Hile – i Kebir mi İlahi Kelimetullah mı?

Hile – i Kebir mi İlahi Kelimetullah mı?
Direkt şahit olduğum bir video ekleyeceğim. Bir Gaf bir Dil sürçmesi. Hak aşıklarına güzel dua etti ve ardından bu vesileyle dediğinde dil sürçmesi yaşadı. Onun şefaati en azından düzelmesi için doğruladılar diye düşünüyorum. Bir Tayyip Erdoğan vecizesi ile karşnızdayım.
İşin garip yanı kimse de fark etmedi.
Dakika 5:30’da göreceksiniz.
“Bu vesile ile bir kez daha Hile-i Kebi… İlahi Kelimetullah yolunda Canlarını feda eden şehitlerimizi, rahmetle, bu uğurda yaralanan gazilerimizi şükranla yad ediyorum. Samimiyetle yapılan duaların kabul edeceği gecede yaşıyoruz.”
Hile-i Kebi… tek bir şeyde kullanılır. Hile-i Kebir (Büyük Hile). Orada bahsettikleri söyelmedi ama hep dilinden düşürmediği ve unutmadığı olayın şehitleri ise bilemedim şimdi.
Mevlid-i Nebi 2018 gecesi konuşmasından alıntıdır. Oynama yoktur. Direkt paylaşıldığı yerden alıntıladım.
Hile-i Kebir neyse onu İlahi kelimetullah olarak yutturmak da ayrı bir meziyet. Allah dilini şaşırtmış da içinden geçenleri söyletmiş arada. Anlayana ders niteliğinde bir söz. Bu da Allah’ın selamını alan Ashabın, Tabiinin, Hak aşıklarının en azından onun yalanlarını düzeltmesi sebebiyle olduğunu düşünüyorum.
Sırat-ı müstakim üzere olmak isteyen insan hile i kebir dil sürçmesini yapamayacak kadar şehitlerini hak yolunda savaştırır. En azından bildiğim kadarı böyledir.

Tefekkür ve Biraz Gündem

Arkadaşlar Kuran’ı kerim ve tüm tarikatlerde şu kelimeyi çok duymuşsunuzdur. Tefekkür ve Mütefekkirun…
 
Peki ya manasını hiç düşündünüz mü?
 
Tefekkür: düşünce, düşünme, düşünüş
 
Kelime kökeni fikir’den gelir. Müfekkir olan kişi tefekküre dalmıştır ve fikri sabit değil ise eğer gelişime açıktır dediğimde de üç çeşidini kullanmış olurum.
 
Yani eğer manasını düşündüyseniz tebrik ederim tarikatlerin esas ilk temel kuralını uygulamış oldunuz.
 
Peki ya gelelim günümüz islam dünyasında olana.
 
Tarikatlere girince hocayı yada başka birisini sorguladığın anda veya bazı şeyler hakkında iyi mi kötü mü diye sorguladığın anda dinden çıkmış gözüyle bakıyorlar.
 
Halbuki ben temel felsefesi olan düşünme eylemini uygulamış oluyorum.
 
Siz siz olun manasını bilmediğiniz kelimeyi ağzınıza dolamayın. Ağzınıza sakız yaptığınız kelimeler çünkü sizin uygulamadığınız şeyler olunca dalga geçilecek hale geliyor.
 
—-Kendim ile ilgili not—-
 
Evet, ben Allah’a inanıyorum. Gerçekliği sorguladığım halde yine inanıyorum. Çünkü hissediyorum. Onun yaşamımda yaptığı yönlendirmeleri gördüğümde bu kadar ani değişimleri ne kadar açıklamaya çalışsam az olur.
 
