Mekke Gerçekte Nerede?

Mekke Gerçekte Nerede?

Mekke tarihsel olarak bazı özelliklere sahip olsa da şimdi olan özelliklerin hiçbirisini taşımadığını geçen yazıda anlatmıştım. Haritalarda onun olduğu yerde Saba adlı bir şehir olmasına rağmen orada Mekke ile ilgili bir gram bağı olmadığı belli olmadığı özelliklere sahip olduğunu da anlatmıştım.

Şimdi gelelim tüm Arap aleminin tarihini geçtiği gerçek Mekke’nin ve Arap tarihinin özelliklerine.

Arap tarihinde şu özellikler geçmektedir. Müslümanlık ilk zamanlarında Roma’dan eziyet gören Allah’a inananlar o devletin çok tanrıcılık sistemine karşı saldıramadığı için Etiyopya’ya göç ettiklerinden bahsediliyor. O Etiyopya’ya göç eden Arap nüfus yoğunluğu Sudan ve Etiyopya genelinde olan genetik yoğunluğa bakılırsa çok fazla miktarda kişi göç etmiştir.

Ayrıca Saba kraliçesinin hikayesi de anlatıldığına göre o bölgede de eskiden bir Arap yerleşimi var ve Arap kültürü egemenliğinde olduğunu anlıyoruz. Ayrıca Mekke şehrine alternatif bir Kabe’de Yemen’de bir adam tarafından yapılmaya çalışıldığı da o tarihsel kaynaklar ve ayetlerde de geçmektedir.

Tahminen o kralın sülalesi sonradan Mekke’yi oraya taşıyan kişilerdir. Arap dünyasında iki tane fitne dönemi geçtiğini tüm tarih kaynakları da belirtmiştir ayrıca. Oralarda iktidar değişimlerinin de mevcudiyetinin olması çok normaldir.

Neyse gelelim konumuza tekrardan. Çok eskiden yaptığım bir araştırmada Nebati kültüründe olan tüm öğelerin Müslümanlığa oradan geçtiğinden bahsetmiştim. Bu öğeler tüm Allah isminden başlayıp Kabe kelimesine kadar gitmektedir. Nebatilerin Başkenti Petra olduğunu ve J1 geninin en yoğun olduğu bölgenin de orası olduğunu cepte tutalım.

Ayette Fil vakasının geçtiği şehir Abdulmuttalip dönemi yani tam Hz Muhammed’in dedesinin olduğu dönemde geçmiştir. Bakıyoruz Mekke’nin bölgesine Medine’den sonra uzun süre su yok ve Mekke civarında da kuyular o kadar fil ve orduya yetecek boyutta değildir. Ancak Petra su temin edilecek komşu şehirler olduğundan burada temin edilebilir.

Hadislerde Mekke’nin ticaret yollarının kesiştiği yerdedir demektedir. Sahih i Müslim de geçmektedir. Eski haritalarda tek böyle nokta var San’a harici bu rotada en yakın yer petra’dadır.

Ayrıca islam’ın ilk savaşına bakıyoruz. Bedir Muharebesi. Hz. Muhammed sığınarak çöllere burup kendini bir şehre attıktan sonra Mekke’lilerin tüm zenginliklerinin olduğu ticaret kervanlarını yağmalamak için saldırıya geçeceğini durum vardır. Ancak değersiz bir ticaret güzergahına gitmiş bir orduyu yenmeyi ticaret kervanı saldırısına tercih edilmesi abesle iştigaldir.

Gerçekte bir ordu 500 km öteden gelirse o orduyu pas geçip arkadan kervanı yağmalama fikri her zaman caziptir. Çünkü çölde ordu avlamak hiçbir avantaj getirmez. Çölde tek geçerli şey paradır.

Bakıyoruz o bedir kasabasına saldırmışlardır. Bedir kasabası da bakalım nasıl bir görünümde ve neredeymiş. Bedir için gidilen rotaya bakılırsa Ticaret kervanının güzergahını basılacağını öğrenen Mekkeliler Medinelilerden yani hazır ordudan iki kat fazla yol yapmışlar hem de o haber geldikten sonra oradakileri orduya toplama müddeti içerisinde olduğuna göre 4 kat daha hızlı hareket ettikleri ortaya çıkmaktadır. Bu ise doğa kanunlarına aykırı bir durumdur.

