FED Faiz oranları ve Borsa Fiyatları

FED Faiz oranları ve Borsa Fiyatları
 
FED’in faiz arttırması olayı iki açıdan değerlendirilebilir. Birincisi Global likiditeyi sıkmak içindir. İkincisi Bollaşan likiditeyi normalleştirmek içindir.
 
Amerika doğu Asya cephesinde olan kendi paraları ile takas işlemi yapma durumunu (Eskiden dolar ile olurdu) ve hafif başlayan başkaldırı ve kendi alanlarını koruma olaylarını (Örnek Rusya’nın SSCB topraklarına yayılmacılığı) önlemek için onları zor durumda bırakmak için ilk önce Ambargolar uyguladı sonra da fakirleşen devletlerini Paraları piyasalarından çekerek bir darbe ile daha vurmak istedi.
 
Tabi de-dolarizasyon olayı ne zaman ilk fikri atıldı bilmem ama Doğu Ekspresi (Doğu Asya) ülkeleri bu konuda şu an karşıda bulunan yerel para birimlerine döndürme işlemlerine başladı.
 
Bu olay;
 
1) Dolarların likit halde piyasada dolaşmasına ve değer kaybetmesine neden oluyor
 
2) Anlaşma içerisinde olan ülkelerin Borsalarında anlaşma sağlayan diğer ülkenin yatırımları oluyor.
 
FED bunun üzerine likiditeyi kısmak ve değerini dengelemek için faiz arttırıyor.
 
Borçları çevirirken değersiz doları Amerika asla istemez. Yüksek istihdam konforu bu borçlar üzerinden yürütülüyor.
 
Geçenlerde Araplara silah satarak para kazanma (borçları azaltma) sebebi de aslında bu silaha karşı kendini korumaya almak sebebiyle oldu.
 
Çünkü eğer o borçlar ile doğu piyasası parayı çekerse Amerika o hızlı aldığı darbe ile piyasada çok hızlı şekilde alt konumda dengelenmeye başlayacaktı.
 
Suudiler el ele verip bu silah anlaşması ile Amerika’yı kurtardı.
FED Faiz arttırımların etkisini çok fazla abartı ile piyasa parasız kalacak filan diyenler bir de bu bakış açısından baksın. Faiz arttırdığında Doğulu devletlerin kullanmadığı paraları alacağı için aslında o insanların kafalarında oluşturduğu etkiler olmayacaktır.
 
BIST ( IMKB ) Borsa Fiyatları
 
100.000 geçti rekor oldu filan muhabbetleri oluyor. Her ne kadar Borsa Kumarını ahlaka aykırı görsem de bu konuda bir kaç algı manipülasyonlarından bahsedeceğim.
 
100.000 Türk lirası değerinde Borsanın Toplam değeridir.
 
Gerçekte hisse başına 2,33 Dolar civarında bir seviyede borsa. Geçmiş dönemlerde yaklaşık 11 sene önce Borsa 40.000 – 60.000 seviyesinde iken 4,2 Dolara kadar çıktı.
 
Neden bundan bahsediyorum biliyor musunuz?
 
Çünkü hisse başına yabancı para biriminde değeri o ülkenin gerçek hisse başına fiyatını belirler.
 
Doların da Euro ve İsviçre frangı gibi para değerlerinde düşüşünü göze alırsak aslında o dönemin 1,7 Doları civarında olarak görebiliriz.
 
Aslında Borsa çok ucuz ve değersiz durumda şu anda. Öyle pek aman aman başarısı olmasa da Enflasyon ve piyasa fiyatlamaları gibi durumlar nedeniyle artmış gereksiz büyümüş rakamlar ile insanlara umut veriliyor.
 
Aşırı büyük borsa fiyatlamalarını görmüş olacaklar ki diğer ülke borsa fiyatlarına yakın piyasa değerlerine çekmek için iki sıfır yani kuruş değeri virgülü eklenmesi düşünülüyor.
 
Piyasa içerisinde ucuz görünüp bu sefer yurt dışına algı yapılacak 😀
Yani demem o ki aslında Borsa o kadar büyük başarılar sağlamıyor. Bizimkiler hatta borsa konusunda diğerlerinden yatırım çekmek için psikolojik etmenleri devreye sokmayı düşünerek en azından bir gıdım da olsa geçmişye olan değerlere yaklaşmayı düşünüyorlar.

Karşılaştırmalı Ekonomik Analiz (18 Ocak 2016)

Türkiye Avrupa Birliği ile ilgili gelişmeler yaşarken ekonomik değerlerini dünyaya açıklama gibi şartlar getirilmişti.

Türkiye 2006’da OECD ülkeleri arasında ekonomik bilgilerini açıklamaya başlayan ülke konumunda olmuştur.

Bu olay aynı zamanda ekonominin diğer açıklayan ülkeler ile karşılaştırılmasına neden olabilmektedir.

Adım adım size Türkiye Ekonomisini anlatacağım ve bu ekonominin dinamiklerinden bahsederek şu an olan süreçte yapılanları daha net bir şekilde açıklamaya çalışacağım.

1) Türkiye Ekonomisi Erkek Egemenliğine Dayalı

Grafiklerde Türkiye’de çalışan oranı her ne kadar %50 gibi gözükse de dengeli bir yapıda değildir.

oecd 2b

Erkek çalışma oranında oecd raporlarına göre ortalamanın az biraz üstünde (12-13. sıra) yer alıyoruz. Kadın çalışma ortalamasında ise dünyanın en düşük seviyesinde olmamızdan ötürü iş seviyesi düşmektedir.

Bir tek bize yakın bir devlet var bu konuda o da Meksika. Erkek egemen çalışma koşullarında ikinci sırada gözülüyor.

oecd 1c

Türkiye iş oranı bakımından OECD ülkelerinde Avrupa içerisinde en düşük miktara sahip. Güney Afrika dışında her ülke Türkiye’yi geçmektedir.

2) Türkiye Ekonomisi İşsizlikte En Yüksek 8. Ekonomi

Erkek egemen çalışma yapısı dışında işsizlik oranında 2014 senesinde en yüksek 8. sırada çıkıyor.

oecd 2a

Araştırmada İşsiz-işlilik oranlarına bakıldığında Norveç ve benzeri gelişmiş devletler kadın çalışan oranı erkeklere göre daha fazla.

İkinci bir nokta ise işsiz oranı farkları ile çalışan nüfus oranı farklarına bakıldığında çalışma ihtimali olan erkeklerin %20 si kadınların ise %57.5 u iş başvurusu yapmamaktadır.

Erkek oranı hesabı %100 (potansiyel) – %70 (çalışan) – %10 (işsizlik başvurusu yapan) = %20 (iş aramayan) olarak hesapladım

Kadın oran hesabı %100 (potansiyel) – %30 (çalışan) – %12.5 (işsizlik başvurusu yapan) = %57.5 (iş aramayan) olarak hesapladım.

Yani her 5 erkekten birisi her iki kadından birisi iş aramak istememektedir.

