Hz. Adem’in Gerçek Hikayesi

Hz. Adem’in Gerçek Hikayesi

Gerçek yaratıcı yani evrenin sahibi bu dünyayı yarattığında burası kozmik bir vakumdu. Buraya gelen enerjisel varlıklar ile buralar dolmaya başladı. Hz. Ademin ruhu bu evrenlerden de öte bir yerlerden geldi. Kadim zamanlardan kalma bir ruhun yansımalarıyız insanlar olarak.

Hz. Adem in gelme hadisesi bedenlenme üzerineydi. Bu evrene geldiğinde enerjisi ile yaratım gücüne sahipti. Ancak Adem’den evvel Ejder olarak bilinen Yılan buraya gelmişti. Buraya sonsuza dek kapatılmış olan şu an Erdoğan siluetindeki varlık Adem’in buraya kapatılması için ön ayak olan olaylar silsilesini gerçekleştirdi. Kadın olarak göründü ve Adem’i kandırdı.

Gerçekte Adem’e yönetmek kadim ruhlardan verilen görev bütün evrenleri yönetmekti. Ejder ( Dragon – Yılan ) itiraz etmişti bu yüce yönetim durumuna. Gerçek hayatta firma patronu ve devlet yöneticiliği vasıfları olan Adem’in ruh atası prens vekil olarak onu tayin etmişti. Ancak Yılan’ın saptırması ile olan bir zaman akış problemi gerçeği değiştirdi. Şu an yaşadığımız dünya belki de bir milyon defa yaşanmış bir hikayenin farklı bir hali.

Gerçek ahit yazılı olarak 5 defa değiştirildi. Bizim gördüğümüz ahitlerin ilk yansıması şuydu:

1- Adem ve nesli dünyaya ve evrendeki diğer varlıklara üstün olacak.

2- Adem nesli evrenin her yerine yayılacak

3- Adem in krallığı tanrının krallığının bir temsili olacak (Göklerdeki Gerçek Krallığın Halefidir)

4- Bu yaşamda cennet denilen yer bu yaşam illuzyonundaki görsel dünyadır

5- Gerçek cennet ise bu evren’in ötesinde bulunan boyuttur

Hayat döngüsü sonrası belirli aşamadan sonra boyutlar ortaya çıkmaya başladı. Şu an evrende 12 boyut vardır. Enerjisel olarak Adem’in gerçek ruhu buralarda kısılı kalmış durumdadır. Dışarı ile bağlantı kurulması evren içerisinde bulunan büyüler etkisiyle bu hale gelmiştir. İradesi dışında dış müdaheleler ile gerçekleştirilen olaylarda gerçek ahitlerde bulunmayan bir sahte işlemler topluluğu gerçekleşmiştir.

Adem’in ruhu buraya gelirken esasında aldatılmaya üst boyuttan başlandı. Ağlayan Mavi Gözlü Çingene Çocuk denilen hikaye de bir üst boyutun bir hikayesidir. Ondan üst boyutlarda daha farklı olaylar gerçekleşmiştir. Bu yüzden Yılan ile bağlantılı gruplar bilerek o çocuğu lanetli gibi gösterip halk ile bağlarını koparmaya çalışmıştır. Gerçekte o kutsal bir çocuktur. Nelson Mandela kadar Adem’in kutsal ruhunu temsil etmektedir.

Hayatta anlatmak saçma gelebilir ama bu evren bir yün yumağı gibidir. Bir girdiğinizde bu ipin ilerisine gittikçe tüm hayatları yaşayarak bir yere gelirsiniz. Evren ve bu evrenin enerji alanını değiştirip sonradan katılanlar da bu enerji alanının adalet sistemiyle yargılanmak zorunda kalacaklardır. Milyarlarca galaksi ve kara enerji olarak gözüken yılan’ın enerjisi bu dünyaya gelmemesi gereken bir varlık olduğu halde geldiği için ileride sonuçlarını da görecektir.

Enerji kancaları ile yapılan her eylemin sonucu o evrenin sahibine ve sahibini değiştirmeye karşı yapılmış durumlar bilerek bazen izin verilir belli vadeye kadar ama yine yaptığı zulümlerin bedelini de sonradan görecek şekilde uzaklaştırılmasına sebep olur.

Yaşam çok girift bir şeydir. Buralarda olan durumlar da basit mekanizmalarla açıklanamaz. Dünya’nın enerjisel ortamını yönetenler her devlete ve halka fırsatlar vermiş ve zıtlıklar ile nefretten beslenerek burada belirli şeyler yapıyorlar. Ancak bu da başka enerjisel gruplara yapılan eziyetlerin bedellerini ödemelerini gerektirecek durumları getirmektedir. Evren henüz genç olsa da temsiliyet hakkı olan Adem için çok yaşlanmış bir durumdadır.