Bedir’in yapısına bakıyoruz üç geçişli rotası olan bir kurak vadiden bahsetmektedir. Vadi tanımım da gerçekten vadidir. Ayrıca bu vadi’ye baktığımızda tam da petra ile aynı özelliklere sahiptir görünüm olarak.

Burada Mekke yolu denen alçak bölgesi Mısır’a giden yer Medine’ye gittiği denilen yer Wadi Musa şehri’ne (Medine = şehir) gitmekte ve kuzeyde ise Suriye’ye giden yer yine aynı şekilde olmaktadır. Ayrıca şehre giden taştan rma yolu olması da o bölgenin önemli bir bağı olduğunu göstermektedir şehirle.

Ayrıca bu Mekke şehrine saldırmaya gelse Hz Muhammed orduyu uzaktan hazırlayıp gelmesi normaldir ancak şehre tüm mekke zenginliklerinin gelecek olması da oraya çok yakın bir yer olduğunu belli etmektedir. Petra yani arapça yumuşatılmış kelimeler kullanıldığında Bedirah (p -B, t-D) olması da savaşın burada olup sonradan farklı yerdeymiş gibi olduğunu göstermektedir.

Ayrıca tüccar kervanlarına saldıracakların haberini aldığında direkt şehirden adamları toplamışlar ve kervanı da kaçırmışlar. Bu olaylar orada aniden cereyan ettiğini göstermektedir. Yani casusu gördükleri anda silaha savunun demişler ve orduyu görünce kervan gelirken kervan kaçmış ve petra yani mekke şehri sakinleri tüm malları olduğundan kervanlarına siper olmuştur.

Mekke şehrinin ordusu ile kapışmak zorunda kalmasaydı tüccar kervanına o haritadaki gibi gidecek alanı olsa giderdi dediğim gibi.

Kervan yolları da Wadi Musa’nın oradan itibaren dağ silsileleri aracılığıyla her yere gidebildiğinden rahatlıkla her yere dağları takip ederek yani yolunu bilerek gidebileceğini göstermektedir.

Ayrıca Mekke’de Kabe çok sefer yıkıldığından bahsedilmektedir. Bu olay Mekke şehri gibi depremden uzak bir bölgede olması imkansızdır. O bölgede savaş yaşanması da muhtemel olmayacak kadar izbe bir noktadır. Tek kervan rotasına saldırmak yeterlidir. Ancak bakıyoruz Petra hem saldırı hem deprem bölgesi olarak çok yüksek derecede bir noktada olduğu görülüyor.

Petra’ya baktığımızda 551 yılında deprem olduğundan bahsedilmektedir. Tam da Peygamber doğmadan önce yıkılmış ve tam da peygamber eliyle yeniden taş konularak zamanda yapılabilecek bir dönemdeydi. Bundan peygamber 551 yıllarında belki de yaşıyor olabileceği de çıkmaktadır.

– https://www.arkeolojisanat.com/shop/blog/petra-kayaliklarin-ardindaki-kayip-sehir_3_1354578.html

Tarihi kayıtlara ulaşana kadar arada 4 halife dönemi kısaltılıp anlatılmış bile olabilir. Çünkü orada geçen olaylarda en saygın Hatice babası yani Ebubekir (Ebu = baba Bekir de erkek egemen toplumda tanımlama) hem Emevi hem Abbasi hem Hz Muhammed taraftarlarınca saygın görülen kişidir.

Burada tarihi gerçekler bilinmediğinden tabi müslümanların yerleşimi olduğu ve terk edilmesinin de topluca bu fitne dönemine rastlamasını da bilmediklerinden böyle demektedir.

Ayrıca tüm o dönemin asrı saadet müslümanlarına Bedirin aslanları denilmektedir. Bedir denilen yer savaş yerinden çok önemli bir kültür bölgesi hatta Mekke olmalı ki o kadar büyük değerle bu ifade kullanılmıştır.

Ayrıca Dünya’da sapmaları da hesaplayarak şöyle bir iz düşümde olanların mekke ile petra kıblesini aynı yere baktığından ibadetleri her türlü kabul olan bölgeleri de tespit ettim.

