Ice Age
Game of Thrones Kültürel Analizi
Geçen sene de bu yazıyı yazmayı düşündüm ve sadece ana topraklarda bulunan insanlar hakkında tam bilgiye sahip olduğum için yazmamıştım. Yeni eklenen insanlar ile beraber görüşüm hem daha iyi oldu hem daha gerçekçi bir tabana oturtabildim. Tek sıkıntı önceki sezonları da izlemediğimde unuttuğum için eski ana toprak kültürlerini pek hatırlamıyorum onu hatırlayınca ikinci parti olarak eklerim.
İlk olarak haritadan bahsedeceğim. Harita ingiltereye çok benzemekte. Kültür olarak da genel olarak ondan etkilenmekte. Kullanılan diller de merkezde yaşayanlar hep ingiliz ingilizcesi aksanı ile konuşmakta. Yöneten kral gibi gözükse de aslında ön planda olan kraliçe ve onun hanedanlığı.
Haritanın kuzey noktasında iskoç kültürü hakkında bilgiler var. Batısında bulunan ada man adası ve duvar da Romalıların ördüğü ünlü Adrianus duvarı. Burada yaşayanlar özgür halk olarak nitelendirilmiş ve devlet yönetimine geldiğinde isyan edecekleri de açık bir şekilde belli edilmiştir.
Winterfell civarında olanlar ise ülkenin kuzeyinde yaşayanlar ile akraba fakat yönetilmeyi kabul etmiş kesimi. Onlar andallardan önce gelen ilk insan soyundan. Ağaçları kültürün ana öğesi olarak kullanılması da bunların ilk avrupalıları çağrıştırdığını söyleyebilirim. Druid geleneğini bilenler ne dediğimi iyi anlayacaktır. Galler yani keltlerin Avrupa üzerinde bulundukları durumu göstermekte. Jon Snow’da bu yüzden genelde hiç bir şeyi bilmiyorsun denilip hor görülmekte.
Brotherhood (kardeşlik) diye bir kısmı vardı. Bu eski sezonlarda olduğu için pek hatırlamıyorum. Hatırladığım tek bir nokta vardı o da robin hood ve onun yaşam kültürünün iç yapısını göstermekte olduğuydu. Silahları kullanma becerileri ve dua ile geri getirebilme yeteneği (ressurection) olduğu gözüküyor.
Hanedan isimlerine bakılınca ise tamamen İrlanda kökenli bir yapım olduğu görülmektedir. Knights of Honour adlı oyunu oynayan veya harita-tarih bilgisi çok olan birisi bilir bunları. Tyriell hanedanı Tyrion bölgesini Lannister adı Leinster Hanedanlığından bahsetmekte. Batı topraklarında bulunan ülkeler hep irlanda kökenli toplumları simgelemekte.
Demir adalar’da yaşayan insanlar ise Man adalarını temsil etmekte. O bölgede olan insanların kültürünü göstermekte. Vahşi ve sadece denizcilik ile savaştan anladıklarını söylemekte. Bazen kuzey topraklarına saldırsalar da kıyıdan ileriye geçemedikleri, Geçtikleri taktirde olacakları göstermekte.
Andallar soyundan gelen vadi kralları ise ikinci göç halkasını göstermekte. Stannis’in yanındaki kızıl saçlı büyücü kadın ve bu ülke insanların hepsi Druid olan ilk I ydna’ya sahip insanların ardından gelen kızıl saçlı R1 genine sahip insanları tanımlamakta. Bu insanların yaşamını göstermekte.
Fırtına toprakları sahibi Baratheonlar ise İngilterenin güneyinde fransanın kuzeyinde yaşayan norman halkını göstermekte. Bir dönem viking saldırıları ile ülkeyi ele geçirseler de sonraları şu an bulunan elizabethlerin olduğu hükümdarlık 1000 seneye yakın bir süre boyunca hükümdar oldu.
Westeros (batı) toprakları batı kültürünü anlatırken Esteros (doğu) toprakları doğu topraklarından bahsetmekte. Yani Ortadoğu konularını çok göreceksiniz burada.
Doğu topraklarının en önemli özelliği kendi diline sahip olması. Bu dil nereden üretildi ve ne etkilerle üretildi ondan bahsedeceğim ilk önce. Esteros/Valyria dili tükenmiş dil olan Fenike/Kartaca dilini temsil etmekte. Bu dili Civilization V: Brave New World oynayan insanlar çok iyi bilir. Daeneys (Deniz/Tingiz) adlı kraliçe de Kartaca Kraliçesini onun kraliçesini temsil etmekte. Şehirlerde kullanılan Qarth ifadesi ise Kartaca dilinde şehir manasına gelmekte. Zaten Qart-Hage isminden gelmekte devletin ismi de.
