Eski bir yazımda prestijin devletler arasında gerekliliğinden bahsetmiştim.
Burada o prestij tanımının yani itibar’dan bahsedeceğim.
“İtibardan tasarruf olmaz”
bu sözü söyleyeni biliyorsunuz. Erdoğan bu konuda sözü doğru söylemiş fakat bizim görüşümüzde olması gerekenden itibardan farklı yollarda ilerlemektedir.
O örnekte itibar’ın devletin halk üzerinde etkileri ve yumuşak güç denilen durum için geçerli olduğundan bahsetmiştim. Yumuşak Güç = Nüfuz olarak adlandırılabilir.
İtibar yani prestij kavramı pek çok yoldan elde edilebilir. en geçerlileri şunlardır:
İlk ikisi emek etkinlik üzere elde edilir diğer ikisi şahsi değerler ile elde edilir.
Batıda bulunan önemli yöneticilere bakarsanız güç iktidarını görürsünüz. “Onurları için savaşır” ve sonunda Komutanlar yönetime seçilir.
Venedik konsülü gibi tüccarlar arasında itibar oluşturur. Para sonucu gelen Şaşaalı harcamalar ile görürsünüz. Erdoğan’ın Saray yaparak tüm milletleri ona toplaması örneği ve Arabistan yöneticilerinin Altın merdiven ile uçaktan inmesi buna örnek gösterilebilir.
Peygamblerler (Tek Tanrı inancı), Konfüçyus, Mevlana, Platon, Marks, Napoleon, Sun Tzu, Cengiz Han gibi yaşam idealleri ile ilgili başarı sağlayan ve toplumlarda kabul edilen görüşlerde görürsünüz.
Ahlak ve karakter dengesi gözeten durumlarda görürsünüz. Dinlerin, Peygamber efendimiz ve onun yolundan gidenleri diğerlerinden ayıran durumlar bunlardır.
Tanrı kültleri döneminden kalma bir alışkanlık olan Tanrının Oğulları örnek verilebilir. Şu an Yunanistan’da hala Zeus ve nesli itibarlıdır.
Altın varaklarda pahalı arabalar altında olan itibar kavramı feodal avrupa’nın prestij kavramlarının yansımasıdır.
Bizim Müslüman ekolünde Peygamber efendimizin itibar kavramı geçerlidir. “Ahlak”
Halk fakirlik içerisinde kıvranırken çok şaaşalı (gösterişli) hareketlerde bulunulduğunda halk arasında çekememezlik ve fitne oluşmasına sebep olur.
Diziler ile zenginliğe yönlendirilmeye çalışılan halk bu konuda bir kat daha fazla huzursuzluk eder. Çoğu film teması zengin malikanelerinde geçiyor. Herkes emeği ile kazanmak imkansız olduğu için kolay kazanca dönmeye çalışır ve tuzaklara çekilirler.
Peygamberimiz zekat ve zenginin malını paylaşması da kendini onların yerine koyduğundandır. Erdoğan şimdi kendisine şunu sorması gerekir:
“Korumaları bırakıp beş parasız olarak sıradan bir vatandaş gibi yolda yürüse kendisinin beğenir mi?”
Çevresinde olan dalkavuklar (menfaat peşinde koşanlar) bunu hiç hatırlatmak istemezler. Eğer gerçekten de onun iyiliğini düşünen ve kendi müslümanlığını düşünen birisi varsa kendisini de diğerlerinden ayrı tutmamak gerektiğini hatırlatır ona.
Önemli bir iş için yetişirken yolu kapatılan insanlar bir düğün veya başka şahsi organizasyonlar için yolları kapatılıyorsa orada keyfiyet girer.
Evet devlet törenleri ve devletler arası organizasyonlarda önemli güvenlik gerektiren durumlar olduğu için yapılmalıdır. Fakat vatandaş mağdur olmasın diye alternatifler de düşünülmelidir.
“Devlet halk ile var olur ve bu yüzden halkı memnun etmek için çalışır”
Geçenlerde Saraylar konusunda bir yazı yazmıştım. Yıldız Sarayı ve Huber Köşkü benzeri İstanbul için yerlerden taşınmasının kendi isteğim olarak belirtmiştim bunu da halk ile devlet menfaati dengesi için istemiştim.
Çok önemli davetlerde merkezde konumlanabilir. Yıldız Sarayı, Çırağan Sarayı ve Dolmabahçe Sarayı gibi saraylar o dönemde İstanbul şehir sınırları dışarısında olan yerlere yapılmıştır. Fatih ve Karaköy şehirdir ilerisi dutluk bahçelerdir. 70 lerde İstanbul’da yaşayanlar dahi bunları gün gibi bilirler.
Gelelim tekrar itibar konusunda Müslümanların ekolüne.
“Peygamber efendimizin saygınlığı ve itibarı üzerinde laf edebilir misiniz?”
