Hz. Adem’in Gerçek Hikayesi

Hz. Adem’in Gerçek Hikayesi

Gerçek yaratıcı yani evrenin sahibi bu dünyayı yarattığında burası kozmik bir vakumdu. Buraya gelen enerjisel varlıklar ile buralar dolmaya başladı. Hz. Ademin ruhu bu evrenlerden de öte bir yerlerden geldi. Kadim zamanlardan kalma bir ruhun yansımalarıyız insanlar olarak.

Hz. Adem in gelme hadisesi bedenlenme üzerineydi. Bu evrene geldiğinde enerjisi ile yaratım gücüne sahipti. Ancak Adem’den evvel Ejder olarak bilinen Yılan buraya gelmişti. Buraya sonsuza dek kapatılmış olan şu an Erdoğan siluetindeki varlık Adem’in buraya kapatılması için ön ayak olan olaylar silsilesini gerçekleştirdi. Kadın olarak göründü ve Adem’i kandırdı.

Gerçekte Adem’e yönetmek kadim ruhlardan verilen görev bütün evrenleri yönetmekti. Ejder ( Dragon – Yılan ) itiraz etmişti bu yüce yönetim durumuna. Gerçek hayatta firma patronu ve devlet yöneticiliği vasıfları olan Adem’in ruh atası prens vekil olarak onu tayin etmişti. Ancak Yılan’ın saptırması ile olan bir zaman akış problemi gerçeği değiştirdi. Şu an yaşadığımız dünya belki de bir milyon defa yaşanmış bir hikayenin farklı bir hali.

Gerçek ahit yazılı olarak 5 defa değiştirildi. Bizim gördüğümüz ahitlerin ilk yansıması şuydu:

1- Adem ve nesli dünyaya ve evrendeki diğer varlıklara üstün olacak.

2- Adem nesli evrenin her yerine yayılacak

3- Adem in krallığı tanrının krallığının bir temsili olacak (Göklerdeki Gerçek Krallığın Halefidir)

4- Bu yaşamda cennet denilen yer bu yaşam illuzyonundaki görsel dünyadır

5- Gerçek cennet ise bu evren’in ötesinde bulunan boyuttur

Hayat döngüsü sonrası belirli aşamadan sonra boyutlar ortaya çıkmaya başladı. Şu an evrende 12 boyut vardır. Enerjisel olarak Adem’in gerçek ruhu buralarda kısılı kalmış durumdadır. Dışarı ile bağlantı kurulması evren içerisinde bulunan büyüler etkisiyle bu hale gelmiştir. İradesi dışında dış müdaheleler ile gerçekleştirilen olaylarda gerçek ahitlerde bulunmayan bir sahte işlemler topluluğu gerçekleşmiştir.

Adem’in ruhu buraya gelirken esasında aldatılmaya üst boyuttan başlandı. Ağlayan Mavi Gözlü Çingene Çocuk denilen hikaye de bir üst boyutun bir hikayesidir. Ondan üst boyutlarda daha farklı olaylar gerçekleşmiştir. Bu yüzden Yılan ile bağlantılı gruplar bilerek o çocuğu lanetli gibi gösterip halk ile bağlarını koparmaya çalışmıştır. Gerçekte o kutsal bir çocuktur. Nelson Mandela kadar Adem’in kutsal ruhunu temsil etmektedir.

Hayatta anlatmak saçma gelebilir ama bu evren bir yün yumağı gibidir. Bir girdiğinizde bu ipin ilerisine gittikçe tüm hayatları yaşayarak bir yere gelirsiniz. Evren ve bu evrenin enerji alanını değiştirip sonradan katılanlar da bu enerji alanının adalet sistemiyle yargılanmak zorunda kalacaklardır. Milyarlarca galaksi ve kara enerji olarak gözüken yılan’ın enerjisi bu dünyaya gelmemesi gereken bir varlık olduğu halde geldiği için ileride sonuçlarını da görecektir.

Enerji kancaları ile yapılan her eylemin sonucu o evrenin sahibine ve sahibini değiştirmeye karşı yapılmış durumlar bilerek bazen izin verilir belli vadeye kadar ama yine yaptığı zulümlerin bedelini de sonradan görecek şekilde uzaklaştırılmasına sebep olur.