Kraliçenin davranışları ise hannibal dönemini anlatmakta. Özgür şehirler ve ticarete dayalı paralı asker sistemine (lekesizler) dem vurulmakta. Piramit yönetiminde bulunan bölge ise belki özgürleştirilmiş bir Mısır ülkesi hayaline dayanıyor olabilir belki de tarihte bilmediğimiz bir nokta gösteriliyor olabilir.
Özgür Şehirlerin olduğu köle körfezi Tunus koyunun görseline çok benziyor. Köle körfezi ise kartacayı temsil ediyor. Valyria ise Fenike toprakları ve Valyria dili ise terk edilmiş dil olan fenike dili tam olarak.
Dothraklar Kartacanın Gadamesh/Kadamış bölgesinde bulunan Tuaregler ve belki de Hannibal’ı temsil ediyor. Dothrak denizi ise sahra çölünü temsil etmekte. Bölgede vahşi ve sadece yağma ile geçinen bir halk olarak gösterilmiş. Sadece savaş ve ganimet üzerine düşünen bir halk olarak yapılmış.
Braavos halkı dikkat çeken en önemli noktalardan birisi. Hem siyah beyaz kapılı tapınağın hem de bankaların merkezi. Burası Yahudi ve işin garip yanı Yunan halkını temsil etmektedir. Bankaları herkese borç vermekte ödemeyenler olunca da onlara da bela olduklarını göstermekte. Siyah/beyaz kapı ve yüzsüz adam da sanırım kral tanrı görünümündeki Zeus/Deus/Deyyus denilen kişiyi göstermekte. Kapısını da Rodos’ta bulunan büyük heykeli tanımlamaktadır. Gerektiğinde koruduğu söylenen bu heykel inanışı da bir nevi yunan halkını koruyacağı konusunda bahsetmektedir.
Bankacılık devleri Öyle ki zengin görülen tüm Westerosu yöneten Lannisterlar bile ondan borç almakta. Bunu görünce aklıma şu soru takıldı. Osmanlı’da tek direk bağımsız olarak büyük topraklara sahip ayrılan devletin yunanlılar olması. Avrupalıların da bilinmeyen bir şekilde bağlılıkları bundan belli oluyor. Bir nevi bu tarihsel öğeleri içine sıkıştıran dizide görüldüğü üzere sebebi banka ve din kökenlerinin oradan gelmesinden kaynaklı olabilir.
Volantis bölgesinde bulunan insanlar ise Türk/Arap karışımı insanlara çok benzemekte. O bölgede bulunan insanların silah kullanma ve pratik işleri becermede meziyetlerinin bol olduğu görülmekte. Hükumeti adil ve mantıklı düşünürken halkı cahil ve sadece şiddete dayalı olduğu gösterilmekte. Anadolu toprakları ve benzeri yerleri gösteriyor olabilir. Targaryen dragonlarını tek indirebilen insan buradan çıkmıştır.
Esteros topraklarında köpekbalığı olmadığı ve sadece yunusların olduğu söylenildiğine göre burası akdeniz havzası olmakta. Akdeniz bölgesinde köpekbalığı olsa da bu kadar etkin bir şekilde korkutacak bir öğe olmamakta.
Sothoros bölgesi ise Yağmur ormanları bulunan orta Afrika bölgesini göstermekte. Burası zaten dizide gözükmediği için pek bahsetmeye gerek yok.
Her toprak bir bölgenin ana şehrinin yakın bölgesini temsil etmekte. Mesela Krallık Toprakları Londra’yı, Vadi toprakları Manchester şehrini, Winterfell York şehrinin yakınlarını göstermektedir. Göreceksiniz ki haritayı açıp baktığınızda koyların girinti çıkıntıları da birbirine benzemektedir. İleride bunun çalışmasını yapıp göstereceğim zamanım olursa.
Dizide önemli bir nokta ise sosyolojik konumlar. Genelde her halk bir tipe sahip ve her tip de bir davranış biçimine sahip. Büyücüler ile dolu bir dünyada herkes menfaati için çarpışırken büyücüler üstün gelmekte. Kraliçe ise sadece eski haklarını almak için savaşmakta, büyücülere ve sahiplere karşı kurtarıcı rolünü üstlenmekte.
