Değişim
Dünya’nın Değişim/Dönüşüm Tezi
Dünya doğdu doğalı sürekli bir değişim içerisinde. İlk önce sera gazları ile kaplı sıcak bir su ile kaplı bir toprak parçasıyken sonradan Dünyanın çarpışması (burada hasarlar dikkate alındığında dünya, yolunda giden Mars’a arkadan çarpmış olabilir) ve Ay oluşumu sonrası dengesiz ve hızlı kutuplaşma sonrası kıtalar ve benzeri şeylerin düzenlenmesi ile dengeye oturmuş ve o sırada ilk gerçek varlıklara ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Sonradan bu yapı kah güneş ışınımlarının değişimi sebebiyle soğumuş veya ısınmış kah samanyolunda oluşan etkileşimler ile kutupları değişime uğramış ve yeniden eski haline geri dönmüştür. Bu dönüşüm hala daha sürmektedir. Geçenlerde manyetik kutupların kayması olayı ile bu olayı anlatmıştım azıcık olsa da. Şimdi o kutuplar oluştuğu taktirde dünyanın alacağı şekli ve o dönemde veya kıyamet döneminde oluşacak durumları belirten olayları ve geçen konu ile alakalı olan Evrensel yapı ve Dünyanın manyetik yapısını karşılaştırıp resimler ile bunların üzerinden geçeceğim azıcık. Konulara bakarsanız şu başlıklar altında olacak:
1) Yeni Dünya Kutupları Oluştuğunda Yeni Mu Kıtası Teoremi
2) Dünya Manyetik Tabaka Çarpışmaları – Sura Üfleme Teoremi
3) Dünya’nın Manyetik Alanı ile Gözün Benzerliği
4) Evrensel Yapı ile Sinir Sisteminin Benzerliği
5) Uzaklık/Çap = Manyetik Çekilme/Çekme Güneş=Ay=Kara Delik
6) Paralel Evren ve Diğer Dünyalara Geçiş Teoremi
1) Yeni Dünya Kutupları Oluştuğunda Yeni Mu Kıtası Teoremi
Dünya üzerinde yaşanan kutup değişimleri aynı zamanda dünyanın dönüşü ile ilgili denge sağlamak için kendi fiziksel yapısında değişime gitmesine neden oluyor. Bunların en başında kıta batması, kıta doğması veya kıtaların ayrılıp yer değiştirmesi.
Şimdi dünyamızda bulunan bazı kıtalar dünyanın 1000-8000 sene arasında olacak küresel kutup kayması olayında insanların yavaş yavaş izleyeceği ve bu dönemde kıtaların yer değişmesinin hızlanacağı ve belki yeni kıtaların ortaya çıkabileceğini söyleyebiliriz. Bunu da dünyanın dönüş eksenine uyum sağlamak için yeni kutuplardan basık durumunu yapmak için eski kutupların olduğu yerde yeni toprakların çıkması gerekmektedir. Bu da küresel denizlerde kıta bulunmayan tek nokta olan avusturalya ile japonya arasında olacaktır. Bu bilgisayar şartlarında denenmiş bir şey olduğu için kanıtlanmaya en yakın belgedir.
2) Dünyanın Manyetik Tabaka Çarpışmaları – İsrafil’in Sura Üfleme Olayı
Dünyada kutup değişmesi veya güneşin büyümesi veya galaksi çarpışmaları sonrası oluşabilecek en küçük hasarda bile dünya kendini korumak için manyetik alanı çevresindeki şeylere karşı duyarlı olacaktır fakat bu duyarlılık çok büyük manyetik güç sayesinde oluşan değişime karşı değil savunma amaçlıdır. Düşünün son dönemde güneş ışınları biraz fazla dalga yaydığı için geçen sene dünyanın bazı bölgelerinde garip sesler çıkmasına sebep olmuştu. Bu sesler Atmosfer üstünde bulunan yerlerden gelen manyetik akımların birbirine değmesinden oluşan seslerdi.