Bu istihdam verileri Tarım dışı istihdam verilerini kapsamaktadır. Tarım kesimi zaten farklı değerlendiriliyor.

oecd 1a

Bu oran farklarının en büyük sebebi Kadın kesimi çalışmaz denilmesinden kaynaklanmaktadır. Kendileri de böyle bir yükün altına girmek istemeden bakılarak kolaya kaçmak isteyenleri de mevcuttur.

Erkek çalışan oranının %20 sinin eksik olması ise kötü yola sapan ve iş gücünü yapmayı düşünmeyecek kadar geçimini sağlayan kesimi oluşturuyor.

Gerçek işsizlik değerlerine bakıldığında Türkiye 1. sırada yaklaşık olarak Yunanistan ile eşdeğer konumda.

3) Türkiye’de Bulunan Yabancı Ülke Vatandaşları

oecd 2c

Türkiye çalışma konusunda yerlilerde ne kadar adaletsiz ise dışarıdan gelenler (suriye, italya, yunanistan vb…) konusunda da o kadar adaletsiz bir çalışan oranına sahip.

oecd 2d

4) 2002 3.Çeyrek – 2015 3.Çeyrek İşsizlik Değişimleri

İşsizlik oranları Dünya genelinde 2007 ye kadar global likiditenin bolluğundan ve faiz oranlarının düşüklüğünden kaynaklı azalma yönüne doğru gidiyordu.

oecd 1b

Ne zaman Mortgage Krizi oldu o zaman Avrupa Birliğinde bulunan Akdeniz ülkeleri başta olmak üzere tüm ülkelerde işsizlik oranında patlamalar yaşanmaya başladı.

Yunanistan, İspanya ve İtalya bir anda işsizlik konusunda Türkiye ile denk seviyelerdeyken 2014 yılına kadar artan şekilde zirveye oynadı.

Gelişmiş ülke piyasaları bu kriz sırasında daha iyi yatırım yapılabilir sağlam altyapılı sanayi güçleri olduğundan bu krizde avantajlı çıkmıştır.

2015’e kadar Brezilya %10’dan %5 civarına, Rusyaise %5 civarından kısa süre %8.35 e yükselip yine %5 civarına indirmiştir işsizliği.

Burada Türkiye 2009’a kadar yükselen işsizlik oranını:

a) “Alın Verin Ekonomiye Can Verin” kampanyası gibi bir kaç uygulama ile
b) Dış dünyada olan ilişkileri arttırarak pahalı turizm cenneti ülkelere gidecek olanlara ucuz alternatif olarak burayı sunarak
c) Büyük firmalara krediler vererek, bankaların 2001 krizi sonrası sağlam olduğu söylenerek
d) Para gelişmiş güçsüz ülkelerden gelişmekte olan piyasalara döndü

ekonomiye para girişi ve döngüsünü arttırarak işsizlik seviyesini düşürmeye başlamıştır.

Yani bir nevi işsizliğin düşmesi ile ilgili olarak söylenen “Kriz Teğet Geçti” sözü bir nevi haklılığı kanıtlanıyor.

Yalnız ülkemiz diğer Gelişmekte Olan Piyasalara göre daha kötü performans sergilemiş ve Akdeniz ülkeleri genelinde sadece başarılı denebilecek şekilde ilerlemiştir.

2012 Suriye krizi sonrası işsizlik oranı Suriyeli göçmenler sonucu %7 den %10 üzerine doğru çıkmaya başlamıştır.

Güney Afrika işsizlik oranında değişime uğramamış ve %20 – %25 bandında seyretmiştir.

5) 2002 3.Çeyrek – 2015 3. Çeyrek Çalışan Değişimleri

Çalışan oranı pek çok bileşenin sonucu ortaya çıktığı için daha zor değişen bir yapıdadır.

oecd 1d

İşsizlik oranı gibi para ihtiyacının yasal yollardan çalışma şartlarında aranma ihtiyacının göstergesi değildir. Bu nedenle ona göre daha stabil bir yol takip eder.

Gel gelelim ülkelerde olan değişimlere. Gelişmiş ve Gelişmekte olan ülkelerin çoğu krizde az bir düşüş sonrası stabil 2009 yılında en geç 2011 yılında toparlamış ve bu şekilde aynı seviyede devam etmiştir.

Yalnız Akdeniz ülkelerinde çarpıcı bir değişim göze çarpmaktadır. Türkiye kriz öncesinde Güney Afrika ile birlikte %45 ler seviyesinde çalışan oranına sahip iken krizi fırsata çevirmiş İtalya, İspanya ve Yunanistan’ın çalışanlarını düşürdüğü kadar kendi çalışanlarını arttırmıştır.

%45 olan oran %50 ye çıkmıştır 2013’e kadar kademeli olarak. Sonrasında Suriyeli kaçak işçiler, gsyih’nin başarısız planlarda çar çur edilmesi ve ekonomik bazı ayrımlar gibi sebeplerden durum stabil hal almaya başlamıştır.

Bir nevi turizm ülkelerinde azalmaların olması Türkiye’nin pazar payını kapmış olabileceğini düşündürüyor. Özellikle Yunanistan %60 civarı çalışanı varken bu oran 2012 sonrası Türkiye ile eş olan %50 seviyesine iniyor.

6) Gelişmekte Olan Piyasa Değişkenleri

Gerçekte borsa ve para piyasaları hakkında yazdığım paranın prestij ve güvene bağlı olarak maddi bir temeli olmamasından dolayı kumara girdiğini yazmıştım. Onun haricinde sizler bu konuya gelişmişlik endeksi olarak baktığınız için bu değerler üzerinden de biraz ülke piyasasını anlatacağım.

2002 – 2005 dönemi arasında güçlü tl politikası ve sıcak para borsası nedeniyle büyüme gözüken ülkemiz 1 tl 1 isviçre frangı ve 1 brezilya realine eşdeğer olmuştu. 1 dolar 1.15 tl 1 euro ise 1.4 tl civarındaydı.

Borsa 10.000 bandından aşağı düşerel 2002 ekimde 8896’dan sonra da 25.000-30.000 seviyelerine çıkmıştır. O dönem Brezilya borsası ile paralel bir şekilde ilerleme göstermektedir. Bu dönem Borsa değerleri

Navlun, Altın vb. mal değerleri çok düşüktü. Ons altın değeri 450-500 seviyelerindeydi. Tabi hepsi likidite bolluğundan yavaş bir şekilde artıyordu. Kapalıçarşı Cumhuriyet Altınını 100 liradan satıyordu 2005 te 202 lira olmuştu.

2005 – 2008 döneminde daha zor şartlarda üretim piyasasının zorlanması, %20 gibi düşük kredi kartı sahibi halk tasarruflarının kredibilitesinin %80 gibi doyma noktasına gelmesi ve yurt dışından ithalata sebep olması sonucu sağlam cari açık gibi sebepler yüzünden ekonomi yavaş bir şekilde denge noktasına gelmeye başladı.