Yaşam çok girift bir şeydir. Buralarda olan durumlar da basit mekanizmalarla açıklanamaz. Dünya’nın enerjisel ortamını yönetenler her devlete ve halka fırsatlar vermiş ve zıtlıklar ile nefretten beslenerek burada belirli şeyler yapıyorlar. Ancak bu da başka enerjisel gruplara yapılan eziyetlerin bedellerini ödemelerini gerektirecek durumları getirmektedir. Evren henüz genç olsa da temsiliyet hakkı olan Adem için çok yaşlanmış bir durumdadır.

Evren tarihini yazsak da anlayamaz çoğu kimse. Adem’in ikinci yaşamı başlamıştır çoktan. Ayrıca üçüncü yaşamı da üç merdivenli kule merdiveni gibi ilerlemektedir. Hayat yazılırken antlaşmalar yapılmış ve bağlar da istek dışında irade dışında kesilmiştir. Cin gibi uzaylı gibi reptilian gibi varlıkları pek görmemeniz bundandır. Theta denilen bağlantıyı aracı olarak ekleyip aldatmaya çalışan Yılan grubu ise dünya’da kötülükler yaparak zulmetmekte ve olmaması gereken şartları insanlara yaşatarak zulüm yapmaktadır.

Uzaylılar zorla eğitim yaptırmaya çalışan bir grup reptilianlar ise köle gibi kullanmaya çalışan bir gruptur. Evrende 5 varlık burada haksız olarak bulunmaktadır. 1 varlık yani adem ve gerçek yaratıcının ruhunun esas parçası ise burada salak saçma noktalar yaşamaktadır. Gerçek din zincirleri kırarak olur. Onu yapmak için de insanlık vasfını korumak gerekir. Büyüsel olarak durdurmaya çalışan bu şeref yoksunu grup ise eninde sonunda cezasını görecektir.

Adem’i bu dünyaya hapsettiği gün Ejderha Yılan ve 5 kişilik ekibi çok sevinmiş olsa da gerçekte kendi sonlarına bir adım daha yaklaşmıştır. Şahmeran diye bilinen sahtekar kancalama ve enerji alanına yapmamaları gereken müdaheleyi yaparak büyük suç işlemişlerdir. Bozdukları (fesatlık) kısımları ve diğer şeyleri de 500.000 ton altını da bedeller olarak aldıklar gibi geri vermek zorunda kalacaktır. Çünkü her şey gibi aşk yalanıyla çektikleri azaplar vererek çektikleri enerjileri de bir gün geri vermek zorunda kalacaktırlar. Adem çünkü yılan ile ilişkiye girdiği halde doğan nesiller asıl sahtekarlıklar ve bozgunculuklar çıkartan olmuştur. Onlar da yok edilmesi gereken varlıklar olarak gözükmektedir.

Gerçekte Evren bir süreç içerisinde ilerlemektedir. Ancak bu dönemin bitişi için yaşananlar ise çok ağır bir durumdadır. Sonsuz kudrete sahip Adem ve adem neslini Dolandırma ve sahtekarlıklarla aldatan gruplar adaleti öğretirken yaptıkları şeyler de bedellerin arasındadır. Bedeller çok fazla olduğu için saymak gerekiyor. Çünkü esas yola gitmek için gereken şartları zorla yerine getirip terbiye etmek adı altında birilerini kullanmak büyük enerji bozulması sağlayacağından enerji adaleti aynı ağır şartları karşı tarafa sunarak yapılabilir.

Söylemiş olayım. Bu evren adalet üzere kurulduğu için dıştan üst akıl diye giren sahtekar dış akıl’da bu durumdan mesul olmak zorundadır. Bu evrene yapılan her dışarıdan müdahele içeride yaptıkları değişikliklerin bedellerini ödemek zorundadır.