Evren tarihini yazsak da anlayamaz çoğu kimse. Adem’in ikinci yaşamı başlamıştır çoktan. Ayrıca üçüncü yaşamı da üç merdivenli kule merdiveni gibi ilerlemektedir. Hayat yazılırken antlaşmalar yapılmış ve bağlar da istek dışında irade dışında kesilmiştir. Cin gibi uzaylı gibi reptilian gibi varlıkları pek görmemeniz bundandır. Theta denilen bağlantıyı aracı olarak ekleyip aldatmaya çalışan Yılan grubu ise dünya’da kötülükler yaparak zulmetmekte ve olmaması gereken şartları insanlara yaşatarak zulüm yapmaktadır.

Uzaylılar zorla eğitim yaptırmaya çalışan bir grup reptilianlar ise köle gibi kullanmaya çalışan bir gruptur. Evrende 5 varlık burada haksız olarak bulunmaktadır. 1 varlık yani adem ve gerçek yaratıcının ruhunun esas parçası ise burada salak saçma noktalar yaşamaktadır. Gerçek din zincirleri kırarak olur. Onu yapmak için de insanlık vasfını korumak gerekir. Büyüsel olarak durdurmaya çalışan bu şeref yoksunu grup ise eninde sonunda cezasını görecektir.

Adem’i bu dünyaya hapsettiği gün Ejderha Yılan ve 5 kişilik ekibi çok sevinmiş olsa da gerçekte kendi sonlarına bir adım daha yaklaşmıştır. Şahmeran diye bilinen sahtekar kancalama ve enerji alanına yapmamaları gereken müdaheleyi yaparak büyük suç işlemişlerdir. Bozdukları (fesatlık) kısımları ve diğer şeyleri de 500.000 ton altını da bedeller olarak aldıklar gibi geri vermek zorunda kalacaktır. Çünkü her şey gibi aşk yalanıyla çektikleri azaplar vererek çektikleri enerjileri de bir gün geri vermek zorunda kalacaktırlar. Adem çünkü yılan ile ilişkiye girdiği halde doğan nesiller asıl sahtekarlıklar ve bozgunculuklar çıkartan olmuştur. Onlar da yok edilmesi gereken varlıklar olarak gözükmektedir.

Gerçekte Evren bir süreç içerisinde ilerlemektedir. Ancak bu dönemin bitişi için yaşananlar ise çok ağır bir durumdadır. Sonsuz kudrete sahip Adem ve adem neslini Dolandırma ve sahtekarlıklarla aldatan gruplar adaleti öğretirken yaptıkları şeyler de bedellerin arasındadır. Bedeller çok fazla olduğu için saymak gerekiyor. Çünkü esas yola gitmek için gereken şartları zorla yerine getirip terbiye etmek adı altında birilerini kullanmak büyük enerji bozulması sağlayacağından enerji adaleti aynı ağır şartları karşı tarafa sunarak yapılabilir.

Söylemiş olayım. Bu evren adalet üzere kurulduğu için dıştan üst akıl diye giren sahtekar dış akıl’da bu durumdan mesul olmak zorundadır. Bu evrene yapılan her dışarıdan müdahele içeride yaptıkları değişikliklerin bedellerini ödemek zorundadır.

Size bir şey daha söyleyeyim. Bu dünya büyüler etkisiyle şekillenmiş bazı şartlar yaşandığından benim yaşamım da iradem dışında bazı şeyler yaşatılıyor. Gerçek şartta şu an her yerde tanınan ve bilinen birisi olmam gerekirken sahte bir kılıf ile değiştirildi bu. Gerçekte dış evrenin oradan enerji geldiğinde istemsizce oyun olarak değiştirmek için zorluyor bazıları. Gerçekte Enerjisel varlık olarak Adem özgürlüğü tercih etti. Bu yaşam ve bu yaşam gibi binlerce kez gelmeyi reddetti. Ruhsal ve bedensel durumunu yine özgür ve sonsuz olmak üzere değiştirdi.

Tabi sahtekarlar irade dışı olarak bir maddede Adem’in nesline onun iradesi istemediği halde yine bazı hileler yaptığı için başka bir yaşamda adem’in neslini yine kandırmayı deneyecekler gibi duruyor. Ancak Yasak olduğu için bunu yaptıkları zaman ağır bedeller ödeyeceklerdir. Adem’in iradesi dışında söyletilen her durum için bu geçerlidir. Çünkü Adem ve ruhu sonsuza dek kaç beden veya yaşam veya boyut değiştirmiş olsa da sonsuza dek özgür kalmayı tercih etmiştir. Özgür demek sevgi bağlarından uzak demek değildir. Özgür demek dilediğini yapmak ve yapmama kararını başka irade tesirleri olmadan yapabilmek demektir.