Delilleri elle tutulur şekilde gösterecek olmasam da kısa bir not olarak belirteyim. Ben aynı ben olarak kaldım ve yaptıklarım da sadece aynı şeyler olmasına ve belki de tavırlarımın hiç değişmemesine rağmen hayatımda çok farklı olaylar yaşadım ve bu olaylar da öyle sıradan iyi kötüler savaşı cinler, melekler periler değil dualar yoluyla direkt Allah’ın dönüştürme gücünün şahitliğini yaşadım ve yaşayanları gördüm.
 
—-Kendim ile ilgili not—-
 
Evet kısa bir moladan sonra gelelim tefekkür’ün başka özelliklerine.
 
Tefekkür dediğiniz durumu düşünün. Sizce bu olay neye benziyor?
 
Düşündüğünüzde hayal gücünüz ile bir şeye benzetemediniz veya bağdaştıramadınız değil mi?
 
Kopya çekmek için buraya bakanlar olacaktır o yüzden es geçenlere klasik düz adamsınız diyerek cevabı veriyorum.
 
Felsefecilere.
 
Düşünün, Platon ne yapıyordu?
 
Düşünüyordu.
 
Peki ya Pisagor, Sokrat(es), Sun Tzu, Konfüçyus, Descartes, Freud ve bilimum insanı diğerlerinden ayıran özelliği düşünüyor olmasıydı.
 
Yönetimler köle aradıkları için düşünen insanları sevmezler. Sadece kendi yanlarında geleceklerini korumak için pasif ve ezik bir halde tutmak için uğraşırlar.
 
Gelelim Peygamber Efendimizin durumuna.
 
O da Tefekkür edenlerden birisiydi. İlk yaptığı iş Hira mağarasna çekilmek ve orada yalnız kalarak kendini tefekküre verdi.
 
Siz her ne kadar inkar etseniz de bir düşünürdü. Peygamber Efendimiz çocukluğunu yalnızlık, baba ve anne sevgisi eksikliği ile geçirdi. Bu da onu erkenden olgunlaştırdı.
 
Yalnız kalarak birey olmayı ve toplum ile beraber olarak da yaşam savaşını öğrendi.
 
Haksızlıkları gördü ve zalimler ile savaştı. Hem de öyle böyle silahları ile değil düşüncesi ile. Silah en son çare olarak kullandı ve onun yolundan gittiğini iddia edenler de şu an mazlumların kanıyla iktidar perçinlemeye çalışıyor.
 
Buradan sonra eleştiriler sıralayacağım için sevmeyebilirsiniz bu kısmı. Nefret edeceğinize çekip gidebilirsiniz bu sıradan sonra.
 
Halep kan ağlıyor. Evet ben de her gün bunun vicdan azabını ve üzüntüsünü yaşıyorum.
 
Peki ya bu kan ağlamasının sebebi nedir?
 
Mazlumların korunması bahanesiyle Suriye yönetimini değiştirme işi. Esad kendini koruyor, Tayyip, IŞID ve PYD iktidar savaşı ile birbirlerini doğruyor.
 
Gerçekten mazlumlara karşı bir hassasiyeti olsaydı bu şahıs ve kurumların bir gıdım bile savaşı göze alamaz ve insanların zarar görmemesi için ateşkes yapardı.
 
Esad ateşkesi bozdu haberleri burada yapılıyor da gerçekte durum nedir bilen var mı?
 
Belki de her taraf kendi bölgesince ateşkesi delecek hamleler ile ilerliyordur.
 
Birisi yardım adına silah temin eder, diğeri bunu görünce menfaati uğruna o silahları teslim olmasın diye saldırır durumu da olmuştur eminim.
 
Orada herkes suçlu ve Halepte yaşayan silahsızlar tek masum.
 
ayrıca geçen gün Polisleri şehit etme olayından da bahsedeceğim. dün yazacaktım fakat yorgunluktan uyuyakaldım.
 
Gezi olayları sırasında Polislerin sadece oturan birilerine karşı saldırdıklarından dolayı kızmıştım. Fakat burada da edilgen tarafta polisler olduğu için mazlum konumdaydı.
 