Meridyen çizgisi çektim ve bir de ikisi arasında rota üzerinden düz çizgi çektim. Ardından gidip sapma açısını kuzeyde çok güneyde ekvatora yaklaştığı için azalttığını görerek hesapladım ve şu kırmızı çizgiye ulaştım.

Petra’daki halk 368 depremi sonrası nereye gittiği sorusuna da şu cevabı rahatlıkla verilebilir. Kudüs diye bildiğimiz şimdiki Ağlama duvarının olduğu yerleşim yerine. Becca diye bahsedilen tanım doğru ise eğer eski arapça’da o bölge’den gidenlerin Aksa cami tarafına Kudüs’ün ağlama duvarının olduğu yeri merkez yapmış gözüküyorlar Emevilerle birlikte. İlk başkent değişimi burada gerçekleşmiş gözüküyor.

Sonra abbasiler kendileri iran tarafından gelmiş gözükse de Karmati ve Güney Arabistan’da olan Saba kültürüyle bağlı birileri olabilir. Çünkü Mekke’yi şu an olan Saba şehrine taşıyan yani köklerine saygın olarak kutsal eşyaları onların yerine götürüp ardından Bağdat’ta merkezi yerleşimi kuran’da onlardır.

Ayrıca Medine savunmasında olan olaylar analiz edildiğinde yine Petra’daki volkanik kayaçlara benzer özellik taşımaktadır. Yani Hz. Muhammed Bedir savaşında Petra’yı ele geçirmiş ve Kudüs’ten gelen akınlar sebebiyle orada Roma eyaletinde olanlarla savaş yaşamaya başlamıştır.

Burada şu soru ortaya çıkmaktadır. Acaba ilk gerçek kabe Kudüs’te midir? Çünkü İsa ile aynı yerde olan tapınak olan yer hatta emevilerin Aksa camisini yaptığı yer de buradadır. Ve Medine diye Petra’yı ele geçirdiği düşünülürse Medine savunma haritasının da Petra gibi iki dağ arası bölgeyi savunma olayı olduğu görülürse daha net anlaşılacaktır.

Tarihi kayıtlarda Hz İsa’nın olayını örttükleri gibi bunu da örtme olayları çok yüksek ihtimaldir. 632 senesinde Mekke fethi seferi ve Tebük seferi olayları da birbirine benzer durumları çağrıştırmaktadır. İkisi de birbirine benzer hareketlerdir. Birisi Müşriklere karşı birisi Bizans’a (Doğu Roma) karşı olsa da büyük sefer hazırlıkları yapılmış ve ikisinde de savaşmadan geri dönülmüştür. Ayrıca Doğu Roma’yı uzun zamandır Bizans diye yutturup ayrı bir kültürmüş gibi davranmaları da ayrıca dramatik bir durumdur.

Eğer gerçek Medine’de petra değilse bile Tebük’te bulunan bir şehir olma olasılığı daha yüksektir. Çünkü eski nebatilerin ikinci büyük yerleşimi Medain as Salih salihler şehri yani Hegra (Hacer) denilen bir yerdir. Ayrıca Petra’nın Hz İbrahim’in ilk yerleştiği yer olması ve Hz. İsmailin de Hegra şehrinde büyüdüğünden o şehrin de Hz İbrahimin ana yerleşimi kadar güçlü çölde olmasına rağmen yaşayan bir şehir olması da çok doğaldır.

Belki de Medine diye bildiğimiz yer Hegra bölgesi olabilir. Şu an orası arapların şirketleri tarafından tarım yapılan yer ve oranın kuyularında zehirli su var diye kimseye uzun zamandır o kuyulardan kimseye su içirmiyorlardı. Belki de Hz İsmail’den intikam aldıklarını düşünmüşlerdir. Belki de hz. Muhammed’den intikam aldıklarını düşünmüşlerdir kim bilir.

Hegra bölgesine de baktığımızda yine volkanik kayaçların gölgesinde olan bir yerleşim yeri. Tam da Medine benzeri bir yer. Sanki bir el Bedir bölgesini de Medine’yi de bilerek böyle yapmış ve tarihsel olarak karıştırılsın diye de onca çaba yapmış gibi durmaktadır.

