Her insan birbirinden ayrı genetik dizilimde yaratılmıştır. Her dizilim ise insanların belirli şekilde davranışlarında değişiklikler yaşamasına sebep olur. Bunlardan en önemli ayrım geçmiş bin yıllarda oluşan içe kapanıklık ve dışa dönük durumudur. Eskiden içe kapanıklar toplum tarafından yok edilirken bir şey olmuş içe dönük insanlar sanatçı olması, bilimsel çalışmaları ve fikirleri ile bu çemberi kırmış hatta toplumun üst kademelerinde yer bulmaya başlamıştır. Otizm ve benzeri son dönem hastalıkları da bu etkileşimlerin kendi yakınları ile olan ilişkileri sonucu ortaya çıkan bir durumdur.
Normal değerlerden fazla içe kapanık insanlar şu şekilde fark edilir:
1) Çevresinde olan olaylara tepki vermeleri diğerlerinden farklıdır
2) Sosyal bağları uyumsuz olduğu için diğerleri oyun oynarken kendilerini kalede yalnız takılıyor gibi düşünürler
3) Dışarıda olan imgeleri anlatıldığı her zaman değil duygusal bağlılığın olduğu dönemlerde algılarlar
4) İlgilendiği bir konu varsa sürekli o konu hakkında ilerler ve düşünürler.
5) Çevresiyle iletişimi tam olmadığı için iletişimsizlik içerisinde çevrelerinde olan olayların duygusal temaslarına göre bir yön çizerler. Hiç bir yön olmazsa bile zamanlarında sosyal yoksunluğun yerini ilgi duyduğu bir şeye doğru evrilir.
6) Her birisinin beyinsel gelişimine göre değişik özellikleri vardır.
7) Sevdikleri zaman da çok içten severler.
8) Doğal özlerinde polyannadır. çok olumlu bakarlar.
9) Bir kez sevdiği şeyler elinden alınırsa ve algıları buna tepki göstermeye başlarsa bu sefer de cani ve acımasızca işler yapabilir
10) Geniş algılama kapasitesi yerine odaklanmış algı kapasitesi vardır.
11) Bir işte başarılı olacak kadar bilgi ve istek sahibi olduğunu fark ederse dünyada diğer insanların başaramadığı kadar iyi derecede yerlere gelebilirler
12) Bazı gelişimleri geç olur bazı gelişimleri de farklı olur. Koltuk kollarında oturmayı alışkanlık haline getirmek, (Uzun süre emeklemeyi sevmek, Sürekli bir şeyleri tekrar etmek, Güneşi izlemek veya Çamaşır makinasının hareketini izlemek, konuşma bozuklukları, kendini düzgünce savunamama)
13) Planlı hareket etse bile planları kısa sürede duygusal önemini yitirdiği için onu unutma ve başka bir şeye yönelme.
14) Sosyal ilişkileri kadar para ile de ilişkileri sorunludur. Kazanç sağlamayı bilmezler
ve bir çok farklılık da buna dahildir.
Bu tip bireyler aslında diğer vatandaşlardan ayrı olarak belirli konuya yoğunlaşmış insan modeli olarak söylenebilir. Otistik kelime manasında içe dönük olarak bahsedilmişti bir bulmacada. Bu da benim bu konularda hastalık ve yetenekleri bir araya getirme kararı aldıracak bu konuyu yazma fikrimi ortaya çıkardı.
Dünyada içe dönük insan sayısı bilinmiyor. Fakat çoğu kişinin içinde bu özelliği bir oranda taşıdığından eminim. Değişik fantastik ilişkiler yumağının birbirini anlamayan insan tiplerinin başka bir açıklaması olamaz.
Çocuklar doğduğunda bazı yeteneklerini kazanamıyor ve zaman ile bunlar sağlanıyor. ilk 2 sene bebeklik dönemi olarak ele alınır ve insanlar o dönemde sürekli yeni şeyler öğrenip kendini geliştirir. Aslında bu bebeklik dönemi çocukluk ile doğum arasında geçen süre de denilebilir.
Bu süreçte bebek kendi bilinçaltı ve genetik faktörleri sebebiyle yürümeyi ve konuşmayı öğrenir. Kimse öğretmez. Bir bebeğin genetik yapısı bozuk olursa yürüyemez ve veya konuşması değişik olabilir. Aslında bu karın içindeki gelişim sürecinin devamı gibidir.
İnsanlık tarihine baktığımızda Neandarthallerin bazılarına göre 12 ay bazılarına göre ise 22 ay hamilelik geçirdiği söylenmektedir.
Çevremde incelediğim kadarıyla 2 seneye yakın dönemde çocukların bedenleri üzerinde hisleri tam olarak sağlıyorlar. Yani gözleri ve duydukları harici duyu organlarında olan şeylere tepki vermeye başlıyor.