Hani birileri tartıştığında bir taraf artık dayanamaz karşı tarafın küfürleri ve aşağılamarına da sonra “haklıyken haksız yere düştün” derler ya.
 
O durum gibi.
 
Saldıran kim olursa olsun haksızdır.
 
Tahrik unsuru yapanı ceza alacak adalet olmalı ki diğeri de kendi başına saldırma durumunda kalmasın.
 
Ayrıca ilk tarafın tahrik etmesi “şeytanın tuzağı” denilen durum gibidir. O yüzden ilk etken her zaman tüm olayın sebebidir. İkincisi de ilkine ayar olduğu için ondan hallicedir.
 
Polislerin görevi orada insanları korumaktı. Gelip de birilerine zulüm etmek değildi.
 
Bu yüzden o polisler masumdur.
 
Karakter ve iç durumlarından bahsetmiyorum. O an olan pozisyonundan bahsediyorum.
 
Onlara yapılan her türlü saldırı da aynı zamanda başkalarını koruma sırasında olduğu için kutsal bir görevdir. Bu yüzden şehit demek en gerçekçi durumu anlatmaktır.
 
Gerçekten onlara üzüldüm.
 
Orada sen, ben yada başkası yoktu ama ona saldıran kadar sana, bana yapılmış bir olaydır.
 
Amaç insanlara koruyamıyorlar hissini vermek. Aynı zamanda bu durum Halep içerisinde olduğu gibi menfaat savaşının bir göstergesidir.
 
Kimler kanlı elleri veya hangi psikopat beyinleri ile yaptıysa bu durumda en tez zamanda kendilerinin de boyunlarına bulaşsın.
 
1,5 seneye yaklaşık olarak 25-26 bombalama olayı gerçekleşti. Bunlar Türkiye’de. Bir de üstüne üstlük şehitler ve psikolojik savaşlar sürüyor.
 
Arkadaşa söz vermiştim Erdoğan bir şey yapmadıkça ona laf etmeyeceğim diye fakat Halep konusunda algı operasyonu ile kendi savaşlarında yenmek için mazlum muhabbeti yapmasa daha iyi olurdu. Hiç sevmediğim durum birilerinin yalan ile kandırılması durumudur. Bu yüzden eleştirdim üst tarafta.
 
Bir yandan da Camilerde Halep’e destek olan halk şunu bilmeli. Cuma hutbesinde toplanan dahil her yardım halka değil Tayyip Erdoğan’ın Özgür Suriye Ordusuna gidiyor.
 
Yavşak Fetullah Gülen, Erdoğan’ın üst akılları ile çalışan pislik, bir yandan Erdoğan karşıtı gözükse de 15 Temmuz darbesini yaparken en çok ona yararı dokundu.
 
Eğer gerçekten Erdoğan ile dost değilse zaten köpeği olduğu kişiler onu oyuna getirdi ve Erdoğan’ın kasasını doldurmak için yardımcı oldular. Eğer düşman ise bildiğin onun için çalışmış kadar yardımda bulundular.
 
Benciller ve kendilerini üstün görenler ile işbirliği yaptığı için Gülen de Tayyip de aynı kefededir benim için. He sonradan doğru yola yöneldi mi bilmiyorum fakat Erdoğan’da diğerlerinden kendini üstün görüyor gibi duruyor.
 
En azından yaptığı Padişahlık ön hazırlıkları da bunu gösteriyor. Kendini ve neslini üstün görmeseydi onları sadece yönetici yapmaya çalışmazdı.
 
Diyeceklerim bu kadar. İster sevin, ister sevmeyin gerçekler bunlar.