2 Milyar insanın kalplerinde yeri vardır. Bunu da sarayları ile ve zor kullanma gücü ile yapmamıştır.
Ahlak’ı ve dünya görüşü onu en üst seviyeye çıkaran durumlardan birisidir. Dünya görüşü derken kastım şudur. Allah’a inanç 100 tanrıya inançtan daha mantıklı ve doğrudur. 100 tanrı birbirini yönetemez ve 100 tanrılı bir yaşamda veya tanrıları insanlaştırma olayı insanların gerçeklerinde yer bulması da bu görüşün unutturulması veya değer kaybettirilmesi ile oluşur ancak.
Efendimiz ekolünden sıradan bir müslüman tüccar Malezya’yı ve Endonezya’yı Müslüman etmiştir bilenler bilir.
Ahlak ve dürüstlüğün etkisi o müslümanı da itibarlı ve hala daha toplum içerisinde hikayeleri anlatılan canlı bir düşünceye dönüştürmüştür.
Müslüman ekolü itibarda batılı gösteriş ekolünü de yine men etmiştir.
Halk ağzında bir laf vardır dinde de çok görürsünüz.
Riya adıyla da anılan gösteriş ile ilgili çok hadis bulabilirsiniz.
Gösteriş (Riya): Bir şeyi sırf insanların gözünde dikkat çekici olabilmek için yapmaktır.
Bu olay itibar sağlayabilir fakat geçici bir itibar olur.
Asıl itibar yaptıklarının doğruluğu ile ve toplumsal dengeyi gözeterek yapılmasıyla olur.
Bizim ekolümüzde de bu vardır.
Bir Hırka ve Veysel Karani hazretleri ile ilgili durumları bilen ne dediğimi anlar.
İtibardan tasarruf olmaz evet
Fakat itibar halkı düşünerek oluyorsa o itibardan tasarruf olmaz. Zaten itibar insanların gözünde olan değerdir. Bu da sizin kıstas olarak değerlendiremeyeceğiniz kadar değişkene sahip bir durumdur.
Bir Akşemseddin Hazretleri’nin itibarı Öğretmenlik vasfında becerisi ve yol gösterdiği kişiyi götürdüğü başarısıyla bu kadar yüksektir. Öğrencisi Fatih sultan Mehmet’in de itibarı İstanbul’u Müslüman alemine katması ile olmuştur. Hem kendine hem de müslüman dünyasına bir zafer perçinlediği için adı çok duyulur.
Başarılar ve topluma katkılar itibara etkisi büyüktür.
Einstein bilimsel buluşu ile, Graham Bell iletişime faydası ile, Evliye Çelebi’nin o dönem olan dünyayı tanımlaması ile, Katip Çelebi’nin Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi’nin Mevlana’nın yazıları ile itibar elde etmiştir.
İtibar aynı zamanda bir konuda ustalaşma’nın getirisidir.
İtibar bazen çok itibarlı bir insanın neslinden gelmekte de olur. Bu görüşte “Fatma kızım olsan da hata yapsan da bana güvenme” hadisi ile aslında bir mesaj da verilmektedir.
Peygamber neslinden birisi olsa da itibar nesil ile olmamalıdır.
Fakat yine de hürmet ederim. Çünkü onun neslinden olup öğretilerini sahiplenen ve uygulayanların olması da yüksek ihtimaldir. Sahiplendiği için.
Fakat insani yetkinlik olarak ve yaşam olarak gerçeklerden uzaklaşan olabileceği için sıkıntı çıkar.
Genelde halk arasında şöyle bir ifade vardır:
İtibar konusunda aileden daha alt düzey gördükleri ve farklı gördükleri için söylenir. Diğer türlü zaten birisinin bir şey yapması veya yapmaması başkasını neden ilgilendirir ki?
Toplum, Ahlak ve medeniyet formları da itibar ile şekilleniyor.
Mafya babası ve Askerin itibarı güç ile sadece sağlanırken Tüccar itibarı gösteriş ile sağlanırken Müslüman itibarı ahlakı ve iyi niyetleri ile sağlanır.
Diğer itibarlar ise dönem dönem geçerli olsa da bu üçlüden en bize uygun olan ahlak ve iyi niyet (karakter) itibarıdır.
Yönetici olmak her şeyde üstün olmak değildir. Yönetici olmak diğer insanları dayanışma halinde bir yolda ilerlemesinde yardımcı olmaktır. Bir Çiftçi kendi uzmanlık alanında diğerlerinden üstün olduğu için herkesten itibarlı olabilir. İtibar herkes için kazanılabilecek bir şeydir. Önemli olan yaşamda diğerleri ile ortak bir yaşamda olduğumuzdur. Ego değil eco çizimi vardı onu paylaşacağım:
Evet biz diğer hayvanlardan daha üstün bir şekilde dünyaya uyum sağlama içerisindeyiz ve yayılabiliyoruz fakat bir hamam böceği bizden çok daha güçlü ve ileride yaşayabilecek güçtedir.
“Ekolojide en güçsüz varlıklar kartondan kaplan gibi en fazla etkinliğe sahiptir fakat en güçlü varlıklar uzun vadede yaşamlarını sürdürebilir.”
İnsanlar en güçsüz varlıklardır. Özellikle doğduklarında. Faka dünya’yı tanımlama ve çevreyi şekillendirme konusunda diğerlerinden üstündür. Ta ki doğa şartları ve Allah’ın taktiri olan durumlar onu engelleyene kadar.