Size bir şey daha söyleyeyim. Bu dünya büyüler etkisiyle şekillenmiş bazı şartlar yaşandığından benim yaşamım da iradem dışında bazı şeyler yaşatılıyor. Gerçek şartta şu an her yerde tanınan ve bilinen birisi olmam gerekirken sahte bir kılıf ile değiştirildi bu. Gerçekte dış evrenin oradan enerji geldiğinde istemsizce oyun olarak değiştirmek için zorluyor bazıları. Gerçekte Enerjisel varlık olarak Adem özgürlüğü tercih etti. Bu yaşam ve bu yaşam gibi binlerce kez gelmeyi reddetti. Ruhsal ve bedensel durumunu yine özgür ve sonsuz olmak üzere değiştirdi.

Tabi sahtekarlar irade dışı olarak bir maddede Adem’in nesline onun iradesi istemediği halde yine bazı hileler yaptığı için başka bir yaşamda adem’in neslini yine kandırmayı deneyecekler gibi duruyor. Ancak Yasak olduğu için bunu yaptıkları zaman ağır bedeller ödeyeceklerdir. Adem’in iradesi dışında söyletilen her durum için bu geçerlidir. Çünkü Adem ve ruhu sonsuza dek kaç beden veya yaşam veya boyut değiştirmiş olsa da sonsuza dek özgür kalmayı tercih etmiştir. Özgür demek sevgi bağlarından uzak demek değildir. Özgür demek dilediğini yapmak ve yapmama kararını başka irade tesirleri olmadan yapabilmek demektir.

Dönüştürebilme Gücü

Dönüştürebilme Gücü
 
İnsanların yaşadıkları hayatlarındaki en büyük amacı bir şeyleri dönüştürebilmektir.
 
Farkında olsanız da olmasanız da kendi çevrenizi bir şekilde etkiliyor ve dönüştürüyorsunuz.
 
Nefes almak, hareket etmek, dua etmek, çalışmak, yatmak hatta uyumak bile dönüştürebilme gücünüzün farklı versiyonları olarak karşınıza çıkabilir.
 
Hani sevaplardan günahlardan bahsederken ne küçük çalışma bile ibadettir sözü var ya. İbadet dediğimiz dünyayı Türkçeye dönüştürebilme gücü olarak çevrilebilir.
 
İbadet aslında Allah’a saygı ve kulluk etmek olarak anlatılıyor. Allah’a en büyük saygı da onun istediği şekilde yaşamak ve onun istediği şekle dünyayı dönüştürmektir.
 
Arayı bozanlar kötüye dönüştürür, kandıranlar kötüye dönüştürür, savaş çıkartan kötüye dönüştürür, hak yiyen kötüye dönüştürür, aldatanlar kötüye dönüştürür.
 
Aynı zamanda mağdur olana yardım eden iyiye dönüştürür, kavgalıları gerçekten samimi şekilde barıştıran iyiye dönüştürür, masum olanı koruyan iyiye dönüştürür, dünyaya katkı sağlayan iyiye dönüştürür.
 
Bizim dünyada olan amacımız iyilikleri etrafa yaymak ve çevreyi iyileştirmeye dönüştürmektir.
 
Bazı sıkışık dönemlerde açlıkta veya zaruret halinde ister istemez çözüm bulamayanlar ehlileşmemiş kısımları çıkar ve birbirini yiyebilecek kadar vahşileşebilir.
 
Bu zamanlarda da vahşi olanlar gelişir ve gelecek nesillerde daha güçlü olur.
 
Arkadaşlar dönüştürme gücünü ne zaman ne şekilde davranacağını bilirsen o zaman Allah’ta o dönemlerde karşılığını daha iyi yerlere gelmeni sağlayarak verir.
 
Dönüştürme Gücünün Geçmiş Örnekleri
 
Dünya bir tarih kitabı gibi katman katman geçmişi önümüze jeolojik yapılar olarak önümüze sürüyor ki geçmişi bilelim ki geleceği anlayalım diye.
 
Bir dönem sürüngengiller sıcak çöl gibi kavurucu ortamlarda yaşadılar ve tüm dünyaya egemen oldular. Fakat en zalim oldukları ve tekamüle erdikleri dönemde diğer varlıkların nefes alamayacağı anda yok oldular.
 