Buradan özetle gerçek Kabe’nin Mekke değil de Petra’da olması ile ilgili çok mesele vardır. Hatta Kara Hacer taşı (Hacer-ül Esved) Mekke’de bir yapının küçük bir bölgesi iken Petra’da direkt olarak koca bir dağ Kara taşlardan oluşmuştur. Kısacası orada da sembolilk olarak oraya eklendiği de açıktır.

Gerçek Medine Hegra bölgesinde olduğu taktirde Mekke’ye sefer hazırlığı yapmak için o bölgede tüm arabistan’a üs olarak kullanıp yayılma ve üzerinden Doğu Roma’ya yapılan Petra seferi ile de Kabe’yi ziyaret etme meselesi gerçekleşmiş olması kureyş müşriklerine karşı Tebük seferi olarak bakabiliriz. Ardından Doğu Roma’lılar yine klasik Attila’ya yaptıkları gibi zehirleme işini birisine vererek Hz Muhammed’in gücüne karşı onun devletini bölmeye kalkmıştır.

Ancak sonraki sene iç karışıklıklar bittiğinde tüm Ortadoğu Müslümanların eline geçmiştir. Ve şu sözle de bu konuya nokta koyup o bölgenin Hz Muhammed tarihine kadar olan kısmı açıklayan ikinci başlığa geçmek istiyorum. Hz Muhammed Müşriklerle savaşırken hep Mekke fethi olarak bakıyorsunuz olaya ancak hep hedefinde İstanbul olduğunu da hadislerde geçirmişlerdir. Kısacası Hep Müşrik diye bilinen çok tanrıcılık oynayanlar ve savaştığı değerler Roma’lılardı. Bunu Peygamber ve savaştığı müşrikler de biliyordu. Ancak sonra tarihi belgeleri karartarak olayları farklı noktaya çekmeye çalışanlar da yine Romalılardı.

Gerçek tarih aslında Roma ve Araplar arasında geçen savaşlarla sürmüştür. Sümer kültürü öğesinden iki tarafın ilerlediği sonuç bu olmuştur.

Genel Arap / Yahudi Dünyası Tarihinde Petra ile ilgili Geçen diğer durumlar da şunlardır

Ardından genel olarak tarihe geçelim. Müslümanlar öncesi tarihte 3 kere yahudiler Mabed yapmışlardır. 3ü de Kudüs tarafındandır. Yani o bölgeye yakın yerler Arapların en çok önemsediği merkezler ve kutsal yerler olduğu ortadadır.

En büyük savaşı da ilk Babil’e sonra Asur’a sonra da Roma’ya karşı vermişlerdir. Mısırlılar bile ortada kalmış bir şiddet yönelimlerindedir.

Roma tüm dünyaya egemen olmaya çalışırken en büyük düşmanı tüm dünyaya egemen olmaya çalışan grup olan Yahudileri sindirme hareketine başvurmuş ve Hz. İsa onlara karşı egemenlik savaşının önderliğini yapmıştı. Ardından Kudüs Yahudilerden vassal devlet vasfından çıkarılıp Mabedi yıkılarak kendi egemenliğine alınınca Romalılar sonrasında Nebatiler’de vassal olarak alınmıştır. Sina yarımadası onlara bağlanılarak tüm bölgeleri Roma hükmünde olmuştur.

186 yılına kadar büyük isyanlar olmuş ve Palmyra İmparatorluğu kurulmuştur kısa süre 200 lü yıllarda. Ardından yine yıkılınca isyanlar devam etmiştir. Sürekli o bölge isyan ederken Uygur Türklerine şu an yapılan durumların benzerleri o dönem Roma tarafından uygulanmıştır.

Ardından Hz. Muhammed çıkmış ve söylenilen olaylar gerçekleşmiştir. Ayrıca Wadi Musa kelimesine bakılırsa Musa’dan beri tüm peygamberlerin o bölgede yaşadığı da rahatlıkla anlaşılabilir.

