Arkadaşlar Kuran’ı kerim ve tüm tarikatlerde şu kelimeyi çok duymuşsunuzdur. Tefekkür ve Mütefekkirun…
Peki ya manasını hiç düşündünüz mü?
Tefekkür: düşünce, düşünme, düşünüş
Kelime kökeni fikir’den gelir. Müfekkir olan kişi tefekküre dalmıştır ve fikri sabit değil ise eğer gelişime açıktır dediğimde de üç çeşidini kullanmış olurum.
Yani eğer manasını düşündüyseniz tebrik ederim tarikatlerin esas ilk temel kuralını uygulamış oldunuz.
Peki ya gelelim günümüz islam dünyasında olana.
Tarikatlere girince hocayı yada başka birisini sorguladığın anda veya bazı şeyler hakkında iyi mi kötü mü diye sorguladığın anda dinden çıkmış gözüyle bakıyorlar.
Halbuki ben temel felsefesi olan düşünme eylemini uygulamış oluyorum.
Siz siz olun manasını bilmediğiniz kelimeyi ağzınıza dolamayın. Ağzınıza sakız yaptığınız kelimeler çünkü sizin uygulamadığınız şeyler olunca dalga geçilecek hale geliyor.
—-Kendim ile ilgili not—-
Evet, ben Allah’a inanıyorum. Gerçekliği sorguladığım halde yine inanıyorum. Çünkü hissediyorum. Onun yaşamımda yaptığı yönlendirmeleri gördüğümde bu kadar ani değişimleri ne kadar açıklamaya çalışsam az olur.
Delilleri elle tutulur şekilde gösterecek olmasam da kısa bir not olarak belirteyim. Ben aynı ben olarak kaldım ve yaptıklarım da sadece aynı şeyler olmasına ve belki de tavırlarımın hiç değişmemesine rağmen hayatımda çok farklı olaylar yaşadım ve bu olaylar da öyle sıradan iyi kötüler savaşı cinler, melekler periler değil dualar yoluyla direkt Allah’ın dönüştürme gücünün şahitliğini yaşadım ve yaşayanları gördüm.
—-Kendim ile ilgili not—-
Evet kısa bir moladan sonra gelelim tefekkür’ün başka özelliklerine.
Tefekkür dediğiniz durumu düşünün. Sizce bu olay neye benziyor?
Düşündüğünüzde hayal gücünüz ile bir şeye benzetemediniz veya bağdaştıramadınız değil mi?
Kopya çekmek için buraya bakanlar olacaktır o yüzden es geçenlere klasik düz adamsınız diyerek cevabı veriyorum.
Düşünün, Platon ne yapıyordu?
Peki ya Pisagor, Sokrat(es), Sun Tzu, Konfüçyus, Descartes, Freud ve bilimum insanı diğerlerinden ayıran özelliği düşünüyor olmasıydı.
Yönetimler köle aradıkları için düşünen insanları sevmezler. Sadece kendi yanlarında geleceklerini korumak için pasif ve ezik bir halde tutmak için uğraşırlar.
Gelelim Peygamber Efendimizin durumuna.
O da Tefekkür edenlerden birisiydi. İlk yaptığı iş Hira mağarasna çekilmek ve orada yalnız kalarak kendini tefekküre verdi.
Siz her ne kadar inkar etseniz de bir düşünürdü. Peygamber Efendimiz çocukluğunu yalnızlık, baba ve anne sevgisi eksikliği ile geçirdi. Bu da onu erkenden olgunlaştırdı.
Yalnız kalarak birey olmayı ve toplum ile beraber olarak da yaşam savaşını öğrendi.
Haksızlıkları gördü ve zalimler ile savaştı. Hem de öyle böyle silahları ile değil düşüncesi ile. Silah en son çare olarak kullandı ve onun yolundan gittiğini iddia edenler de şu an mazlumların kanıyla iktidar perçinlemeye çalışıyor.
Buradan sonra eleştiriler sıralayacağım için sevmeyebilirsiniz bu kısmı. Nefret edeceğinize çekip gidebilirsiniz bu sıradan sonra.
Halep kan ağlıyor. Evet ben de her gün bunun vicdan azabını ve üzüntüsünü yaşıyorum.
Peki ya bu kan ağlamasının sebebi nedir?
Mazlumların korunması bahanesiyle Suriye yönetimini değiştirme işi. Esad kendini koruyor, Tayyip, IŞID ve PYD iktidar savaşı ile birbirlerini doğruyor.