Hayvanların doğumlarına bakarsanız doğumdan 5 dakika sonra yürümeye başlar ve hareket eder.
Şimdilerde ise 8 aylık 7 aylık bebekler doğmakta ve yaşama tutunmaktadır. Parmak bebek (prematüre) veya çoklu olarak daha zayıf bünyeli bebekler sayısı son dönemde iyice artış halinde.
Sürece geniş perspektiften bakıldığında neanderthallerin doğum süreleri insanın yürüme yaşı ile aynı zamana denk gelmesi yüksek ihtimaldir. Yani 9 ay 15 gün +12 ay = 21,5 aya denk gelmektedir.
Homo Sapiensler bu hesaplara bakıldığında Homo Erectus ve Homo Neanderthalidis lere göre erken doğum yani prematüre ürünleridir.
Belki geçmişte zor şartlar üzerine erken doğum yapmak zorunda kalan bir annenin duaları üzerine genetik mutasyon olmuş ve erken doğum ile beraber kalıtsal bir hal almış olabilir.
Çocukların hastalıklara bağışıklığını önleyen bir sistem kendi sütlerinden verildiği için hem dış mikroplara karşı korumuş hem de insanların tehlike anında çocuğu karnında taşıyarak ikisinin de yok olması ihtimali yerine babaya da sorumluluk vererek iki taraflı çocuğu koruma ve annenin de kaçabilme yetilerini arttırmış olabilir.
Bu sayede insanlık belki daha çok farkında daha çok organize hem de daha çok sinirli ve çevreye karşı daha tepkisiz olabilir.
Maymun bebeği ile insan bebeği hakkında araştırma yapan insanlar aslında maymunların daha içgüdüsel davrandığını ve insan bebeklerinin ise ani olayları kavrayamadığını ve her şeyin farkında olmadığı için güler yüzlü ve farklı şekilde ekstra hesaplar konusunda başarılı oldukları görülmüştür.
Bu aslında insanların şu an otizm gibi daha farklı tepkilerin geliştiği olayın önceki nesillerde homo neanderthallerin başka tür olan homo sapiensleri görünce hastalıklı deme ihtimalleri gibi görmeleri ile olmuş olabilir. Tabi bunlar ayrı bir araştırma konusu olarak bilim dünyası tarafından incelenirse detaylı tezler üretilebilir.
İçe dönük insanlar neden değişik hallere bürünüyorlar?
İnsanlar genetik olarak beyinsel olarak farkında olmadan bazı yetenekler kazanmış olabilirler. Çevre şartları genelde insanların karakter değişimlerine öncelikli olarak etki ediyor. Örneğin çok iyi ortamda büyüyen insan içe kapanık olursa ve bir konu üzerinde odaklanırsa çok iyi bir gelişim sürecine geçebiliyor.
Aslında Sosyal ilişkileri gelişmemiş insanlar diğerlerine nazaran dışlanma ve dışlama sebebiyle çok daha farklı bakış açılarından dünyayı görüp çok daha yüksek bilgi ve tecrübe ile bir konuda öğrenme kabiliyetine sahiptir. Bunu tekrar etmemin sebebi çevresini araştırmaya yatkın bu grup gördüklerini ve öğrendiklerini çok iyi uyguluyorlar ve bu da aslında dünyanın en başarılı iyi/kötü insanlarını ortaya çıkarıyor.
Çevresi çok saldırgan bir ailede yetişen, takıntıları ile özel şiddet içerecek öğretiler kazanan veya şiddet ile karşılaşmış olanları psikopat veya farklı duygusal meyillere yöneliyor. Bunların hepsine zararlı olumsuz davranış öğretileri diyorum. Belki de Cengiz Han da bu kısımda yer aldı ve eşinin intikamı için dünyayı yaktı. Seri katiller ve benzeri psikopat kişiler de sosyal bağları olmadan bir şekilde zevk alacak iyi konuları bulup öğrenmemiş veya yönelememiş insanlar olarak söyleyebiliriz.
Sürekli baskı altında olan ve iyimser olan içe dönük kişilerde sosyal bağlantıları düzgün kuramama sorunu yüzünden içinde yapabildikleri ve yapmaya çalıştıkları üzerinden bir gel-git dönemi olmakta ve her başarısız öğretide kendi içinde yeni deneyimler sonucu egonun yok olması ve id ile yüksek egonun kutuplaşması sonucu bipolar durumuna geçer insan. Bu durum sonrası gerçeklik yerine tamamen yüksek egonun otorite ile başarılı şekilde bastırdığı insan tamamen kendi id’sinin egemen olduğu kendi iç dünyasına çekilir. kendi kendine beyninde kurmaya başladıklarını gerçek sanmaya başlar. Bu durum ise şizofreninin başlangıcı olan durumları ortaya çıkarır.