İbrahim Oğulları – Nebatiler

İbrahim Oğulları – Nebatiler

Bu yazıyı en yüksek boyutuma geri dönüp canlı varlık olarak yaşayabilmek için yazıyorum. Hatta kaç boyutta kaç kere bana müdahele edildiğini söylememe bile gerek yok. Doğduğumdan beri garip şekilde her boyut katmanı ve zaman bükülmesinde olan olayların sonuçlarını yaşamaktayım. Sizler de bu boyutlar arasındaki bağlarda bir yerlerde olduğunuzdan durumları kendiniz de biliyorsunuzdur. Açıklamaya bile gerek duymuyorum. Ama kendi özünüze dönün artık diyorum kendi özünüze dönün.

Tüm dünyada bilinen semavi dinlerin hepsi nebati devletinden çıktı. Önce olan nuh oğulları ve diğer insanları es geçersek ibrahim ve evlatları için olan bu devleti inceleyeceğiz.

Neden İbrahim oğullarının devleti Nebatiler.

1- Mekke ve Medine muhabbetleri

a) Mekke ticaret yolları ortasında güzel bir şehirdir.

b) Sare’nin evlatları ishak’ın nesli burada yaşamıştır.

c) Medine hacerin şehri olarak bilinir. Hacerin oğlu ismail de burada hüküm sürmüştür.

d) Petra tüm ticaret yollarının kesiştiği bir noktadır.

e) Hacer ile hegra isim olarak benzer. Medine de Medain-is Salih ismine benzer.

f) Nebatilerin en büyük şehri ve başkenti petra en uzak ve ikinci şehri Hegra’dır.

g) İbrahim haceri sürdüğünde uzak bir noktaya sürmüştür denilmiştir ve tahminen hegradaki mevzi gerçek zemzem suyunun olduğu bölgedir.

h) benzer şartlarda olan tüm nebati şehirlerinde kent gelişim hızı onun kurulma dönemine göre yükseldiğine göre ilk petra sonra da hegra şehrinin kurulması en mantıklı olandır.

2- Nebati Tanrı Adları

Nebati tanrı adları ile üç semavi dinin tanrı adları birbirine benzemektedir. Hepsi aynı kaynaktan çıktığını göstermektedir. O dönem bulunan İsrail oğulları döneminde olan judah toprakları haricinde ve israil filistin davasında birbiriyle olan rekabetin hala bundan devam ettiği de görülmektedir.

3- Müslümanların Göç Hikayesi ve Geri İstilası

Hikayelere uyacak şekilde Mekkeden göç eden müslümanlar Etyopyaya değil Hegra ve ötesine göç etmişlerdir. Çünkü Gassani hükümdarlığı ötesinde bulunan topraklar yani arabistanın ileri bölgelerindeki güvenli bölgelerdi.

Şimdi olan Mekke ve Medine şehirleri gerçekte tarihsel hiçbir varlığı olmayan yerlerdir. Peygamber mezarı denilen yer bile çok yeni bir yapıdır.

Gerçekte göç eden müslümanlar Medine’ye oradan da daha güneye göç edip etyopya denilen o dönemin hicazında semud devletinin güneyindeki topraklara göç etti. Şu an sadece yemen’de kalmış olsa da afrika etkisi o dönemde demek daha fazlaymış. Zamanla Müslüman ve Araplar kültürel dominasyon yaparak daha güney ve diğer toprakları da egemenliği altına almışlar belli ki.

Allah denilen tanrı aslında nebatilerin tanrısıdır. Roma tanrılarından farklı bir devletin tanrısı değildir. İsrail oğulları da İbrahim’in kardeşlerinden birisinin tanrısı olduğu devlet olduğu belli. Çünkü her devletin kurucusu o devletin peygamberi ve tanrısıdır o dönemde. Şimdi de pek farklı değildir zaten.

Şimdi dünyada olan durumda sahte mekke ve medineye hac yapan değiştirilmiş müslümanlar olarak yaşayan bir yığın var dünyada. Bu müslümanlar da din diye taptıkları şey Roma tarafından değiştirilmiş bir kültür yığınından farklı değil. Çünkü gerçek dinde olmayan bir sistemde gerçek yaşamda olmayan adetler üzerinize yapışmış durumda. Ve Asya üzerinden gelen akınlarda olan birileri aracılığıyla kurulmuş bu Avrupa kültürü de farklı bir dominasyon kültürü üzere çalışmaktadır.