2005 te kapalıçarşı alını 202 lira civarlarından 2008 de 330 tl civarına geldi. Altının onsu 860 dolar civarıydı

Borsa hala likidite bolluğu ve benzeri sebepler ile 30.000 gibi seviyelerden 60.000 seviyelerine kadar çıkmıştır. Yavaş yavaş TL değerini Dolar (1.4-1.5 tl), İsviçre Frangı (1.3 tl), Brezilya Reali (1.2 tl) ve Euro (1.7 tl) gibi paralara karşı değerini kaybetmeye başlamıştır. Bu dönem hisse başı fiyat borsada 4.2 dolara çıktığından dolayı türk piyasasının altın çağı olarak görebilir bazıları.

2008 krizi – 2013 Mayıs dönemi arası 20.000 dip seviyesine düşerek bir nevi 2002’de bulunan 7915-8800 seviyelerinin o dönemde olan değerini göstermiştir.

2008 sonrası Türkiye güçlü tl ile ilgili ne kadar uğraşsa da ekonomik dengelerin farklılaşması sonucu sürekli ülke parasının değeri yavaş yavaş olmak üzere değerini kaybetmeye başladı.

Brezilya gibi ülkelerin ekonomilerini güçlendirmesi sebebiyle Türkiye’nin gelişmekte olan piyasalardaki Borsa değerleri ve para değerleri makasında olan liderliğini kaptırmaya başladı. O dönem ruble ve brezilya reali değer kazanırken lira dolara karşı az biraz kan kaybetti.

Bovespa 101.000 lere geldiğinde 2013 senesinde İMKB 100 96.000 civarlarındaydı. Yani arada -5000 lik olan fark +5000 kadar olmuştu.

Cumhuriyet Altını sanırım 800 tl o zamanları pek hatırlamıyorum üniversite ile uğraştığım için. Ons (31 gram külçe altın) ise 1800 dolar civarıydı

Bir ara 1862 dolar gibi tarihi bir zirve yapmış ve yine aşağı inmeye başlamıştı. Sanırım 2011 yılıydı.

Bir ara Altınları bankaya yatırıp yerine misli değerinde para verilecekti fakat vatandaşın bir kısmı hariç çoğu yastık altında olan altınını vermedi.

Çünkü halk her ne kadar cahil denilse de parann değerinin olmadığını bilir ve Irak savaşında olduğu gibi bir durum olursa altın ve kıymetli eşyalar harici her gayri-menkul’un değerinin pul kadar olmayacağını da bilir.

Belki de yastık altı altınları alınan halk savaşa sokulduğunda bir günde fakir bırakılacaktı kim bilir. Çünkü bir olay olmadan 5 sene önce planlaması yapılıyor.

Bilirsiniz Suriye krizi öncesi Suriye ile Türkiye sınır kapıları açılmış tüm komşu akrabalar yanında tüm Batı ajans*ları vizesiz suriyeye girmiş ve ayrılıkçılar hazırlanmıştı. Ardından da iç savaş patlak vermişti.

2013 krizi ve Sonrası

Hükumetin güvenilir hükumet imajının bozulması ve dış piyasalarda Suriye, Libya ve Mısır olayları gibi durumlar ile Ortadoğu pazarının karışması sonucu Türkiye piyasası ilk defa sağlam düşüşe geçti.

bist_100_grafik(2)

Brezilya ise borsada 120.000 dolar karşısında ise parası değer kazanan duruma geçmişti. O dönem dolar her piyasada düşerken Türk lirası karşısında artmış ve 1.7 – 2,5 tl seviyesine gelmişti. İsviçre frangı 1 dolara yaklaşmıştı.

Altın piyasası yurt dışında düşmesine rağmen (ons fiyatı 1000 civarı) cumhuriyet altını iç piyasada liranın değer kaybetmesi sebebiyle 400-600 tl gibi değerlerde dolaşıyordu. Ve 2016 ya kadar yavaş yavaş artmaya devam etmiştir.

O dönemde en fazla kazandıran gümüş olmuş ve bakır ile navlun fiyatları da çin ekonomisinin talepleri doğrultusunda hiper artış yaşıyordu.

Ons ve C. Altın son 5 sene değerini kontrol etmek için şuraya bakabilirsiniz:
http://www.bigpara.com/altin/altin-ons-fiyati/5yil
http://www.bigpara.com/altin/cumhuriyet-altini-fiyati/5yil

Amerika aynı zamanda Altın ve benzeri piyasa değerlerinin yükselişi sonrası Doların değerini korumak için 2011 sonrası piyasada yavaş yavaş faizi arttırması sebebiyle likidite azalmış ve her devlet kendi ürettiği kadarı değeri ile para değerine geri dönmeye başlamıştır yavaş olarak.

Gelişmekte olan ülkelerden para çekilmeye başladığı için banka borçları da ödenmesi konusu daha zor bir hal almıştır. Bu dönemde kredi borçları gelişmekte ülke içi halklarda patlama yaşamıştır.

bist100.17-haziran

Türkiye’nin Ortadoğu krizi, Rusya krizi ve Avrupa Ekonomik Krizi sebebiyle olan piyasaya yüklenilmesi durumu ekonominin değirmenini zora sokmuştur. Ülkenin Arabistan ve benzeri Arap ülkelerinden ülkede mal mülk sahibi olma kanunları sonucu para akımı başlamıştır.

İnşaati lokomotif olarak seçen ülke bu yolda yurt dışından gelenleri ağırlamıştır.

imkb 88 09

Son dönemlerde ise Turizm bölgesi gözüyle bakılan ülkemizde yabancı ülke konsoloslarının terör tehtidi uyarısı, terör eylemleri, ekonomik ambargo çağrıları gibi durumlar ile üretim ve hizmet sektörlerinde zarar verilmeye çalışılmıştır. Hepsi de organize ve bir anda birbiriyle uyumlu bir biçimde olmaktadır.

7) Şimdi gelelim son 1 Aylık Ekonomik – Siyasi Süreç Analizine

Türkiye piyasası şu an kapitalist ekonomik değerler içerisinde ekonomik olarak en üst sınırında tl değeri faiz indirimi noktalarındadır.

Buna rağmen dolar 2.80 civarlarında hareket etmekte ve borsa da güçlü direnç üstünde olan dip seviyesini zorlamaktadır.

2008 dönemi öncesi her şeyi olumlu olan süreç o dönemden sonra büyük kırılma ile olabilecek en zor şartlara dönmüştür.

—— ek – 06.04.2016 —–
 
Erdoğan son dönemlerde ekonominin yükselişini sağlamak için yurtdışı ekonomiler ile ortak hareket edip yurt içinde stabil (tek defaya mahsus) ödenen şeyleri döner sermaye tarzı dönemsel tarza getirerek vergi gibi alma yoluna gidiyor.
 
ehliyetlerin 5 senede 1 yenilenmesi, kimlik yenilenmesi gibi olaylar teknolojiye uyum sağlamadan çok gelir elde edecek seçenekler olarak görülüyor.
 
GSS prim borçları sahipleri bir dönem fakir-zengin ayrımı yapılarak alınıyordu şimdi bu borçlarda geneli fakir çıktığı için zam yapmak için tek fiyat sistemine geçtiler.
 