Şimdi düşünün bir şekilde kıyamet tariflerine. Kıyamete yakın güneş batacak ve belirli gün sayısı geçtiği halde doğmayacak. Sonra doğduğunda ters taraftan doğacak ve sura üfleme olayı olacak. Sonra da dağlar yerinden oynayacak ve herkes çil yavrusu gibi dağılacak şeklinde. Bu olası üç senaryoda (Güneş büyümesi – Galaksi Çarpışması ve kutup yer değiştirmesi veya Ayın Dünya Yörüngesinden Ayrılması) manyetik alan değişeceği için güneş her seferinde diğer taraftan doğacak ve atmosfer dağılması olayına kadar olan sürede (ki bu güneş büyümesi ve galaksi çarpması için geçerli durum olur) yeryüzü yeni manyetik alanı düzenlenene kadar çok fazla sayıda yer hareketi ve yer yüzü hareketine sahip olacaktır. Bu dönemlerde güneş normal sıcaklıkta olsa da Güneş büyümesi sırasında kıyamet olması durumunda insanlar yakınlaşan güneş (bir mızrak ucu yakınındaki) altında pişerek buharlaşacaktır ve bazı kişiler de atmosfer tabakasındaki gazlarla buharlaşacak bazıları da dünyanın lav tabakası altında kalacaktır. Bir nevi kıyamet senaryosu gerçekten 6 milyar sonrasını anlatan bir hadise olabilir. Manyetik alan değişimi sırasında ise dünyanın her çizgi çarpışmasında kulakları sağır eden sesler gelmesi muhtemeldir.
3) Dünyanın Manyetik Alanı ve Gözün Benzerliği
Dünyaya bakıldığında uzaktan manyetik alanı güneşe doğru küçük arkaya doğru büyük bir kıvrım içerisinde olduğu görülecektir. Bu yapı gözün yapısına çok benzemekle birlikte dünyanın bulunduğu nokta lensin arka noktası olarak gözükmekte. Bu durum ileri doğru genişletildiğinde sarı nokta bulunacaktır. Eğer böyle bir şey varsa burada oluşan kozmik sinir ucu gibi bir şey dünyanın manyetik alanında diğer zamanlara yolculuk yapılma ihtimalini ortaya çıkaracaktır. Not: bu konu daha çok resimde incelemelik.
4) Evrenin Yapısının Sinir Sistemine Benziyor Olması
Evrende yaşayan varlıkların dışında bir de evrenin yapısında bir oluşum dikkati çekmektedir. O da Evrenin yanal ve tümel düzeylerde değişiklikleri sonucu başka yapılar ile bağlantılı ve eklektik durumda olması. Evrenin yapısının rengini tersine çevirip denediğim görüntüde nasıl sinirlere benzediği görülecektir. Bu sinir gibi yapıların Dentrit leri galaksi kümeleri ve diğer tarafta bulunan dağınık galaksiler de Akson kısmını oluşturabilir. Aynı şekilde kara delikler de böyle düşünülebilir. Tabi üst evrenlerin çok üstünde bir tekillik olduğundan bahsedebiliriz burada.
5) Ay – Güneş – Kara Delik Çap Hesaplaması
Ay dünyanın çok küçük bir uydusu olmakla birlikte dünyanın çekim alanında bulunan güçlerden birisi, aynı şekilde Dünya da güneş etrafında Güneş de Kara Delik etrafında dönüyor. Bunlar ile ilgili bilgiler kullanılarak hesaplamalar yapılabilir. Bunu da sonraki dönemde size hesapları bulunca tam olarak göstereceğim. Güneş ve Ay’ın özellikleri bilindiği halde Kara Delik’in boyutu hakkında bir bilgi mevcut değil. Bunun için hesaplama ve çekim gücü farkı ile bunu bulup en yakın zamanda iletişime geçeceğim.
Bu yazıların hepsi bana ait olup resimlerin birleştirmeler harici google kaynaklı alınmıştır. Yazılar Kaynak gösterilmeden kopyalanması veya izinsiz çoğaltılması durumunda telif haklarını kullanmak durumunda kalacağım.
22.01.2014 saat 22:12
Osmanlı’da 1770-1922 arası Demografik Yapı Değişimleri ve Rusya’da Sürgün diğer adı Techir Hareketi
Osmanlı dünyası 1699 yılından itibarn gerileme dönemine girmiş ve bu 1770 yılına kadar sadece Macaritan ve Kırım bölgesinde olmuştur. Yalnız o tarihten sonra çözülme sürecine girmeye başlayan Osmanlı’da giden topraklarda aynı anda Müslüman nufusu yeni ele geçirilen topraklarda yapılan baskı ve katliamlar sonrası Osmanlı’ya geri dönmeye başladılar. Bu da aynı zamanda yolda fire veren insanlara sebep oluyordu.
Aşağıda görülen Osmanlı topraklarına göç resmine göre (Osmanlı’da nufus hareketleri arşiv bilgilerinden alınmıştır ve bazı göç hareketleri olmuş ancak sayısı belirli değildir o dönemdeki arşivlerin savaş sonrası kaybolmasından dolayı) bu dönem içerisinde yaklaşık 5 milyon Müslüman topraklarından zorla göç etmiştir. Bir yandan bu topraklarda yaşayan insanlar içerisinde bazı Hristiyanlar da devletin sağlığı açısından göç ettirilmiş veya kendi kendilerine yeni kurulan devlete göç etmişlerdir. Bu insanlar oranına baktığımızda yaklaşık olarak 1.7 milyon kişi gözüküyor.