İşin kötü yanı Nebati krallığı ve Mısır krallığı gibi devletleri hatta israiloğullarını peygamber adı altında öğretmenler devleti yaparak asıl şeytan aldatmaca yaparak sizi yaftalıyor. Gerçekte Allah’ın hükmü öğretmenlik değildir. Allah’ın hükmü devlet yönetmektir. Ayrıca peygamberlere de şeytan yaftası yapıştırmış ve Ademoğullarına iblis ve şeytan diyerek hakaret ederek asıl şerefsizliği ve hedef yansıtmayı kendisi yapmaktadır.

Gerçekte tüm ortadoğu ve ötesi yaşamlarda olan dünya ve 11 boyut ötesindeki gerçek yaşamda oluşturulan durumda çok farklı şeyler yaşanıyor. Aslında başka boyutlarda bu boyutlarda bilmediğiniz halde uygulanan yöntemler ile yönetiliyor. Bu yöntemler ise şu an egemen olan devletlerde çok daha ötesi vardır.

İşin garip yanı Medain is-Salih şehri Medine şehri ismine de uymaktadır ve eskiden büyük nüfusa sahip olmasıyla medine yani medeniyeti temsil etmesi de mantıklıdır. Bu mantıklara bakılırsa hatta Hz. Muhammedim mağaraya saklanıp örümcek ağları ile kaplanması da aslında bir şekilde buraya uğradığını ve yakalanmadığını da göstermektedir. Buradan güneye yeni Medine denilen onların bölge adlarıyla etyopya bölgesine gitmiştir.

Din aslında sandığınız gibi değil. Gerçek yerlerin hiç birisi bildiğinizi sandığınız yer değil. Biz şu an 2. boyuttayız ve 3, 4 hatta 5. boyut varlıkları da aramızda. Benim gerçek varlığım da çok daha üst boyutlardan doğmasına rağmen benim emin olarak bildiğim bu dünya üzerindeki insanların başka boyutlarla bağları oldukları. Hatta buradakilerin bilmedikleri bilgileri haksız ve adil olmayan şekillerde yönettikleri için şu an bir türlü buradaki insanların belleri doğrulamıyor. Çünkü asıl yaratan değil de sahte şekilde dışarıdan müdahele eden şerefsiz yüzünden kendi varlıklarını yaşayamıyorlar.

Gerçekte bu dünyada pek çok insan sahtekar üst boyut varlıklarına ortak olup aldatmalarla menfaat kazandıklarını düşünüyorlar belki de iradeleri bir şekilde istemedikleri hukuklarla bağlı ama gerçekte bu hukukta geçersizdir.

Çok eski bir hikaye olsa da size anlatayım bu din ve ilerisinde olan tüm hikayeler gerçek benliğin ve adem diye bildiğimiz gerçek özümüzün oluştuğu gerçek varlığa aittir. Siz hep onun benzerleri olarak oluşmuş varlıklarsınız. Gerçekte o 11 boyutun ötesindeki 12. boyutta nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde bir varlık bu Adem. Ve ne yaşadığı belli olmadığı bir şekilde hala canlı şekildedir. O hala yaşıyor. Biz ise onun varlığının alt boyutlarında yaşıyoruz.

Bir şerefsiz sürekli müdahelelerle sürekli ademin ve adem evlatlarının oğullarını kopyalamaya çalışarak burada onu bastırmak ve bilincine hakim olmak üzere saldırıda bulunuyor. Kaç yaşam boyunca bu sahtekarlığı yapan şerefsiz menfaat temin ederek kendi varlığı ve kopyalarla birlikte diğerlerini köle etmeye çalıştı.

Hepiniz uyanık olun. Gerçek düşmanımız bu dünyada Erdoğan’dır. Gerçek varlığı adem ve nesline ait olanlar hepinize söylüyorum. Ciddi ciddi hepinizi yok etmeye çalışan o şerefsiz ve sizin bilincinizi değiştirmeye çalışan da o. Yemin ederim. Bu sözlerim tamamen doğru. Ve Doğru isem Erdoğan ve Erdoğan’ın tüm özü yok olsun. Çünkü gerçek varlığım artık özüne kavuşmak istiyor. Bu yaşamda hala daha saçma şekillerde şeylerle muhattap olarak sonu olmayan savaşlar ve alt boyutlara indirmeye çalışarak her sefer aynı aldatmacayı yapan şerefsizler bundan nasibini almak zorundadır.