Yerlerine kimler geçti biliyor musunuz? Fareler. Şimdi Hamam böcekleri nasıl pislik ve ezik görülüyorsa onlar mağrur oldular ve nesilleri yayıldı.
 
Siz Evrimi reddetseniz de inanın şu an bile pek çok konuda örnekleri gözüküyor. Din içinde olan durumlar bile dönüşümün ve dönüştürme gücünün etkisini gösteriyor.
 
Bakın. Çevrenizdeki hayvanlara bakın. Her birisi birbirine benziyor. Hatta eşek ve at ne kadar farklı tür olarak görülse bile birbirleri ile çiftleşebilecek kadar akrabalar.
 
Bunlar hep yaşayan evrim örnekleri.
 
Ayrıca dinde bile evrim üzerinden örnekler var.
 
Siz tembellik yaparsanız, ve gerçek Allah’ın size verdiği amaçtan saparsanız sonunuz orada yazıyor. Maymun olmak.
 
Maymun olmak nedir biliyor musunuz?
 
Bir insanın diğerini aşağılık görmesidir.
 
Şu an bile bu evrimsel süreci farklı kültürler arasında yaşıyoruz.
 
Bakın çevrenize.
 
İnsanlar diğerlerini aşağılık görüyor, ötekileştiriyor, hatta ülkeleri aşağılıyorlar. İkinci dünya ülkesi veya üçüncü dünya olarak batının bu memleketleri aşağılaması demek onları maymun gibi aşağılık ırk veya kültür olarak tanımlamasından geliyor.
 
Adem ve Havva (a.s) olayına da girmek istiyorum.
 
Bilimsel kanıtlar eşliğinde açıklayacağım bu olayı.
 
İnsanlar Adem ve Havva a.s.’ı insan olarak gördüğünde nasıl yaratılacağını bilemediklerinden sağ kaburga kemiğinden oldu diye kendileri mantık yürütmüşlerdir.
 
Peki ya Hz. Adem’i bir prokaryot hücre olarak görürsek ne olur?
 
O zaman taşlar yerine oturur.
 
Hz. Ademin kendisinden birisi olur ve adı Havva olur. Her ikisinin de binlerce çocuğu olur, İşin garip yanı da her birisi de mitoz bölünme gibi çifter çifter doğar.
 
Ardından habil ve kabil olayı olur ve kabil ilk katliamı yapar.
 
Peki kim habil’in soyu kim kabil’in soyu düşündünüz mü?
 
Ben düşündüm.
 
Açıkçası tüm şu an prokaryot olmayan tüm hücreler kabil’in soyundan gelmektedir.
 
Kabil’in soyundan geldiğimiz sonucunda hep başkalarını yiyerek yaşıyoruz.
 
Şu an bitkiler konuşamaz filan diyorsunuz ya yalan.
 
Onlar da yaşıyor, hissediyor ve belki de bilmediğimiz lisanlarda konuşuyor.
 
Hayvanlar onu yerken onların canlarının yandığını düşünmez, hatta umursamaz. Çünkü zero point (farkındalık noktası) onlara uzaktır.
 
Şu an dünyada tüm hayvanlara sorarsanız şeytan kimdir diye insanları gösterirdi.
 
Neden biliyor musunuz?
 
Her yeri yakan, yıkan, yiyen, sömüren hatta dünyayı değiştirme güçleri ile şu an küresel ısınma gibi bir problem ile pek çok neslin tükenmesine yol açan da biziz.
 
Şeytanın kıyamete kadar amacına bakarsanız dünyaya egemen olacağına ve diğer her şeyi sonuna kadar kendine bağlayacak, taptıracak hatta böyle böyle saptıracağından bahseder.
 
İnsanların evcilleştirmesine bakarsanız, Diğer varlıkları egemenliğine almasına bakarsanız aslında ne kadar da doğru düşündüğümü anlarsınız.
 
Bizim kıyamete kadar olan vaktimizde yapabileceği kötülükleri yapanlar egemen olacak ve helak olacaklar en sonunda da.
 
Tıpkı dinazorlarda olduğu gibi.
 