Ring’e Davet (Gezi)

Artık hayret ediyorum bazı olaylara. Bir insan ne kadar kışkırtıcı ve saldırgan olabilir diye düşünmeden edemiyorum. Kışkırtan ve hazırlanan taraf Erdoğan.
Arkadaşlar, gezi olaylarında başlayan süreci tekrar kaşıyarak insanlara burası benim çiftliğim diyerek hareket ediyor.
2013’te yaşanan olaylarının sonlarına doğru “biz o topçu kışlasını yapacağız” açıklamasını yapmıştı.
seneler geçti ve pek çok şeyi düşünerek ona göre kanunlar değiştirdi ve insanları birbirinden ayıracak hamleler yaptı. Bakalım bunlara:
1) Terörle mücadele yasası çıkartırken bir yandan teröre karşı mücadelede haklı bir zemin çıkartırken bir yandan da haklı olana da korku vermek için bazı şeyleri fazlasıyla değiştirdi.
Silahsız ve normal gösteride bile bir kaç provakatör getirmeye bile gerek kalmayacak şekilde saraylar veya gezi civarına yaklaşana silah sıkma yetkisi veriyor polislere.
2) Taksim olaylarında sökülmesi muhtemel tüm kaldırım taşları söküldü ve yerine beton kaldırımlar inşa edildi.
Muhtemel bir direniş durumunda barikat yapılacak taş olmasın ve herhangi bir şekilde bastırma konusunda engel teşik edecek bir şey yapmasın istiyor.
3) Paralel, PKK gibi o dönem dostu olduğu örgütler ile düşman oldu.
Her geziye giden kişi paralelci veya pkk lı olarak yaftalanması için süper bir altyapı oldu. İnanın bana hem Kürdistanı kurma planlarında baş rol oynuyor hem de Amerika ile işbirliği içerisinde. Bunlar bir planın sadece görünen kısmı. Gerçek yaptıkları ile Basın önünde yaptıkları tamamen birbirine zıt birisi olduğunu her türlü görebiliyorsunuz.
4) Sedat Peker basına konuşturularak “Kanınızla duş alacağız” dedirtti.
Ülke geleceği değil çıkar gruplarının menfaati için çalıştığını fark etmeden devleti için çalışacağına diktatör için çalıştığının farkında olmayan birisinin açıklaması olarak tarihe geçti. Açık bir şekilde müslümana karşı müslüman tehtid etmesi de pek hayırlı bir iş değildir.
5) Pek çok kanun değiştirildi ve AVM için yasal kılıflar uyduruldu.
3 sene boyunca sürekli değiştirilen kanunlar içerisinde ölçek tartışmaları oldu ve farklı ölçeklendirmeler ve projede çakma değişiklikler ile yapılmayacak projeyi yapmak için hukuku es geçti.
6) “Fiili durumu resmileştirmemiz lazım” dedi.
Bu size sıradan gelebilir fakat padişah olabilmek için tek engeli halk. İç savaş çıkartmaya çalıştı. Hatta 2016 yılından böyle amaçları olduğundan bahsettim. Halkı böldüğü halde kışkırttığı halde sokağa çıkmayınca kendisi provoke ederek ringe çağırmaya başladı. Çünkü gözünü iktidar ve para hırsı bürümüş birisi asla ve asla canların gitmesinden gocunmayacaktır.
7) İstiklal caddesi civarında pek çok yere polis kontrol noktası yerleştirdiler.
Bu olaya anlam verememiştim, hatta pkk’nın saldırı yapması için provakatif bir eylem diye düşündüm fakat daha büyük bir amacı varmış. Gezi’ye çağırıp hepsini ezmek içinmiş bu yakın dönemde yapılan hazırlıklar.
8) Oraya yapılacak AVM için kışla kulbu takarak yola çıkmıştı zamanında şimdi de oraya Cami de yapacağız kısmı eklenerek kılıfı çift dikiş uyduruyor.