Nötr insanlar ise sosyal bağlantıları kopuk olur ve hastalığın veya algılama güçlüğünün derecesine göre Asperger sendromu yada Otistik olarak değişir. Asperger sendromu sosyal ve benzeri şeyleri algılama sistemi olarak bozuk beyin seviyesi diğer insanlara yakın olan insanlardır.
Algılamalarının bozukluğu yanında beyin sınırlarının bazı durumlarda fazla yorumlama kabiliyetinin olmaması sonrası otizm olur. Bu tipler genelde davranışlarında çok başarılı olmayan bir kısmı vardır ve diğer kısımlarda yoğunlaşmıştır. Genelde çok maddi yönelimler veya insanlığa katkı sağlayacak durumlar olmadığında hastalık olarak tabir edilir. Sorunlu kimlikleri yüzünden diğer insanlar tarafından akılları da eksik veya normal derecede görüldüğünden nötr demekteyim bu durumlara.
Bir de içe kapanık olup da kendini ifade eden pozitif gruplar vardır. Bunların durumu hastalıktan çok başarıya yöneliktir. IQ seviyeleri yüksek olup bir konuda daha etkin beyinleri vardır.
Duygularını fark eden ve bunu ifadelere dökebilenler ya ressam yada şarkı ritm duyguları ile şarkıcı yada kafasında oluşturduğu hayalleri bir şeylere aktaran ressam olabiliyor.
Eğer ki hayallerinde matematik sembolleri ve dünyanın fark edilmesi yatıyorsa onlar da bilim adamı veya dahi denilen grubu oluşturur.
Bazı insanlar ise çalışma yerine çevresini araştırmaya yönelir ve ütopik dünya için uğraşır ve çalışır. Onlar da o dünya hayallerini konuştukça Felsefeci olur ve o konuda başarılı olur.
Dünyada içe dönük insanlar insan evriminde bir üst neticeye gelebilecek başarılı çalışmalar yaparak insanlar tarafından başarılı olarak düşünülüyor. Eski dünyada Homo sapiensler nasıl diğer nesillerden üstün ve başarılı olduysa duygusal insanlar da iyi yetiştirilmeyler çok iyi yerlere gelip diğerlerinden daha iyi yerlere gelecektir ve yeni dünyaya hakim olan varislerin ataları olarak anılacaklardır.
Düşündüğünüzde platon’da karşılıksız eğitim vermiş, Tesla da fakirlikten başını kaldıramıyordu, keşişler dünyaya duygu yüklü mesajlar taşırken, da vinci de hayallerini kaleme dökmüş ve dünyada yüzyıllar sonra gerçekleştirilebilecek obje tasarımlarına ilham kaynağı olmuştur.
Aslında dünyanın en başarılı insanları onlar olduğu kadar üreme konularında da başarılı olursa rahat biçimde nüfus üstünlüğü durumu olacaktır.
Otistik ve benzeri insanlar sosyopat olduğu için duygusal olarak sevdiği kişiden öğrenebileceği şeylerde de başarılı olacaktır. Uygulamada bir otistiğe satranç stratejilerini teker teker duygusal bakımdan temas sağlayarak öğretirseniz o çocuk kısa sürede diğerlerinden daha usta bir satranç ustası halini alacaktır. Aynı şekilde Dinsel kitaplar öğretilirse onu da en iyi o uygulayacaktır.
Bir otistik veya başka içe kapanık insan türü sosyal öğrenimleri kendi kazanmadığı için her şey onlar için kurallar ve prensipler ile sınırlanabilir. Diğer türlü her duruma yönlenebilecek bir saatli bomba olabilir. Tabi duygusal bağ sahibi kişi haricinde öğretmek isteyen için de kuralların neden ve nasıl geçerli olduğunu gösterildiği taktirde başarı sağlanacaktır. Diğer türlü kuralsız bir kişi nasıl her şeyi mübah görürse onun gibi her şeyi yapabilecek duruma gelebilir. Bunu da sevgiyle açıklanması ve sürekli o konuyla ilgilenilmesi durumunda olur.
Özellikle dikkatimi çeken bir durum vardır. O da küçük olan bu tip çocukların hislerinin sınırları ve duygusal etkileşimlerinin sınırı yüksek perdeden olduğu için karşıda olan insan büyük mutluluk veya büyük şiddet içerdiği şekilde hisler sahibi olduğunu hissettiği davranışları hissediyor.