Kedilerin savaşçı yapısı besin zincirinde en üst seviyede olmasına rağmen farklı bir durumu temsil ediyor.
 
Bu kadar güzel vücut özellikleri ve karaktere sahip olmasının sebebi de geçmişte yaptığı şeylerdir.
 
Çizgi film yapımcıları farkında olmadan ortak dnamızın bilinçaltında olan geçmiş ile ilgili bilgileri hayal gücü olarak görüyorlar.
 
Ejderhalar ile savaşan kahraman hikayeler pek çok yerde işlenmiştir.
 
Fakat ne ejderha ne de dinazor gibi varlıklar ile insanlık karşılaşmamıştır.
 
Karşılaşmışsa da bizim bilgimiz yoktur.
 
Fakat kedilere baktığımızda geçmişte karşılaştığını görebiliyoruz.
 
Kedinin yanına salatalık koyduğunuzda fark ettiği anda havaya fırlaması da bu bilinçaltı yüzündendir.
 
Geçmiş düşmanları dinazorlar ile savaşlarından arta kalan bir reflekstir.
 
Hz. Muhammed’in ibadete durduğu sırada bir yılan gelmiş ve o yılanı da kedi öldürmüş olduğunu da bilirsiniz.
 
Pek çok kedi yılan veya onun gibi oynayan herhangi yeşil ve pul potansiyeli olan avlarını görünce saldırma refleksi ile hareket ediyor.
 
Tabi memeli hayvanların korumasını yapan bu canlılar ellerinde sürüngenler ile olan savaşı kazanınca beslenememekten kendi türüne saldırmaya başlamıştır.
 
Ne olursa olsun insanların bir kısmı kedileri el üstünde tutup değer vermesi de bu geçmişim borcunu ödeme olarak görüyorum.
 
Arkadaşlar din ve bilim bana göre olabildiğince paralel fakat bizim yorumlamalarımız hep yanlış oluyor.
 
Belki geçmiş çağın keşfedilmiş bilgileri şu an ve gelecekte keşfedilene kadar mitolojik kahramanlar gibi hikayeleştirilerek gelecekte yeniden keşfedilmesi için bize miras bırakılmış olabilir.
 
Dönüştürme Gücünün Toplumsal Hayattaki Örnekleri
 
Algı operasyonları da bir dönüştürme gücüdür.
 
İnsanları kendi istediği yöne götürmek için yapılan ısınma turlarında genellikle kullanıyorlar.
 
Zamanla dönüştürme adımlarını sizlere sevdiğiniz şeyleri olumlu değiştirerek başlayıp sonra bağladıkça farklı durumlarda da değişikliklere gidiyorlar.
2002 senesi sonrası engelli kavramı ortaya çıktı.
 
Sizin pek umursamadığınız veya bazılarının olumlu destek verdiği bir dönüştürme gücü olduğundan toplum tarafından kabul gördü ve bazı kelimeler yerine farklıları kullanılmaya başlandı.
 
Kör -> Görme Engelli
Sakat, Özürlü -> Bedensel Engelli
Enerjik Hissetme -> Titreşimi Yüksek Olma
 
Daha sonra kavramların daha ağır olanları değişmeye başladı:
Faiz, Riba -> Kar Ortaklığı, Kar Payı
Zam -> Güncelleme
Dönme -> Travesti
O.os.u -> s.ks. işçisi
Hırsız -> Dolandırıcı
 
Bir yandan da ak koyun ile kara koyunu ortaya çıkaracak dönüştürme işlemlerine koyuldular:
 
Akp -> ak parti (başka her partiye kimse üç harften farklı söylemiyor, CHP, MHP, HDP, DYP…)
Esad -> Esed
Rabia işareti
Amerika Derin Devleti -> Üst Akıl
 
Son olanların amacı kendi tarafında olanları anlamak, koyun gibi güttükleri akılsızların veya kendi yemlerinin ortaya çıkması ve güdülmesini sağlamak için bunu yaptılar.
 