Göbeklitepe, Atlantis ve İnsanlık Doğuşuna ait küçük bir yazı

Medeniyetler ilk zamandan beri kurban sunma ve sonrasında da tanrı inancına sahip oldu. Bu inançların ikisi de insanların yaşadıkları zor dönemlerde daha da bilinçlenmiş olmasından kaynaklanıyor. İnsanlık özellikle ilk olarak yok olan ormanlardan yeni ormanlar arayana kadar geçen sürede yaptıkları yolculuk esnasında aç kalmaları sonucu diğerlerini yemeye başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Bunu yaparken de en güçlü bireye topluca hücum etme ve sonrasında onu kesme adetlerinden kaynaklanmıştır. Sonraki devirlerde bu insanların en güçlüsü olarak kadın kurban etme veya minos uygarlığındaki gibi kadın yönetimlerinde en güçlü erkeği kurban etme şeklinde ayinler ve hatta islam inancındaki gibi koyun kurban etmeye dek gitmiştir. Bu kurban merasimleri belirli bir alanda yapılmış ve oralara da tören yeri denilmiştir.

Göbeklitepeye baktığımızda orası büyük bir tapınak arazisi olarak gözüküyor ve orada T başlı iki sutun yanında bol miktarda T sutun daha kısa şekilde duruyor. Bu sütunlarda arkeolojistlerin görmediği bir detay var. Bunlar bacaklarını birbirine bağlamak için alttan tutmuş meraklı bir izlenimde oturan insanların görünüşleri. O sütunların orada diğer iki sutunun üçte biri boyutunda olması bununla açıklanabilir. Ayrıca orada bulunan taşların bir tanesinin üzerinde görülen üç kilit gibi gözüken detay üç mağara olabilir. Oradaki yaşayan insan plato gibi mağara felsefesi yapan veya mağaralara sahip insan veya üç mağara ailesi olan insan tasviri olabilir. Göbeklitepede dikkatimi çeken diğer hususta şu. hz ibrahim’in oğullarından birisinin bir tepede kurban edilecekken ona koyun verilmesi. Belki de o tepe bu tepe olabilir.

Bir de Atlantis kıtası hakkında düşündüklerimi söylemek istiyorum. Atlantis kıtası denilen yer bilinen dünyanın toplam uzunluğunun yarısı kadarı kadar daha yol gidildiğidir. Bu platonun bir mısırlıdan aktardıkları kadarıdır. Bu mesafeye baktığınızda ki o dönem hindistandan fas a her yer biliniyordu ki bu uzaklığı ölçtüğünüzde yaklaşık olarak Amerika kıtasına eş değer oluyor. Belki de Tufan öncesi (buzul çağı sonrasına kadar) yaşayan veya bilinen o kişiler ki mö 12.000 senesinde orada yaşıyorlardı çok daha eski bir tapınak kültürünü söylemiş oluyor. Şimdiden söylüyorum insanlık tarihi ile dinazorlar çağı ile alakalı bir buluntu olarak bir şeyler bulunursa o da bundan kaynaklı olur. Son insan dönemi 200.000 yıl diye söylenirken insanlar bu kadar zamanda amerikanın güneyine kadar yayılacak zamanı bulamamışlardır o kadar sürede yaşanan felaketler sonucu. Ve Amerikada yaşayan insanlar olmalı ki önceki insanlık devrinde bu insanlar da bildikleri yoldan ilerleyip nufus olarak değişime gitsinler. ve cro-magnon denilen insanın da amerikaya ulaşmış olması gerekiyor önceden. Bir insan diğer toplumdan kaçarken bile en azından orada medeniyetin kurulması ve ticaret ağı kurulması için 120-140 sene geçmesi gerekiyor. Bu cesur ve dağ arkalarına bile korkusuzca ilerleyen insanlar için geçerli bir tez.

Bir yandan bakıldığında insanlar hep ejderlere karşı savaşlardan bahsediyorlar. Ejderha tanımı da boyutu olarak çok büyük görünümlü timsah benzeri, kanatlı ve nefesinin çok sıcak olduğu içni alev çıkartmış gibi hissettiren bir varlıktan bahsediyorlar. Bu varlık tam olarak Dinazor tanımlarına uyuyor. Varlığın en çok bahsi geçen yer de Çin ve Tibet bölgesindeki toplumlar. Belki Dinazorlar Amerika tarafında küresel kutup değişimi gibi devasa bir olay olduktan sonra kendilerini daha verimli ovalar olarak ortaya çıkan Çin bölgesine yerleşmiş ve orada insanlar gelene kadar yaşamış olabilirler. Tabi bu da insanların 2 milyon seneden daha uzun süre yaşadığına da küçük bir kanıt olabilir. Çünkü dinazorlar tek kıta zamanında yaşamış ve Amerika ile Afrika ayrıldıktan sonra da zaten yaşamları bitmiştir tezi şu an mevcut. Bu tez üzerinde memeli hayvanların o dönemlerde dahil yaşadığı ve canlı kaldığı söylenilmekte. Belki de insanlar bu dönemde maymunlar ile beraber yaşadı ve ilk cro magnon (adem) da o felaketler sırasında ortaya çıkıp Tayland bölgesi olmasa bile Afrika’da bir yerde yaşamaya başlamış olabilir.