Kraliçe bir kaç kez büyü ile etki tesir altına alınmasına çalışıldığında kendisi bunları tesirsiz ettiği gibi sahiplerinin hayatlarını da sonlandırdı. Bu bir bakıma büyülerden üstün bir büyüye sahip ve adalet için savaşan bir mesih imajını göstermekte ve bir kadına bu yüklenmekte. Diğer tüm bu yapımcıların filmlerinde olduğu gibi bir kadın kraliçe kadın yönetici kadın ön planda ve diğerlerine karşı savaştadır.
Baratheon hanedanının kralının yanında bulunan büyücü kadın yüzsüz adam kadar güçlü olan ateş büyüleri ile en güçlü büyücü olarak göze çarpıyor. Bunu tek engelleyecek güç ise dragonların kraliçesi.
Dragonlar ise aslında ciddi bir güç olarak karşımıza çıkmakta. Arkasında güçlü olan üç kişilik ve kontrolü sağlanamayacak kadar da kendi güçlerinin farkında olan bir gruptan bahsediyor olabilir. Bunlarla hepsini yok edecek ilerlemeyi sağlayacak ve onları da tek etki altına alabilecek hanedan volantis ise şu an yine onların topraklarının batısında bulunmakta.
Eski ve yeni tanrılardan kasıt eski ahit ve yeni ahitten bahsedilmesi. Yani Hristiyan inancına göre yahudilik ve hristiyanlık burada ele alınmaktadır. 7 kutsal tanrı ise yahudilikte 7 kollu şamdanı ve onların inançlarında bulunan sistemleri göstermektedir. Yani Hristiyanlığın Yahudiliğin devamı olarak pek çok şeyinin aynı olduğu ve üstüne geldiği bahsedilmektedir.
Halk dedikodular ile her şeyi bilmekte fakat bu duruma müdahele edemediği için sürekli öyle kalmakta olduğu gözükmektedir. Din adamlarının menfaat düşkünü olduğu, gerçek din adamlarının yardım için halk arasında kendi oluştuğu, dünyada çok pis işlerin dönüdüğü ve çoğu başarılı insanın aslında çok büyük yaralarının olduğu gösterilmekte. İlginç bir nokta ise bu insanların kral/kraliçelerinin kendi aralarında işlerini dürüstlükle yapması ve menfaat çatışmaları/görüş ayrılıkları yüzünden tercihlerini birbirinden farklı yapmasına rol açtığı gözükmekte. İkinci planda olan insanlar ise yardakçılar, ikiyüzlüler ve az miktarda dürüst insan olarak göstermekte.
Evet burada bahsedilen dünya üzerinde çoğu yerinde hakim olan sorunlar. Bir yandan şu da gözükmektedir. Batı kültürü ile yakınlaşan bizlerin olmayan sorunları da aynen onlara dönüştüğümüz gibi aynı durumlara benzemiş olması. Her ne kadar toplum olarak böyle insanlar çok ise de arada onların bahsettiğinden farklı bir düzen de ortaya çıkmakta. Güç iktidarı üzerinde olan insanları temsil eden bir sosyolojide anlatılmıştır.
Krallık yönetiminde ülkede insanları değer durumuna göre krallık bölgesine yakın bölgelerinde tutuyorlar. Kendilerini tanımayan, suç sahibi olan, kendileri değersiz topraklarda yaşamak isteyenleri kuzeye yolladıkları dikkat çekmektedir. Bu bir nevi suçluları Avusturalya ve Yeni Zelanda’ya süren ingiliz hükumetini temsil etmekte. Kuzey Duvar bölgesi ise Victoria döneminde bulunan sürülenlerin durumunu ele alıyor.
Game of Thrones her ne kadar girişimcilerin elinde güzel bir film olarak ortaya çıksa da asıl sebep ingiltere kültür emperyalizmidir. Orada olan olaylar bir nevi onların açısından dünyaya bakışı ve bir nevi dünya işleyiş mekanizmasında kendi güç iktidarında yaşanan dünyada kültürel objeleri bir bir beynimizin içine sokmaktadır. İnsanları gizliden insan doğası olarak lanse ettikleri hayvansal dürtüleri özgürce yaşamaya ve tüm kral gibi yaşayanların çoğunun böyle özellikleri olduğunu göstermeye çalışmaktadır.