ÖSYM kurumu ile ilgili sınava giriş belge fiyatları üç senede 40 – 50 – 70 – 100 tl artışları şeklinde iki katından fazla zamlandı. Bu da milyonlarca öğrenci adayı üzerinden iki kattan fazla vergi dışı vergi gibi kazanç demek.
 
Bu kadar vergiye rağmen devlet yatırımlarına bile zor para yetişmesi bu paraların nereye gittiğini sorgulatıyor.
 
Yurt dışına döviz kaçış miktarına bakılırsa ülkemizde 1 tllik döviz 3 tl ye çıkmış. halkın aldığı maaş net 488 tl idi. 488 x 3 = 1464 tl ye geliyor. bu sene net 1000 tl ye gelmesi bir nevi gerçek asgari ücret üzerinden 300-400 tl halktan vergi olarak gittiğini gösteriyor. Tabi sonraları bunu çakan işçiler isyan etti ve olması gereken düzey net 1300 tl ye geri döndürüldü. Bu da dolar kuru artışına göre eksik bir miktar ya neyse.
 
Ekonomik değerlere bakıldığında son dönemde tüm dış politik başarısızlıklar ülkeyi makasa aldı. Bu da fabrikaları zorlamak yerine halka ödetmek şeklinde gerçekleşiyor.
 
2002 – 2015 dönemi arasında bankalar kredi doyum noktasına ulaştı. Bu istatistiki bilgi gerçekte ekonomik mucize yaratan Erdoğan hükumetinin büyümeyi son dönemde nasıl başaramadığını da açıklıyor.
 
Borç batağında olan halk kredibilite sınırına takıldığı için daha da gelecek dönem adına borç alamıyor. Borç alamadıkça da Gayri safi Yurt İçi Hasıla da gelecek dönem borçları ile satın alınan maddi değerleri yüksek gösteriyor.
 
Amerika 22 trilyon dolar GSYİH ye sahip olduğunu görürsünüz ama onun banka payları ve gelecek yatırım, türev piyasalarını çıkarırsanız geriye en fazla 500 milyon dolar kalır.
 
GSYİH’nin Emisyon hacmi ile belli bir oran sahibi olması mantıklıdır. Bakıldığında Türkiye’de ve Amerika’da emisyon hacmi miktarı ile yapılan işlem hacmi çok yüksektir. Borsalarda işlem hacminin %70 inin döndürülmesi olmayan değer üzerinden hareket eden işlemlerinin oranını gösteriyor.
 
Türkiye’de cari açığa sebep olan en önemli etken banka tüketim kredileri. Çoğu insan kredi ile 5 senelik 10 senelik işlemler yapıyor. Fabrikaların makine için alması ve teknolojiyi takip etmesi dışında halk lüks telefon modeli veya araba ihtiyacı gibi durumlar sebebiyle bu kredilere sebep oluyor.
 
Geleceği satın aldığın her kredi cari açık olarak piyasaya yansıyor. Herkes cari açığın sebebini sorgularsa bu olacağını açık bir şekilde görecektir. Toplum olarak “ayağımıza göre yorganımızı uzatmıyoruz”.
 
Piyasanın reel büyümesi üretim, ticaret ve hizmet sektörünün gelişmesine bağlıdır.
 
Şu an ülkemizde üretim sektörü tekeller dışında başarılı gelişme yaşanmıyor.
 
Hizmet sektörü ise sağlık ve turizm hizmeti ihracatı ile kazandırıyordu. Şimdi sağlık kalsa da turizm sektörü yerlerde olacak gözüküyor.
 
Ülkemiz ticaret sektöründe genel manada kazanç elde ediyor. Lojistik ve ara mal üretimi yaparak geçici küçük karlar ile yetiniyor. Ticaret ise Doğu ve Batı ülkeleri ile aramızda bulunan sıkıntılar nedeniyle yeterince darbe almış durumda.
 
Kalifiye eleman sahibi olarak teknolojik olarak gelişme atılımı yapmak yerine devletimiz ara mal üretim tesisine dönüştüğü için de sonuçta ekonomi üretimi dış ülkelere bağlı kalıyor.
 
Bu da demek oluyor ki ticareti geliştiremeyeceğimize ve büyük firma sahibi olacak derecede ar-ge ve kalifiye eleman tercihi yapamadığımıza göre ekonomimizin de diğer gelişmiş devletlerin büyüme oranları ile benzer büyümesi de çok sıradan oluyor.
 
Ekonomimizde olan cari açık her sene ülke piyasasında olan para sıkışıklığını biraz daha arttırdığı için günden güne paranın daha çok değer kaybetmesi çok sıradan bir durum.
 
Aynı şekilde cari açık sebebiyle olan para eksilmesi de ekonominin dinamiklerini sağlayan tüketim kredilerini de etkileyeceğinden 1 tl para eksilmesi karşılığında 10 tl daha küçülme demek olacaktır.
 
Bu yüzden arkadaşlar geleceğimizi satın almış olan ekonomi daha çok para kazanmak zorunda. Bu da yurt dışı faaliyetlerinden her türlü fırsatı değerlendirme şartını getirir.
 
Gelecekte iç piyasa şartları dolayısıyla çok daha agresif veya çok daha yeni planlar ile ekonomik sübvansiyon (süspansiyon gibi) ayarlama işleri ile kazanç elde etmeye çalışacaktır.
 
Gelecek piyasasına yatırım yapacak miktar çok daha fazla olmalıdır. Şu an inşaat sektörü ve benzeri yurt dışında yaşayanları çekecek planlar yapılsa da bu olaylar ülkenin demografik yapısına içten zarar verecek (ajanların artışı gibi) kişilerin dahil olmasını da arttıracaktır.
 
Ülke yurt dışı fabrika yatırımları ile belki kar sağlayabilir ancak o firmaların hükumetleri ile ilişkiler gerildiği anda kapatılma riskleri bulunmaktadır.
 
Şu an otomobil fabrikaları gibi şeyleri satın alınması da bu yönde hareketi yaparak o ülkeler ile bağlantıları zorunlu olarak arttırdığımızı ve ekonomiye katkıyı böyle açmaya çalıştığını görebiliyoruz.
 
kapitalist ekonomi dinamiklerinde olduğu gibi abdli firma çinde üretim yapar yada abd firmasına her ülkeden ara mal ithalatı yapılır ve parçalar birleştirilip orada üretilir.
 
Ülke şu an bu yöntem ile kurtuluşu ararken umarım bir çare olabilir ama diğer ülkelerin sıkıştırma riski de siyasi olaylar sebebiyle epey bir miktar yükümlülük altına sokuyor.
 
—— ek – 06.04.2016 sonu ——
 
8) Siyasi olayların ekonomi üzerinde etkisi

Kobani olaylarından beri bahsettiğim Kanton birleştirme sonrası bağımsızlık için iç isyan hazırlıkları yapan ayrılıkçılar 2016 yani bu sene karışıklık çıkartmayı düşündüğünü basını takip ederken fark ettiğimi söylemiştim.