Kendini tırmıklayan, ısırmaya kalkan birisi bunu kendi duygularını fazla hissetmediği için yapmaktadır. Gerçekte başkalarını tırmaladığı, sertçe ısırdığı veya saçını çektiği zaman kendi duyu organları tepkimeye girip başkalarının duygularını da hissettiği için bunlardan zevk alıp mutlu olmaya başlıyor. Uygulamada ve sinirsel başarılı her temas aynı şekilde bunda etkili oluyor.
İçe kapanık insanların pek çok çeşidi olduğu için bu insanları say say bitmez. İnsan gruplarında sonsuz özgürlük kavramı sırasında yetişebilecek çoğu içe kapanık insanın çok iyi karakter yanında psikopat davranışları içerisine girme ihtimali bulunmakta.
Ve Evrim…
Geleceğin nesilleri için belki de prensip örgüsü olan Dinsel kitapların kuralları duygusal sebepleri ve karşıdaki ile empati kurma yeteneği fark ettirilmeli. Ardından uygulamalı öğretilmeli. Bu öğretilerin de yanında yetenekleri araştırılmalı ve ona göre hareket edilerek ona uygun bir yaşam stili hazırlanmalıdır. Bu sayede dünyada bulunan hastalıklı, potansiyel hastalıklı durumları önleyip geleceğin insanlarını geleceğe emanet olarak bırakabiliriz.
Evrim denilen milyonlarca yılda değişmeyi ve mutasyonlar dışında zaruri ihtiyaçlara göre dualar sonucu değişimleri veya o gün olan şartlara göre Allah (nam-ı diğer ateistlerce doğanın) hikmetleri üzerine istekler ve irade dışında değişmesi sonucu olan pozitif gelişmelerdir.
Her zaman yetenekler değil bazen kendinin keşfedemeyeceği ölçekte farkındalıklar veya fizyonomik değişmeler ile olur. Örneğin köpekbalığı ilk defa üreme organları ve hamile kalma durumu yaşayan balıktır. Bu ise normalde mutasyon ile açıklanamaz. Tek taraflı mutasyon olsaydı o zaman karşısında olan balık ya hamile kalmayacak yada hamile bırakamayacak olacağından bu nesil üremeden yok olurdu.
Anlaşılacağı üzere eğer köpekbalığı eşi ile beraber üreme organlarına kavuşabiliyorsa kendi hayal gücünde bile olamayacak bir yetkinliğe ulaşıyorsa o zaman doğa denilen olguda üst akıl denilen bir olgu vardır. Bir tasarımcı yani diğer adıyla Yüce varlık olarak adlandırılan bir olgu. O da dinlerde Allah olarak bahsedilmektedir.
Bir ara din bilim ile açıklanamaz görüşünden bir agnostik gibi düşünüyordum. Sonra fark ettim aslında irade ile olamayacak ve tek başına gerçekleştiğinde başarılı olunmayacak olayların açıklanamaz biçimde olması beni aslında bir üst aklın bilimsel kanıt sunduğunu düşünmeme yol açmaya başladı.
Eğer siz böyle düşünmüyorsanız bile en azından bu şartları yumurtlayan bir balık ile penis sahibi olan bir köpekbalığı yada rahmi olan ve hamile kalan bir köpekbalığı ile suya yumurta bırakıp döllemeye çalışan balık anlaşıp vücut içinde bu işi gerçekleştirebilir.
İşin en garip yanı da balık bir sonra olacak gen havuzunda bu üreme organ şekillerini ve üreme biçimlerini nasıl düşünerek yapmıştır?
Tabi ki düşünmemiştir. Tasarımları aynı anda ve birbiriyle uyumlu yapan ise sadece O’dur. Dışarıda yumurtlayan bir balık gel dememiş veya yumurta görmeyen balık da ben ne yapacağım demiştir. Sadece içgüdüleri (Allah’ın yönlendirmesi) sayesinde onlar bir şekilde onu yapınca rahat olacaklarını fark etmiş ve yapmışlardır. Sonrası da malum. Nesilden nesile yaşam şartları değişmiş ve yaşam gelişmiş ve insan denilen grup ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında da içe dönük olanlar ise dünyada sözü dinlenilen insanlar olmuştur ve neslini devam ettirme konusunda ayrıcalıklı durumlara sebep olmuştur. O yüzden de zaman ile değişim o yöne kayacaktır.
Özellikle dinsel öğelerin kurallar bütünü olması da sıcak bölgelerde çıkması da dünyanın sıcak olduğu küresel ısınma dönemlerinde ne yapabileceği hakkında yani gelecek ile ilgili bilgileri ve uygulamaları göstermekte. Bu açıdan bakıldığında daha diyecek pek bir şey bulunmamakta. Tabi bu son paragrafta yazdıklarım tamamen hipotez olacak az kanıtlı varsayımlar olarak ele alınabilir. Bu şekilde düşünerek okursanız sevinirim.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.