Eklemek istediğim bir nokta daha var o da şu: Kış geliyor /Winter is coming sözleri uzun süreli bir çağın haberini vermekte. Bu aslında buzul çağına girmiş dünyanın yakında yine buzul çağına gireceğini söylemekte. Aslında biliyorsunuzdur ki şu an dünyanın en sıcak döneminin olduğu zamanlardayız ve her bu sınıra yaklaştığında dünya kendini yenileyip buzul çağına dönüyor. Burada da aynı o durumdan bahsetmektedir.
Diyeceklerim bu kadar. Yazım çok uzun olduğu için yoruldum ve bitkin düştüm. Yazarken keyif alsam da yapacak bir şey yok. Geri kalan durumları part 2 de daha detaylı bir şekilde ele alırım.
Atlantis, Mu ve Lemuria Kıtası
Eski dünyada bahsedilen iki kayıp kıta her zaman insanların akıllarında sürekli soru işareti olarak kalıyor. Bu kıtalar nerede ve nasıl kayboldu? Bu yazımda işte bunlardan bahsedeceğim.
Buz devri döneminde iki bölgede büyük medeniyet bulunmaktaydı. Birisi Amerika’da diğeri Mısır bölgesinde. Bu iki medeniyet o kadar büyük teknoloji ve nüfuslara sahip olmuş ki o dönemde belirtilene göre 3000-7000 sene sonra benzer teknolojik özelliklere sahip yeni bir medeniyet kuruldu. Haritada o kıtalar yeniden birbiri ile buluştu.
Mu kıtasından bahsedersek öneli özellikleri şunlardı. Buz çağı döneminde kaybolduğu sıralarda o kıtanın özelliği olarak 64 milyon nüfusa sahip olması. Böyle bir nüfusa erişmek için çok büyük topraklara sahip olmak gerekirdi. O dönemde de Amerika ve Asya kıtaları ile ortak bağlantıda bulunan Proto-Altay ve Proto-Indoeuropean diline ait insan genetik kökenli insanlar mevcuttu. Dünyada buzulların erimesi sonrası yükselen su seviyesi bu halkların diğer akrabaları ile bağlarını koparıp kendi kıtalarında yayılmalarını sağladı.
Atlantis Kıtası için bahsedilen olasılıklar biraz daha ekstra bilgi sahibi olabileceğimiz şekilde. Orada Kıta Depremler ve Su içerisine gömülme hikayesinden bahsediliyor. Bu denizci halkın uzaklığı konusunda söylenen sözler ise Platon tarafından şu şekilde. Dünyanın sonuna gittiklerini oradan da dünyanın bir yarısı kadar mesafe de denizde gittiklerinde vardıklarından bahsediyor. Bu da akıllara Afrika üzerinden bu kadar mesafe gidilebilecek iki yere odaklıyor bizi.
Buz Çağı sonrası kıtaların 100 metresi sulara gömüldü. Buna bakıldığı taktirde Karayiplerin çoğu kısmı suya batmış olması muhtemel. Aynı şekilde depremler ve Volkanlardan bahsedildiğine göre iki ihtimal vardır. Ya Volkan kuşağı üzerinde olan Azor adası civarları dünyanın ekvator civarı manyetik değişimler sonucu genişlediği için aşağı battı yada karayip adaları ve güney amerika civarlarında insanlar topluca dünyanın kaotik evresi sırasında sellere dayanamayıp sulara gömülmesi hızlıca oldu ve şehirler kayboldu. Burası tam da volkan arazisi üzerinde olup deprem ile anında gömülebilecek nitelikte bir yer. Buradan kurtulanlar ise doğu ve batıya gidip yeni kıtalarında yaşamaya başlamış olabilirler.
Son kıta Lemurya. Burası bahsedilen tüm insanların kaynağı olarak gösterilirken adalar ile dolu olduğu. Aslında buna Mu dilinde Le-Mu(r)-ia diyenler de oluyor. Bu yüzden iki ihtimal mevcut. Eğer mu kıtası deniliyor ve tüm insanların orijini oradan geliyor diyorlarsa muhtemelen o dönemde çok fazla nüfusa sahip Amerika kıtası insanların bir önceki yaşam alanı olmuş. Değilse tanımlara bakıldığında Tayland ve Kamboçya civarları ile oranın tüm güneyindeki adalar buna dahil edilebilir. O bölgeler Buz devri döneminde çok daha büyük topraklara sahipti. Bu topraklar devrin sona ermesi ardından çoğu kesimini kaybetti ve ince bir çizgi ile endonezya ile malezya toprakları yakınlarına kadar ilerledi.