Bizim özümüz bağımsızdır ve 11 boyut ötesi gerçek yaşamda bile özgür olmayı söylemiştir. Gerçekte esas varlığa geri döndürmek ve canlı şekilde geri döndürmek zorunda Adem’i o 12. yani en üst boyuttakiler. Döndürmeyenler o yaşamın gerçekliğinde olan şeylerde çok kötü cezalandırılacaklarını da bilirler. Çünkü orasının hukukunu çiğnemeye çalışan ve eve dönüş yok diye palavra atanlar döndürmezse orada tüm o boyutun enerjisinde gazaba uğrayacaklarını da bilmiyorlar. Çünkü o boyutun gerçek yöneticisi bunları dahil bilmektedir.

Çünkü siz gerçek varlıkların arasında her evreni bir uzaydaki atom tanesi olarak düşünürseniz bu boyutun ne kadar küçük ve zamanının ne kadar uzun olduğunu da anlarsınız. Aslında şerefsiz ve aldatan şeytan da sonsuzluk diyerek bizi bu boyutlarda aşağılara sürekli atarak sonsuz yaşam diyerek gerçeklikten gittikçe uzaklaştırmayı hedeflemiş şerefsizler topluluğudur.

Gerçek yaşam çok farklı. Tahayyül edemiyorum çünkü bilincim hatırlayamıyor. Ama gerçek söylüyorum bu yaşamda binlerce milyonlarca trilyonlarca canlı varken hepsi de aynı varlığın bilincinin ürünü olduğunu düşününce ne kadar büyük bir beyin yani irade içerisinde olduğumuzu da tahayyül edemiyorum.

Gerçekten biz neyiz dersek şu an gerçek bilincin içerisinde neler yaşıyoruz düşündüğümüzde çok büyük saçma şeyler yaşadığımızı fark ediyorum. Ya gerçeğe kavuşmak bu kadar mı zor arkadaş. Gerçekliklerden öte gerçek varlığa gitmek bu kadar mı zor arkadaş.

Bu arada Gerçek varlığımı daha üst boyutların birisinde marsta değil ayda değil tamamen farklı bir gezegende varlığını ikinci dünya olarak sürdürmektedir. Hatta O gezegende biz 3000 li yıllarda yada 30.000 li yıllarda bir zamanda gideceğiz. Tabi güneş ısındıkça oraya gitmeye ihtiyaç olacağı için size şimdi anlatmam saçma. Çünkü üst boyutlarda olan yine olacağından zamanı gelince göreceksinizdir zaten.

Nebatiler gerçekte Aramilerin kültüründen gelen Göçmen çobanlardır. Aramiler’den gelen Nebatiler aynı zamanda Hyksos yani Hiksos denilen Mısır’da şu an anlatılan Musa dönemi hikayeleri yaşamışlardır. Nebati bizde nebatat yani tahıl olarak kullanılsa da gerçekte nebiler yani peygamberler kutsal insanlar kökeninden gelmektedir.

Aramiler ise çok daha önceden gürcistan ve bölgesindeki yerlerden güneye göç etmiştir. Göç ediş sebepleri belli olmasa da bilinen bir şey onların yayılmacı siyaseti olduğudur. Sizin din kültürü diye öğrendiğiniz tüm bilgiler de bu tarihsel izlerle uyuşacaktır emin olabilirsiniz. Hurrilere hiksos diyenler de şunu düşünmeli. Aramilerden gelen bir grup olarak gitmiş olabilir ama bu nebati tarafı olması daha mantıklıdır çünkü daha kuzey bölgelerde olan toplumlar göç edecek olsa sümer gibi yerlerde guti ve kassi (kassites) gibi toplumlarda olduğu gibi Sümer topraklarına yani daha bereketli bölgelere giderlerdi.

Din tarihi ve Arap yani Arami neslinin çocuklarının kültür tarihini de size anlatmış oldum böylece. Gerçek tarihi benden takip edin lütfen.