Özellikle 2016 Haziran’a kadar hem başkanlık hem de doğuda kürdistan olayları ile ilgili pek çok olay için karşılıklı saldırı, terör eylemleri ve iç isyan gibi durumlar olabilir.

İŞİD ve PKK örgütleri ile çift kıskaç halinde böyle hareketler yaparak cumhuriyetin başkanlıkla ve bağımsız kürdistan ile ancak rahata ereceğini düşündürecek hareketlere geçeceklerdir. Politik oyunlar seçim sonrası düşerek al gülüm ver gülüm tadında yaşanacaktır.

IŞID’in Charlie Hebdo ve Paris Bombalı saldırısı Paris’in düşen prestij ve ilgilenme durumlarını yine yüseltmeye başlattı. Bu durum Türkiye’de olunca Turizm ve google search çubuğunda yüksek seviyelerden aşağı doğru inmesine yol açmaya başladı.

saldırı

Yani IŞID Terör eylemleri hem Fransa’ya Suriye içerisinde müdahil olma ve asker yollama hakkı tanıdı hem de Turizm olarak Fransa’ya katkı sağlamaya başladı. Türkiye’ye ise tam tersi ekonomik kayıp yaptı. Aynı zamanda Suriye’ye müdahele hakkını da Rusya tarafından engelleneceğinden de isteseler de olmayacağı aşikar 😀

Yani terör her türlü Batı devletlerinin politik işlerine yaramış ve PKK’yı Suriye’de IŞID karşıtı savaşta temize çıkartan batılı Belçika saldırılarında da iyice masum rolüne büründürdü.

Yüksek ihtimal ile batı konsoloslukları da bu işbirliği veya hareketleri bildiğinden böyle geri çağırma operasyonları yapmaktadır.

Belki de IŞID ve PKK ortak belki de düşman bilemem. Yalnız Avrupa birliği üyeleri gibi ülkelerin turist (masum) vatandaşlarına saldırması İŞİD’in savaş tarzı olabilir fakat sadece Türkiye’ye zararı olan bir sonuç çıkartıyor ortaya.

Bu dönemde iki grubun savaşı altında filler arasında ezilen ot misali vatandaşlar garip bir dönemden geçeceğe benziyor. Savaş dönemi olmasa da ekonomik değerlerin taban yapmaya yakın olacağı kesin.

Altınların toplanmasına bakmayın para karşılığında da olsa altınlarınıza sahip çıkın. Gelecekte Ülkemizde ne olacağını bilmiyorum ama istedikleri senaryo tutmazsa ülkenin fişini çekerek zorla ele geçirme ve parçalama dönemini yaşatmaya çalışabilirler.

Aynı zamanda tekrar söylüyorum silahlanmayı sevmezsem de savunma amaçlı her evde önlemler almamız lazım. Tayyip Erdoğan ister başarılı olsun ister başarısız şu an ülke olarak sıkışık konumdayız.

Teknolojinin önceki yüzyılda eve ulaşacak derecede çalışma hayatının keşfedilmiş olması da yararlı olacak ilk defa. Çünkü kaotik ortamlar olursa çalışanların evlerde çalışması için hazırlık içerisinde olması lazım.

Şu an kontrollü bir değişim süreci yaşamaktayız. Ekonomik değerlerde bankalara bağımlılığın olduğu şu dönemde halk fakirliğin dibindeyken her türlü küçük şeyde bile safını zenginden yana kullanması da bir şekilde olması muhtemel.

Benim merak ettiğim 2017 ve 2018 yılları nasıl bir ülkeye sahip olacağız. Çünkü bu sene projelerinin planlarında kritik eşik olarak gözüküyor. Halkın vereceği her karar geleceğimizi şekillendirecek gibi duruyor.

Masum ve temiz kalpli vatandaşlarımız için en hayırlısı ne ise onun olmasını diliyorum. Umarım hepimiz bu süreci bir, beraber ve dir halde atlatacağız. Unutmayın her siz-biz diye ayıran kişi aramızı bozarak kendi menfaatleri ölçüsünde birbirimize kırdırmaya çalışabilir.

Bu oyuna sağcısı solcusu kürdü türkü olarak ortak bir yumruk şekilde mesaj verirsek hiç bir şey yapamazlar. Ekonomik olarak ne kadar batırılsak batırılılalım yönetimsel özgürlüğümüzü ve tek vücut ülkemizi korumaya çalışalım.

Biliyorum ki bu ülke bölünürse bir daha bütün olması için bu nefret tohumu ekilmiş topraklarda çok daha etkili bir yapıcı güç olması lazım ki bu sıradan insanın yapabileceği bir şey değildir.

Gerçekte Tayyip Erdoğan’ın konumunun iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyorum. O yüzden onu itham etmeden Batı ve Kürdistan planlayıcısı herkesi kapsayacak şekilde konuşuyorum.

Hem ekonomik olarak Erdoğan’ı pazarlıkta alt plana düşürmeye çalışan batı dikkat çekmekte hem de Fırat Batısı dahil PKK Liberal Kürdistanı karşısı Başkan Erdoğan – Fırat Doğusu Barzani Kürdistanı pazarlığı ortaya çıkmaktadır.

Tabi Başkanlık sistemi için onun da burada etken olması ihtimali olduğundan onun ihtimalini de bahsetmiş oldum. Gerçekte nedir ne değildir hepsini halkın tercihi ve zaman gösterecek.

Ekonomi, Borsa ve Bugün Olan Konuşmalarımda Genel Olarak

Bugün bir kişiyle Kuran’ın zammı surelerinin ek sure olması hakkında konuştum. Hemen ardından başka bir adam ile ekonomi, dolar ve borsa konuştum.

Borsa’nın haram olmasından bahsettim fakat helal olmadığını söyleyerek karşılıklı konuşurken inşaat sektörü hakkında çok az para ile nasıl büyünülebilir hakkında konuştum.

Peki ya şimdi ben müslüman mıyım değil miyim? Haram’a helal’e manalar yükleyerek konuşurken kavramları konuşurken Kuran’ın tabu olarak konuşulmayan kısımları hakkında konuştum, Allah’a inanıp peygamberimiz hakkında da iyiliğe teşvik eden bir peygamber olarak inandım.

O zaman sanırım bazılarına göre kuran’a ekleme yapıldı diye söylediğimden kafir bazılarına göre insanların hakkını hukukunu gören ve peygamber ile Allah’a inandı diye de müslüman görüleceğim diye düşündüm.

Bu konuşmalar sırasında borsa ile ilgili bahsederken özellikle fark ettiğim bir kaç şey var. Onlardan bahsedeceğim bu konuşmada.

Borsa hisse senedi ortaklığı bakış açısından helal gözüküyor. Paranın bir kısmını şirkete ortak olarak yatırım yapıyorsun ve gelişmesini izliyorsun. Her kazançta kar verilse veya özsermaye değeri olarak hisse senedine eklense, her kayıpta da sermayedarlar ile beraber özsermayeden düşen miktarda hisse senedi düşürülse çok haklı ve mantıklı bir sistem olur.