Görüldüğü üzere dünya her zaman değişiyor ve kıtalar farklılaşıyor. İnsanlar bu dönemlerde yaşarken sürekli güçlü/güçsüz demeden yok oluyor. Bu durum Mass Extinction kavramına ait büyük dünya kutup dönümlerinden birisine gelene kadar da küçük çaplı devam etmekte. Dünyada 5 kez büyük felaketler oldu ve Dinozor gibi büyük türlerin hepsi tükendi. Hepsinden Fare ve böcek gibi radyasyona maruz kalmayan veya radyasyona dayanıklı sınıf yaşamını sürdürebildi.
Şimdi dayanıksız ve gelişmiş tür olarak insanlar gerçekten kutup değişimi dönemine geldiğinde 8000 sene aynı yerde ve dayanıklılık testleri yapabilecek, yaşayabilirlecek ortamları kurabilirlerse bir ihtimal kurtulabilirler. Tabi o dönemde yaşayınca normal ve teknolojik olarak kalabilmek de imkansız olacaktır. O yüzden sadece dünya kutup değişimi dönemine kadar güzel yaşayalım. Eğer devam ederse dünya o zaman ona göre yeni bir yaşam kurarız.
Türk ve Asya Tarih Tezi / Asia History Thesis
First of all this thesis writing turkish. Especially you translate english and read it. This thesis writing attented those ages cultural dynamics and climate changes. In this article cultural mixes and paternal genotypes in maps answering is below there.
India – European Culture = Pink & name Hint Avrupa & R Haplogroup
American Indians = Light Pink & name Kızılderililer & Q Haplogroup
Mongol, Tunghus Athabaskan = Red & name Moğol Tunguz, Athabaskan C3 y dna
Manchu, Korea, Japan, Tibetian = Cyan & Mançu, Kore, Japon, Tibet & D y dna
Finns, Chinese = Yellow and parlement Blue & Finliler, Çinliler & N y dna
Swedish, Norwegian, Croatian, Ukranian, Old/Ancient Europeans = Green & Eski Avrupalılar & I Haplogroup
Arabics = Green and Orangreen & Araplar & J1 y dna
Persians = Farsiler & J2 y dna
Turks = Light Orange & R1a, R1b, J2 mixed originally
Dravidians = Purple & Dravidians and Tamils & H Haplogroup
Africans = Dominant Orange & Afrikalılar & E Haplogroup
(Hataları mevcut onları da yazacağım)
MÖ 40.000 sene evvel Afgan dağlarından yayılan Hint Avrupalılar (Kuzey) ve Araplar (Batı) kendi güçleri ile egemenliklerini oluşturmaya çalışıyorlardı.
Doğuda ise Asya bozkırlarından şu an bulunan Çin bölgesine yayılmış 100.000 senedir çöl ve dağ yolcuları olarak göçen Mançu,Kore,Japon,Tibetlilerin ortak akrabaları mevcuttu.
Sahillerden Çine ve kuzey taraflarına gelen Moğol Tunguz ataları ise Çin saldırılarından kaçarak kuzeye doğru gelmişler ve Kore Japonya ve Mançu diyarlarına hakimdi.
Stabil durumda olan Yağmur ormanları tarafından güvence altına alınan Dravidler dokunulmadan yaşarken Gürcüler de araplar tarafından dağlara sıkıştırılmış olarak o bölgelerde yaşam mücadelesine devam ediyordu. Bir yandan gürcülerin kaçan bir kolu da Alp civarlarına sığınmıştı.
Toplumsal göçler ya iklimsel değişikliklerden yada savaşlar sonucu yaşam mücadelesi için bir yerlere göçlerden ibarettir. O dönemin yüksek kültürü olan Hint bölgesinden yayılan tüm insanlar saldırgan diğer insanlar ise bölgelerini korumak için çalışan insanlar olarak görülüyor.
HAK = (Hint Avrupa Kızılderili Kültürü Kurucularının Ataları kısaltması)
MKJT = (Mançu Kore Japon Tibet Kültürü Kurucularının Ataları)
ÇF = (Çin ve Fin Kültürü Kurucularının Ataları)
MT = (Moğol Tunguz Kültürü Kurucularının Ataları)
EAAF = (Eski Avrupa, Arap ve Fars Kültürü Kurucuların Ataları)
MÖ 30.000 – 20.000
HAK ISSIK gölü tarafından başladığı yolculuklarında MKJT’nı Orta Asya dağlarından kovarak doğuya göç ettirmiş ve oralara hakim olmuştu. Bir yandan da ÇF daha MKJT nın yeni yerleştiği bölgenin GUANGXI, GUANGDONG, YUNNAN ve SICHUAN kısmına saldırdı. O bölgede seyrek yaşayan MKJT’ları ormanlık ve dağlık kısımlara saklandı (Tibet, Mançurya Ormanları ile Çin’in orta kesimleri) MT ise sahil kesiminde kalanlar MKJT kültürü etkisinde kalırken kuzeyde ise Mançurya ormanlarına yayılıyordu. EAAF ise batıda ilerlerken Ortadoğu, sahil, nehir ve dağlarında yaşayan Afrikalılar ile karışmaya başlamış Gürcü kültürünü domine etmiş bulunmaktaydı.