Gerçekten mazlumlara karşı bir hassasiyeti olsaydı bu şahıs ve kurumların bir gıdım bile savaşı göze alamaz ve insanların zarar görmemesi için ateşkes yapardı.
Esad ateşkesi bozdu haberleri burada yapılıyor da gerçekte durum nedir bilen var mı?
Belki de her taraf kendi bölgesince ateşkesi delecek hamleler ile ilerliyordur.
Birisi yardım adına silah temin eder, diğeri bunu görünce menfaati uğruna o silahları teslim olmasın diye saldırır durumu da olmuştur eminim.
Orada herkes suçlu ve Halepte yaşayan silahsızlar tek masum.
ayrıca geçen gün Polisleri şehit etme olayından da bahsedeceğim. dün yazacaktım fakat yorgunluktan uyuyakaldım.
Gezi olayları sırasında Polislerin sadece oturan birilerine karşı saldırdıklarından dolayı kızmıştım. Fakat burada da edilgen tarafta polisler olduğu için mazlum konumdaydı.
Hani birileri tartıştığında bir taraf artık dayanamaz karşı tarafın küfürleri ve aşağılamarına da sonra “haklıyken haksız yere düştün” derler ya.
Saldıran kim olursa olsun haksızdır.
Tahrik unsuru yapanı ceza alacak adalet olmalı ki diğeri de kendi başına saldırma durumunda kalmasın.
Ayrıca ilk tarafın tahrik etmesi “şeytanın tuzağı” denilen durum gibidir. O yüzden ilk etken her zaman tüm olayın sebebidir. İkincisi de ilkine ayar olduğu için ondan hallicedir.
Polislerin görevi orada insanları korumaktı. Gelip de birilerine zulüm etmek değildi.
Bu yüzden o polisler masumdur.
Karakter ve iç durumlarından bahsetmiyorum. O an olan pozisyonundan bahsediyorum.
Onlara yapılan her türlü saldırı da aynı zamanda başkalarını koruma sırasında olduğu için kutsal bir görevdir. Bu yüzden şehit demek en gerçekçi durumu anlatmaktır.
Gerçekten onlara üzüldüm.
Orada sen, ben yada başkası yoktu ama ona saldıran kadar sana, bana yapılmış bir olaydır.
Amaç insanlara koruyamıyorlar hissini vermek. Aynı zamanda bu durum Halep içerisinde olduğu gibi menfaat savaşının bir göstergesidir.
Kimler kanlı elleri veya hangi psikopat beyinleri ile yaptıysa bu durumda en tez zamanda kendilerinin de boyunlarına bulaşsın.
1,5 seneye yaklaşık olarak 25-26 bombalama olayı gerçekleşti. Bunlar Türkiye’de. Bir de üstüne üstlük şehitler ve psikolojik savaşlar sürüyor.
Arkadaşa söz vermiştim Erdoğan bir şey yapmadıkça ona laf etmeyeceğim diye fakat Halep konusunda algı operasyonu ile kendi savaşlarında yenmek için mazlum muhabbeti yapmasa daha iyi olurdu. Hiç sevmediğim durum birilerinin yalan ile kandırılması durumudur. Bu yüzden eleştirdim üst tarafta.
Bir yandan da Camilerde Halep’e destek olan halk şunu bilmeli. Cuma hutbesinde toplanan dahil her yardım halka değil Tayyip Erdoğan’ın Özgür Suriye Ordusuna gidiyor.
Yavşak Fetullah Gülen, Erdoğan’ın üst akılları ile çalışan pislik, bir yandan Erdoğan karşıtı gözükse de 15 Temmuz darbesini yaparken en çok ona yararı dokundu.
Eğer gerçekten Erdoğan ile dost değilse zaten köpeği olduğu kişiler onu oyuna getirdi ve Erdoğan’ın kasasını doldurmak için yardımcı oldular. Eğer düşman ise bildiğin onun için çalışmış kadar yardımda bulundular.
Benciller ve kendilerini üstün görenler ile işbirliği yaptığı için Gülen de Tayyip de aynı kefededir benim için. He sonradan doğru yola yöneldi mi bilmiyorum fakat Erdoğan’da diğerlerinden kendini üstün görüyor gibi duruyor.
En azından yaptığı Padişahlık ön hazırlıkları da bunu gösteriyor. Kendini ve neslini üstün görmeseydi onları sadece yönetici yapmaya çalışmazdı.
Diyeceklerim bu kadar. İster sevin, ister sevmeyin gerçekler bunlar.