Haram kısmı ise psikoloji ve talep üzerinden hisse senedi fiyatının artması ve düşmesi. Borsa üzerinde oynanan çok oyunlar var. Özellikle bir kaç akıllı geliyor ya bir kaç firma ile paravan şirketler kuruyor hisse değerlerini yükseliyor gibi gösteren satımlar yaparak fiyatı yükseltip birleşiyorlar yada bazı manipulatörler borsada çok önemli bir değişim var diye satış/alış grafiğine girip orada diğerlerinin satmasını/almasını sağlayıp tepe/dip noktasına gidince de tersi hamle yaparak büyük vurgunlar yapıyor.

Önemli olan nokta burada. Arkadaşlar IQ seviyesi yüksek insan din/iman ve harici insanlık alameti olan diğer insanların umutları ile oynama karşıtı empati yeteneğine sahip olmayınca bencil oluyor ve sadece kazanmak üzere düşünüyor.

Borsa’ya ben “çakallar ile dans” bölgesi adını takıyorum. Özellikle bu bencil ve IQ seviyesi yüksek kesim diğerlerini elinde oynatarak kısa vadede parayı tek elde toplamak üzere çalıştığı için haram. Bunun asıl sebebi de hisse senedinin piyasa değeri belirlemesinde kullanılan psikoloji ve talep üzerinden hisse değeri belirlenmesidir.

Hisse temeli olmayan bir kazanç üzere olunca bunun üzerine oynayan da çok kişi oluyor. Bunlar arasından da bir kaç akıllı çakal harici herkes kaybeden oluyor. Her ne kadar uzun vadeli hisse yatırımı bile yapsan bu böyle.

Konuştuğum kişi 40 liradan hisse almış, bir ara sürekli yükselecek 50 ye dayanacak analizleri yapılıyormuş. Bir şey olmuş ve ardından piyasa değeri 30a gelince satmış. Tabi bu değer ileri dönemde 19 olmuş ve aniden yükselişe geçme emaresi sağlanmış ve o piyasada güvenip de alım yapma düşüncesi ile hareket edene kadar da yine 30 liraya gelmiş hisse değeri.

Bu açıdan bakıldığında piyasada psikoloji faktörü ve büyük oyuncuların gösterdiği bakış açısında önem var. Bu açıyı yakalamayan %90 lık kesim borsa üzerinde kazanacağım derken hem vergilerden veriyor hem de piyasada psikoloji etmeninde görmediği büyük oyunlar nedeniyle batıyor.

Haliyle hırslanan bu kişiler zamanla iflah olmuyor. Kolay yoldan para kazanırım adı altında hareket eden herkes bencil davrandığı için bu hareketlere giriştiğinden baştan kaybetmeyi göze aldığından kolayca kaybediyor. Bazı temiz kalpli ve borsayı kumar olarak görmeyen çoğunluk ise bu yollarda ilerlerken heba olup gidiyorlar.

Bir ülkede hükumet ile ilgili garip bir şey olur diyelim. Hiç diğer ülkeler ile ticareti değişmeyecek hatta batma ihtimali olmayan sağlam şirketler dahi bu piyasa şartları geneli yüzünden sat talebi gelir ve adamların hisselerinde anlamsız kayıplar olur.

Facebook şirketinin borsasında bile büyük oyuncuların oyunları görülmektedir. Adamlar ilk önce hisse değeri psikolojik algısıyla aslında facebooku 40 liraya başlattığı değeri çok daha düşük seviyelere çekmiş ardından yine çıkmıştır. Hatta şu an manipulasyon sonrası ilk olarak piyasada görülen değerinin iki katına yakın 70 değerine ulaşmıştır.

Türk piyasalarında LOT değerleri 2002 dönemlerinden beri incelediğim sürede Türk lirası bazında çok fazla yükseldi. Dolar karşısında borsa değerleri 2007/2008’den beri yerinde sayıyor. Piyasa hacmi ise borsa değerinin 260 milyar dolar olmasından sebep eskisi gibi 2-3 milyar tl değil çok daha fazla aşamalara geldi.

Hatırlıyorum eskiden daha bu kadar bilinçli olarak insanların hakkına girme/girmeme olaylarını düşünmediğim zamanlarda Borsa üzerinden kendi kafamda değerler alıp biçerdim. Yükselişlerini takip ederdim ve kazancımı hesap ederdim.

Tabi o dönem hem benim gördüğüm hisselerin yükselmesi için arka planı vardı hem de yükseliş dönemiydi. 20 liralık LOT değerinde hisse kafamda tutup onu 250-300 lira düzlemine oturttum 2002-2007 arasında. en alt taban hisse gelişimi ise 4 liradan 20 liraya çıkan banka hisseleri özelleştirme sonrası kazancı olmuştu.

Hisse takiplerinde aklımda Krdmr A/B/D (Yassı Çelik Yapan nadir Firmalardan), Yapı Kredi GYO, Turkcell ve benzeri garanti şirketlere yapmıştım. Özelleştirme öncesi batmış ve çok ucuza gidebilecek, diğer firmalara göre daha iyi gelişebilecek piyasası bulunan veya büyük firma olarak kayıp getirmesi veya aile kavgası yaşama potansiyeli olmayan şirketleri ele almıştım.

Ki haklı çıktım her birisinden o düşündüğüm 20 lira yerine 2000 liram olsa şu an 25000-35000 arası bir yere yerleşmişti. Bu arada olan fark ise vergilendirme ve sontadan gelen %15’lik sadece Türklere uygulanan stopaj kesintisini de hesaba katmamdan ötürü olan fark.

Piyasalarda analiz ve durumu okumak büyük iş getiriyor ve kazanç getiriyor. Yalnız ben bundan kazanç sağlamayı etik bulmuyorum. Kumar’dan farklı olarak görmüyorum.

Nasıl at yarışı kumarsa ve devlet at yarışı üzerinden de vergi alıyorsa ve bunu yüksek kazanç kapısı olarak haftada bir oynatmak yerine her gün oynatıyorsa daha fazla gelir için bu da öyle.

Kazanç kapısı olarak görülen borsa da özellike sadece Türkler’in büyük oyuncularını uzaklaştırmak için stopaj özellikleri koyarak yabancı yatırımcı için %0 stopaj ile yabancıya sen gel buranın koyunlarının tüylerini kırp kaç demeye getirmiştir. Tahminen bu konu hakkında da yüklü menfaatler ile bu kanun koyulmuştur. Yoksa niye bir ülke yüksek hisse satın alan yatırımcıyı kaçırmaya çalışsın.

Bu piyasa işleri Amerika New York’ta bulunan Nasdaq borsasında milyonlarca dolar para spekulasyon kuruluna rağmen yine spekülasyon ve manipülasyonlar ile bu kadar oynama yapıyorsa varın siz düşünün çakalların ne şekilde klıflar ile işler yaptığını.