(Bu haritadaki hata Moğolların Japonların atalarının sahip olduğu Moğol steplerini onlarda göstermiş gibi olmam. Japon atalarının da sahillerde tek oranın sahibiymiş gibi gözükmesi)
MÖ 20.000 – 10.000
HAK grubu’ndan Hint Avrupalı olanlar daha güney bölgelerde yaşarken Kızılderililer daha kuzey bölgelere yayılıyordu. HA kültürü grubu doğudaki insan akımı sebebiyle Arap ve Hint taraflarına saldırıyordu. Kuzeydeki etkisi güçlü olsa da güneyde kısmi olarak toprak elde etmişler ve ilk farsileri egemenlikleri altına almışlardı.
EAAF ataları karadeniz çevrelerini ele geçirmiş ve gürcülerin izinden giderek tatlı sular aracılığıyla Fransa ve İngiltereye kadar varmıştı. Afrikalılar ile birleşen kesim Arap, Yunan ve İtalyan kültürlerinin temellerini atacaktı.
ÇF grubu ise MKJT’nin egemenliklerini daha iyi nüfus artışı ve yüksek kültür düzeyleri ile egemenlikleri altına aldı. Fin kısmı şu an bulunan İç moğolistan eyaleti civarındaki dağlar yoluyla şu an bulunan Daqing ve Chita civarlarına yayılmıştı. Çin kısmı ise şu an bulundukları ora çin bölgelerine doğru saldırıya geçiyordu.
MKJT ise o zamanlar oldukça soğuk bölgeler olan kuzeye ile tibet civarlarına yayılıyor ve oralarda yaşamaya çalışıyordu. İlk japon adasına adım atmaları da bu dönemde oldu.
MT Fin saldırıları ve MKJT göçleri sebebiyle Amur nehrinin iç taraflarına ve kuzeye doğru göç etmeye başladı. Orada da tutunamayıp imha olmak suretiyle seyrek nüfuslu yaşayan kızılderili topraklarına saldırdı.
MÖ 10.000 – 5.000
Eski Avrupalılar küresel ısınma sebebiyle daha kuzeylere göç etmeye başlamıştı. Farsiler Hint Avrupa kültürü etkisi altında Doğu Türkistan İran ve Türkmenistan civarlarında yaşamaya devam ediyorlardı. Hint Avrupa kültürüne aşina olan bu grup düşman kültür olarak gördükleri Arap kısımlarına doğru saldırmaya başlamışlardı. Araplar ise Afrikalılar tarafında ilerleyerek onların denizcilikleri ile tanışmışlardı. Kendileri çöl kısımlarında yaşadıkları halde gerektiği zaman deniz kısımlarında da koloniler kurmaktaydılar. Akdeniz’e oradan da deniz ticareti ile batıya doğru ilerliyorlardı.
Hint Avrupalıların bir kısmı hindistanın kuzeyi gibi bölgelere hakimdi. Kızılderililer ise Tunguz ve Fin akınlarından kaçarken bir az bir kısmı batıya çoğu doğuya kaçmak suretiyle ilerledi. Moğollar Çöllerin üzerindeki ormanlık alanlarda dokunulmayacak kadar izbe noktalarda yaşamlarını sürdürürken Tunguz ve Athabaskan ataları da Fin, Kore ve Japon kültürü ataları sebebiyle Kuzey dağlarına ilerledi. Japon adası civarlarında yaşayan Ainular da korunaklı olarak yaşamaya devam etti.
Çinliler Hint Avrupa kültürü insanlarının saldırıları sonrası Bengal ve doğusuna göç etti. Bir kısmı Tibet bir kısmı Fin bir kısmı da Kore Japon bölgelerine bir kısmı da güneydeki diğer Mallacca ve Malezya halklarına doğru ilerledi. Finliler ise güneyden gelen saldırılar sonucu ormanlar yoluyla kuzeye ilerledi. Orada bulunan Tunguz ve kızılderililere doğru saldırdı.