Şimdi gelip orada ağaçları sadece avm için kestiğini söylediğinde cami var cami onun için diyerek müslümanların algısıyla oynuyor. Çevremde öyle bir algı var ki sanki sadece Cami yapılacakmış algısı var. O kadar cami ihtiyacı varsa gelsin kovulmuş rumların taksim’de bulunan kilisesini Cami yapsın. Mehdi ya o şahıs istediğini camiye çevirme yetkisi var ya onu da değiştirebilir. Onu camiye döndüremeyen de gelip konuşmasın Ayasofyayı cami yapacağım diye. Size yeni cami yapacağız diyerek algı operasyonu yapıyor. Bu tuzağa düşmemesi lazım halkın.
9) Muhtemel bir gezi olayı olması için Taksimde bir yere bir kaç adam salarak Radiohead grubu ile ilgili bir yere baskın yaptırarak dayak attılar.
Her ne kadar onları eleştiriyor gibi gözükse de iki yüzlü tavrını bilen birisi için onun sadece gösteriş sözleri olduğunu hatırlatırım. Gerçekte bir iç isyanı veya direnişi tetiklemek için elinden geleni ardına koymuyor. Çünkü kendi aklınca her şey hazır sadece ortalıkta çok sakin karşıt grup var. Tam da bir kaç gün sonrasında geziye o tarihi eser yapılacak demesi de bu niyetinin gün yüzüne vurmuş halini gösteriyor.
10) En son olarak “Oraya o tarihi eser yapılacak!” sözü söyleniliyor.
Tarihi eser nedir? Ortada olan bir esere verilen addır. Peki ya yapılacak olan eser tarihi eser olur mu? Hayır çakması olur. O zaman o tarihi eser dediği şey aslı değildir. Bu kadar basit. Öyle bir imaja büründürüyor ki sanki Yahudilerin Kutsal Mabedini aynı şekilde oraya dikmeye çalışıyor sanarsın. O kin ve o nefret ile bir intikam alma düşüncesiyle yanbıp tutuşuyor.
Arkadaşlar hatırlatmak isterim Napolyon Akka kalesi civarında (Acre Castle) Osmanlı ordusunda bulunan Cezzar Ahmet Paşaya yenilmesi haricinde Rusya’nın çetin kışına kadar asla bir yenilgi almamıştır. Onun gibi diktatörlük hevesiyle yanan Tayyip Erdoğan’da gezi’de yenilgi alınca başka her yere sardıktan sonra yine oraya sararak başkan – diktatör olmak için uğraşıyor. Hem menfaati hem de geçmişten alacağı bir öce sahip olduğu için.
Her türlü delil kendi yazıp oynadığı senaryosunda asıl kötü kendisi olmasına rağmen herkese gösteriş açısından iyi kılıflar uydurarak kendi altyapısında bulunan kötü kişilere laf eden birisi karşımızda. Yaptıran kendisi yapan kendisi. Çünkü biliyor ki diktatörlük için başka çıkış yolu yok.
Özellikle belirtmek isterim bu nefret ancak kendi ayağına kurşun sıkmak olur. Burada en makul yol ne yaparsa yapsın beklemek ve ekonomide zaten kendi ayağına kurşun sıkan Erdoğan’ın yavaş yavaş kendi gemicikleriyle beraber bizimle beraber eriyip gitmesini izlemek olacaktır. Çünkü kendisi yaptıkları ile ortalığı velveleye verdiği gibi şimdi de gelip insanları birbirine kırdırarak hükümdarlık peşinde. Valla bilmiyorum ne olacak. Fakat bıktım dünden güne daha çok karıştırılan bir ülkede yaşamaktan.
Sistematik olarak ülkeyi karıştırmaya çalışan kim varsa Amerika’da olsun Irak’ta olsun Türkiye’de olsun Allah onları terbiye etsin. Onların yapmaya çalıştıklarını kendi grupları içerisinde aynısının misliyle karıştırsın. Hiçbiri de o karışıklıktan kurtulup da bir daha asla dünya batana kadar birlik olamasın. Diyeceğim bu kadar. Gerisi Allah’ın işi.