Borsaları incelediğim zaman bir akıllı yatırımcı kafasından baktığımda ortaya şu çıkıyor. Tamamen paradan para kazanma bakış açısıyla, başkalarının kayıplarını kendi ganimetim olarak görünce düşüncem aynen şu oluyor:

Daha az akıllı yatırımcılar mal gibi gelip yatırıyor. Ben ise onu evirip çevirip istediğim doğrultuda piyasayı yönlendiriyorum. Onlar yatırımı yaptığında kazanç düşünerek hareket ediyor ve ben ise onlara karşı zaten bildiğim taktikleri uygulayarak sürekli piyasadan para alımı yaparak kazanç sağlıyorum.

Bu olaya kısaca şu durum netlik kazandırır.

“Keriz söğüşlemek”

Aynen bu. Geniş perspektiften bakarak koyun gibi güdenler grubunda olan insanların gözünde diğer herkes koyun ve et,süt yumurta vermeye gönüllü kerizler.

Bu yüzden arkadaşlar Dow Jones, Nikkei, Bovespa, Nasdaq ve BIST100 (IMKB 100) gibi pek çok borsayı analiz etmiş ve bunların psikolojisini genel olarak özümsemiş birisi olarak size bu durumlardan uzak durmanızı söylüyorum.

Gerçekten hisse değerleri bütçe üzerinden esas alınan değerlere göre yükselip düşen bir piyasa olsa akıl oyununa döneceğinden firmalar ile ortaklık olacağından tamamen helal olur.

He ben vicdanlı birisi olmasam, başkalarının zararına sebep olacak bir işi kendi kazancıma olacak diye gördüğüm işlere atılsam benim için her yol kazanç Sonuçta aklıma göre hareket etmiş ve kazanmış olurum.

Fakat ben herkesin de hakkını kazandığı ve başkalarının çakallıklar ile (şeytan işi denilen) başkalarını kandırdığı ve sömürdüğü ortamlarda bulunmama durumunu kendime prensip edindim.

Aynı zamanda bu yollarda reklam olarak kendimi başkalarına zarar vermeme sebep olacak yollara düşmesini engellemek için bu yollarda adım atmıyorum.

Aslında bu tüm insanların helal denilen yolların tanımlaması olduğunu fark ettim. Akıllılar ve güçlülein bulduğu çakalca kazanç kapılarını, kendi arkalarından onları “kısa yoldan kazanç sağladı, onun yolu süper” diye düşündürecek tüm akıllı tuzağı yolları ise haram kabul etmiştir dinler bunu da fark ettim.

Aslında dinlerin Allah inancı ve benzeri öğeleri hariç baktığınızda toplumsal adaleti sağlayan bir yapısı var. Faiz veya psikolojik değerli para ile fakiri fakirleştirmek bu yüzden yasaklanmış, zekat ve madene bağlı para düzeni de bundan özellikle insanlar arasında teşvik edilmiştir.

Yoksa eminim o peygamberler de akıllı olduğu için akrabaları gibi faiz yer ve diğerlerine karşı çakallıklar yaparak kazanç sağlardı.

Abbasiler ve Emeviler eskiden Peygamberimizin yakın akrabalarıydı ve faiz yiyorlardı. Aynı zamanda kabile reisleri olarak çok yüksek yerlere geldiklerinden türlü helalleştirilmiş haramlar ile işler yapıyordu. Peygamberimiz de biraz daha diğerleri gibi menfaat örgütlenmesi içerisinde (toplum = menfaat örgütlenmesi) kendi kazancına bakıp büyük vurgun yapan yada ailenin küçük menfaatler ile büyük kazançları başkalarının kulu olarak ona devrederdi. O tam tersi bunları reddetti ve ezilenleri görüp kendisi de karşı çıkmıştır.

Tabi Sufyan yine aklını kullanıp kısa sürede dinde olan haramları helalleştirerek veya değiştirerek dini yaşamak yerine yaşadıklarını dine uygulatmışlardı. Ardından gelen Abbasiler ise biraz daha farklı olarak ele alarak siyasi örgütlenmede bu olayı devam ettirmiştir.

Kabile mantığında bulunan öğeler eski yerine gelmiş, sadece müslümanlık büyüdüğü için çevresi genişlemiş ve daha büyük topraklarda uygulama imkanları bulmuşlardır.

Neyse konulardan fazla sapmadan esasa döneyim. Gerçekte Borsa denilen illet ile diğer kumarların farkı yoktur.

Eğer siz risk üzerinden kazanç elde edeceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bir kere bu dalgalarda yüzmeye başlarsanız iflah olmaz bir şekilde kendi dünyanızda bir yere saplanıp kalarak hırslarınıza kurban gidebilirsiniz.

Zaten oyun teorisi bile diyor ki:

“riskli kazançlar asla sabit kazançlardan fazla gelir getirmez”

Eğer bir anda sebepsiz düşen veya yükselen bir hisse görüyorsanız anlayın ki orada “tsunami illuzyonu” (gerçek değerler üzerinden kendi ürettiğim kavram) olmaktadır. Büyük çekilmenin ardında çok daha büyük atılım olacaktır.

Siz orada denize çekilerek boğulmak üzere seçilmiş kurbanlarsınız. Aklınızı kullanıp oradan uzak durur veya adım atmazsanız da asıl kazanan sizler olursunuz. Bu kadar basit.

Borsalarda işlem hacminin yüksekliğine veya düzlüğüne bakmayın tamamen uzak durun. Haram olan faizli A tipi B tipi fonlara sahip olup emeklilik hesabı açsanız daha fazla kazanç getirirsiniz uzun vadede.

Çok iyi takip edip çok hareketli alım satım sahibi olup kazanç getireceğinizi düşünüyorsanız ya piyasayı çok iyi biliyorsunuzdur yada arkanızda çok büyük bir piyasa yöneticisi sizi yetiştirmek üzere taktikleri anlatıyordur.

Siz siz olun dünya üzerinde tüm paraları kendinde toplamaya çalışan gizli yapılanmanın eline alet olmayın. O paralarınızı borsa yerine daha kazançlı yerlerde değerlendirin. Dünya çapında olan değerlerin ve olayların genel bir analizini çıkarttığınız anda göreceksiniz ki pek çok insanın hazırlıksız olduğu yeni manipulasyon / spekülasyon atakları bilinçli olarak yapılmaktadır.

Türkiyede de yabancı ağ ile bağlantısı %65 üstü olan bir yapılanmada da bu taktiksel vur kaç hareketlerinden bolca oluyor.

Hatta eskiden borsanın 8875 ten 10.000 düzlemine geldiği sıralarda bu manipulasyonun küçük ölçeklisi yapılmış ve piyasadan büyük miktarda nisan dönemi çıkışı yapılmıştır. Dolar o dönemde 1,56 lardan 1,74 lere yükselmiş ve yine 1.10 a ilerleyen inme süreci başlamıştı.

Siz farkında değilsiniz ama süreci analiz eden her kişi görecektir ki bu manipulasyonlara çok açık bir sistem kazançları da sizin için değildir. Bırakın ve uzaklaşın arkadaşlar. Borsa’da oynanan hisseleri ateş parçası görüp uzaklaşın.

