler vardır fakat çoğu devlet sadece iktidar için bir görüşü kutuplaştırıp insanları kendileştirmek için kullanılmaktadır. Sistemler için egemen olan durum çok kısa bir dönem hakim oluyor ardından yine bir aklı evvel menfaatçinin peşinden sürüklenenler tarafından dünya savaş alanına dönüyor. İşte asıl nokta burada başlıyor. Birisi o sistemde o mekanizma içerisinde devletin kontrolünü değiştirmeden o vahşi insanları yok etmekte sadece o sistemin en büyük sorunu olmaktadır. Bu yüzden islamiyetin 30. senesi sonrası arap kültür emperyalist devleti kurulmuş ve ardından krallık şeklinde ilerlemiştir. Bu sistem sorunu düzeltildiği taktirde 1000 yıllık barış dönemi her insanın hayalinden çok daha öte gerçek olabilecektir.
İnsanlar bir yandan bu fikirlere aşina olabildiği gibi bir yandan da böyle köleleşme yatkınlıkları yok edilmeli. Hem kültürel hem de genetik olan bu problemin en sıkıntılı kısmı ise o düzelme sırasında kültür ve öğretilerin genlere işleme kısmında olacaktır. Her insan tek bir vizyondan bakmak yerine cismi dört bir yandan bakmasını öğrenene kadar da bu sistemin sürmesi lazımdır.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.