Diğer taraftan bakıldığında inanç sistemi son dönemlerde gelişmiş olduğu halde insanlar arasındaki bazı ritüeller çok geçmişlerden geldiği gibi devam ediyor. Örneğin göbeklitepe de bir ritüel geçmişinin geleceğe yansımasıydı şu anda olan ritüeller de öyle. Teknolojinin gelişmesiyle de bazı ritüeller gerçekler görüldüğü anda terk edilmeye başlanılıyor. Toplumun tarihi izini tutarken dalların köküne ilerleyerek adım atılabiliyor ancak ve bu da ritüeller ve destanlar ile oluyor. İslamiyet ve yahudi gibi tek din inançlarının da söylenen sözleri araştırdığınızda o toplumun tarihini de öğrenmiş oluyorsunuz. Mesela siyah bayraklı mesih dedikleri olay Emevileri yıkmak için gelmiş Abbasilerin horasan bölgesinde çıkan isyan birliklerinin olduğunu görürsünüz. Böyle böyle insanlar efsaneler ve destanlar üreterek tarihi geçmişlerini gelecekleri ile karıştırarak bir yandan kültür diğer yandan geçmişin izini belirlemiş oluyorlar. Bu da tarih bilimcilerin yazdıkları geçmiş karalamalar şeklindeki bilgiler ile kesinlik sağlanıyor.

Şimdi baktığımız üzere göbeklitepe her ne kadar ilk tapınak olarak belirlenmiş olsa da şu an olan dinlerin ilk tapınağı olabilir. Afganistan bölgesinde çok daha eskilere dayanan bir tapınak olma ihimali çok yüksek ve ondan önce de çok sunaklı bölgeler olduğu. Piramitler Mısır’a gelmeden evvel Amerika’da yapılmış olduğunu da dikkate alarak bilinen medeniyetlerde ileri seviyede diye gördüğümüz medeniyetlerin bile daha önce başka medeniyetler tarafından geçilmiş olabileceğini de aklımızdan çıkarmayalım. Bilinen tarih sadece tarihin 100 milyonda bir büyüklükte kesimi. Amerika kıtası ve Atlantis bağı ve Mu kıtası ile Avusturalya/Hindistan/Amerika arası bağı çözüldükten sonra bir kesim daha belilenmiş olacaktır. Ama bilinen bir şey var ki maymunların yaşadıkları coğrafyaya bakıldığında Amerikadan Japonyaya, ve Hindistandan Afrika savanalarına kadar bölgesi var. Bu da insanların aynı yeme kültürüne haiz olduğunu düşünürsek şu anda tek kıta döneminde bu maymunların yaşadığı ve bizim de onlar ile birlikte dünyaya dağıldığımızı söyleyebiliriz. Bu şekilde Pangea adasındaki tarimizi aslında 130 Milyon yıla dayanmış ve bir çok kez kutup değişimi ve Buzul çağı ve ısınma çağları hesaba katıldığında bir çok medeniyetin yok olup onlar arasında yaşayan bir yada iki kişi ile yeniden oluşan medeniyetlerin yeniden yaşamaya başladığını bu yol ile de daha dayanıklı ve güçlü bireylerin daha akıllı ve daha becerikli olmaya başladıkları ve bu yolla diğer insanları maymun olarak gördüklerini ve böylelikle de insanların daha geniş kesimlere yayılabildiklerini söyleyebiliriz. Bu da insanlık tarihinin doğuşuna küçük bir ışık tutar. Tabi bu durum çok daha mantıklı tezler ile daha da kanıtlar keşfedilince iyi bir şekilde ortaya çıkacaktır. Yani şu anda dünyada oluşan insanların geçmişte yaşadıkları felaketlerden ders çıkartarak böyle günlere geldiğini var sayarsak yakında yine bir kutup dönmesi bir küresel ısınma sonucu dünyanın eksen kayması veya bir buzul çağı yaşanırsa ona karşı başarılı olanlar bir sonraki aşamaya gideceklerini de şimdiden söyleyebiliriz. Bunlar da ileri dönemdeki kültürlere efsaneler ve inançlar üzerinden anlatılmaya devam edilecektir.