Bir ara spekülatörler ile ilgili kısa süreli piyasa işlemlerinde vergilendirme gibi yaptırımlar uygulasa da SPDK şunu görmüyor. Uzun vadeli olarak yatırım yapmak için bir kodaman hisse psikolojisiyle oynayıp hisseleri düşürüp sonra satın alır. Yani asıl spekülasyon gizli ve şu an kanunların bulunmadığı alanlardan yapılmaktadır.

Borsalarda aslında olması gereken ve helal kısmı temettü dağıtımları kısmıdır. Eğer ki sermayeden bir kısmı sizden geldiyse o zaman kar payına da ortak olman normaldir. Ama sonuca baktığınızda borsada çok az miktarda temettü dağıtımı vardır.

Adamlar ne kadar dalga geçici şekilde kazanç sağlıyorlar fark edebiliyor musunuz?

Nakit olarak bir şirkete para yatırıyorsun ve onlar da karlarından bir kısmını bile canları istediklerinde dağıtıyorlar size.

Biliyorsunuz ki normalde şirketler uzun vadeli kazançlar ve taksitlendirmeli kazançlar üzerine işlemler yapıyorlar. Kendileri para almak istediklerinde 10 senelerini köle gibi kullandıracak krediler alarak faizler ile işlemler yapıyorlar. Normalde kazançlarından daha fazla miktarını bankalara veriyorlar.

Bir yandan bakıyorsunuz bu dağıtımlarda faiz yok ve sadece adamlara yüksek piyasa hayalleri dağıtıp ilerliyorsunuz. Hem faizi yok hem kar paylaşımı.

Bankalar şirketleri sömürürken onlar da çakallık bulup halkın hayallerini sömürüyorlar. İşte burada sömürme kelimesi geçirecek kadar bir algı oluşturacak database (bilgi birikimi) olduysa eğer o zaman orada adaletten bahsedemeyiz.

Ya adaleti sağlayacak düzenlemeleri teklif ederiz yada o sistem değişmeyecekse uzaklaşırız bu kadar basit.

O yüzden borsadan uzak durun ve bir daha arkanıza bile bakmayın. Bunu kendi ölçülerim ile hesaplarımda kazanan ve piyasayı az buçuk koklamış ve türev piyasaları dahil tüm değerleri gözlemlemiş birisi olarak söylüyorum. Hareketlerin x2 x3 dalgalanmaları ve kısa süreli trend yorumcusu olarak söylüyorum. Ülkeler arası diyalogları bilerek, ekonomik değerlerde esas kriterleri düşünerek ve gelişmekte/gelişen piyasaların ekonomik açık ve artılarını bilerek söylüyorum.

İyi ki para yatırmamışım iyi ki bu hevesler ile para kazanıp sistem kurbanlarına hayal dağıtan olmamışım. Diğer türlü bunları empati yapıp düşünmek yerine kazancıma bakıp bana normal gelen bencilliğim ile adımlarımı atarak büyük bencillerin arasında bir yer sağlamak için uğraşır dururdum.

He sağlar mıydım evet AA’dan FF ye kadar üniversite notlandırma sistemine göre baksak BA yani AB notu alırdım. Bunu açıklıkla söyleyebiliyorum. Tahminen belki 20.000 kişiden ilk 10 a kalırdım. Ama o zaman da ben bu ben olmazdım.

Aklıma gelmişken bu son dönemde türeyen piramit örgütleri / saadet zinciri olayları da hayal satarak bir yere geliyordu. Dur bir dakika.

Aslan olmak ve koyun olmak ayrı bir mesele demek de bir nevi kendini çakal görüp de diğerlerini söğüşleyen manasına gelmekte değil mi?

O zaman neymiş, Saadet zinciri olayı da tehlikeyliymiş. Akıllı olmak ve dürüst olmak bir meziyettir fakat başkalarını aşağılayıp kendini yüksek görerek onlar aptal diye kaybediyor diye düşünmek ayrı birşey oluyormuş.

He iş kolu olarak çalışan için her durumda kazanç vardır. Saadet zincirinin helal kısmı da esas kazanç alanı yasal dayanağının olacağı bir ürün satabilmesidir.

Haram kısmı ise kafa üzerinden para kazanma indeksidir. Birisi tavsiye verdiği için para kazanabilir. Yalnız ihtiyacı olmasa da kullanıyor gibi yapan kişilerin alıp da kafa avcılığından kazanıyorsa haramdır.

Bakıyoruz borsa ile benzer kısmı da burada ortaya çıkmakta. Gerçekte kazanç helal gözüken haram klasmanda olarak kendin kazanırken başkalarını dolandırmak kısmını icra ediyorsun.

Eminim o işi yapmak için atılanların %90 ı sadece kolay yoldan para kazanabileceğim adı altında atılıyor, eminim o %10 çok çalışan kısmın da sadece %30’u gerçekten temiz olarak bu işin mallarını kaliteli gördüğün için kullanıyor ve alıyordur.

Bir insan çevresi ve kendinin kazanç hesabını yapmalı. Bir şirketten %10 komisyon kazanmak için yapılan kafa avcılığı sayesinde çevrenin milyon dolarlarını şirkete aktar, sonra bak ki çevrende olan insanların fakirleştiği bu durumda daha başka çevrelerinin fakirleşmesini sağlayarak kazanç sağlamasını izle.

Tam kazanacağın eğriyi yakalayacak bir %30luk sınır noktaya gel bir bak “aaa 7. halkaya ulaştın veya kazancın xxx dolar oldu daha çok alamazsın. Hayırlı olsun. Artık daha az sömürebileceksin. Şirketin yasal kazanç sınırı olan 2/3 oranından daha azını kazanmama durumu olduğu için tüm kazancın sınırlandırıldı. iyi günler dilerim.” Bu mesajı fark etmeyen çoğu kişi de buna katılıyor.

Evet uzun süre boyunca laf etmedim ve kimseye bir şey söylemedim o piyasada kendi işlerini döndüren arkadaşlar olduğu için. Çünkü ben konuştuğumda arkadaşlarım yanlış anlar da arkalarından konuşan kişilerden olmadığım halde suçlamaya kalkar diye. Yalnız dayanamadım ve görüşlerimi de ilk defa buradan açıkladım.

Bana göre bu akıllı ve ikna kabiliyeti yüksek insanların hayalleri satması ve bazı insanlardan kendi mallarını hem satmalarını sağlayacak sisteme dahil edip söğüşlemesi/dolandırması olarak görüyorum.

Dünya dinleri kavramlarında Haram kısmı olan uygulamalara bakarak manalarını kavradığım bu duruma göre haram olarak diyorum mantığa göre. Kural koyucu olarak görülecek bir tarafım olmasa da kavrama uygun bir tanım olduğu için saadet zinciri olayı çok fazla başkalarının zararına açık menfaat peşinde koşan kısa yoldan kar sağlamacılara açık olduğu için haram klasmanına girebilecek ölçüdedir. Özellikle söylemiş olayım istedim. İyi günler dilerim…