Arkadaşlar siz farkında olarak yada olmayarak sürekli bir yerlere güdülmeye çalışıyorsunuz. Severek gidiyorsunuz fakat aklınızı kullanmadan böyle giderseniz olacaklar sizin aşağılık görülmeniz ve insanlıktan ayrılmanızdır.
 
Musa, Firavun’a karşı savaşında sadece tek bir neslin üstün olmadığını herkesin Adem’in neslinden geldiğini söylediği için böyle bir şey yapmıştır.
 
Sizler köleleşirken mazlumların daha mazlum, egemenlerin ise daha çok sizi kandırıp egemenlik alanlarını genişletmesini sağlıyorsunuz.
 
Sonra da neden aç kaldık, ulan piyasada para yok, zenginler harici tüm esnaf kan ağlıyor dersiniz.
 
Çünkü gerçekte tüm para belirli bir zümre etrafında dolaşmaya başlıyor ve siz fark bile etmiyorsunuz. Hatta gelip onlara zenginler diye köpeklik etmeye başlıyorsunuz.
 
Etrafa bakın.
 
Dizilerde gördüğüm bir durumdan bahsedeceğim.
 
Geçen bir dizide “paraya değer vermeyen kimseye değer vermez” ifadesi geçmişti.
 
Bu ifade insanları zenginlere köpek etmek için kullanılmış bir sözdür.
,
Ben paraya filan değer vermem fakat insan olana karşı da tavrım nettir. Öyle zengin diye adama değer vermem, Fakir diye de hakir görecek sebebim olmaz.
 
Çok yanlış bir ifadeyi dizide söyleyerek onu izleyenlerde algı oluşturma çabaları var onların.
 
Siz farkında olmadan böyle kelimeler ile bir şekilde sizi değiştiriyorlar.
 
Hükumette, Amerika’da ve Hollywood tarzı yapımlarda bunlara çok rastlarsınız.
 
Çünkü aynı grubun işini size yansıtırlar.
 
Hepsinin amacı kendi menfaatleri uğruna esas para ve gücü ele geçirme çalışmasında olanlara hizmet etmek ve bir yer kapabilmek.
 
Arkadaşlar uyanın. Köpek olmayı mı tercih ediyorsunuz?
 
Atatürkçüleri de sevmeme nedenleri Amerika hizmetkarı veya Yunanlıları Anadoludan attıkları için sevmiyorlar.
 
Müslümanları da sevmiyorlar fakat nedense bizim Müslümanlar Amerika’yı tüm dünyanın egemeni olarak görecek kadar da onlara hizmet etmeye de hazırlar.
 
Yahudiler Peygamberimizi hiç sevmezdi. İsteyen herkes kontrol edebilir tüm Müslümanlar solcu dediğiniz komunizm fikri ile daha yakın durmuşlardır.
 
Amerika sürekli Türkiye, Mısır ve benzeri bölgelerde sürekli darbeler ile adam değiştirdiler ki kendilerine yakın birilerini getirdiler.
 
Geçen ne kadar Müslümanız diye söylediğim haritada Filistin ve İsraili tanıyan devletlerde görülen durumlar size daha açıklayıcı bir durum olarak gösterebilirim.
 
Sizi Müslümanlık adı altında şeytana hizmet ettiren gruplar da kölelik düzenini ve üstün ırk durumunu düşünen yahudiler tarafından olduğunu da anlayamıyor musunuz?
 
O yüzden diyorum tarikatlerde gerçek müslümanlar ile diğer müslümanımsı oluşumların arasında büyük fark olduğunu ve tarikatleri yahudilerin ele geçirdiği iddiasını.
 
Bunu yazarken de tarikatlerden bağlantılı olanların da okuduğunu, gizli örgütlerden kişilerin de okuduğunu hatta Erdoğan’a yakın kişilerin de okuduğunu bilerek yazıyorum.
 
Çünkü onların dönüştürme güçlerini kullanma amaçlarının hatalı olduğunu ve insanları yanlış tarafa doğru dönüştürdüğünü söyleyerek bir şekilde değişebileceğini düşünmek.
 
Fakat gördüğüm sadece farklı şekilde -mış gibi ifadeler ile söylediklerimin iyi yanlarını kılıf olarak uygulamaları ve diğer kesimleri de asla değiştirmeden kendi bildiklerini okumaları.
 