Bu Birinci dünya savaşı sırasında ve sonrasında oluşan askerin yerini dolduran yerlerde müslümanlar, dış ülkelerde Türkiye’nin gittiği yerlerde ise hristiyanlar yer değiştirmiştir. Ve bu 1.7 milyon insan içerisinde nufus mübadelesi ile göç eden insanlar da dahildir. 1915-1922 arası göç ettiği bilinen 800.000 ermeni ve 850.000 yunan vardır. Ve 1917 yılında zorla göç ettirilen doğu anadolu’daki müslüman sayısı da o bölgede 1-2 milyon arası değişmektedir ve oradaki siyasi boşluk nedeniyle yaşanan iç savaş nedeniyle de iki taraf için de kayıplar mevcuttur. Yani orada bir katliam olmayacak kadar nufusun göç sayısı belirgin ve iki taraflı bir kayıp söz konusudur. Osmanlı’nın techir yapmasında esas neden ülkesinde yaşayan halkın müslüman nufus oranı her şehirde çoğunluk olmasıydı. Tabi o dönemde savaş ile kaybedilen ve asker olarak yollanan erkek nufus nedeniyle azalan demografik durum nufus kağıtlarında eksi olarak gösterilince (o dönemde nufus cüzdanı sadece kadınlara veriliyordu) oradaki Ermeni halkı da hem güvenli bölge hem de nufusunda müslümanı fazla diye o topraklara göç ettirildi.
Gel gelelim Rusyaya. Osmanlı’da uygulanan güvenlik için göç uygulaması Rusya için en klasik ve kolay yöntemlerden birisiydi. Birinci Dünya Savaşı öncesi istemediği nufusun yerini değiştirme adeti olan Rusya bunu birinci dünya savaşında savaş esirlerine yapmış ve toplumsal olarak istemediği toplumları da baskı altına alıp isyan edenleri öldürme raddesine gelmiştir. Birinci dünya savaşı sırasında iç isyanlar nedeniyle pek kayda değer bir techir olayı görülmese de ikinci dünya savaşında Alman istilası başladığı andan itibaren Kafkas, Baltık, Volga ve Kore civarındaki yabancı kültürdeki insanları o zaman için en güvenli bölgesi sayılabilecek çöl toprakları olan Orta Asya’ya götürüldü. Bu götürülen insan miktarı yaklaşık olarak 1.7 milyon kişi olmak üzere aşağıdaki şekilde görüldüğü gibidir.
Yani Osmanlı’da uygulanan techir olayı da en azından Orta Asya ile tipik aynı özellikte bulunan ve daha yakın bulunan Suriye’ye 440.000 kişi civarında yapılmıştır. Yani aslında bu techir olayı yani güvenlik için göç ettirme olayı o dönemin uygulamalarından birisiymiş. Tabi bu şimdi bir savaş çıkarsa aynı şekilde yapılmayacak diye bir şey demenin garantisi yoktur. Durum budur. O dönem adıyla gayrı-müslim insanlar topluma çok katkıları olan insanlar ve senelerdir bir arada toplumda yaşamışlardır. Burada yapılan soy kırım iddiaları yersiz ve haksızdır. Topraklardan göç ettirilmesi olayına ben de karşı olsam da o şartlarda her devletin yapacağı klasik bir yöntemi denemiştir. Fransa ve Belçika başta olmak üzere başka bazı sömürgeci devletler o dönemde bunu da yapmayarak direk sömürge ve faşizm ile oradaki insanları öldürmeleri yerine çok daha iyi bir yöntemdir. Tabi o dönemde siyasi boşluk ve anarşi oluşan Anadolu topraklarında insanların birbirini öldürmeleri de çok normaldir. Gayri müslimlerin söylediği kadar Müslüman topluluğun da ölü miktarları çoktur. Bu iç savaş tarzı bir durumdur. Gözüken o ki o 1770-1922 arası dönemde mağdur olan kesim nufus olarak bakıldığında müslüman çoğunlukta olmuştur. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti sonrası gelen yeni yönetim de bu durum bitmiş ve başka yeni toplumsal değişimler yaşanmıştır. Onlar da gerekirse onunla ilgili özel bir konuda başlık açarak anlatırım.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.