(At’ı ehlileştirme işi olduysa belki Ruslar kısmı da doğrudur.)
MÖ 5.000 – 1.000
Eski Avrupa Halkları Karadeniz’de oluşan sel nedeniyle güçlerinin çoğunu kaybetmiş ve nüfus olarak güçsüz duruma düşmüştü. Bir yandan kuzeye ilerleyen bu halk Sonradan gelen Batı Avrupalı akınları sebebiyle toprak kaybetmiş ve o bölgede yeni bir kültür olan Slavlar oluşmuştu. Araplar ise Afrikalılar ile birleşmiş iki ayrı ırk tek bir kültür inşa edilmişti. Farsiler ise Hint Avrupa ırkı insanları ile birlikte Hindistan ve Arap topluluklarının olduğu kuzey bölgelerinde hakim olmuşlardı. İlk defa Basra bölgesine gelen bu farsilerin torunları ileride tarihteki ilk yazıyı bulan Sümer devletinin kuruculuğunu yapacaktı. Farsiler de aynı zamanda Basra körfezinde olan topraklara yerleştiği için sonradan küresel ısınma neticesinde o bölgenin sular altında kalması sebebiyle kuzeye kaçmıştır. O da nuh tufanı’nın kökünü oluşturan sel hikayelerinin sebebi olmuştur.
Hint Avrupalıların büyük kısmı Farsiler ile birlikte batıya göç etmesi sonucu Anadoluda kültür değişimi meydana gelmeye başladı. Kuzeyde oluşan Slavlar ise doğuya ve batıya saldırarak ilerlemeye başlamıştı. Avrupalı Hintler ise o bölgede hakim olmuş ve ilk dravidlere saldırıları da gerçekleştirmişti. Kızılderililerin bir kısmı batıda Ural dağları civarlarında sığınma yerleri bulurken diğer kısmı da Amerikaya ilerlemeye devam ediyordu. Bering boğazı ortaya çıkınca saldırılar kesilince kızılderililer kendilerine has yollar ile güneye inmeye devam etmiş ve Amerikanın geneline hakim olmuşlardı.
Çinliler her ne kadar Tibet Kore ve Japon topraklarına girmiş olsa da o bölgelerdeki insanların kültürü etkisine girmeye başlamıştı. Oralarda ırktan çok kültür durumu oluşmaya başlamıştı. Bir yandan da Kendi bölgelerini Mançurya ile Singapur’a kadar ilerletmişti. Finliler ise Kuzey ormanlarında ilk dayanışma örneği ve devlet tarihi açısından ilk olan bir örgütlenme biçimi olan konfederasyon sistemini oluşturmuştu. O bölgede yaşayan halklar (Moğol, Kore, Japon, Mançu, Fin) kabileleri/klanları diğer kültürlerin tüm çevredeki toplum ve kabileler ile savaşan tavırlarından farklı olarak birlik halinde savunma yapmaya başlamıştı. Bu sayede Çinlilere karşı başarılı savaşlar yapan Finliler yeni yeni Orta Asya’ya yerleşen Slav halkları ile eski Batı Avrupa halklarının bir kısmını domine ederek ilk Türk kültürünün oluşmasına sebep olmuştu.
Moğollar Finliler ile ortak oldukları için bir yandan çöl ve dağlarda yaşarken o kısımda ele alındı. Bu ortak ataların bir kısmı Bering’in ötesine geçtiği için o bölgede Athabaskan kültürünü oluşturdular. Kızılderililer verimli arazilerde gücünü korurken Athabaskan kültürü ise daha güçsüz olduğu için dağ ve çöl civarlarında yaşamlarını sürdürüyorlardı. Japonya’nın kuzeyinde olan Ainu’lar ise hala daha orada yaşamlarını sürdürüyorlardı. Japon bölgesinde olan halk suların yükselmesi ile kara ile aralarındaki bağlantı kesilmişti.