Bu yüzden bunu da özellikle sizin de okuyacağınız şekilde belirtmek istiyorum.
 
Çünkü değişime açık insanlar oldukları kadar sadece kendi menfaatine değişime açık olmaları bir şeyi değiştirmediği gibi kendi yapacakları güçlerine güç katmaları ve baskılarını arttırmalarına sebep olur.
 
Şu an gördüğüm kadarıyla gücü ele geçiremediği için iyi davranışlar içerisinde olduğudur.
 
Hatta bir atasözü bu konuda çok iyi anlatılabiliyor.
 
“Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek”
 
Gerçekten de halis niyetler ile bir şey yapıyor olabilir bilemem. Fakat sürekli güvensiz hareketleri görünce böyle yapıyorum.
 
En son algı operasyonu da Milli Gelirimiz “Zengin Ülkeler” klasmanına çıkmış olması.
 
Fiyat güncellemeleri, Enflasyon sepetinde güncellemeler ve benzeri durumlar sonrası zaten Türkiye değil Amerika fiyatları ile enflasyonu ölçmeye başladık.
 
Bir de Zengin ülke diye geçmemizin saçmalığını size bahsetmeye ihtiyacım yok. Ülkenin %60’ından fazlası fakir ve 1800 TL açlık sınırına 1300 TL maaş verildiğinde sanırım zengin ülke olmamız herkesi zengin ediyor.
 
Necmeddin Erbakan’ın dediği gibi size Siyonistlere düşmansınız diye diye dediklerini yaptırırlar. Bizi de bankalar ile fiyat oynamalarıyla kağıttan kaplan gösterseler de bilinen bir gerçek var ki biz hala yerimizde sayıyoruz.
 
Çevremizde savaş oldukça değişmez bu durum.
İnsanlar zenginden hakkını aramadıkça değişmez bu durum.
 
Bir de zenginler ve kanunsuzluklar ile bir şekilde güç elde edenlere karşı hakkını savununca sana ara bozucu derler.
 
Güçlü olduğu için sen düşman olursun, sen haksız olursun.
 
Neden biliyor musunuz?
 
Çünkü algıları değiştirerek iyiyi kötü, kötüyü iyi göstermeyi iyi bildikleri için.
 
Ateşten gömleği giyerek yazdığım bu yazılarda anlamak isteyen anlar durumu. Anlamayan ise zaten çoktan o yolun yolcusu olmuş ve köleliği kabul etmiştir.
 
Kendinizi iyiye dönüştürmeye ve çevrenizi de iyiye dönüştürmeniz lazım. Bunu da başkalarının hakkını gasp ederek yapanları engelleyerek, masumları koruyarak ve iyi gelecek dileklerini yaparak başlayabilirsiniz.
 
İyi olabilecek olanlara denerim ve mazlumlara da yardım etmeye çalışırım fakat dönüşme imkanı olmayan ve her iyilik yapıldığında daha azan, ara bozan veya farklı şekillerde iyiliği anlamayıp ilişkiyi kesen veya dinlemeden, anlamadan laf edenlere karşı da tavrımı koyarım.
 
Sizin de en azından her zaman iyilik ile bir şeyleri değiştiremeyeceğinizi bilmenizi isterim. Ebu Cehil’in Ayetlerinin oluşması da bundan dolayıdır. İyilik yaptığı halde, iyiliği emrettiği halde üstünlük taslayıp zulmedene söylenebilecekler ve yapılacaklar bellidir.
 
Hatırlayın ki ileride siz de başka dünyalara göç edeceksiniz. Bu dünyaların iyi olması da sizin şu an yaptığınız iyiliklere, çevrede saygıyı koruma, sevgiyi koruma ve iyiye dönüştürme gücünüz ile olacaktır.
 
Nede olsa şöyle bir söz vardır. Herkes kendi cehennemine odununu kendi hazırlar, Kendi cennetine köşkünü kendi yaptıkları ile hazırlar.
 
Umarım Anlamışsınızdır.
 
İyi günler dilerim.