MÖ 1.000 – M.S 100
Slavlar Eski avrupalıların topraklarını işgal ederken Ukrayna ve Polonya gibi bereketli toprakları ele geçirmiş ve Almanya Doğusuna gelmişti. Batı Avrupa halkı ise Anadolu üzerinde Kelt kültürü oluşturmuş ve onlar da Batıya göç ederek İrlanda’ya kadar ilerlemişti. Farsiler ise Güney kanadı olarak Ortadoğunun kuzey kısmını işgal etmiş ve oradan da denizler aracılığıyla italya ve İspanyaya doğru hareket etmiştir. Avrupalı Hintler Türk saldırılarından kaçan Slav kökenli grupların saldırıları sonucu güneye göç etmişler ve Sri Lanka kısmına kadar dar bir koridorda yeni yaşam alanları elde etmişler. Slavlar ise o dönemden itibaren Kuzey Hindistan’ın Sindh kesimlerinde yaşamaya başlamıştı. Gürcü, Eski Avrupa, Arap toplumlarının birleştiği Doğu Anadolu göller yöresi Hint Avrupa ve Fars egemenliğine geçmişti. Ermeniler o dönemde oralara sonradan yerleşmiş olsa da ileride öyle olacağı için şimdiden öyle yazmıştım. Normalde gerçek isimleri ne hiç bilmiyorum.
Finliler kuzey topraklarında yayıldıkça yayıldı ve Finlanditadan Bering’e kadar olan yerlerde hakim oldu. Tunguzlar da o kültürden ayrı olsa da onlar ile birlikte ele aldım. Türkler Orta Asyanın merkez kısımlarında hakimiyet kurmaya başlamışlardı.Ortak olarak hareket eden bu topluluklar kendi kültür alanlarında yaşayıp ortak tehtidlere karşı savunma sistemi oluşturmuştu. Bu kültür gruplarında Türkler Doğu Türkistan kısmında bulunan Batı Avrupalıları, Farsileri ve orta asya ortalarındaki Slavları da kültürüne katarak yollarına ilerliyorlardı. Kore ve Mançu halkları da Fin Moğol ve Türkler ile dayanışması neticesinde halkının yarısı Çin ırkına sahip olsa da kültürlerini korumayı başardılar. Japonlar ise Ainulara doğru genişlerken bir yandan Çin, Ainu ve Japon kültürlerinin karması olarak yollarına devam ettiler. Başlarında Çin yöneticiler olan karma bir kültür oluşturdular.
Çinliler Doğu Türkistan kısmında ipek yoluna ilk defa gitmeye başlamışlardı. Bir yandan da Tayvan taraflarında deniz ticareti ile kabileler oluşmaya başladı. Farsiler ve Hint Avrupalıların yazıyı öğretmesi sonucu o bölgede yaşam koşulları değişmeye başladı. Zülkarneyn iskender peygamber dedikleri kişi de bu dönemde oralara uğramış olması muhtemel. İç tarafında ise Kuzey Çin’de yaşayan Konfüçyus sonrası oradaki halk içerisinde düzen sağlanmış ve ardından ilk defa otoriter bir Çin Devleti kurulmuştu. Bu Devlet o bölgede nüfus değişimi yapmış ve yeni bir insan topluluğu meydana getirmiştir. Onlar da aynı şekilde güney kısımlarına saldırıp ilerlemiş. Her değişen imparatorluk da kendi neslini domine etmeye çalışmıştır.
Eski Avrupalılar İsveç, Danimarka gibi soğuk ülkelere ve Bosna, Hırvatistan, Doğu Anadolu gibi dağlık kesimlere kaçmış, Bir kısmı da İtalya gibi güneye ilerlemişti az bir kısmı da Ukrayna civarında Slav hakimiyetini tanımış ve vergi vermeleri karşılığında yaşamlarını sürdürmüştü. Araplar ise İspanyaya kadar ulaşmış ve Arabistana hakim olmuşlardı. Mısır yönetiminde yaşayan bir grup tekrar filistin civarına ilerlemişti. Farsiler ise Toroslar/Zağroslar kısmına yerleşmiş ve bir kısmı da Filistin tarafına kadar ilerlemişti. Eski Arap ve Afrika kültürü egemenliğinde olan Anadolunun iç bölgelerindeki Hatti bölgesi tamamen Hin Avrupa ve Fars yöneticiler ve Arap ve Afrikalı halk egemenliğinde olmuştu. Bir yandan da Sümerler Mezopotamya’da hakim olmuş ardından çökmüş ve o bölgede onun benzeri dünya imparatoru ünvanlı devletler çıkmaya başlamıştı.
Tarihler ve sınır çizmelerde hatalarımın olduğunu kabul ediyorum yalnız genel taslak olarak Toplumsal kültürel değişimler böyle olma ihtimali yüksek. Tez araştırmaları ancak bilimsel inceleme sonrası daha çok ortaya çıkacaktır. Bu araştırma tamamen kültürel, iklimsel, neden-sonuç ilişkisine dayalı toplumların geçmiş birikimleri değerlendirilerek oluşturulmuştur.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.